Güncelleme Tarihi:
PANDEMİ “BİR SAKİN OL VE DUR!” DEDİ
Aslı Çelikel-Fotoğrafçı, yönetmen (@aslicelikel)
Pandemide insanların evlerine girip onların karantinadaki hallerini bir sanat projesine dönüştürme fikri nasıl ortaya çıktı?
‘Unexpected-beklenmedik’ bir merak projesi benim için. Pandemi ve karantina sürecini nasıl geçiriyorum? Bu normal mi? Benimle benzer kaygıları taşıyan insanlar bu süreci nasıl geçiriyor? Arkadaşlarımı arayıp kıyaslamalarda bulunuyordum. Bir süre sonra bu konuşmaları belgesel-sanat projesine dönüştürme dürtüsünden kendimi alıkoyamadım.
Evine konuk olacağınız kişileri neye göre seçtiniz?
Bağ kurabileceğim, karşılıklı olarak rahat hissedebileceğimiz kişileri tercih ettim. Pandemi dolayısıyla her kapıyı çalmak oldukça riskliydi. Farklı meslek gruplarından seçmeye çalışsam da seçkiyi sanatçılar, yönetmenler, filmciler oluşturdu. Yaş grubu 25-50 yaş arası değişiyor. Aralarında Aslı İnandık, Can Evrenol, Naz Çağla Irmak, Nilipek, Ali Elmacı gibi tanıdık yüzlerle de karşılaşıyorsunuz.
Pandemide evlerine girmek için insanları nasıl ikna ettiniz?
Katılımcıların hepsi projeyi çok sevdi. Çok az kişiden ret cevabı aldım. Ev ziyaretleri için biraz çekinsek de karşılıklı olarak dikkatli olacağımız isimlerle çalıştık. Zaten telefonla çektiğimiz için büyük bir ekibe ihtiyacımız olmadı, iki kişiydik ve maske taktık. Çoğu ev çekimi bir günde bitti. Filmden de anlaşılacağı üzere genellikle uzak ve gözlem görüntüleri çektik. Karakterleri ya bir kapı aralığından izliyorsunuz ya da yaşamlarına uzak çekimlerle tanık oluyorsunuz. Fotoğrafları da yine ultra geniş açıyla çektim.
“Evin bu kısmına girme, bunu çekme” gibi tepkilerle karşılaştınız mı?
Pek karşılaşmadım. Katılımcıların hepsi gerçekten samimi şekilde hayatlarını, evlerini bizlere açtı. Hatta bazı evlerde kamerayı onlara unutturdum. Onlar evde nasıl zaman geçiriyorlarsa o şekilde hayatlarına devam ettiler, ben de kayıt aldım.
Videoda sorduğunuz sorulardan biri; ‘Pandemi bize bir şey öğretti mi’. Sizce?
Hızlı yaşamanın, kendimizi hırpalamanın gereksizliğini ve durmanın getirdiği sakinliği hatırlattı. “Bir sakin ol ve dur!” dedi. Her şeyi daha net görmeye başladık. Global olarak herkes çok net hatırladığı rüyalar görmeye başladı. Bu çok konuşuldu. Bir şey değişmiş olmalı ki psikolojilerimiz bize bir şeyler anlatıyor... Biraz hafiflemek, ‘Belki de bir şey kaçırmıyorumdur’ hissiydi bence bizi rahatlatan. Dünya tekrar yeşillenmeye, denizler balıklarla dolmaya başladı. Doğa bize bir çağrıda bulundu. Bu kez olanlara müdahale eden değil, sadece seyirci olan taraf olduk.
Aslı Çelikel’in 21 evde yaptığı çekimlerden oluşan videosu unexpected-beklenmedik.com ve YouTube’dan izlenebiliyor.
BULUTLARI ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERE BENZETMEK RAHATLATICI BİR OYUN GİBİYDİ
Ayşe Kapusuz Ressam (@aysekapusuz)
Hayatım boyu hep ufak resimler yapmıştım, pandemide sanırım bir mucize oldu ve büyük işler çıkarmaya başladım. Bu biraz da kısıtlanmalara karşı zihnimin ve bedenimin duruma alışma yöntemiydi. Hayatıma daha geniş fırça darbeleri girdi. Sergim için hazırladığım işlerimin yanında, insanların biraz da olumlu taraflara bakmalarını temenni ederek bulut fotoğraflarının üzerine dijitalde birtakım figürler çalıştım. Bulutları çeşitli şekillere benzetmek, kapalı kaldığımız bu dönemde rahatlatıcı bir oyun gibi geldi insanlara. Ben çalıştıkça bulut fotoğrafları gönderdiler, ben çalıştım, onların çalışmalarını paylaştım...
Bu beni çok mutlu etti.
VAKA SAYILARINA KAYITSIZ KALMAK İSTEMEDİM
Şule Yılmaz-Grafik tasarımcı (@s.suleyilmaz)
‘Kaç Kişi?’ adlı fotoğraf projemi bu süreçte ürettim. Vaka sayılarına kayıtsız kalmak istemedim ve bu çalışmamı ürettim. Sayıların açıklandığı ilk günden itibaren her gün düzenli olarak çalışma odamın camına bir grafik oluşturmaya başladım. Kullandığım kalem nedeniyle dışarıyı görmek gün geçtikçe zorlaşıyordu. Her gün defalarca kez gördüğüm bu camdaki çizgiler parmaklık izlenimi yaratıyor, mahkûmların dışarı çıkmak için gün sayarken attıkları çizgilere de bir yerde gönderme yapıyor ve beni evin içine sıkıştırıyordu. Her gün tekrarlanan “Kaç Kişi?” sorusunun cevabı evi güvenli kılıyor ve günden güne beni dışarıdan soyutluyordu.
