Güncelleme Tarihi:
* Geçen hafta bir hayranınızın yaptığı büstle gündemdeydiniz. Birçok kişi heykelle dalga geçti. Ama siz çok beğendiğinizi söylediniz. Biraz fazla mı iyi niyetlisiniz yoksa tatlı bir yalancı mısınız?
Onu yapan bir hayranım değil, tanıdığımızın arkadaşı, genç bir çocuk... Ayrıca o bir heykel değil, işaret parmağım kadar ufak bir büst. Kirpiklerden saçlara kadar detayları verebilmek için büyük bir emek harcanmış. Bana benzemiş-benzememiş olması göreceli ama gerçekten çok hoşuma gitti. Yorumlar çok acımasızdı. Böyle güzel şeyler yapan insanların özgüvenini kırmamak lazım.
* Sosyal medyadaki bu linç kültürüne ne diyorsunuz?
Belki daha önce de bu kötü kalpliler vardı. Ama herkese ulaşamıyorlardı. Şimdi sosyal medya aracılığıyla rahatlıkla kötü şeyler yazabiliyorlar. Ne kadar dikkat ederseniz edin, yine linç ediyorlar.
* Bir paylaşım yapacakken otosansür uyguladığınız oluyor mu?
Evet, az ve öz paylaşım yapmaya çalışıyorum. Özellikle düşüncelerimi belli eden şeylere otosansür koyuyorum. Çünkü ne yazarsan yaz, her kafadan bir ses çıkıyor. Bu sebeple herkesin düşüncelerimi bilmesine gerek duymuyorum. Sakin ve sessiz kalmaya çalışıyorum. Hayatımı bu tür negatifliklerle doldurmak istemiyorum.
* “Oyuncu dediğin susmamalı, fikirlerini söylemeli” diyen bir kesim var. Siz diğer tarafta mısınız?
Normal şartlarda oyuncu susmamalı. Ama bizde öyle bir durum var ki kimse kendinden farklı düşünenin görüşüne saygı göstermiyor. İnsanlar noktasından virgülüne yazdığın her şeyde bir açık yakalamaya çalışıyor. Linç başladığı zaman da bu defa akıl sağlığımızdan oluyoruz. Hiç gerek yok. Gerçi bu linçleri yapanlara da üzülüyorum.
Hep çok güçlü olman gerek
* Neden?
E, zor bir hayatları olsa gerek! Bir insan eğer başka birini linç edecek noktadaysa büyük travmaları var demektir.
* Geçen günlerde oyuncu Aslı Bekiroğlu’nun yaşadığı ifşa olayı hakkında sizin yorumunuz ne?
Bu konuya çok hâkim değilim ama insanlar artık karşılarındakinin mutsuzluğundan mutlu oluyor. Bununla besleniyor. Bu çok hastalıklı bir durum...
* Sosyal medya devrinde ünlü olmak zor mu?
Geçmişte alkışını alıp evine gidiyormuşsun. Şimdi herkesin yorumunu her an görüyorsun. Olumsuz olanlar moralini bozabiliyor. Hep çok güçlü olman gerek. Bir de eskiden daha az oyuncu vardı. Şimdi çok. Oyuncuya verilen değer de azaldı. Eski dönemlerde ünlü olup daha ulaşılmaz olmayı tercih ederdim.
Okulda çıplak ayakla hippi gibi takılırdım
* İnegöl gibi küçük bir yerde doğup büyüdünüz. Bu hayatınıza nasıl yansıdı?
Babam mobilyacıydı. Herkes bizi tanırdı. İnsanlarla iç içeydik. Eve kapalı değildik. Hayatı deneyimledik. Eğer İstanbul’da yaşasaydım korunaklı, prenses gibi bir kız olurdum. İyi ki orada yaşamışım, kendimi çok güçlü bir kadın olarak görüyorum.
* Marmara Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar okurken nasıl oyuncu oldunuz?
Hiç hayalini kurduğum bir şey değildi. Tasarımcı olacaktım. Okulda çıplak ayaklarla falan, hippi gibi takılırdım. Ablam (Hande Soral) oyunculuk yapıyordu. Çevresindekiler beni gördükçe “Sen de oyunculuk yapsana” diye baskı uygularlardı. Bir gün bir dizi işi geldi, sadece haftada iki gün sete gidecektim. Paraya da ihtiyacım vardı. Kabul ettim. Ve oyunculuk mesleğine âşık oldum.
