Berkay Ateş: Benim intikam duygum yok, ama adalete inancım büyük

Güncelleme Tarihi:

Berkay Ateş: Benim intikam duygum yok, ama adalete inancım büyük
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2021 07:00

Üniversitede istatistik okurken hayallerinin peşinden gitmeye karar verdi. Üç yıl okuduğu okulu ‘yaktı’, konservatuvara başladı. Ödüllü filmler ve ses getiren tiyatro oyunlarında rol aldı. Kanal D’de yayımlanan ‘Sadakatsiz’ dizisinin kadrosuna bu sezon dahil olan Berkay Ateş’le buluştuk: “Sadakat beraberce, ferah bir yürekle yola çıkabilme ihtimalini ifade ediyor.”

Haberin Devamı

Sakin, kibar, kariyer odaklı bir adam. Zamanında para kazanmak için Tarkan’ın korumalığını da yapmış, berber çıraklığı da... Hep çalışmış. “Okul bittiğinde kimse bize kucağını açmadı” diye anlatıyor o dönemi. Berkay Ateş’le geçmişten bugüne, başlıyoruz sohbete... Konu rol aldığı diziye, dolayısıyla da güven meselesine gelince “Benim de içinde birçok güvensizliği barındıran yaşanmışlıklarım var,
her anlamda, ama tabii ki hâlâ insanlara güveniyorum. İçimde mücadeleli bir umut barındırıyorum” diyor.

Bu sezon ‘Sadakatsiz’ kadrosuna dahil oldun. Sadakat kelimesi sana ne ifade ediyor?

Beraberce, ferah bir yürekle yola çıkabilme ihtimalini ifade ediyor. Bunu sadece duygusal ilişkiler anlamında söylemiyorum. Bir arkadaşımın şiirinde dediği gibi; hüzne ve neşeye aynı dürüstlükle yaklaşabilmek önemli. Bu olmadığında benim için kopukluk var demektir.

Haberin Devamı

Bu dizide sadakatsizliğin neredeyse her türlü versiyonunu görüyoruz. Aile içinde, dostluklarda, ilişkilerde... Sen sadık mısındır?

Bu soruya herkes “Evet, sadığım” demek ister. Ancak geçmiş, bugün ve gelecek arasında her şey zamanla değişiyor. Şimdi için cevap verecek olursam, evet, bugünkü Berkay her ilişkisine, her duygusuna, düşüncesine sadık. 

Berkay Ateş: Benim intikam duygum yok, ama adalete inancım büyük

Dizide ihanet sonrası devreye intikam duygusu giriyor. Böyle bir şey yaşasan senin tepkin ne olurdu?

Benim intikam duygum yok. Ama adalete inancım büyük. Hem kendi hayatımda hem yaşadığım toplumda, adaletin tecelli etmesini talep eden biriyim. Adaletin olmadığı yerde sadakatin, güvenin, mutluluğun, hüznün saf bir halde yer alabileceğini düşünmüyorum. Bence bütün duygular adil olan düzenin üzerine inşa edilmiş. O yüzden her şeyin adil şekilde yaşanmasını talep ediyorum.

İyilerin hep ezildiği, sadık olanların da sadakatsizliğe uğradığı düşünülür. Sence?

Dürüstlerin yalana maruz kaldığı, iyilerin ezildiği gibi alışılagelmiş düşünceler var. Bence sadakatsiz biri de sadakatsizliğe uğrayabilir. Bu herkesin başına gelebilir. Çünkü yaşadığımız dönemde her şey çok hızlı, olağan, fütursuz ve meşru...

Haberin Devamı

Herkesin birbirine yalan söylediği bu hikâyeyi çekerken güven meselesini sorguladın mı?

BEN İNSANLARA HÂLÂ GÜVENİYORUM.

Hâlâ derken...

Benim de içinde birçok güvensizliği barındıran yaşanmışlıklarım var, her anlamda, ama tabii ki hâlâ insanlara güveniyorum. İçimde mücadeleli bir umut barındırıyorum.

Çok kazık yedin mi?

