BKM bir futbol kulübüyse burası da altyapıyı yetiştiren takım

İlk ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ fikri nasıl doğmuştu?

- Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM) kulisinde deneyimli oyuncu arkadaşlarla sohbet ediyorduk. Konuşulanları dikkatle dinledim ve “Biz bu işleri aslında gençlerle mi tartışsak?” diye düşündüm. Böylelikle ‘BKM Atölye’ doğdu. Önce tümüyle rasgele bir şekilde, sınavsız filan seçtiğimiz 35 çırakla oluştu ekip. Benim dışımda Demet Akbağ, Tolga Çevik, Altan Erkekli gibi arkadaşların da bu kuruluşta çok ciddi katkıları var. 

 Sonra bunun benzeri projeler doğdu. Ama hiçbiri o kadar tutmadı. Neydi farkınız?

- Bizim kadar uzun bir ön çalışma yapılırsa tutar. Bizim oyunun görünen kısmını yapabilmek için, görünmeyen kısmını da çok doğru ve güçlü yapmamız lazım. Yoksa her hafta seyirciyi güldürecek kalitede skeç üretmek ve bunu seyircinin önünde oynamak kolay değil.

 Şimdi ‘Yılmaz Erdoğan ve Çok Güzel Hareketler 2. Kuşak’ geliyor...

- BKM Mutfak 2005’te kuruldu. Yani ‘Organize İşler’in çekildiği yıl. Aradan 13 yıl geçti ve BKM Mutfak’ta ikinci kuşak eğitime başladı. İki yıldır da eğitim süreci devam ediyor. Bu sefer de yeni kuşak ‘Organize İşler-2 Sazan Sarmalı’ filmine denk geldi. Mutfak ile ‘Organize İşler’ arasında bir gizli bağlantı var galiba.

 Kendi projelerinize zaman ayırmak varken neden iki yıl eğitim vererek böyle bir sürece giriyorsunuz?

- Birkaç nedeni var. Çalışmayı çok seviyorum. Usta-çırak ilişkisini, öğretmeyi, öğretirken öğrenmeyi... Çocuklarla denemeyi yanılmayı, doğruyu seyirciyle birlikte bulmayı... BKM bir futbol kulübü ise burası da altyapıyı yetiştiren takım ve altyapı bir kulübün geleceğidir. BKM açısından eğitim tüm süreçlerin en önemli parçası. Biz aslında her zaman kendi içinde öğretmeye öğrenmeye, genç yeteneklere fırsatlar tanımaya devam edecek bir sistem kurduk.

 İlk ekip birçok güçlü komedyen çıkardı. Onun üzerine çıkabilmek için yeni adayları nasıl bir elemeden geçirdiniz?

- İlk çıraklar alındığında ortada bir televizyon şovu yoktu. O yüzden talep şimdiki kadar çok değildi. Talep çok olunca rekabet arttı. Bu nedenle ilk ekibe göre çok daha zor ve engebeli sınavlardan geçtiler. Mesela son aşamada 700 kişi içinden sadece üç kişi seçildi. Ama takımın tamamı çok kalabalık. Altyapımızın da altyapısı var. Oradan da komedyen gençler gelmeye devam ediyor, edecek.

 Peki üniversite mezunu olmaları ya da en az bir yabancı dil filan bilmeleri gerekiyor mu?

- Yetenek öyle bir güç ki, ona sahip olduğunda bu saydıkların bazen gereksiz bile kalıyor!

Lig usulü puanlama

Ekibin içinde nasıl bir mücadele var?
Atakan Çelik: Lig usulü bir puanlama sistemimiz var. Hoca ve seyirci gösteri sonrası yazdığımız skeçlere göre bize puan veriyor. Haftalarca amansız bir mücadele oluyor. Aldığımız bu puanlara göre sahneye çıkıyor veya çıkamıyoruz.

Bu baskıyla yaşamak zor değil mi?
Cihan Talay: Seçilmek kadar burada kalmak da önemli. Bu yüzden kendimizi sürekli geliştiriyoruz. Altyapıda yetişen 40 kişi daha var. Genç komedyen milli takımı gibi.
Yılmaz Erdoğan: Fazla iddialı olmadı mı Cihan? (Gülüşmeler)

Bu ekibin tamamı Yılmaz Erdoğan’ın yeni filmi ‘Organize İşler-2 Sazan Sarmalı’nda da rol aldı. Erdoğan filmi ve yapım sürecini şöyle anlatıyor: “Çırakların hepsi filmde çeşitli roller aldı. Bunlardan bazıları başroldü ve çocuklar işlerini çok iyi yaptılar. Gururlandığım performanslar var. Yazması, çekmesi, oynaması... Her bir kısmını tekrar tekrar yaşasam sıkılmayacağım bir film çekimi oldu. Tüm arkadaşlarıma buradan tebriklerimi gönderiyorum. İşleri organize edenlere, jeneriğimizdeki tüm isimlere selam olsun.”

