Güncelleme Tarihi:
Engin Hepileri ve Beyza Şekerci’yle Akatlar’daki evlerinde buluşmak üzere sözleşiyoruz. Şık döşenmiş dairelerinde bizi bekliyorlar. Duvarlarında bol bol oğulları Can’la fotoğrafları asılı. Kitaplıkları dolu dolu. Okumayı çok seviyorlar. Engin tam bir kırtasiye tutkunu. Not defterleri ve ajandası olmadan yaşayamıyor. Evin içinde her yerde güzel kalemler ve defterlere rastlıyorsunuz. Beyza bize havuçlu kek ve poğaçalar yapmış. Kahve eşliğinde ikram ediyor. Salonlarındaki geniş L koltuğa oturuyor ve başlıyoruz sohbete...
- Sekiz yıldır evlisiniz...
Engin Hepileri: Evet, dokuz yıldır da beraberiz.
- Bir sene flört ve sonra evlendiniz yani. Çok hızlıymışsınız. Mutlu son için kim daha çok gaza bastı?
Beyza Şekerci: İkimiz de gaza bastık aslında, hayatlarımızın öyle bir noktasında buluştuk ki “Tamam, aradığımız şeyi bulduk, bunu yaşayacağız” dedik ve bir sene sonra evlendik.
- İnsan evleneceği kişiyi nasıl anlıyor?
Engin Hepileri: Beraber bir şeyler paylaştıkça anlıyorsun, dünyaların, konuların aynı...
Beyza Şekerci: Bence farklılıkların da bir dengede olması gerekiyor, iki farklı insanın bir arada yaşaması zaten kolay bir olay değil, ortak bir noktada buluşulabilmesi o yüzden çok değerli. Doğru şeyi yakalamak çok kolay olmuyor. İkimiz de önceki hayatlarımızdan aslında neyin olmaması gerektiğini, neyi istemediğimizi çok iyi biliyorduk ve bu çok önemliydi.
Engin Hepileri: Evet, bir süre sonra birbirimizi tamamlamaya başladık. Mesela ilişkide ben daha sakin, dingin ve daha sabırlı olan tarafım. Beyza çok daha heyecanlı ve bıcır bıcırdır. Ama öyle bir denge yakalıyoruz ki, ben biraz onu frenliyorum, o beni biraz gazlıyor.
- “Aşkım ömrü üç yıldır”, “Evlilik aşkı öldürür” derler. Çocuk olunca ilişkinin sekteye uğradığı iddia edilir. Siz ne diyorsunuz?
Beyza Şekerci: Çok eğlendiğin, çok iyi bir arkadaşla her şeyi, her gün yeni bir şekilde yapmalısın gibi düşün. Yoksa aşk ölebilir, hayat monotonlaşır. Bir de mesela ben her zaman Engin’i kaybetmekten korku duyabiliyorum, o da aynı şekilde. Dolayısıyla aramızda
o dinamik hep var.
Engin Hepileri: Aşk evrildikçe güzelleşiyor, güzelleştikçe başka bir yere gidiyor. Baştaki o heyecan daha olgun bir noktaya ulaşıyor. Özellikle oğlumuz Can’dan sonra canımdan bir can gelmiş oldu.
- Hadi, birbirinizi üç kelimeyle anlatın...
Engin Hepileri: Beyza aceleci, meraklı ve titiz.
Beyza Şekerci: Sabırlı, sakin, iştahlı.
- Geçen dokuz senede birbirinizden ne öğrendiniz?
Beyza Şekerci: İkimiz de sivri karakterleriz. Olmazsa olmazlarımız vardı. Duruma göre şartlarını değiştirmen gerektiğini, sabırlı olmayı, daha emin adımlarla hareket etmeyi Engin’den öğrendim.
Engin Hepileri: İnsan ilişkinin içinde zamanla bir yere doğru kendini eviriyor ve uyarılıyor. Kendini düzeltmeye başlıyorsun. Bu iki tarafta da gerçekleşiyorsa çok değerli bir şeye dönüşüyor.
- Biriniz öpüşme sahnesinde oynasa diğeriniz kıskanır mı?
Beyza Şekerci: “Ne kadar doğal, çok rahat izliyorum” falan diyemeyeceğim ama empati kuruyorum. Profesyonel bir iş olduğunu biliyorum.
Engin Hepileri: Bunlar zaten teknik tarafları olan, öncesinde bildiğimiz sahneler oluyor. Büyük bir sürpriz olmuyor.
‘AKLIMI SIYIRACAĞIM GALİBA’ DEDİM
- Oyununuz ‘Kim Bu Ben’ yeni sezonda başlıyor...
Beyza Şekerci: Evet. Engin yönetiyor. Ben, Onur Ünsal, Neslihan Arslan oynuyoruz. Aslında oyun için ocak ayında provalara başlamıştık. Ama deprem sonrasına denk geldi, ardından seçim süreci... Birkaç oyun sonrası sezonu kapattık. Şimdi prömiyer yapıyoruz.
- Oyunda oynamaya nasıl karar verdin?
Beyza Şekerci: Engin bu oyunu bir sene önce bulmuştu. ‘Kim oynar’ diye düşünüyordu. Bir akşam Onur’la bana okuttu. Hemen “Bunu yapmak istiyoruz” dedik.
Engin Hepileri: Sözü çok güçlü ve iyi bir oyun olduğu için bu işi seven ve bu işten anlayan her oyuncunun üstüne atlayabileceği karakterlerdi. Yine de temkinli davranmak istedim. Çünkü özellikle tiyatroda, bir rolü teklif ederseniz, karşınızdaki sizi çok sevdiği için hayır diyemeyebilir.
