Güncelleme Tarihi:
O kadar üzgün ve öfkeliyim ki... Çocukları yaşatmak için başlatılan kampanyalar çok yavaş ilerliyor, bu yavrular ölüyor. Aileler yavrularını yaşatmak için kendi imkânlarıyla kampanya yapıp çırpınıyorlar. Ne olur hepiniz bir çocuğun kampanyasını sahiplenip paylaşsanız, çağrıda bulunsanız? Ne kaybedersiniz?”
TÜSEV olarak bireylere onları bağış yapmaya teşvik eden nedenleri sorduk. Gelen yanıtlardan ilk sırada daha çok imkânları olması vardı. Bunu bağışlarının nasıl harcanacağından emin olmaları takip ediyordu. Güven ilişkisinin tesis edilmesinde bireyin de STK’nın (sivil toplum kuruluşu) da sorumlulukları olduğuna inanıyorum. Bireysel bağışlar elbette işe yarar. Veriler gösteriyor ki bireyler bağışlarının miktarını düşük buldukları için bir STK aracılığıyla yapmıyor. Halbuki bağışın miktarının önemi yok, önemli olan yaratacağı fayda. Özellikle de düzenli olarak yapılan bağışlar STK’ların sürdürülebilirliklerini önemli ölçüde etkiliyor. Doğum günleri gibi özel günlerde hediye yerine seçilen bir STK için bağış yapmaya yönlendirmek küçük ama oldukça etkili bir adım olabilir. Şirketlerin sosyal faydaya katkı sağlayacak projeler hayata geçirmesi giderek daha da yaygınlaşıyor. Özellikle yeni nesil çalışanlar bunu çalıştıkları şirketten bekliyor.
‘BAĞIŞIM NEREYE GİDECEK, NASIL KULLANILACAK’ DİYE SORULMALI
Bağış kampanyası bir birey tarafından başlatılmışsa kampanyanın düzenlendiği yere göre kaymakamlıktan, illerde valiliklere bağlı İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü’nden yardım toplama izin yazılarını aldığından emin olunmalı. Bireylerin, ‘Bağışım nereye gidecek, nasıl kullanılacak’ gibi sorular sorması gayet doğal. Hatta bu sorular sorulmalı.
Hazırladığımız Bireysel Bağışçılık ve Hayırseverlik 2019 Raporu’na göre Türkiye’de bir yılda yapılan tüm yardım ve bağışların toplam kişi başı değeri yaklaşık 303 lira. 2015’te yapılan araştırma bulgularına göre bu miktar 228 lira olarak belirlenmişti. Aradan geçen dört yıldaki enflasyon değeri göz önünde bulundurulduğunda bu miktarın 2019’daki karşılığının 360 lira olduğu hesaplanıyor. Yani Türkiye’deki bir yılda yapılan tüm yardım ve bağışların kişi başı toplam değerinde bir azalma olduğu söylenebilir. Türkiye’de bir yılda yapılan tüm yardım ve bağışların kişi başı değerinin 262.7 lirası, doğrudan -akrabalara, komşulara, diğer kişilere, dilencilere, fitre, zekât şeklinde- yardım olarak yapılırken 40.2 lirası STK’lara yapılıyor. Bu son araştırma kapsamında bireylerin bağış yapma motivasyonlarını inceleme fırsatımız da oldu. Bireyler öncelikli olarak kendisinden zor durumda olana yardım etme motivasyonuyla bağış yapıyor, bunu bağış yapmanın kendilerini iyi hissettirmesi, bağış yaptığı konunun onun için önemi, inancının bağış yapmayı teşvik etmesi ve sosyal problemlerin çözümünde herkesin rol alması gerektiğini düşünmesi takip ediyor.
1 ARALIK ‘PAYLAŞMA GÜNÜ’
Bireylerin sivil toplumun etkisinin fazla olduğunu düşündüğü alanların başında çevreyi koruma, engelli bireylere destek ve sırasıyla sağlık ve eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesi geliyor. Son bir sene içerisinde 40 liradan fazla bağış yapan bireylerin en son bağış yaptıklarını beyan ettikleri kuruluşlara baktığımızda insani yardım, çocuk sağlığı, engelli bireylere yönelik çalışma yapan kuruluşları görüyoruz. TÜSEV olarak ‘harekete geçirebilmek’ de bağışçılık özelinde önemsediğimiz bir konu. Hatta bağışçılığın ve gönüllülüğün kutlandığı global bir kampanyayı bu sene 1 Aralık tarihinde ‘Paylaşma Günü’ ismi altında Türkiye’de uygulayacağız.
ŞAHİT OLDUĞUMUZ İHTİYACA DOĞRUDAN YARDIM EĞİLİMİ
Türkiye’de insanlar daha çok akraba, komşu gibi doğrudan tanıdığı kişilere, kendileri yardım etme eğiliminde. Bu sonuç bireylerin ihtiyacı görme ve şahit oldukları ihtiyaca doğrudan yardım etme eğilimlerini anlamamıza ışık tutabilir. 2015’te yaptığımız araştırmada bireylerin yüzde 90’ı insanlara güven konusunda dikkati hiçbir zaman elden bırakmamak gerektiğini düşünüyordu. 2019’da bu oran yüzde 79’a geriledi. Bir bağışçının her zaman bağışının nasıl kullanılacağına dair ayrıntıları bilmeye hakkı var. Bu şu yüzden de önemli: Araştırmada, bireylere bağışlarını neden STK’lar aracılığıyla yapmadıkları sorulduğunda iki önemli yanıtla karşılaşıyoruz: Biri, yapılan bağışın miktarıyla ilgili. Diğeri, STK’ların tanınması ancak onlara güven duyulmaması ekseninde şekilleniyor. Fakat bireylere “STK’lardan rapor, bağışının nasıl kullanıldığına dair bilgi talep ediyor musunuz” diye sorulduğunda bunun da talep edilmediği sonucuyla karşılaşıyoruz.