MORAL VERMEYE ÇALIŞTIM
Oya Başkaya-İllüstratör (@oya.baskaya)
Pandemide yeni teknikler, yeni programlar deneme şansımız oldu. Görsel yüklemesi ciddi anlamda arttı ve daha fazla ilham aldım. Şu an geçen seneye oranla daha çok fikirle doluyum. Uygulamak için vaktim de var. Çünkü hâlâ evden çalışıyorum. Daha çok dijital illüstrasyon yaptım. Animasyon, GIF, fotomanipülasyon gibi işleri sosyal medyada paylaştım. İçe dönme, ortak bilinci sorgulama, daha büyük pencereden kendimize bakma, bunları anlattım. Ürettiğim işlerimle moral vermeye çalıştım.
SANATA TUTUNMAKTAN BAŞKA ÇAREMİZ YOK
Sercan Tunalı-Animatör, illüstratör (@the_cloud_collector)
‘Evde Kal’
Bu süreçte umudu taze tutmak için çabalıyorum. Etrafıma olumlu düşünceler yaymak için Instagram’da ‘Aydınlık Notlar’ adında yeni bir hesap bile açtım. Orası tüm olumsuz düşüncelerden arındırılmış bir bölge. Genellikle kısa resimli hikâyeler yazıyorum. Sevdiğim dizilerden seçtiğim güzel sahneleri ya da seslendirilen şiirleri animasyon haline getirmek de çok keyifli oluyor. ‘Evde Kal Türkiye’ işimdeki baykuşu bilgeliğin ve fedakârlığın simgesi olarak çizdim.
Pandemide sanata tutunmaktan başka çaremiz yok. Bu dönemde sadece sanata sarılabiliyoruz.
DİJİTAL ALANDA ARTAN BİR TALEP VAR
Ozan Özçelik-Motion designer (@ozanozcelik)
Pandeminin psikolojik olarak olumsuz etkileri üretkenliği de negatif yönde etkiliyor, yavaşlamaya neden oluyor. Genel olarak ticari işlere yoğunlaştım. Çünkü pandemiyle birlikte dijital alanda oldukça artan bir talep var. Global felaketlerde sanat her zaman çok önemli rol oynamıştır ve yıllar sonra dönüp bakıldığında iyi bir hatırlatıcı olacaktır.
‘SANAT ZOR ZAMANLAR İÇİNDİR’
Merve Deniz Kandemir- İllüstratör (@denizillustration)
Neredeyse bir yıldır dünyadan uzak yaşıyoruz ve insan ilişkileri konusunda da zorlanmaya başladık. Korkunun, endişenin getirdiği bir rahatsızlık içindeyiz. Toplu taşıma aracında maskesini tam kapatmamış bir insan gördüğümde sinirleniyorum. Fakat bir an geliyor, ben de aynı duruma düşüyorum. Birbirimize karşı anlayışlı olmayı unutmamamız gerekiyor. Ayla Algan’ın bir sözü var, “Sanat aslında zor zamanlar içindir”. O kadar doğru ki, içinde bulunduğumuz bu duruma tamamen uyuyor.
MECBURİYETLERİMİZİN TEMSİLİ
Özge Ecem Kalyon (@davvid_hill)
İnsanları kendi içine dönmeye mecbur bırakan pandemi döneminin elbette üretkenliğimde çok büyük etkisi oldu. Bu dönemde günlük telaşları bir kenara bırakıp sadece yeni şeyler ürettiğim için uzun zamandır aklımda olan fakat yapmak için vakit bulamadığım projeleri hayata geçirdim. Bu çalışmayı yaparken asıl amacım içinde bulunduğumuz durumun bir değerlendirmesini sunmaktı. Pek çok belirsizliği de beraberinde getiren bu sürece tamamen adapte olmuş bu kadın aslında mecburiyetlerimizin küçük bir temsili.
BİR ŞEYLER ÇIKMASA ÇATLARDIM
Eda Gecikmez-Ressam (@edagecikmez)
Hayatımda ilk defa bu kadar uzun süre bir başıma, herkesten uzak, yalnız kaldım. Tabii ki bu, kendimle derin yüzleşmeleri beraberinde getirdi. İlk karantina bittiğinde, tüm yaz, bütün birikenlerin bir boşalması şeklinde kolajlar yapmaya başladım. Zaten bir şeyler çıkmasa çatlardım. Sonra bu kolajları ‘Kırıldıkça Açılır’ adı altında bir atölye sergisi şeklinde paylaştık. Pandemiyle birlikte sanatın aslında ne kadar insana dair olduğunu, hayatı daha çekilebilir kıldığını gördük; diğer yandan pandeminin sanata etkisi çok yıkıcı oldu. Etkilerini maalesef daha uzun bir süre yaşayacağız.