Beyza Şekerci: Bir kadın oyuncunun içinde çok olmak isteyeceği bir rol. Anlatımı gereği sert çizgileri olan bir iş. Ama şimdi sonuca bakınca her şeye değdi diyebiliyorum.
- Nasıldı yönetmen ve oyuncu olarak birlikte çalışmak?
Engin Hepileri: Ben elbette bir yönetmen olarak gördüğüm şeyleri söyledim. Beyza da çok rahattır ve yönetmeni dinler. Zor bir rol olduğu için ne yapması gerektiğini görüyor ve ona ifade ediyordum. Onur ikimizin de arkadaşı, o da aramızda bir köprü oldu.
- Beyza, senin için de anlattığı kadar rahat mıydı o süreç?
Beyza Şekerci: Onur ve Engin aynı dili konuşuyorlar. Aynı okulda okumuşlar, birlikte çalışmışlar. Şunu yaşadım; biri sahnede sağımdan, diğeri karşımdan aynı şeyi söylüyor. ‘Aklımı sıyıracağım galiba ‘dediğim oldu. Engin’e son hafta “Hiçbiriniz yanıma yaklaşmayın” dedim. İstediklerini anlıyordum ama ben de makine değilim. Son gösteriden bir gün önce kuliste ağlıyordum artık. Ama gerçekten ikisine de çok şey borçluyum.
- Oyunun müziklerini de Kenan Doğulu yapmış. Nasıl bir araya geldiniz?
Engin Hepileri: Kenan Abi’ye “Biz bir oyun planlıyoruz, size okusak bizi dinler misiniz” dedik. “Tabii” dedi. Oyunu okuduk. Kenan Abi piyanonun başına geçti, 2-3 nota çaldı, o üç nota açıldı, yayıldı, oyunun mükemmel müziği haline geldi. Hâlâ inanamıyoruz.
- Oyun ne anlatıyor?
Beyza Şekerci: Sosyal mecralar ve dijitalleşmenin yarattığı tehlike. Bir de büyük bir sürprizi var oyunun, çok şaşıracaksınız.
Engin Hepileri: Oyun şunu söylüyor; dijital dünyanın bunca nimeti var, kabul... Ama ya arka tarafta birileri tarafından yönetilen bir dünya varsa? Ve biz onların piyonlarıysak... Bunların yanı sıra müthiş bir komedi ve aşk hikâyesi de anlatıyor.
- Tiyatronuz ‘Tiyatro.İn’ bu sene 10 yaşında. Orada başka neler yapıyorsunuz?
Engin Hepileri: ’39 Basamak’ oyununa yapım ortağı ve oyuncu olarak katıldım. ‘Anne’ oyununu yaptık. İstinye’de 250 metrekarelik bir stüdyo açtık. Provalarımızı yapıyor, seminerler veriyoruz. Beyza’yla tasarladığımız bir projemiz daha var. Tiyatro seyircisi kaliteli yapımlara hâlâ ciddi şekilde değer veriyor. İyi bir oyun mutlaka karşılığını buluyor.
OYUNCU ÇİRKİN OLMAYI DA BECEREBİLMELİ
- Lakaplarınız var mı?
Beyza Şekerci: O benim sabah huysuzum.
- O ne demek?
Beyza Şekerci: Açken, yemek yemeden önce çok dokunmayacaksın.
Engin Hepileri: O benim kuzumdur. Telefonumda ‘Prenses’ diye yazar, hâlâ telefonumda prensesimdir, evimizin de kraliçesidir.
- Sanat dünyası dedikodusu yapar mısınız?
Engin Hepileri: Dedikodunun ötesinde kim ne yapmış, ne etmiş takip ederiz.
- Ben oyuncuların dedikodusu olarak sormuştum...
Beyza Şekerci: Tanımadığım biri hakkında atıp tutmayı sevmem.
Ama tabii bazen bir şeyleri izlerken “Gerçekten bu olmuş mu arkadaş,
ne yapmışlar” dediğim oluyor.
Engin Hepileri: Tiyatro yaptığımız ve tiyatronun yapımcılığını da kendimiz üstlendiğimiz için doğal olarak sektördeki oyuncuları ve oyunculukları takip ediyoruz. Kim başarıya nereden, hangi yöntemle ulaştı, disiplini nasıl bakıyoruz. Ama bunu da dedikodu gibi değil, değerlendirme anlamında yapıyoruz.
- Peki, genç yaşlarına rağmen bazı oyuncuların yüzlerine yapılan estetik müdahaleler, mimik yapamamaları gibi şeyler sizin oyuncu seçimlerinizde ne kadar etkili oluyor?
Engin Hepileri: Oyuncu çirkin olmayı da becerebilmeli. Çirkin olduğu zaman da bize bir estetik verebiliyorsa önemli. Bir de çok güzel bir kadın ya da çok yakışıklı bir erkek oyuncu başrol oynayabilir, Hollywood’da da böyle bu ama şunu unutmayın; bu oyuncular belirli sayıdadır. Amacın oraya girmekse şansın çok çok azdır. Ama disiplinli ve iyi çalışır, okur, değerlendirir, kendini eğitmeye devam edersen bu senin çok güzel veya çok çirkin olmanla alakalı bir yerden başka bir yere gider. Kendini başka bir yerden de kabul ettirebilirsin. Bizde maalesef gençlerimiz hemen en tepede olmayı düşünüyor. Halbuki oraya gitmek için o en tepeye gidenlerin geçtiği yollara bakmak lazım.