Güncelleme Tarihi:
Son görüşmemizin üzerinden 2.5 yıl geçti. Bu sürede durmaksızın çalıştınız; evler, arabalar, yatlar, katlar alındı mı?
- Parayı buldum Hakan Abi! Yok yok, ben parayı zaten daha önceden bulmuştum (gülüyor). Şaka bir yana, işimi daha fazla ciddiye almaya başladım. Ev aldım ama hâlâ kredisini ödüyorum. Bu işe başladığımda ailemden hiçbir şey almamıştım. Sağ olsunlar, 18 yaşımda bir Porsche araba vermişlerdi. Onu yatırım olarak kullandım. Çalışmaya ve kendi paramı kazanmaya başladıktan sonra onun parasını da aileme ödedim.
Aileden destek almıyor musunuz?
- Rezillik olur! Bana soyadlarını vermişler, bundan sonrası bana kalmış.
Hayatım kebapla değil hamburgerle geçti
Anne zengin, baba zengin... Derdiniz ne?
- Birey olmak önemli bir şey. Annem veya babam bana para verdiği zaman onların sözünden çıkmama zorunluluğum doğuyor. Bu yüzden 18 yaşımdan sonra çalışmaya başladım.
Tatlıses soyadının üzerinizde nasıl bir etkisi oldu?
- Eksisini artısından çok yaşadım.
Ne gibi?
- Mesela müziğe başladığım yıllarda bazı radyolar şarkılarımı çalmıyordu. İbrahim Bey’le problemleri olabiliyordu ama Allah’a şükürler olsun hepsiyle konuştum ve çözdük.
Neden babanızdan ‘İbrahim Bey’ diye bahsediyorsunuz?
- Aslında ‘baba’ diyorum ama dışarıda saygıdan ya da sinirlenince arada öyle söylüyorum.
Çıkardığınız onca şarkıdan sonra artık ‘Şemmamenin oğlu’ndan İdo’ya terfi ettiniz mi?
- Evet bir zamanlar öyle diyorlardı ama artık İdo’yum, bunu sağlamak için gerçekten çok zorluk çektim.
Arabesk söyleyen, lahmacuna bayılan birini görmeyi bekledikleri için mi?
- Evet, insanlar onu bekliyordu. Ama öyle değilim, olamam da. Benim zevk aldığım bambaşka noktalar var. Ama şu da bir gerçek, babamın sesinin yüzde 1’i bende olsaydı onun kulvarından çıkmazdım.
Yani sizinki kebapla geçen bir hayat değil?
- Hayır, benimki kebapla değil, hamburgerle geçti.
Bu dövmeler ve Avrupai duruş, babanıza karşı çıkmak için miydi?
- Yooo alakası yok. Dört yaşımdan itibaren Amerika’da dil kurslarına gittim. Berklee’de eğitim gördüm. Aslında bu İbrahim Bey’in hatası, kendisi beni yurtdışına yolladı ve beni kendi yarattı.
İlişkiyi üçümüz yaşıyorduk; korumam, ben ve sevgilim
Dışarıdan bakınca dört dörtlük, şöhretli bir ailenin çocuğu portresi çiziyorsunuz...
- Babam ve annem hiçbir şeyimi eksik etmedi. Güzel bir çocukluk geçirdim. Ama rahat değildim. Herkesin gözü önündeydim.
O dönemde hayatınızda hep korumalar mı vardı?
- Evet, ilişkilerimi üç kişi yaşıyorduk; korumam, ben ve kız arkadaşım (gülüyor). Kızla baştan konuşuyordum, “Korumamla anlaşacaksan, benimle de anlaşabilirsin” diye. 18 yaşıma kadar bu böyle sürdü. Ehliyetimi aldım ve babamdan tek istediğim, korumalarımdan ayrılmak oldu. Sağ olsun, isteğimi yerine getirdi. Ardından o kaza başımıza geldi. Devlet yeniden koruma vermek istedi ama kabul etmedim. 18 yaşından sonra “Her şey Allah’tan” deyip yola çıktım.
O yıllarda televizyonda, gazetelerde babanızın çapkınlıklarını görmek sizi nasıl etkiledi?
- Babamın yanında birisini gördüğümde hemen suratım asılıyordu. Ama babam bunu benim gözüme hiçbir zaman sokmadı.
Çapkınlık genleri size geçti mi?
- Hiç. Ben onun gibi düşünen biri değilim.
Kızlar ne kadar size, ne kadar soyadınıza geliyor?
- Tatlıses’e gelen kızlar da arkadaşlar da oldu. Benden çok soyadımla iş yapmak isteyenler hâlâ oluyor. Artık anlıyorum ve çekinmeden bozuyorum.
“Sıla gibi sevgilim olsun 100 milyon borcum olsun” diye tweet atmıştınız. Sıla aşkınıza ne oldu?
- Sıla’yı sanatçı olarak çok beğeniyorum. O tweet, ‘Ona deliler gibi âşığım’ demek değildi. Ahmet Kural’la ayrılıklarına da gerçekten üzüldüm.
