Güncelleme Tarihi:
Önümdeki 9 Mart 1986 tarihli haberde şöyle yazıyor: “İstanbul Anakent Belediyesi ile Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi, Halkalı’da 70 bin konutluk bir yerleşim ünitesinin yapımı için hazırlanıyor.” Hafızamı yokluyorum. Bu haberin öncesi, o meşum ‘kooperatif kıyımları’ dönemi olmalı. Henüz çocuktum ama parayı alıp temel bile atmadan kaçan müteahhitleri, kuruş kuruş biriktirdiği parasını kaptırıp perişan olanları, şans eseri evi teslim edilenlerinse çürük malzemeli, yamuk duvarlı, vaat edilenin yarısı büyüklüğünde ucubik yapılara mahkûm olduğunu çok net hatırlıyorum.
Arşivden devam... Bu kez tarih 5 Ocak 1988. ‘Toplu konutta müteahhit saf dışı’ başlıklı haberde, devletin yaptıracağı konutların halka ve kooperatif üyelerine satılacağı bilgisi yer alıyor. Çürük ev, hileci müteahhit döneminin biteceği, ilk adımda Halkalı’da yapılacak 13 bin 600 konutla müjdeleniyor.
Bakırköy’den binip 45 durak sonra indiğim yerin temelleri işte bu haberlerde gizli. O Halkalı Toplu Konutları yapılmış, etap etap büyümüş, mahalleye dönüşüp Atakent adını almış. Son durağın yanındaki yokuşu çıkarken aklımda otobüsle önünden geçtiğim Hobi Bahçesi var.
Senelik goji berry hasadı
Alanın sorumlusu, peyzaj teknikeri Yasin Babayiğit’ten izin alıp içeri giriyorum. 2012’den beri açık olan 42 dönümlük bir alan burası. 40’ar metrekarelik 266 bahçede şehir hayatından sıkılan mahalleli, kendi sebzesini yetiştiriyor. Bahçelerin 11’i engellilere özel olarak, yükseltilmiş ekim alanları şeklinde tasarlanmış. Her birinin önünde ahşap malzeme sandığı ve sulama musluğu bulunuyor. Başvurulardan sonra kurayla belirlenen bahçe sahipleriyle sözleşmeler yıllık hazırlanıyor. Bir yılda yaz, kış, sonbahar olmak üzere üç dönem ekim yapılabiliyor. Senelik ücret 630 TL.
O sırada Küçükçekmece Belediyesi Haber Koordinatörü İsmail Özcan da geliyor, bahçeyi geziyoruz. Söktüğü kabak saplarını kesip yeniden toprağa katarak gübre yapan Mete Pamuk’la karşılaşıyoruz. 55 yaşında. Hobi bahçesinde dördüncü dönemi. Neler yetiştirmiyor ki: Tohum koleksiyoncularından alıp ektiği kırmızı patlıcan, dört-beş çeşit kekik, pelinotu, limonotu, maydanoz, denizfasulyesi, kuşburnu, sumak, fesleğen, kıvırcık, pazı, nane, biber; yanlara dizdiği saksılarda da zeytin, çilek, hatta çam. Ama en ilginci goji berry. “Bu sene dolu vurdu da çok olmadı goji” diyor: “Taze yiyoruz, kurutup çayını yapıyoruz, iki-üç avuç çıksa bile bize bütün sene yetiyor.”
Yasin Bey, “Asıl Sabri Abi’yle konuşmanız lazım, o hep buradadır” deyince oraya yöneliyoruz. Sabri Uyan, 68 yaşında, Nazillili. Emekli fen işleri müdürü. Kurulduğundan beri burada ekip biçiyor. Selam veriyorum, “Önce bahçeme bir bakın. Burada 266 bahçe var ama bir tane bu var, başka da yok!” diyor gülerek. Enginar, kereviz, domates, biber, patlıcan, karakabak, balkabağı, pırasa ekiyor. Emekli bankacı eşi Nermin Hanım da yardım ediyormuş ona. “Hanımla lise 1’den beri beraberiz” diyor. En çok domates toplamış. “Bu sene 100 kiloyu geçtim. Sadece bir adedi 813 gram gelen pembe domatesim vardı” diye anlatıyor.
