Güncelleme Tarihi:
Gizem: Sanki kafama bir balyoz yedim ve kendime gelemiyorum Melis. Elmalı davası ve detayları, sonradan ortaya çıkanlar derken kanım çekildi resmen. Çocuk ve istismar kelimesi bir araya gelmemeli! Ne yazık ki her geçen gün duyduklarımızın sayısı artıyor. Bir de hiç bilmediklerimiz var...
Melis: İnsanın kanı donuyor gerçekten. Dr. Tomris Cesuroğlu, pandemi sürecinde okulların kapalı kalmasının istismarın hem artmasına sebep olduğunu hem de tespitini zorlaştırdığını söylüyor. “Son bir yılda vakalar katlanarak artmış olmalı” diyor. Sosyal medya aracılığıyla bazı olaylardan haberdar oluyoruz ama ne olmuş, nasıl olmuş tam olarak çözemiyoruz. O kadar çok bilgi kirliliği var ki internette...
Gizem: Sosyal medya bıçak sırtı bir yer. Gücü büyük ama bir yandan tehlikeli olabiliyor. Tüm ülke bir anda davadan haberdar oldu, bu güzel. Ancak davaya destek olmak isteyenler çocukların kişisel bilgilerini, özel olan ifadelerini sosyal medyada pervasızca yaydı. Çocuk hakları ihlali bu! O iki çocuğu koruyalım derken çocukların mahremiyetini unuttuk, tüm ülkeye ifşa oldular. Çocuklar hepimizin geleceği, herkesin çok hassas davranması gerekiyor.
Melis: Evet, öyle. Yine de gizli saklı kalanları, bilmediğimiz olayları düşünmeden edemiyorum. Çocuklar başlarına böyle bir şey geldiğinde genel olarak ne olduğunu anlayamıyor ya da utanıyor. Gidip ailesine ya da başka birilerine söyleyemiyor. Benim de başıma geldi. O duyguyu çok net hatırlıyorum.
Gizem: Çocukken taciz ya da istismara uğrayarak büyüyen o kadar çok kişi var ki... Çok üzüldüm, ne olmuştu?
Melis: 9-10 yaşlarındaydım, annemin, İstanbul’a misafirliğe gelen kuzeni “Yeğenim yeğenim” diye seviyor gibi yaparak daha çıkmamış olan memelerimi ellemeye çalışmıştı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Olabildiğince uzaklaşıp evin başka bir yerine giderek kurtuldum. Ve bu durumu anneme ancak 35 yaşımda söyleyebildim biliyor musun? Sonra yıllar içinde pek çok arkadaşımın da başına bu tarz olaylar geldiğini öğrendim.
Gizem: Benim de çok arkadaşım var çocukken tacize uğrayan. Fakat şunu da önemle belirtelim Melis; çocuğun cinsel istismarı, sadece taciz demek değildir. Çocuklara karşı cinsel amaçla işlenen tüm fiilleri kapsar. Buna nitelikli cinsel istismar suçu, yani tecavüz de dahildir.
Melis: Çocuk olduğu için istismar deniyor. Toplumun azımsanmayacak bir kısmı da istismarı önemsiz bir şey zannediyor. Yani şu bilinsin, burada tecavüzden bahsediliyor.
Gizem: Gazeteci olarak bugüne kadar Elmalı davası gibi birçok davayı takip ettim, birçok uzmanla konuştum. Çocuklar istismara uğradıktan sonra ya utandığı için ya da tam olarak ne olduğunu anlamadığından susuyor; evet ama susmalarının önemli bir sebebi de istismarcı tarafından korkutulmaları. “Birine söylersen anneni, babanı öldürürüm” şeklinde tehdit ediliyorlar.
Melis: Bazen de söyleseler bile yetişkinler ya inanmıyor ya da duyulmasın diye konunun üzerini örtüyor. Çocuklar bazen agresyonla, bazen resimleriyle bazen de susarak anlatıyor. Ama mutlaka anlatıyor, ailelerin çocuklarını gözlemeleri çok önemli.
Gizem: Çok haklısın. Misal ben Lorin’i kreşe vereceğim ama içimde hep bir endişe; ya bir şey olursa! Korkuyorum. Eminim birçok aile de tedirgin.