Yani herkes gibi... Buna rağmen insanlara güvenmeye, insanları sevmeye ve yaşamaya devam ediyorum. Bu kavramları hayatımdan çıkarırsam elimde sadece korku kalır. Öyle bir durumda nasıl yaşarım ki! Sevmekten, güvenmekten, inanmaktan korkarak...

BAZI ÖLÜMLER DIŞINDA HİÇBİR ŞEYİ SİLMEK İSTEMEZDİM

Canlandırdığın Aras karakteri hafızasını kaybetmiş bir adam. Geçmişi olmayan bir adamı canlandırmak zor mu?

Haberin Devamı

Benim için de çok enteresan çünkü ortada geçmişi üzerinden çalışılacak bir karakter yok. Sanki böyle biri yok gibi. O sebeple karakteri süreç içinde, yolda, hafızası yerine geldikçe izleyiciyle beraber öğreniyoruz.

Boş bir sayfa gibi... Nasıl çalıştın?

Oynadığım karakter gibi bir kaza sırasında hafızasını kaybetmiş biriyle görüşme yaptım. Çok enteresandı. Çok yeni, çok heyecanlandırıcı ama aynı zamanda korkutucu, başka bir deneyim.

Sen geçmişini silmek ister miydin?

Geriye dönüp baktığımda keşke bunlar olmasaydı diyeceğim bir sürü şey var. Ama yine de bazı ölümler dışında hiçbir şeyi silmek istemezdim.

‘Sadakatsiz’ ikinci sezonunda. Oturmuş bir ekibe dahil olmak seni zorladı mı?

Haberin Devamı

Ekiplere çabuk alışan biriyim. Cansu’yla (Dere) ve Caner’le (Cindoruk) daha önce başka dizilerde çalışmıştım. Yönetmenimiz Neslihan Yeşilyurt da çok saygı duyduğum biri. Onun setinde olmak benim için güvenli alan. Bu yüzden zor olmadı.

Berkay Ateş: Benim intikam duygum yok, ama adalete inancım büyük
Cansu Dere, Caner Cindoruk ve Berkay Ateş gibi isimlerin rol aldığı ‘Sadakatsiz’ çarşamba 20.00’de Kanal D’de.

ATAERKİL BİR TOPLUMDA ANAERKİL BÜYÜDÜM

Hikâyen nerede başlıyor?

İstanbul’da. Burada doğdum, büyüdüm.

Nasıl bir aileydi sizinki?

Babam Ardahanlı, annem Malatyalı. Harika bir ablam ve annem var, hayattaki en büyük şanslarım. Yıllarca top oynadım, kalecilik yaptım. Babam emlakçıydı, annem işçi emeklisi.

Haberin Devamı

Ama 12 yaşındayken baban hayatını kaybediyor...

Evet. 1999’da bir rahatsızlık sebebiyle vefat etti.

Bu kayıp ve o yaşta ‘evin erkeği’ olmak hayatını nasıl etkiledi?

Zordu, ergendim. Ama evde anne ve ablamla kurduğumuz yapıda evin erkeği, reisi, ekmek getireni sıfatlarını hiç kabul etmedim. Onlar da öyle... Ataerkil bir toplumda anaerkil büyüdüm. Tabii zor zamanlardı ama bir yandan da anne ve ablayla yaşamak bir sürü kazanç sağladı. Her şeyi üç arkadaş gibi aştık. Ve hayata devam ettik.

Oyunculuk nereden çıktı?

2005 yılında Mimar Sinan’da istatistik bölümüne başladım. O yıllarda tiyatro kulübüne de girdim. Çok sevdim. Hatta Slovenya’da kısa dönem tiyatro eğitimi kazandım. Ve “Ben bunu yapmak istiyorum” dedim.

Okul ne oldu? Ailen ne dedi?

Onlar da tiyatroyu ne kadar sevdiğimi gördüler. Oyunlar için gecemi gündüzümü veriyordum. Kendime “Mimar Sinan’ın konservatuvarını kazanırsam tiyatrocu olacağım” diye bir çıta koydum ve kazandım. Üç sene okuduktan sonra istatistik bölümünü bıraktım. Şimdi dönüp baktığımda diğer fakültede öğrendiğim analitik düşünce yapısının hem oyunculukta hem de tiyatro yazarlığında bana fayda sağladığını görüyorum. Ardından da dört yıl konservatuvarda okudum.