Beş ailenin ihtiyacı buradan çıkmış
Yan tarafta ilk kez bu sene bahçe sahibi olan, 37 yaşındaki eski bankacı Hande Bal var. Dokuz yaşındaki oğlu Tuna’yla kalan mahsullerini almaya gelmişler. Hande Hanım “En çok fasulye topladık” derken Tuna sesleniyor: “En çok biber!”
İkinci yılındaki polis memuru Özcan Akyıldırım ise serasını kendi yapmış. “Mesleğin stresini burada atıyorum. 30 kilo biber topladım, daha da var. Beş aile yazın rahat rahat domates, biber, salatalık, maydanoz, nane yedik. Şimdi kışlığa geçtik; kıvırcık, taze soğan, kırmızı turp, reyhan merze ekeceğim. İnsanlar çocuklarıyla AVM gezeceklerine böyle yerlere gelsinler” diyor.
Buraların önemli merkezlerinden biri ArenaPark. Yemek molasını orada mı versek diye düşünürken AVM’ye çok yakın bir noktada Tarihi Cibali Kebapçısı tabelasını görüyorum. Ahşap dekorasyonlu, sıcak bir müdavim mekânı. İşletmeci Uğur Çelebi’yle sohbet ediyorum biraz. En meşhur yemeklerini soruyorum, “Kavurma” diyor. Hemen sipariş ediyorum. Güveçte cızırdayarak gelen et pamuk gibi gerçekten. Fiyatı ise 39 TL.
Artık bu civarda oturanların çok övdüğü Selçuklu Parkı’nda sıra. Yavaş yavaş ilerlerken düşünüyorum; ben mi uydu kent denen şeye alıştım, burası mı görmeye alışık olduğum uydu kent tatsızlığından uzak? Galiba ikincisi...
Bundan iyisi, Küçükçekmece’de kayısı!
Peki meyve? O da var. Bu alanın yukarısında kamuya ait 10 dönümlük bir meyve bahçesi bulunuyor. 528 ağaç, 13 çeşit. Elma, kiraz, badem, kayısı, erik, ayva, hurma, nektarin, armut, ahududu, ceviz, nar ve her yerde bulunmayan ters dut ağaçları. Babayiğit anlatıyor: “Ağaçlar meyve verdikçe civardaki okullar öğrencilerini getiriyor, çocuklar doğayı tanıyor, ürünü dalında görüyor, toplayıp taze taze yiyor. Fazlasını toplayıp kapıdaki tezgâha koyuyoruz, bahçe sahipleri istediğini alıyor.” Meyve bahçesinde dolanırken içim umut doluyor. Şehir ortasında böyle bir alan bulunmaz nimet. Ağaçtan koparılmış taze bademimi yerken, “Ayvalar dallardan fışkırıyor, ne güzel” diyorum. Bahçıvan, “Bu mevsimde ayva böyle çok olursa kış sert geçecek demektir” diyor. Ne yapalım artık; buna bile üzülemeyecek kadar mutluyum!
Şehirde Survivor olmak isteyene...
Gördüğüm kadarıyla Küçükçekmece Belediyesi park, yeşil alan, aktif yaşam meselelerine ilgi gösteriyor, sınırlarında oturanlara ilgi alanı yaratmaktan hoşlanıyor. İsmail Özcan yakında açılacak Hünerli Eller Çarşısı’ndan bahsediyor. Kadınların el emeği ürünlerini ücretsiz yararlanabilecekleri stantlarda sergileyip satabilecekleri güzel bir proje. Selçuklu Parkı ise birkaç ay önce açılmış ferah, bakımlı, hem sakin kalmak isteyenleri kollayan hem de örneğin çocukları harekete doyuran bir alan. Ama asıl merak ettiğim yer Macera Parkı. Soğuksu’daki park açılmış, Selçuklu’dakinde ise son güvenlik çalışmaları ve personel eğitimleri sürüyor. Ağaçlar arasına kurulu halat köprülerle, tırmanma duvarıyla, mini bungee jumping deneyimi yaşatan platformuyla 15 yaş üstü herkes burada adeta Survivor olabiliyor. 10 yaş üstü içinse adres Soğuksu.