Güncelleme Tarihi:
Gizem: Melis, 3 senedir her sabah kahvaltıda bir yumurta yiyen Lorin’in birdenbire yumurtaya alerjisi çıktı, inanamıyorum.
Melis: Hayda, çok üzüldüm. Bir sürü yiyeceğin içinde de yumurta var tabii. Zor olacak senin için.
Gizem: Direkt yumurtayı yiyince önce yanakları, sonra ayak bileğine kadar tüm vücudu kıpkırmızı oluyor. İlk olduğunda anlamadım tabii. Hemen kendi doktoruna fotoğraf gönderdim, vakit kaybetmeden de aile hekimine gittik; “Beşinci hastalık” dedi oradaki doktor. Bu virüsü kapınca vücut alerji dökermiş ve solunum yoluyla bulaşıcıymış.
Melis: Hiç bilmiyordum bunu, sonra ne oldu peki?
Gizem: Kendi doktoru “Beşinci hastalık gibi duruyor ama bence yediği bir şey dokunmuş, alerji bu” dedi. Lorin o gün değişik bir şey yememişti ama doktorumuz Mustafa Ertuğrul “Besin alerjisi değişkendir, bugüne kadar dokunmayan bugün birden dokunur, neyin rahatsız ettiğini gözlemleyip siz bulacaksınız” diye bizi bilgilendirdi. Bir haftanın sonunda deneme yanılmayla anladık ki, içimizdeki hain domdom meğer yumurtaymış.
Melis: Şimdi ne yapıyorsun?
Gizem: Bebekken de inek sütü alerjisi vardı, hiç süt ve süt ürünleri yiyemiyordu, zamanla diyetine ekledik, şimdi onları yiyebiliyor. Süreç içinde yumurtayı da yemeye başlar diye düşünüyorum. Önümüzdeki hafta alerji testine girecek, hangi besine hangi oranda hassasiyeti var, göreceğiz.
Melis: Ya üzüldüm arkadaşım, aileler için zor bir süreç, çocuklar için de öyle. Ama yumurta alerjisine sık rastlanıyor ve çabuk iyileşiyor diye biliyorum. Bazı çocuklarda, çocuğun alerjisi olan gıdayı yiyen biriyle öpüştüğünde bile tepki oluyormuş.
Gizem: Aa, bu kadarını duymamıştım. Evet, biraz zor bir durum hem çocuklar
hem de aileler için ama yapılabilecek bir sürü şey var. Ve inan alerji deyip geçmemek gerekiyor, çok kötü sonuçlara sebebiyet verebiliyor. Geçen hafta 14-21 Mayıs Dünya Besin Alerjisi Farkındalık Haftası’ydı. Ben de bu hafta sebebiyle düzenlenen çevrimiçi bir seminere katıldım, edindiğim faydalı bilgileri herkesle paylaşmak istiyorum.
Melis: Çok iyi olur. Çünkü alerji denen meretin kaç yaşında, ne şekilde ortaya çıkacağı belli olmuyor. Hepimiz biraz daha bilgi edinsek hiç fena olmaz.
En iyi ödül farkındalık
Hafta kapsamında Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD), Alerji ile Yaşam Derneği ortaklığıyla YouTube canlı yayın seminerleri düzenledi. ‘Az Çok Fark Etmez Besin Alerjisi Affetmez’ sloganının kullanıldığı seminerde AİD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Dilşad Mungan da bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: “Bu slogan aslında besin alerjisi olan çocuklar ve ebeveynlerin topluma bir haykırışı... Kimi zaman paylaşımın, kimi zamansa ödüllendirmenin bir ifadesi olan besin ikramının, bu çocuklar için doğru olmadığını anlatabilmek için... Hazırladığımız bu şarkıyla ve seminer serisiyle onların sesi olmak istedik. Çünkü biliyoruz ki; her besin ödül değildir, en iyi ödül farkındalıktır.”
Süt, yumurta ve kuruyemişler...
AİD Besin Alerjisi Çalışma Grubu Başkanı Ayşen Bingöl, Türkiye’de bebek ve çocuklarda en sık süt, yumurta ve kuruyemiş alerjisine rastlandığını belirtirken fıstık, fındık gibi kuruyemişler ve balık gibi gıdalara olan alerjinin yavaş iyileştiğini ya da iyileşmediğinin altını çizdi. Besin alerjisi olan bebekler için ebeveynlere ek gıda olarak önce sebze ve meyve, daha sonra tahıl öneren Bingöl ayrıca, bebek ve çocukların tek tip yerine besin çeşitliliğine dikkat edilerek dengeli beslenmelerinin önemini vurguladı. Bingöl, anne sütü alırken düzenli olarak alerjik besinlerle erken karşılaşmanın iyileşmeyi hızlandıracağını da sözlerine ekledi. Ayrıca akıllı ilaçların artık besin alerjilerinin tedavisinde kullanıldığını söyleyerek, “Yurtdışında besin alerjisine bağlı alerjik şok (anafilaksi) tedavisi için adrenalin kalemi (otoenjektör) yerine nazal spreyler kullanılmaya başlandı. Yakın zamanda ülkemize de gelmesini bekliyoruz” dedi.
‘Ailelere sesleniyorum, kendinizi suçlamayın’
Çocuk alerji ve immünoloji hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Derya Ufuk Altıntaş; annenin beslenme şekli, maruz kaldığı sigara dumanı ve virüsler gibi faktörlerin anne karnındaki bebeklerde besin alerjisi oluşturduğunu söyledi. Zamanla hafif alerjilerin bile şiddetli alerjiye dönüştüğüne dikkat çeken Altıntaş şu bilgileri verdi: “Genetik yatkınlık olsa bile kişi 90 yıl yaşayıp hiç alerji görmeyebilir. Genetik yatkınlığı olan kişileri alerjik yapan çevre faktörleridir. Vücudumuzdaki hücreler birtakım maddeler salgılıyor, bunlar aralarında konuşuyor, komşuluk yapıyorlar. Birine bir şey olduğu zaman denge bozuluyor. Bu komşuların hangisinin bunu kaldırabileceğini, hangisinin depresyona girebileceğini, hangisinin hasta olacağını önceden tahmin etmek mümkün değil. Bu bir zamanlama ve denge meselesi. O yüzden ailelere sesleniyorum, kendinizi suçlamayın.”
Akran zorbalığı ortaya çıkabilir
Seminerin moderatörlüğünü üstlenen AİD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Demet Can okullarda alerjiye karşı farkındalığın artmasıyla bu konuda akran zorbalığı doğabileceğine işaret etti. Psikoterapist Yasemin Meriç Kazdal ise bu konuda devletin, ebeveynlerin ve eğitimcilerin çalışma yapması gerektiğini vurguladı. Akran zorbalığının günümüzde bütün çocuklar için geçerli olmasına karşın özel durumu olan çocukların bununla karşılaşma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti. Kazdal bu konuda bilinçlenmenin önemini şu sözlerle ifade etti: “Bunun bir oyun olmadığı gerçeği konusunda en küçük çocuklardan eğitimcilere, okul yöneticilerine kadar herkesin bilinçlenmesi, farkındalığa ulaşması çok önemli. Bunun için de çok daha ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor.”
Kazdal, bilinçlenme konusunda en önemli görevinse ebeveynlere düştüğüne dikkat çekti. Çocukların yetişkinlerden daha yaratıcı çözüm yöntemleri olduğunu ve çocukların birbirlerine destek olabileceklerini söyleyerek, ailelere bunları dikkate almalarını önerdi.