* Sizin çift yumurta ikiziniz var, Bedirhan Soral. Aynı anda aynı şeyleri yaşıyor musunuz?
İkizinin olması acayip bir durum. Yoğun duyguları hissediyoruz. Dün şunu yaşadık; lansmanımdan önce onu aradım, ikimizin de karnı ağrıyordu. O askerdeyken iç sıkıntısını bire bir ben de evde hissettim. İnanılmaz...
Şimdi onu canımdan bir parça olarak görüyorum
* ‘İçerde’ dizisiyle yıldızınız parladı. Ardından ‘Organize İşler 2’ filminde rol aldınız. Sonra evlendiniz ve ara verdiniz. Neden?
Aslında ara vermedim. Türk-İran ortak yapımı ‘Mesti Aşk’ isimli filmde oynadım. Vizyona girmesini bekliyorum. Clear’in Türkiye’de ilk kadın yüzü oldum. Kısaca hep çalışır haldeyim. Evlilik önemli bir karar. Hakan’la (Baş), “Doğru zaman mı” diye çok düşündük. Ama şimdi bütün arkadaşlarıma evlenmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü evlilik çok güzelmiş.
* Nasıl bir aşk sizinki?
Her şeyden önce çok iyi arkadaşız. Bu aşkın en önemli kuralı bence. Ona hayranlık besliyor ve saygı duyuyorum. Dediği her şeyi mutlaka yapıyor, çok güçlü, iyi kalpli. Aslında biliyor musun onu tanıdıkça âşık oldum.
* Nasıl tanıştınız?
Beni televizyondan biliyormuş (gülüyor). Bir gün kapı çaldı. Sahibi olduğu internet alışveriş sitesinden bir hediye paketi geldi. Kendi el yazısıyla bir not yazmış. Ben de hediyeyi Instagram’a koydum. Ablama “Hakan Baş not düşmüş onu da etiketlemek gerekir mi” diye sordum. Ablam, “Etiketle, ayıp olur” dedi. Sonra Instagram’dan mesaj attı ve konuşmaya başladık.
* Evlendikten sonra aşkta neler değişti?
Pozitif anlamda onu daha çok benimsedim. Aile olduk. Şimdi onu canımdan bir parça olarak görüyorum. Sevgim giderek artıyor.
* Sizin için forumlarda ‘Bensu Soral’ın dünyanın en güzel kadını olması’ diye açılmış sayfalar var. Hep güzel miydiniz?
Ya aslında ben öyle olduğumu düşünmüyorum.
* Ama hakkınızda yapılan her yorumun başında güzel sıfatı var...
Dışarıda da beni görenlerin ilk tepkisi, “Bakalım güzel mi gerçekten?” oluyor. Oysa ben oyuncuyum ve çirkin de olabilirim.
* Kendinizi beğenmiyor musunuz yani...
Kendimi güzel bulduğum zamanlar da, aynaya bakıp kendimi çok kötü bulduğum anlar da oluyor. Ama sokakta gerçekten çok güzel kızlar var. Ben onların yanında kendi anlayışıma göre ortalama bir güzelliğe sahibim.
* Bu durumun oyunculuğunuzun önüne geçmesine ne diyorsunuz?
Buna izin vermiyorum. Bu yüzden son iki sinema filminde olabilecek en kötü hallerimle oynadım. Benim özelliğim ismimin başına konan güzel sıfatı değil, oyuncu olmam.
Siyah postallarım olmadan asla
* Bence kıyafet seçerken kilit nokta, vücudunu güzel gösteren elbiseyi seçmek. Yere sert basan ayakkabılar favorim. Siyah postallarım vazgeçilmezim.
* Kep tarzı şapka çantamda mutlaka bulunmalı. Onu takmazsam rahat edemiyorum.
* İşim olsa da olmasa da her sabah 5.00 gibi uyanıyorum. Vücudum alışmış. O saatlerde uyandığımda o kadar enerjik oluyorum ki... Güneşin doğuşunu görmek inanılmaz bir mutluluk ve huzur veriyor.