Güncelleme Tarihi:
Biri Elazığ’da, diğeri Karaman’da, birbirlerinden yüzlerce kilometre uzakta yıllarca müzik yaptılar. Kendilerini kanıtlamak, bir şeyleri başarmak istiyorlardı. Sonra yolları İstanbul’da kesişti. Ve birlikte öyle bir güç oluşturdular ki bir yıldan kısa sürede Türkiye’nin en çok dinlenen isimleri arasına girdiler. Burak Bulut ve Kurtuluş Kuş’la bir konser sonrası bir araya geldik. Bu yıl aldıkları 20’yi aş-
kın altın plağın sevincini yaşıyorlardı. Biz de iki genç müzisyenin mutluluklarına ortak olduk, hikâyelerini dinledik.
Sizi ikili olarak 5-6 aydır tanıyoruz ama ulaştığınız başarıda geçmişinizin payı büyük olsa gerek. O perde arkasında kalan yıllardan bahsedelim mi?
Burak Bulut: 10 yıl boyunca aralıksız müzik yaptım. Elazığ’da babamın marketinin üst katında kendime bir stüdyo yapmıştım. Ama kimse beni tanımıyordu. Çünkü sayısız şarkı yapsam da hiçbirini çıkarmıyordum. ‘Acaba yeterince iyi değil mi’ deyip rafa kaldırıyordum.
Babanın, üst katı stüdyo yapmana izin vermesi ne kadar güzel...
Burak Bulut: Babam çok kral bir adam. Şarkı yaptığımda beni alır, o zaman 1994 model Şahinimiz vardı, onunla köy köy gezdirirdi. Klip için güzel bir açı yakalayalım diye...
Müzikle nasıl tanıştınız?
Kurtuluş Kuş: Ben müziğin içine doğdum. Babam, dayılarım müzisyendi.
‘OKUMADAN İMZALADIM’
İlk çaldığın enstrüman neydi?
Kurtuluş Kuş: Daha konuşamazken çöp tenekesini ters çevirip darbuka gibi çalıyordum. Müzik yapacağım belliydi ama başka işler de yaptım. Gündüz garsonluk yapıyordum, akşam babamın çalıştığı Aksaray’daki bara gidip sabah 4.00’e kadar onunla sahnede oluyordum. Bir arkadaş çevrem oluştu, bir stüdyo kurduk. O dönem sürekli şarkı yapıyorum ama bir türlü istediğim noktaya gelemiyorum. TikTok’a yüklediğim parçayla dikkat çekmeyi başardım.
Burak Bulut: Ben bir arkadaşımın gazıyla rap’e başladım, sonrasında bütün arkadaşlarım bana destek oldu. Ve o arkadaşlarımın hepsiyle şu an beraber yürüyoruz. Arkadaşlarım beni eleştirmekten çekinmedi. Her defasında bir daha, bir daha yazdım. Sabah 6.00’da dükkânı açardım, 21.00’e kadar her fırsatta söz yazardım. Öyle bir noktaya geldim ki kulağımda bir melodi duyduğumda kafamda kelimeler uçuyordu.
Bu arada gönüllü müezzinlik de yapıyorsun değil mi?
Burak Bulut: Hocanın gelmediği, hasta olduğu günlerde yapıyordum.
Sizi İstanbul’a gelmeye yapımcınız Tolga Aykut ikna ediyor. Bir sözüyle çıkıp gelecek kadar kendisine nasıl güvendiniz?
Burak Bulut: ‘Kara Bahtım’ şarkısını yaptım, klibini çektim. Daha 4 bin izlenmiş. Tolga Abim şarkıyı dinlemiş, bana ulaştı. “Çok yeteneklisin ama eksiklerin var” dedi. Ben de “Abi coğrafya kaderdir” diye karşılık verdim. O şöyle dedi: “Gel o zaman kaderini değiştirelim.” Bu sırada arkadaşlarım ‘İstanbul’a gittin diyelim, ne yiyip içeceksin’ diye endişeliler. Ben de Tolga Abi’yi aradım. “İlk başta sana borç veririm. Kazandıkça ödersin kardeşim” dedi. Bunu arkadaşlarıma söylediğimde bu kez “Ya başarılı olamazsan, borçlarını ödeyemezsen, daha kötü duruma düşme” diye uyardılar. Bu da kafama takıldı, dayanamayıp Tolga Abi’yi yeniden aradım. “Ya başaramazsam ne olacak” dediğimde “Canın sağ olsun. Ortada bir başarısızlık varsa hepimizin başarısızlığıdır” karşılığını verdi. Ben de çıktım geldim. Tolga Abi bana ev tuttu, eşyalarımı aldı. Ama o zamanlar çekiniyorum, hiç alışmamışım böyle şeylere...
