Güncelleme Tarihi:
Bundan sekiz yıl önceydi. Televizyonda izledikleri haber onları çok etkiledi… Bir aile, tamamlanmamış bir inşaatta, karton üzerinde yatıyordu.
Yeni yıla girmeye az zaman vardı. Anne-babaları onlara ‘başka hayatlar’ın da olduğunu anlattı ve isterlerse, biriktirdikleri harçlılarla hasta çocuklara hediye alabileceklerini söyledi. 10 yaşındaki ikizler Yağmur ve Armağan Karakaş çok heyecanlandı. 9 Eylül Üniversitesi Çocuk Onkoloji bölümünde yatan yaklaşık 15 çocuk için hediyeler aldılar, hastanede yılbaşı ağacı kurup hediyeleri o ağacın altına bıraktılar.
Sekiz yıl sonra, “Onlar o paketleri sevinçle açarken bizim de bu kadar mutlu olacağımızı hiç tahmin etmemiştik” diye anlatacaklardı o günü.
2003’te İzmir’de doğan Karakaş kardeşler, dört senedir İstanbul’da. Armağan Koç Lisesi’nde, Yağmur Sev Amerikan Koleji’nde okuyor. Üniversite sınavına hazırlanırken bu tempoya bir de kitap sığdırdılar.
Hastanede yatan çocuklara hediye aldıktan iki hafta sonra hastaneden bir teşekkür mektubu almış ve başkalarını mutlu edecek yeni yardımlar yapmaya motive olmuşlardı. İkinci el eşyalarını sattılar mesela. Kıyafet, okuyup bitirdikleri kitaplar; ne buldularsa... O parayla Kuşadası Engellileri Koruma Derneği’ne kırtasiye yardımı yaptılar, 9 Eylül Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nin duvarlarına hayvan figürlü panolar yaptırdılar, her sene onkoloji bölümüne oyuncak ve kitaplar gönderdiler. Bunları ailelerinin yardımıyla yapmışlardı. Geçen yaz, artık kendi başlarında bir şeyler yapmak istediler.
‘TÜM ÇABALARIN BİZE GERİ DÖNÜŞÜ GİBİ’
Armağan anlatıyor: “İşinde başarılı kişilerle zaten konuşmak istiyorduk çünkü bu, bize meslek seçimi konusunda çok yardımcı olacaktı. Aklımıza bu konuşmaları röportaj şeklinde yapıp bir kitap olarak bastırma ve yardım projesiyle birleştirme fikri geldi. Başta çok ümitli değildik. ‘İnsanlara mail atarız ama bize dönerler mi? Hepsi çok yoğun’ diye düşünüyorduk. Bu röportajları hem kitabın çok satması hem de bize daha çok şey katacağını düşündüğümüz için ünlü isimlerle yapmak istiyorduk. Önce Selçuk Şirin ve Azra Kohen’e yazdık, onlardan iyi bir dönüş alınca bu işin olabileceğimizi gördük. Yağmur’la isimleri belirledik ve mail atmaya başladık.”
‘Gelecek Sizin!’ adlı kitapta, aralarında Fazıl Say, Mehmet Öz, Ufuk Tarhan ve Yılmaz Büyükerşen’in de olduğu 11 ismin röportajı yer alıyor. Meslekleri hakkında bilgi sahibi olurken hayat tecrübelerini de öğrenebileceğiniz röportajlar bunlar...
Yağmur, kareolojinin ne olduğunu, sanatın hayatımızın bir parçası olması gerektiğini öğrendiğini söylüyor, yazar Azra Kohen’in “Zorluklar içindeyken kendinizi fark etmiyorsunuz” sözünden çok etkilendiğini anlatıyor. Armağan’sa, “Geleceğimizi tasarlarken seçtiğimiz yolun bizi mutlu edip etmeyeceğini hesaba katmamız gerektiğini öğrendim” diyor.
Yağmur’un ‘küçük yaşımızdan beri yaptığımız mutluluk verme odaklı tüm çabaların geri dönüşü gibi’ diye özetlediği bu kitabın geliriyle Çocuk Acil Bölümüne bir solunum cihazı, kalan parayla da Ege Çağdaş Eğitim Vakfı’nda burslu okuyan ve ihtiyacı olan çocuklara tablet alacaklar.
“Biz insanlara yardım etmeyi bırakmayız” diyor Yağmur: “Bırakmayız çünkü yardım edince biz de kendimizi iyi hissediyoruz. Herkes bu dünyada eşit şansa sahip değil. Biz bir şeyler yapınca sanki bunu biraz dengelemiş hissediyoruz.”
Not: ‘Gelecek Sizin!’i (Gün Yayıncılık) Karakaş kardeşlerin açtığı @geleceksizinolsun adlı Instagram hesabından sipariş verebilirsiniz. Kitap, ilerleyen günlerde mağaza ve web sitelerinde de satışa sunulacak. Fiyatı, 50 lira.
Armağan, “Kitap bize bir şey yapmak istediğimizde ve bunun için çalıştığımızda başarabildiğimizi gösterdi. Bu da bize büyük bir özgüven getirdi” diyor.
KİTAPTAN...
Ders başarısıyla hayat başarısını bir tutmak ne kadar doğru? Notları düşük ama hayali büyük olan gençlere ne önerirsiniz?
Dr. Mehmet Öz: Potansiyeli olan birçok genç var. Notlarına göre adayları seçiyoruz ama bu onların iş için en iyi olduklarını göstermez. Sizi farklı kılan şeye odaklanmalı ve o konuda en iyi olmaya çalışmalısınız.
Fiba Holding’in 12 ülkede 66 şirketi var. 12 bin çalışanınız mevcut. Böylesine büyük bir şirketi yönetirken ana prensibiniz nedir?
Murat Özyeğin: Mütevazı olmak, kendini tanımak, neyi bilmediğini bilmek, eksiklerinle yüzleşmek, kendinle barışık olmak, iyi insan olmak, insanlara güvenmek, delege etmek, takım oyuncularıyla yola çıkmak, olmayanları elemek, iyileri ödüllendirmek, rehavate kapılmamak ve hep çok çalışmak.