Güncelleme Tarihi:
‘O Ses Türkiye’ (ya da ona benzer yarışmaların/programların) en büyük (hatta tek) kazancı Dodan oldu. Bu müthiş sesli sanatçıyı bilen zaten bilirdi de, geniş yığınlara ulaşmasında bu yarışmanın etkisi var. Aslında ekranların yabancısı değildi. Bir zamanların en popüler programlarını yapan Okan Bayülgen de ağırlamıştı kendisini. Ve o gece, o programda seslendirdiği ‘Neçe’ ile hem herkesi mest etti hem de Kürtçeye karşı (sebepsiz yere) iyi hisler beslemeyenler başta olmak üzere, geniş kesimlere bu dilde bir şarkı dinletti. ‘Disko Kralı’ belki Bayülgen’di ama gecenin kralı Dodan’dı.
Koltuğunun altında albümleri, sesinde/nefesinde yalnızca Güneydoğu’nun değil, bütün dünyanın ezilmişlerinin duygularıyla gelmişti ‘O Ses Türkiye’ye ve şarkısına/türküsüne başladığı anda mahvetti herkesi. Öyle bir ‘Haydar Haydar’ duyulmamıştı o güne kadar. Yalnızca söylemiyor/seslendirmiyordu; türküyü/şarkıyı içinde dolaştırıyor, kalbinden geçiriyor, oradan da dinleyenlerin kalbine gönderiyordu. Sonuçta herkes, ekranın karşısında donup kalmıştı.
Dodan’ın (EMI/Universal’in desteğiyle) yeni çıkardığı iki şarkı, bu gücün ve etkinin süreceğini gösteriyor. Kendisine ait ‘Yoksun’ ve anonim türkülerimizin en can yakıcılarından ‘Huma Kuşu’, en taş kalplileri dahi duygulandıracak cinsten. Dodan (ve çok az benzeri), başkaca hiçbir şey yapmadan, yalnızca şarkı söyleyerek dahi hepimizin eşit ve kardeş olduğunu haykırabiliyor. Bu çığlığı duyun ve kalbinizde hissedin. Düzelmemizin, iyileşmemizin başka yolu yok. Tek yol bu: Eşitlik ve kardeşlik, Dodan’ın şarkılar/türküler üzerinden söylediği gibi, tek kurtuluşumuzdur.