Gülmek mutluluktur, Mutluluk iyileştirir

İyi komedyen olmanın kriterleri neler?

- İyi komedyen, “Kim bize fıkra anlatacak?” dendiğinde elini kaldıranlar arasında olmaz. Çoğu zaman dikkat çekmez, sakindir. Çoğumuzun sıradan veya normal saydığı bir durumdaki detayı görebilen ve bunun mizahını yapabilendir. Ve her mizah ekolünün, usta ve çıraklarının kendi anlayışı vardır. Bizde de bizim mizah anlayışımız içinde üretici, neşeli ve çalışkan olmaları, provalara katiyen geç kalmamaları ve komik olmaları yeterli. 

 Mizah yalnızca güldürme işi midir yoksa bazı şeyleri değiştirmeye gücü yeter mi?

- Yeter tabii. Tabii ki tüm komedyenler geniş ve hoşgörülü bir saha ister. Hoşgörü mizahçının performansını artırır. Normalde konuşması güç konular daha rahat konuşulur bir hale gelir. En sert mizah bile –eğer kaliteli bir zekânın ifadesi ise- yumuşatır. Gülmek mutluluktur. Mutluluk iyileştirir.

 Ama içinden geçmekte olduğumuz bu stresli dönemde gülmek çok zor olabiliyor...

- Mizah boylu boyunca şifadır. Bir meseleyi konuşmanın en güzel yoludur. Toplumun konuşulamayan bütün problemlerini böyle halleder, en azından konuşulabilir hale getirebiliriz.

“Çalışmayı çok seviyorum. Usta-çırak ilişkisini, öğretmeyi, öğretirken öğrenmeyi... Çocuklarla denemeyi yanılmayı, doğruyu seyirciyle birlikte bulmayı...”

Gelin beraber gülelim

Yılmaz Erdoğan bu hafta başlayan ‘İstanbul Komedi Festivali’nin “Söyleyin de beraber gülelim!” sloganıyla bundan üç yıl önce yola çıktığını anlatıyor: “Düzenlendiği ilk hafta altı günle başladı festival, ikinci yıl iki haftaya yakındı, bu yıl ise üç hafta boyunca 80’in üzerinde oyun, gösteri, stand-up ve benzersiz performanslar var. Bu işi BKM’nin içinden bir ekip CEO’muz Zümrüt Arol Bekçe’nin liderliğinde yürütüyor ve hiç de fena yapmıyorlar. Üçüncü yılında takvimi üç haftaya çıkarmak kolay bir iş değil. İşin uluslararası boyutu da büyüyor. Bu festivale dahil olan, olmak isteyen herkese kapımız ardına kadar açık. Çünkü bu festival, adı gibi İstanbul’a vakfedilmiş bir gönül işi. Biz de ‘Yılmaz Erdoğan ve Çok Güzel Hareketler 2. Kuşak’ ekibi olarak 17 Kasım’da BKM Tiyatro’da sahnede olacağız. Gelin beraber gülelim.

Organik mizah üretiyoruz...

İlaçsız, katkısız; Hafif yamuk ama çok besleyici

Bütün ekip Köyceğiz’de kampa giriyormuşsunuz...

Begüm Çağla Taşkın: Kampta bir arada olmanın büyük avantajı var. Örneğin birbirimizi tanıdıkça esprileri daha da rahat yazmaya başladık. Tabii sınırı aştığımızı düşündüğü noktalarda hocamız mutlaka düzeltmeler yapıyor, o kadar da rahat değiliz yani.

Ezgi Özyürekoğlu: 7/24 süren bir okul gibi. Ateş başında otururken, dere kenarında yürürken bile hep ders alıyoruz. Ayrıca Köyceğiz sayesinde organik beslenmeye de başladık. Yediklerimizin ne kadar önemli olduğunu anladık.

Yılmaz Erdoğan: Temelde skeç yazma, okuma, değerlendirme... Yani yaz boyunca kışlık skeç biriktirmek gibi düşünebiliriz. Olay bir organik çiftlikte geçtiği için, buna da organik mizah üretimi çalışması diyebiliriz. Bu ekolün zaten organikle ilgili bir derdi var. Mizahın da iyisi organik olur.

 Organik mizah nasıl oluyor?

Yılmaz Erdoğan: İlaçsız, katkısız. Hafif yamuk ama çok besleyici (gülüşmeler)...