Melis: Çocuklarımızı nasıl koruyacağız, dahası onlara kendilerini korumalarını nasıl öğreteceğiz?
Gizem: Psikolojik danışman Şükran Başarır’la konuştum. Onun da ikizleri var biliyorsun. Haberi aldığı gün perişan durumdaydı. Bana birçok şey anlattı ama şu sözünü aklımın bir köşesine kaydettim: “Koruyacağız Gizem, onları biz korumak zorundayız. Mesela biz şu an eşimle izindeyiz. Çocukların biri satranç, biri yüzme kampında. Biz de ikiye ayrıldık. Ben birinin yanındayım, babası diğerinin. Tatilimizi peşlerinde kamplarda dolaşarak yapıyoruz, canımız çıkıyor ama buna mecburuz!”
ÇOCUKLARIMIZI KORUMAK VE ONLARA KENDİLERİNİ KORUMAYI ÖĞRETMEK ADINA NELER YAPABİLİRİZ?
Uzman psikolog danışman Şükran Başarır
Çocuklarla çok küçük yaşlardan itibaren ‘özel bölge konuşması’ yapılmalı. Mayo bölgesi ve ağız özel bölgelerimizdir; bu bölgelere hiç kimse dokunamaz. Çocuklara kimse, hiçbir ortamda giysisini çıkarmasını veya çamaşırını indirmesini söyleyemez. Çocuklara bu tür davranışların uygunsuz olduğu ve asla ‘şakalaşma’ olarak kabul edilemeyeceği anlatılmalı. Doktor muayeneleri bir istisnadır.
Özel bölgelerimiz haricinde de vücudumuza dokundurtmama, temas istememe hakkımız var. Çocuklar dokunulmaktan, öpülmekten hoşlanmıyorsa onlara saygı gösterilmeli. Çocuğun nasıl sevileceğine (gıdıklamak, öpmek, koklamak vs.) yetişkin değil, çocuk karar vermeli; çocuk “İstemiyorum” diyorsa kişi derhal durmalı. Çocukların bedenleri hakkında söz hakkına sahip olduklarını bilerek büyümeleri çok önemli. Dokunulmak istemeyen çocuklara “Ne var ki bunda, seni sevmek istiyor”, “Bir şey yapmıyor ki, abartma” demek onun kafasını karıştırır, onu üzer, öfkelendirir; anlaşılmadığını ve haklı bulunmadığını hisseden çocuk susmayı öğrenecektir.
Çocuklara küçük yaşlardan itibaren onları üzen, korkutan, anlamlandıramadıkları, kafalarını karıştıran, kızdıran, hoşlarına gitmeyen bir duruma maruz kalırlarsa mutlaka anne-babalarına veya güvendikleri bir yetişkine anlatmaları öğretilmeli. Çocuk “Sakın kimseye söyleme, eğer söylersen...” gibi tehditlerle karşılaşsa bile yine de en yakın hissettiği yetişkinlere olayı anlatabileceğini mutlaka bilmeli.
Ailelerin ‘Sır versem saklar mısın?’, ‘Bedenim bana ait’, ‘Kırmızı Çizgi’ gibi kitapları çocuklarıyla birlikte okumalarını ve hemen her sayfada durarak okudukları detaylar hakkında konuşmalarını öneriyoruz.
Çocuklar ne anlatıp anlatmayacaklarına bizim beden dilimize, kullandığımız sözcüklere ve tepkilerimize göre karar verirler. Bir yandan “Bana herşeyi anlatabilirsin” deyip bir yandan çocuk hassas konular anlattığında “Bu da nerden çıktı", “Ne kadar ayıp bu söylediğin” diyorsak, çocuğa anlattıklarıyla ilgili hassas ve duyarlı olduğumuzu hissettiremiyorsak, çocuk anlatmayı seçmeyecektir.
Çocuklar bilmedikleri, görmedikleri, maruz kalmadıkları bir şeyi anlatamaz, çizemezler. Çocuğun söylediği ya da yazarak, çizerek ifade ettiği, rüyalarında gördüğünü söylediği cinsel öğeler içeren her şey dikkate alınmalıdır.