Güncelleme Tarihi:
BERLİN ZAMANI / PLATFORM TİYATRO
Yazan: Ceren Ercan
Yöneten: Frank Heuel
Oyuncular: Ezgi Çelik, Tuğçe Altuğ, Kutay Kunt
Ne zaman, nerede? 5 Nisan Perşembe 20.30’da,
Toy İstanbul’da.
Bilet fiyatları: Tam 55, öğrenci 35 TL.
Memlekette insani ve özgür bir hayatın gereklerini oluşturan koşullar kötüleştikçe, bireylerin karşılıklı ve iç tahammülü azaldıkça, ‘gitmek’ ya da en azından ‘şansını başka ülkede denemek’ çare yönünde en kuvvetli seçenek oldukça, gidenlerin ya da gitmeyi hayal edenlerin sayısı arttı. Ceren Ercan’ın ‘Berlin Zamanı’ndaki isabetli sorularından birinde dediği gibi, “Geleceği başka bir ülke ile kurmak mümkün mü” peki? Ercan, her zamanki sarkastik bakışıyla, gidenlerin hayatlarından bir kesit aktararak hem eğlenceli hem de düşündürücü bir yanıt veriyor.
Yeni nesil göç dalgası
İki kadın, bir erkek; üç Türkiyeli gencin, ‘kimsenin kendilerini çağırmadığı’ bir başka şehre gidişinin, orada mutlu, özgür ve iyi olmaya çalışmasının kısa öyküsünü anlatıyor ‘Berlin Zamanı’. Reji, Alman yönetmen Frank Heuel’e teslim. Ezgi Çelik, Tuğçe Altuğ ve ilk defa izlediğimiz, performansıyla ilk seferde ismini aklımıza yazdırmayı başaran Kutay Kunt canlandırıyor üç genci. Üç oyuncu, dinamik performanslarına birkaç temel aksesuar katarak, metnin enerjisini sahneye taşımayı başarıyor.
Kendilerini artık güvende hissetmeyen, kırgınlıklarını, korkularını geride bırakıp çokdilli, çokkültürlü, özgür, eğlenceli, üretken bir hayat kurma çabasıyla Berlin’e giden üç karakter, kendi ifadeleriyle ‘Türkiye’nin Avrupalı yüzü’.
Biri sinema kariyeri yapma hevesinde, biri dedesinin izlerini süren, diğeri İstanbul’daki hayatından tüm umudunu kesmiş iyi eğitimli bu üç genç, ‘new wave’ denilen yeni nesil göç dalgasında boğuşuyor. Tabii giderken, Türkiye’nin boğucu siyasal gündemini, içlerine işleyen kültürel kodları ve hatta iki ülke arasındaki gerilimi de yanlarında götürüyorlar. Kendi tahammülsüzlükleri ve yer yer ayrımcılık kokan tavırları da sığacak o bavullara elbette.
Seyircinin, karakterlerin halinden anlayacağı, çok yerde kendini göreceği bir hikâye bu. ‘Seni Seviyorum Türkiye’ kadar güçlü duygular uyandıran ve iç sızlatanından olmasa da, yazar seyircisine “Evet, böyle oluyor işte!” dedirtiyor yine.
Karakterlerin hikâyesi sahne üstünde yer yer kesişiyor ama çoğu kez her bir karakter kendi kesitini, ona ayrılan anda ve alanda anlatıyor. Oyun bir parça kısaltılsa, etkisinden bir şey kaybetmeyecektir.