Güncelleme Tarihi:
Önce Zeki’nin kurucusu, aynı zamanda markaya adını veren işinsanı Zeki Başeskioğlu’ndan kısaca bahsedelim... 1930’da Akseki’de doğdu. Yokluktan gelen ama vizyonu ve öngörüsüyle sıfırdan başlayıp başarıyı yakalayan bir isim. Çok küçük yaşlarda atılıyor hayat mücadelesine. Önce aylarca çıraklık yapıyor, ardından balon satmaya başlıyor. Rakiplerinden farklı olarak balonların ucuna çubuk takıp satmayı akıl ediyor ve bu hamlesi ona başarıyı getiriyor. Daha sonraki işlerinde de hem pazarlama becerisini hem de ticari zekâsını kullanıyor. Pazarda çorap sattığı bir dönem var örneğin, dikkat çekmek için elektrik direklerinin üzerine çıkarak kalabalıkların üstüne çorapları fırlatıyor.
Cindy’yi o keşfetti
Zeki Başeskioğlu’nun Zeki adıyla tekstil dünyasına girdiği yılsa 1957. Tasarımlarını canlı mankenlerin üzerinde görmenin önemini konfeksiyon atölyesinde çalışan overlokçu kadınlar sayesinde keşfeden Başeskioğlu, bir yıl sonra ses getiren ilk defilesini yapıyor. Daha sonra podyumunda yürüyen isimler arasında Nebahat Çehre ve Gönül Yazar da var. 1969’da dönemin en tanınan modellerinden Jean Shrimpton’ı Türkiye’ye getirmesiyse olay oluyor.
Sansür tartışmaları
1990’ların sonu ve 2000’lerin başında gündeme gelmesinin bir sebebi de reklamlarının sansüre uğradığı iddiası. Ünlü işinsanı bu iddiaları yine akıllıca ve viral olacak hamlelerle cevaplıyor. Hazırlattığı patlıcanlı, biberli billboard (reklam panosu) afişleri hiçbir zaman asılmıyor ama dedikodusu hızla yayılıyor.
2010’ların ortalarındaysa kurucusunun yaşadığı sağlık sorunlarından ya da belki ekonomik nedenlerden ötürü marka eski popülerliğini yitiriyor ve geçen yıl kapanıyor. Ancak köklü marka için bu bir son olmuyor. İcradan BRG Turizm Seyahat ve Organizasyon’a satılan Zeki, şimdilerde küllerinden yeniden doğmaya hazır.
◊ Zeki markası yönetiminizde geri dönüyor. Bambaşka bir
Zeki mi göreceğiz, yoksa eski DNA’sına bağlı kalacak mı?
Sektöre trikoyla giriş yapmasından kaynaklı hafızalara Zeki Triko şekilde kazınmış markanın aslı sadece Zeki’dir. Logosunda da sadece Zeki yazar. Sizin vasıtanızla buna açıklık getirmiş olalım. Markanın DNA’sında yenilikçilik ve kalite var, biz de ona bağlı kaldık. Zeki’nin geleneksel çizgisini globale taşırken ilkleri yapmayı sürdüreceğiz.
◊ İlk koleksiyon ne zaman çıkacak?
Aslında isim hakkını satın aldığımız geçen ocak ayı itibariyle,
dört ay gibi kısa bir sürede, bu yaz sahil yerleri ve seçkin otellerin butikleri için 150 parçalık bir kapsül koleksiyon oluşturduk. İnternet üzerinden de satışa başladık.
◊ Yeniden ses getiren şovlar ve podyumunda dünyaca ünlü modelleri görecek miyiz?
Kısa ve uzun vadede çok heyecan duyduğumuz, dünyada ses getirecek projelerimiz var. Dünyaca ünlü modellerle de çalışmalarımız devam edecek.
◊ Markanın yeniden doğuş süreci nasıl oldu?
Zeki’nin piyasada olmadığı iki yılda, yerini almak için bizim ve başka firmaların girişimleri oldu. Ancak baktığımızda son tüketici ve satış bazında bunun mümkün olmadığını gördük. Yeri dolmayan bir firmanın yeri ancak kendisiyle dolabilirdi, bu da ilgimizi çekti.
‘Hem okul hem de sıcacık bir yuva’
Zeki deyince akla ilk gelen mankenler arasında Tülin Şahin ve Demet Şener de var. İki tecrübeli isim, markanın kariyerlerindeki yerini anlattı.
‘Ertesi gün tüm gazetelerde ben vardım’
Tülin Şahin
◊ 1998’de Kıbrıs’a kampanya çekimine gittik. Zeki Bey acil olarak bronzlaşmamı istedi. Tabii o kadar kısa sürede kıpkırmızı oldum. Üstüne “Saçların Cindy’ninkilerle aynı boyda olmalı” demez mi! Kuaför de makası cömertçe kullanmıştı. Hem tenim
güneş yanığından acıyor hem de saçlarım gitmiş. Zeki Bey gülüyor, bense bir yandan ağlıyorum, bir yandan poz veriyorum.
◊ O çekimde kamera arkasından Zeki Bey’in sesi yükseliyordu: “Yıkacaksın ortalığı Türk Cindy. Efsane bir top model olacaksın.” Gerçekten de ertesi gün gazete ve dergilerde ‘Türk Cindy’ başlığıyla ben vardım.
‘Evlerinde çekim yaptık’
Demet Şener