Bu arada Tarkan’ın korumalığını bile yapmışsın...

Evet, istatistik okurken para kazanmak için korumalık, yer göstericilik yaptım, bunu daha önce çok söyledim aslında. Çocukken berber çıraklığı da yaptım, su da sattım. Ben su satarken ablam da sandviç satardı. Hep çalıştım, böyle yetiştirildim.

Hiçbir şey altın tepsi üzerinde önüne sunulmadı yani...

Mimar Sinan’da çok iyi hocalardan eğitim aldık. Şanslıydık ama okul bittiğinde kimse bize kucağını açmadı. 20’li yaşların daha başındaydık ve arkadaşlarımla birlikte kendi hikâyelerimizi anlatmalıyız diyerek bir tiyatro kurmaya karar verdik: Tiyatro D22. Koskoca bir mekân tiyatro salonuna dönüştürüldü. Sabahları ‘Bent’ oyununun provaları vardı, akşamlarıysa tadilata devam ediyorduk.

ARTIK HERKES OYUNCU

Bir yanda tiyatro, diğer yanda ‘Abluka’ gibi sana Altın Koza kazandıran bağımsız filmlerin var. Televizyon para kazanma aracın mı?

Hayır, hepsinden çok zevk alıyorum. Ben insanı, kendimi ve çalışacağım rolleri merak ediyorum. Bu hayattan götüreceğim şey ne yazdığım oyunlar ne de aldığım ödüller... Bu hayattan insan götüreceğim. Bir gün gözümü kapattığımda; bir sürü insanı anlamış, sevmiş, bir sürü insanla tartışmış, onları yaşamış biri olmak istiyorum. Bu mesleğin en güzel yanı da bu. Her zaman daha derinimi kazıyor, merak ettiriyor. İnsanı sevdiriyor, nefret ettiriyor.

‘Alev Alev’ ve ‘Sadakatsiz’le jönlüğe geçtin. Sence jön mü yoksa karakter oyuncusu musun?

Bilmiyorum, jön kime deniyor? Karakter oyuncusu ya da jönün benim için bir farkı yok.

Mesleğinde nasıl bir var olma mücadelesi yaşanıyor?

Kadir Has Üniversitesi’nde son sınıflara ders veriyorum. Çok yetenekli insanlar var ama çoğunluğu kendisine mesleki anlamda yer bulamıyor. Çünkü artık herkes oyuncu.

Nasıl yani?

Zamanında topçu, popçu olmak istenirdi, şimdi bu durum oyunculuk için geçerli.

FİZİKSEL GÜZELLİK EKRANDA ARTIK O KADAR DA ÇALIŞMIYOR

Oyunculuğun fiziğe indirgenmesine ne diyorsun?

Bence fiziksel güzellik ekranda artık o kadar da çalışmıyor.

Neden?

Seyircinin öyle bir gerçeklik dünyası var ki artık... Sabah, gündüz kuşağında çok büyük bir gerçek var. Ardından haberleri izliyorlar. Bir de telefonlarımız var. İçinde inanılmaz büyük hakikat barındırıyor. Gerçeğe bu kadar hızlı ulaşılabiliyorken gerçeğin ikamesini sadece kasla ya da güzellikle gösterdiğin zaman inandırıcılığı olmuyor. Hikâyelerin nereye gideceğini izleyici artık tahmin ediyor. Bu yüzden baktığımızda “Gerçek hikâyeden uyarlama”, “Gerçek hikâyeden alınmıştır” ibarelerini görüyoruz.

Tanınıyor olmak neleri değiştirdi?

Sokakta tepkiler fazlalaştı. Ama hayatımda değişen bir şey olmadı. Sevdiğim insanlarlayım.

Kadınların ilgisi?

Kadın ilgisi de erkek ilgisi de arttı. Aslında izleyici ilgisi arttı. İnsanlarla sokakta buluşabilmek, konuşabilmek güzel.

Kendini beğenir misin?

Bilmiyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!