Güncelleme Tarihi:
Dünyaca ünlü koreograf ve dans sanatçısı Akram Khan, Hint dans performansı olarak uyarlanan ‘Orman Kitabı’nda Mowgli rolünü üstlendiğinde sadece 10 yaşındaydı. Aradan geçen yıllar, ödüller ve kavuşulan dünyaca ünden sonra çok sevdiği bu hikâyeyi Londra’da kurulan Akram Khan Topluluğu’yla birlikte günümüze uyarladı. Üstelik çağımızın en önemli sorunlarından biri olan iklim krizini merkeze alan bir dans tiyatrosu olarak... Oyunun ana kahramanı Mowgli’yi de karşımıza iklim mültecisi bir kız çocuğu olarak çıkaran Akram Khan’la konuştuk.
* Rudyard Kipling’in unutulmaz romanını dans tiyatrosuna dönüştürdünüz. Nasıl bir mesaj vermek istediniz?
İklim krizi çok acil ve öncelikli bir konu. Genelde politik görüşümü işlerime subliminal (bilinçdışı algılanan) olarak aktarırım. Ama durum her gün daha da kötüye giderken bu konuda verilecek mesajın doğrudan olması gerektiğini düşündüm. Bugünün ve yarının çocuklarına fazlasıyla zarar verdiğimiz bir dünya bırakıyoruz. Bu nedenle sadece yetişkinlere değil, çocuklara da özel bir gösteri çıktı ortaya.
* İklim krizi konusunda insanlığı nasıl bir yerde konumlandırıyorsunuz?
Sözlerden çok, eylemlere güvenirim. Ama yaşadığımız dünya yapılanlardan çok söylenenlerle ilerliyor. Ben bu işle söylediğim şeyler için harekete geçerek ikisi arasında bir bağ kurdum.
‘Zamanla robotlaşıyoruz’
* 1984’te bir Hint dans performansı olarak uyarlanan ‘Orman Kitabı’nda Mowgli’yi canlandırmışsınız...
Ben Londra’da, Batı hikâyeleri okuyarak büyümüş ‘kahverengi’ bir çocuğum. Tüm başroller, kahramanlar beyaz ve sarışındı. ‘Orman Kitabı’, ‘kahverengi’ bir çocuğun başrolde olduğu birkaç hikâyeden biri. Çok şaşırdığımı ve “İşte bana benzeyen biri” dediğimi hatırlıyorum. Bu rol, büyük bir onurdu. Çok önemli Hint dansçılardan dersler almıştım. Hikâye açısından da çocukken doğayla daha derin bir bağımız oluyor çünkü esas tabiatımız bu. Büyüdükçe bu bağ kesiliyor, zamanla robotlaşıyoruz.
* Mowgli, burada karşımıza iklim mültecisi bir kız çocuğu olarak çıkıyor. Buna nasıl karar verdiniz?
Annem güçlü, feminist bir kadındı. Bana tüm dünya kültürleri ve inanışlarındaki hikâyeleri anlattı ve okuttu. Bu konuda bir uzmandı, ondan çok beslendim. Ve fark ettim ki bu hikâyeleri kadın odaklı şekilde anlatmış. Dolayısıyla vizyonum da bu yönde gelişti. Benim için çok önemli bir şey bu. Ben de onu onurlandırmak için Mowgli’yi bir kız çocuğu yaptım. Ayrıca küçük kızım da kitabı çok seviyor.
“Annem güçlü, feminist bir kadındı. Onu onurlandırmak için Mowgli’yi bir kız çocuğu yaptım.”
‘Dans bir serbest bırakış’
*Hazırlık ve metni yeniden yazma süreci nasıldı?
Hikâyenin orijinali imparatorluk sevdalısı bir yazara, Rudyard Kipling’e ait. İyi bir iş çıkarmış ama bunu yönünü de
unutmamak gerek. Fakat ben kahverengi bir çocuk olarak, kahverengi bir çocuğun hikâyesini anlattım. Tüm ekip gerçekten çok iyi iş çıkardı. Hikâye anlatıcılığı, metin, görsel sanat öğeleri ve dansın bir araya geldiği bir eser çıktı ortaya. Yavaş ama yoğun bir süreçti.
* Gerçek dinlemenin sadece sahnede gerçekleşebildiğini söylemişsiniz bir röportajınızda. Dinlemek neden bu kadar önemli?
Dinlemek (listen) sözcüğünde harflerin yerini değiştirirseniz ‘sessizlik’ (silent) sözcüğünü elde edersiniz. Günümüzde hiçbir şekilde sessizliğe yer yok, dinleme yeteneğimizi kaybettik. Sadece karşımızdaki konuşmasını bitirsin ve sırası bize gelsin diye dinliyoruz. Bunun dışında çok fazla ses var. İnsan ve makine seslerini duyuyoruz ama doğanın sesine kulak vermiyoruz. Sahne herkesin sessizce, yalnızca dinlemeye odaklandığı bir yer. Keşke bunu daha fazla yapabilsek.