Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin en köklü rock gruplarından Duman’ın gitaristi Batuhan Mutlugil ilk solo albümünü dün yayımladı. Kaan Tangöze ve Ari Barokas’ın ardından kendi albümünü hazırlayan Mutlugil’in müzik tutkusu aslında Duman’dan da öncesine, müzisyen babasına ve yine efsanevi müzisyenlerden Yavuz Çetin’e dayanıyor...
Madem sesiniz bu kadar güzeldi, neden Duman’daki geri vokaller dışında hiç şarkı söylemediniz?
Çünkü şarkıcı değilim. Aslında şarkı söylemekten keyif alan biri de değilim. Ben gitaristim. Gitar çalmaktan keyif alıyorum. Ancak bestelerimi kaydederken şarkılarımı her zaman söylüyordum. Albüm için de sözleri yazıp parçaları bitirdikten sonra ihale bana kaldı! Aslında solo albüm fikrim yoktu, pandemide çok fazla vaktim oldu. Eski arkadaşlarım Utku Ünal ve Caner Üstündağ ile prova yaparken bir baktım ki şarkıları söylüyorum... Biraz mecburiyetten, iş başa düşmüştü. Bir vokal ziyafeti değil, bestelerini söyleyen bir adam düşüncesiyle hazırladık.
İLK GİTARIMI DEDEM ALDI
Duman’dan önce Blue Blues Band’de uzun yıllar Yavuz Çetin’le çalıştınız. Neler öğrendiniz?
Sahte kimlikle barlara girdiğim yıllar... Çünkü reşit olmamıştım. Polis gelince bizi saklarlardı. O dönem Yavuz Çetin, Kerim Çaplı ve babamın (Batu Mutlugil) farklı grupları da vardı. Ben de o gruplarda çalarak başladım. Önce seyrediyordum ama babamın işi olunca ben de Blue Blues Band ile çalıyordum Yavuz’la birlikte. Bazen Hayal Kahvesi’nde üç gitar çalıyorduk. Yavuz da Kerim Abi de komplekssiz, öğretmekten çekinmeyen insanlardı. Paylaşmaktan çok keyif alırlardı. Henüz 15-16 yaşındayken bu tip müzisyenlerle olmak geliştirdi beni.
Entellektüel sermayeye sahip bir ailede yetişmek size avantaj sağladı mı?
Babam da annem de çok büyük klasik rock dinleyicisiydi. Ben daha ilkokuldayken Bob Dylan, Dire Stairs, Led Zepplin, Jimi Hendrix’ler dinleniyordu. Haliyle kulak o müzikleri emmeye başlıyor! Gitara da düşkünseniz araştırmaya başlayıp bilmediğiniz grupları keşfediyorsunuz. Evet, evdeki müzik kültürü beni besledi. İlk klasik gitarımı da dedem aldı zaten. Babam da bunun üzerine bir anda elektrogitarını çıkardı. İlk akorları, blues üçkâğıtlarını ondan öğrendim. Derken Yavuz... Çok hızlı öğrendim.
Sosyal medyada bir yorum gördüm: “Solo albümleri dinleyince sanılanın aksine Duman şarkılarında Batuhan’ın etkisinin daha fazla olduğunu düşündüm.” Buna katılıyor musunuz?
Grup arkadaşlarıma haksızlık etmek istemem. Duman ailesinde herkesin eşit payı vardır. Herkes kendi enstrümanı ve benimsediği sound’la bir grubun müziğini ortaya çıkıyor. Bireysel olarak bunu oluşturmak imkânsız. Duman’la 20 seneden fazladır çalıyoruz ve hepimiz birbirimizden çok şey öğrendik. Tabii onların albümleri akustikti. Benimki elektrik gitarlı, davullu, baslı... Albümde gitar tonu ve tınıları olarak elektrogitarı duyunca yakın bulunması çok normal. Ben de 20 senedir aynı gitar, amfi ve setup’la çalıyorum. Zaten Duman’dan ayrı tınlasın gibi bir derdim olmadı. Hazır bestelerle, bildiğim stilde bir albüm yaptım.
Duman en son 2013’te ‘Darmaduman’ı yayımladı. Uzun zamandır Duman albümü yayımlanmamasının sebebi solo projeler mi?
Etkisi olmuştur. Herkes aralıklarla albüm yaptı. Bu arada, Duman’ın da halihazırda bekleyen 40’ı aşkın parçası var. Bir türlü zamanlamayı oturtamadık. Yoksa biz de Duman olarak albüm yapmayı çok özledik. Eli kulağındadır... Çünkü parçaların çoğu hazır, sadece odaklanıp kayıt etmemiz gerekecek. Yeni albüm yayımlamamamızın özel bir sebebi yok. Bir de çok fazla konser veren bir grubuz. Uzun süre konser yapmaktan bestelere odaklanamadık. Besteleri bitirince de pandemi başladı. Ortalık düzeldikten sonra ilk işimiz Duman albümü kaydetmek olacak.
ÖYLE BİR ÇARPILDIK Kİ...
“Yavuz Çetin’le bir otomobil firmasının bayi toplantısında konser vereceğiz... ‘Elektrikte problem var. Birbirinize sakın dokunmayın’ dediler. Ben solo atarken Yavuz bir şey söylemek için kulağıma eğildi. Burnunun ucu, kulağıma değdi. İnanılmaz şiddetli çarpıldık. Titreye titreye yere oturduk, konseri durdurduk.”
BANA HER GÜN KARANTİNA!
Karantina nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz?
Açıkçası benim bütün hayatım zaten karantina gibi... Enstrüman çalan insanların çoğu hayatlarının uzun dönemini çalışarak geçiriyor. Pandemi olmasaydı da evde gitar çalıyor olacaktım. Tabii yaşadığımız rezalet bir his, hapsolmuş gibi geliyor uzun bir süreden sonra. Konserler yok, yaşamak için herkes çok büyük bir savaş halinde.
Çevrimiçi konserler, kalabalık bir grubun önünde sahnede olmanın yerini tutuyor mu?
Hiçbir şekilde tutmuyor! Biz de birkaç tane yaptık. Kanlı canlı insanlara çalmak başka bir şey. Kapalı bir ortamda kendi başınıza çalmak stüdyoda kayıt hissi veriyor. İnsanların size verdiği enerjiyle alakası yok. Yenikapı’da arabalı konser yaptık, o da böyle çok ‘endüstriyel’ bir konserdi. Karşınızda yüzlerce araba... Ben pek alışamadım, alışmak da istemiyorum. Heyecanla kanlı canlı insanlar karşımızda konser vereceğim günlerin gelmesini bekliyorum.