Güncelleme Tarihi:
Yemek: Biz dünyadaki en lezzetli ve taze yemekleri yiyen ülkelerden biriyiz.
Yemek yapmayı biliriz: En “Yemek yapmayı bilmem” diyenimiz bile Avrupa’nın birçok yerindeki “Ben bilirim”cilerden iyidir.
Kurulan sofralar: Biz yemeğimizi sofra kurup yeriz. Kurulan sofralar çok önemlidir. Bireyselleşmeye rağmen bu gelenek yitip gitmemiştir. Ama yerde, ama sofrada, ama piknikte biz bol bereketli, bol malzemeli sofralar kurarız.
Biz ‘ekmek parası’ için çalışırız: Ekmeğimizi de paylaşırız. Anamızla, babamızla, 30 yaşına gelmiş belki hâlâ büyümemiş çocuğumuzla, işini kaybetmiş kardeşle paylaşılır yemekler.
Misafirperverlik inanılmaz boyuttadır: Öyle ki bunun boyutunu yurtdışına çıktığınızda anlarsınız. Bir İngiliz ailenin yanına öğrenci giden kız veya Alman ailenin yanına giden oğlan kilo verip gelir. Bolluk yoktur, bir kâse çorba düşer payına, ikincisini arasa da bulamaz. Bizdeyse elimizde ne varsa en çoğunu ve güzelini çıkarma çabası vardır hep. Büfede misafir için mutlaka çikolata (Kıbrıs’ta macun, Karadeniz’de ekşi, İç Anadolu’da köftür) bulundurulması gibi. Bir kahve içmeden, bir çay içmeden bırakmamak gibi...
Herkesin tenceresi kaynar, kapalı kaynar: Bizde yemekler tencerede pişer. Dert de ortaklaşa, aş da ortaklaşa pişer.
Su ve yemek küçüğündür: Bizde çocukların karnı doymalıdır önce. Çocuğunu doyurmayan ana rahat edemez. Hatta kanımca becerip ilk uçağı biz yapmış olsaydık kalkıştaki anonsta “Maskeyi önce evladınıza, sonra kendinize takın” derdik.
Burası bir kahvenin 40 yıl hatırının olduğu memlekettir: Birbirine yapılan iyilik, yedirilen yemek unutulmaz.
Süpürge sopası saplasan yetişecek toprakların memleketindeyiz: Bereketin bolluğun memleketi, her yöresinde başka bir güzelliğin yetişebildiği, incirinden pamuğuna, muzundan çayına, şekerpancarına, fındığına, avokadosundan kinoasına yetişebilir. Bu değerlerimizi yitirmekteyiz, bununla ilgili gerekli düzenlemeler bir an evvel yapılmalıdır. Yapmayan vatan hainidir.
Çeşit çeşit zenginlik: 300’ün üzerinde köftesi, 200’ün üzerinde böreği, yüzlerce dolması, kebabı, zeytinyağlısı, mezesi, şerbetli tatlısı ayrı sütlü tatlısı ayrı olan bir mutfak... Yumurtayı 1000’in üzerinde şekilde yapmayı bilen halk...
Kış hazırlıkları apayrı bir gelenek: Öyle ki tam da bu zamanda 10 evin en az 7’sinde ya dolapta parça parça, ya kavanozda ya da köyden akrabaların salça olarak gönderdiği şekilde domatesi var. 150 yıl evvel gelen bu umami deposunu milli zenginliği yapmıştır memleketimin insanı. Ve aslen tüm bunların altındaki bollukta bile gelen kışa, darlığa hazırlık vardır.
Komşu açken tok yatmayız: Büyük sitelere taşınır ama komşusunu tanıyacak samimiyeti hissetmezse biraz rahatsızlık duyar.
Yaratıcıyızdır: Mercimekten köfte, kiraz yaprağından dolma, yoğurdu yanık-tuzlu, kaymağı kuru yapmayı da hayal etmiş, bugünlere kadar da getirebilmişiz. Apartmanda yaşayıp balkonumuz yoksa bile pencereye mangal kurabiliriz.