Şimdi hayatınızda biri var. Nedir son durum?
- Allah’a şükür güzel gidiyor. Yasemin’den sonra çevremdekiler “Nasıl da değiştin” diyor. Âşık olunca böyle oluyormuş.
Annenizin evlenmeme sebebi siz misiniz?
- Ayrıldıklarında çok küçüktüm. Sonra arada ben varım diye görüşmeye başladılar. Anneme hiçbir zaman “Evlenmeyeceksin” demedim. Kendi isteği ve duruşuydu. Benim yanıma babamdan başka erkek sokmadı.
Annenizi ve babanızı birer cümleyle anlatırsanız...
- Ben dünyanın en iyi girişimcisiyim. Anne ve babamı çok iyi seçmişim. Biri İbrahim Tatlıses, biri Derya Tuna... Elimdeki kartlar çok iyiydi. Hayat herkese bir deste kâğıt dağıtıyor. Oyunu siz benden daha iyi oynayabilirsiniz. O yüzden bırakmamak ve saldırmak lazım.
Kredi alıp İbrahim Bey’e ödeme yapacağım
Kısa süre önce bir ablanız daha oldu...
- Dilan (Çıtak) zaten vardı, biz hep görüşüyorduk.
Babanızla aralarını siz buldunuz...
- İkisinin içinde de bir şeyler olmasa bir araya gelmezlerdi. Dilan ve babam kendi içlerine sineni yaptı. Bir ablam daha oldu. Onunla 7/24 beraber değiliz. Herkesin kendi hayatı var. Ama aynı mesleği yaptığım bir ablamın olması çok güzel. İleride güzel bir şarkı ve ödemeyle gelirse düet yapabiliriz.
Ablanızdan da para ister misiniz?
- İş farklı, aile bağı farklı. Bunu İbrahim Bey’den öğrendim.
Babanıza paranız yetmediği için mi onunla düet yapmıyorsunuz?
- Onun bana yetmiyor (gülüyor). Şaka şaka; ev kredimi bir bitireyim, sonra bir kredi daha alıp İbrahim Bey’e ödeme yapacağım.
Bu arada İbrahim Bey nasıl?
- Daha rahat hissediyor sanırım. İzmir’e yerleşti. Hem daha sıcak diye, bir de orada bir restoran açtı. Şimdi sağlığı da iyi. İstediği zaman albümü çıkacak.
Türk topraklarındayım, Türk vatandaşıyım, Türk'üm
Metroseksüel misiniz?
- Kendime bakmayı seviyorum.
Kaşlarınız bir ara ‘küsmüştü’. Barıştınız mı?
- Evet, aldırdıktan sonra küsmüştü, çıkmıyordu ama artık barıştık.
105 kilodan 85 kiloya düştünüz. Mide küçültme ameliyatı geçirdiğiniz doğru mu?
- 20 kilo için ameliyat olmam abi.
Klibiniz bir duş sahnesiyle açılıyor, dövmelerinizi görüyoruz. Kaç dövmeniz var?
- Sayılmayacak kadar çok. Sol kolumu üç gün süren bir çalışmayla kaplattım, sonra iş çığırından çıktı. Bir tarafa annemin fotoğrafını yaptırdım, sonra babamınkini ve devamı geldi.
Göğsünüze neden Türk yazdırdınız?
- Türk topraklarındayım, Türk vatandaşıyım, Türk’üm. Kolumda Fransızca yazıyor. Sırtımda da Kürtçe ‘seni seviyorum’...
Sizi bu konuda eleştirenler oldu...
- Ne alaka! Bazıları “Sen Türk değilsin ki, baban Doğulu” falan diyor. Onlar anlamayanlar... O zaman “Bu çocuk Türkiye’yi seviyor, Türk yazdırmış” diye düşünmeliler. Ben Amerika’da doğmadım ki... Orada doğup büyüyenlere Türk diyorsunuz da ben burada doğup büyüyorum, kendi isteğimle bunu yazdırıyorum ve yargılıyorsunuz. Yapacak bir şey yok. Benim babaannem Kürt, dedem Arap göçmeni. Ben ayırmıyorum ki kimseyi.
Yakında ‘dans ettiren mont’un ticaretine başlıyoruz!
Yeni çalışmanız yine bir single. Neden albüm değil, tek şarkılarla ilerliyorsunuz?
- Albüm yapacaktım, repertuvar hazırladım ama eleye eleye elimde üç şarkı kaldı. Albüm hazırlamak uzun iş. O kadar ara vermek istemedim ve önce ‘Sen’i çıkardık. Yaza girerken bir şarkı daha çıkacak ve yaz sonu albüm gelecek. Bir de bir diziye başlayacağım.
Anne-baba ne diyor imajınıza?
- Babam “Beni de böyle giydirsene” diyor.
Gelelim klipte şu meşhur ceketi çekiştirme hareketinize...
- Yakında ‘dans ettiren mont’un ticaretine başlıyoruz! Hava soğuktu, donuyordum, espriyle karışık “Ceketimi çıkarsam mı” derken çıkan figürü klibe koyduk.