Güncelleme Tarihi:
Hayatında ne olup bitiyorsa onu yazıp onu söylüyor. “Tokat yedikçe, itildikçe, hayal kırıklığına uğradıkça da şarkı yazma isteği duyuyorum” diyor. Önce ‘Soluk’ sonra ‘Ütopyalar Güzeldir’ albümüyle müzik yolculuğuna çıkan Ceylan Ertem şimdi yeni teklisi ‘Sis’ ile sevgisizliği sarsıp dağları oynatmaya hazırlanıyor. Alternatif müziğin güçlü sesi sorularımızı yanıtladı.
‘Sis’ şarkısının söz ve müziği size ait. Şarkı yazarken sizi neler motive ediyor?
Bazen aşk, bazen toplumsal olaylar, bazen aile ve çocukluk, bazen tamamen gerçeküstü hülyalar, bazen başkasının yerine kendimi koyup yazıyorum. Hayatımızda ne olup bitiyorsa onu yazıyor, çiziyor, söylüyoruz. Üzerinde yaşadığım dünyadaki halklar mutluysa mutluyum. Aslında bu demek oluyor ki hiçbir zaman tam olarak mutluluğu yakalayamıyorum.
Neden?
Çünkü etrafımda çok fazla acı var. Çok fazla üzüntü, hoşgörüsüzlük ve vicdansızlık var. Kötü ruhlu insanların yaptığı zulümler sebebiyle her gün bir yerden bir tokat yiyorum. Tokat yedikçe, itildikçe, hayal kırıklığına uğradıkça da şarkı yazma isteği duyuyorum. Bu yoğun hislerle boğuşurken yazdığım bir şarkı ‘Sis’. Önümü görememek duygusunun mutsuzluğunu yenmeye çalıştığım bir iç dökme... Ama umuyorum ve biliyorum ki, bir gün bu sis dağılacak, üstelik az kaldı, zamanı gelecek ve mutlu olacağız. Zira; umut susmayan bir şarkı.
Şarkının sözlerinde ‘Kibarsak güçsüz değiliz’ diyorsunuz. Kibar, alçakgönüllü olmak nasıl güç sağlıyor insana?
Aslında dediğim; kibar olduğumuz için güçsüz gibi mi görünüyoruz karşıdan? Hayır, değiliz! Memlekette kibar, mütevazı, ince düşünceli, olumlayan, güler yüzlü, nazik insanlar ezik ve kuvvetsiz olarak algılanmaya başladı. Kabadayılık marifet sanılıyor. Bu konu hakkında bir laf etmek istedim şarkı içerisinde. Aldığım tepkilerden en çok da bu cümlenin öne çıktığını görüyorum.
‘Sis’in girişi Tori Amos’un ‘Father Lucifer’ şarkısını anımsatıyor. Ceylan Ertem’in müzik genlerinde hangi kadın sanatçıların izleri var?
Bunu fark etmiş olmanıza çok sevindim. Çünkü bu albümü çok dinleyip üzerine doğaçlamalar yaptığım bir dönem oldu geçtiğimiz aylar. Tori Amos’un piyano melodileri üzerine ben de içimden gelen melodileri uçuşturuyordum. Çağrı’ya (Sertel - şarkının düzenlemelerini yapan müzisyen) ‘Father Lucifer’i dinletmiştim “Bu havayı vermeliyiz girişte” diye. Kim fark edecek diye bekliyordum. Bir selam çaktık Tori’ye. Tori gibi beni etkilemiş kadınların ilk 5’ini şöyle sıralayayım: PJ Harvey, Meredith Monk, Müzeyyen Senar, Björk, Sezen Aksu.
Peki kendi jenerasyonunuzdan olan müzisyenlerle nasıl bir ilişkiniz var?
Dayanışmadan yanayım. Ama herkes böyle hissetmiyor sanırım ve bu geçen yıllarda bende bir hayal kırıklığı yaratmadı değil. Her insan ve ruhları aynı değil, yapacak bir şey yok. Dönemdaşlarıma kıyak geçiyorum ama bir sonraki jenerasyon epey güçlü geliyor. Var olan kirliliğe alternatif işler üreten herkesi sevgiyle kucaklıyorum.
Kadın hakları konusunda duyarlı ve aktif olduğunuzu biliyoruz. Bugünkü durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zaten hiçbir şey yeterli değilken bir de İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık. Ne diyeyim? Çok üzgünüm. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndaki cesur kadın arkadaşlarım başta olmak üzere bu konuda elinden geleni ardına koymayan herkesi alkışlıyorum. Her zaman bu mücadelenin bir parçası oldum, olmaya da devam edeceğim.
Sanatçılar uzun zamandır fiziki olarak konser veremiyor. Sahnede olmakla ilgili en çok neleri özlüyorsunuz?
Sahnede olmayı her şeyden çok özlüyorum. Sahnede olmasam, şarkıcı olmasam da yaşarım gibi bir düşüncem vardı. Kendimi kandırıyormuşum, kesinlikle aynı değil. Yaşıyor muyum? Evet. Ama o enerji, tutku, ateş, turne yolları, iç dökmeler, dinleyicilerimizle ‘bir’ olduğumuz anlar, müzisyen arkadaşlarımızla yaptığımız sohbetler, dertleşmeler, birbirimize yeni müzikler önerip dinletmeler, ekibimizle olan ilişkilerimiz, fikir alışverişlerimiz... Sadece sahne değil, tüm bu süreçten uzun bir vakittir yoksunuz. Neler aldığını, nasıl hissettirdiğini tahmin edemezsiniz. Evimden edilmiş gibiyim...
Karantina dönemlerini atlatmak için neler yapıyorsunuz? Size neler iyi geliyor?
Bir süre müzik adına hiç üretimim olmadı. Bu üretim aşkı biraz fotoğrafa yansıdı. Analog makinelerimi çıkardım, çekmeye başladım. Sonra müzik de peşinden geldi. Son beş-altı aydır epey şarkı yazdım. Yemek yapmak, köpek ve kedilerimle vakit geçirmek, bahçeyle uğraşmak derken vakit geçiyor.
Vegan ya da vejetaryen olmaya niyetli ama cesaret edemeyen birçok insan var. Siz nasıl cesaret buldunuz?
Cesaret edilecek bir şey değil, bence. Bir gecede vejetaryen oldum ve 18 yıldır hayvan dostlarımı yemiyorum. Üç yıldır da veganım. Gördüğüm tek bir video yetti. “Ben ne yapıyorum, nasıl birkaç dakikalık hazzım için bir canın acı ve korku içinde öldürülmesine sebep olmaya devam ederim” diye dehşet içinde kendime kızdım ve o akşam bıraktım.
Müzik hayatınıza Adapazarı Belediyesi Çocuk ve Gençlik Korosu’nda başlamışsınız. İmkân olsaydı 12 yaşındaki, müziğe yeni başlayan Ceylan’a neler söylemek isterdiniz?
“Her şey güzel olacak Cano, yürü kızım!” derdim. ‘Korkma’ diye bir dövme yaptırmıştım mikrofon tuttuğum parmağıma, zamanında. Şimdi yıllar içerisinde silindi birazı. Korku en büyük düşmanımdı, neyse ki şimdi galip gelen -genelde- benim. “Üret, üret, üret! Meyve veren ağacı taşlamaya utanmıyorlar ama sen alkışlarının kıymetini bil” derdim (gülüyor).