Güncelleme Tarihi:
POLİSİYE KOMEDİ
‘Suç Bende’/’Mon Crime’
Yön: François Ozon
XATAR’IN HİKÂYESİ
‘Ren Altını’
Yön: Fatih Akın
AİLE İÇİ HİYERARŞİ
‘Cam Perde’
Yön: Fikret Reyhan
EVLİLİKTE HEYECAN
‘Karaoke’
Yön: Moshe Rosenthal
DUYGULAR GÜN YÜZÜNE ÇIKARSA
‘Kızıl Gökyüzü’/’Roter Himmel’
Yön: Christian Petzold
OZ BÜYÜCÜSÜ TAKINTISI
‘Lynch’/’Oz’
Yön: Alexandre O. Philippe
SUNDANCE ÖDÜLLÜ
‘Hırçın’/’Scrapper’
Yön: Charlotte Regan
Annesini kaybetmiş, 12 yaşındaki uçarı, başına buyruk Georgie’nin, babası olduğunu iddia eden bir kişiyle birlikte kimi gerçeklerle yüzleşme öyküsü. Uğur Vardan: “Sundance Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan bu Charlotte Regan imzalı yapımı merak ediyorum doğrusu.”
SÜRPRİZİ BOL
‘Disco Boy’
Yön: Giacomo Abbruzzese
Belaruslu Aleksei, Fransız pasaportu alabilmek için Fransız Yabancı Lejyonu’na yazılmak üzere hiçbir belgesi olmadan Avrupa’yı boydan boya geçer. Cumhur Canbazoğlu: “Görsel açıdan iddialı, hırslı, akıllı bir ilk film. Berlin’den Gümüş Ayı Ödüllü, sürprizi bol bir yapıt.”
DEĞER YARGILARINII SORGULATIYOR
‘Saint Omer’
Yön: Alice Diop
Genç romancı Rama, 15 aylık kızını bir plajda öldürmekle suçlanan genç, siyah kadın Laurence Coly’nin duruşmasını izler. Yargılama sürerken, sanığın ve tanıkların ifadeleri Rama’nın inançlarını sarsar. Esin Küçüktepepınar: “Gerçek olaylara ve duruşma tutanaklarına dayanan film, seyirciyi değer yargılarıyla ilgili sorgulama sürecine de sokuyor.”
KÜÇÜK KIZIN GÖZÜNDEN
‘Totem’
Yön: Lila Avilés
Meksikalı bir ailenin portresi, bu kez küçük bir kızın bakış açısıyla çiziliyor. Esin Küçüktepepınar: “Meksika’dan yaşam sevincini hissettiğiniz kadar kalbinizi de acıtacak özel bir film.”
‘42’nci kez görevimizi yerine getirmek üzere salonlara…’
Uğur Vardan
Türkiye’de kurumsal olarak uzun süreli bir geleneğe sahip olmak zordur. Çünkü eskinin yerini sürekli yeninin alması daha makbul görünür ve en önemlisi, yeni gelen eskiyi yıkar, yok eder. Bu açıdan İstanbul Film Festivali,
42 yıllık bir geleneğin ifadesi olarak kendi içinde köklenmiş, sağlam bir gövdeye ulaşmış bir kurumsallık arzeder. Birkaç kuşağı kavrayan bir devamlılık abidesi olarak hatıralardaki yeri unutulmaz ve çok özeldir. Bugün sinema üzerine yazan, çizen, çeken, oynayan birçok sektör temsilcisinin ve dahi ‘sinefillerin’ bilgi ve birikimlerinin oluşmasında bu etkinliğin rolü çok büyüktür. Filmlere ulaşmanın daha zor olduğu bir sistemde, festival bir tür eğitim-öğretim kurumu görevini üstlenirdi. Artık bambaşka bir hayat ve sinema iklimindeyiz. Bütün haberler sosyal medya üzerinden yayılıyor, sızıyor. İnsanlar çok daha fazla film bombardımanına tutuluyor. Yine de festival festivalliğini koruyor. Evet, ne yazık ki artık Emek’imiz yok, sokaklarda eski sinemasever yüzlerimiz de yok ama onların anıları nı yaşatacak bir yedinci sanat tutkunu kitle hâlâ var… O halde 42’inci kez görevimizi yeri getirmek üzere salonlara…