Kurtuluş Kuş: Biz de önce telefonda konuştuk. COVID-19’a yakalanan bir arkadaşımla temaslı olduğum için kararlaştırdığımız kayıt günü İstanbul’da olamadım. Tolga Abi’yi arayıp söylediğimde “Hiçbir şey senin sağlığından önemli olamaz” dedi. O kadar etkilendim ki, sonrasında bana gönderilen 6 sayfalık sözleşmeye okumadan imza attım.
Peki, birbirinizi ilk gördüğünüzde ne düşündünüz?
Kurtuluş Kuş: Gıcık olduk birbirimize (gülüyor).
Burak Bulut: “Ne kadar havalı, hele bak!” dedim, “Burnundan kıl aldırmıyor.” Sonra davranışlarını izledikçe onu sevmeye başladım. Ofise gidiyorum, ilk sorum: “Kurtuluş nerede?”
Sonra birlikte çalışmaya nasıl başladınız?
Burak Bulut: Tolga Abi “Birlikte şarkı yapın” dedi. ‘Sevmedim Deme’ ortaya çıktı. Ama bu kez de şarkıyı paylaşamadık. Şarkı güzel oldu, farkındayız. O bana bakıyor, ben ona. Sonra Tolga Abi’yi çağırdık. O da “Bence bu şarkının hakkı beraber okumanız” dedi. Çok da güzel oldu.
‘AŞK DİYE BİR ŞEY YOK’
Şöhret sizi nasıl etkiledi?
Burak Bulut: Hayatımda hiçbir şeyi değiştirmedi. Sadece çok fazla fotoğraf çekiliyoruz. Hâlâ evde arkadaşlarımla PlayStation oynuyorum. Hâlâ ayakkabılarımı arkasını kırarak giyiyorum.
Kurtuluş Kuş: Değişen bir şey yok. Sadece daha çok tanınıyorum ve haddinden fazla fotoğraf çekiliyoruz.
Burak Bulut: Geçen gün ne yaptık biliyor musun? Acıktık, eski usul, kızarmış tavuğu aldık, elle parçalayıp arkadaşlarımızla yedik.
Yine evlerde toplu olarak mı yaşıyorsunuz?
Kurtuluş Kuş: Tabii... Kesinlikle tek başımıza kalamayız.
Aşk şarkıları yazıyorsunuz. Hayatınızda aşk var mı?
Burak Bulut: Aşk diye bir şey yok. Karşılıklı saygı var. Karşındakine ne kadar saygılıysan aşkın da
o kadar büyüktür.
Kadınların ilgisi artmıştır ama...
Kurtuluş Kuş: Çoğalmadı dersem yalan söylemiş olurum. Ama hepimizin bir yaşanmışlığı var. İçimizde istediğimizi bazen karşımızda bulamıyoruz. O da bizim için hayal kırıklığı oluyor. O hayal kırıklığı da bize şarkılar yaptırıyor bence...
Bundan sonrası için hedefler nedir?
Burak Bulut: Doğu Ekspresi’ni bilir misiniz? Ankara’dan Kars’a durmadan giden bir tren... Biz de Kurtuluş’la öyleyiz. Üstüne koymak, hep daha iyisini yapmak istiyoruz. Öyle güzel şarkılarımız var ki yayımlamadığımız...
‘BABAMA SADECE GOL SEVİNCİ YAŞARKEN SARILIRDIM, FENERBAHÇE GOL ATSA DA SARILSAM DİYE DUA EDERDİM’
Aileler başarınızdan memnun mu?
Burak Bulut: Babam gururlanıyor. Geçenlerde ‘Aferin oğluma’ demiş. Arkadaşları gelip benden bahsettiğinde “Yaptı ya, çabaladı” diyormuş. Alttan alta bir havalanma var yani (gülüyor).
Kurtuluş senin ablan mutlu mu?
Kurtuluş Kuş: Ben zaten kardeşim ve ablam hayatlarından memnun olsunlar diye çabalıyorum. Küçük kardeşimin okuması için elimden geleni yapıyorum. Ablamın da inşallah oğlu olacak. Her şey onlar için...
Babanı 3 yıl önce kaybettin. Seni yukarıdan izlerken ne hissediyordur?
Kurtuluş Kuş: Çok gururlanıyordur. Çocukken babam kahveye giderdi, ben de elinden tutar, onunla giderdim. Biz konuşmaz, sürekli bakışırdık. Bende öyle bir baba sevgisi vardı ki, o otururken ayakta durur, gözlerinin içine bakardım. Babam otoriterdi, istediğim zaman gidip sarılamazdım. Sadece Fenerbahçe maçından maçına sarılırdım. Dua ederdim, Fenerbahçe gol atsın, sevinmek için babama sarılayım...