Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin üçüncü büyük adası Bozcaada, aynı zamanda ülkenin köyü olmayan tek ilçesi. Çanakkale’ye bağlı ilçede liman çevresindeki yerleşim dışında toplu yaşam yeri yok. Çünkü adanın geri kalanının çoğu üzüm bağlarından oluşuyor.
Araştırmalara göre burada üzümün geçmişi MÖ 5000’li yıllara kadar gidiyor. O dönem basılan Tenedos (Bozcaada’nın eski adı) sikkelerinin üzerinde yer alan üzüm salkımları, Homeros’un ‘İlyada’sından Evliya Çelebi’nin ‘Seyahatnâme’sine kadar birçok eski yazılı kaynak, bağcılığın adadaki köklerine dair en güçlü kanıtlar.
Şu sıralar bağbozumu zamanı. Yurdun dört bir yanında üzümler son birkaç haftadır kesilmeye başladı. Ancak Bozcaadalı üreticiler binlerce yıllık geçmişi bulunan üzümcülük konusunda çok dertli.
Proje yüzleri güldürdü
En büyük sıkıntılardan biri, turizmden elde edilen gelirin üzümden elde edileni geride bırakmaya başlaması. Bu nedenle adada üzümle ilgilenenlerin sayısı yıldan yıla azalıyor. Yeni ekim yapılmıyor, olanları toplamaksa büyük sıkıntı. Çünkü 100-120 TL olan günlük işçilik karşılığında üzüm toplayabilecek insan bulmak çok zorlaşmış durumda. Haliyle üretici üzümünü toplatamıyor.
İşte Bozcaada’nın yerel yöneticileri geçen yıl bir araya gelerek bu soruna çözüm ararken ortaya çok güzel bir proje çıkıyor. Traktör arkasına bağlanan ve üzerine birbirinden güzel üzüm motifleri çizilen römorklara 14 kişilik oturaklar monte ediliyor. Her römorka birer de klarnetçi ve darbukacı veriliyor. Ve şenlik havasındaki bağbozumu turları başlıyor.
Bu turların birine ben de katıldım. Yoğun zamanlarda iki saatte bir tur yapılıyor ancak önceden gidip bilgi almak ve rezervasyon yaptırmak şart. 1.5 saat süren turun ücreti 50 TL. Beş kiloluk el örgüsü sepetlere herkes kestiği üzümü koyuyor ve tur sonunda bunları yanında götürüyor.
Her tur farklı bir bağa düzenleniyor. Önce bağcılık hakkında genel bilgi veriliyor, ardından üzümün nasıl kesileceğine dair incelikler anlatılıyor. Sonra başlasın hasat...
Bu turun en büyük güzelliği ise klarnet ve darbuka. Başlangıcından sonuna kadar dokuz sekizlik ritm hiç susmuyor.
Bozcaada Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı İbrahim Günel, birliğin 1975’ten bu yana hayatına devam ettiğini belirterek projeyi anlatmaya başlıyor: “Binlerce üyemiz vardı, şu anda sadece 300’e yakın üye kaldı. 1990’larda turizmin gelişmesiyle bağcılık geriye gitti. Çünkü insan emeğine dayalı bir iş. Üzüm toplayacak, bağlarda çalışacak işçi bulunamıyor. Bu yüzden geçen yıl bu projeyi başlattık. Kişiler beş kiloluk sepetlere üzümlerini toplayıp koydukları tura belli bir ücret karşılığında katılıyorlar. Amaç, burada bağcılığı sürdürmek ve geliştirmek. Üreticilere destek oluyoruz.”
Sadece kendisininkine değil, bakılmayan birçok bağa da bakan üretici Mehmet Talay’a göreyse artık Bozcaadalılar çok yoruldu. “Ben de tekrar canlandırmaya çalışıyorum” diyen Talay, proje hakkında şunları söylüyor: “Kooperatif, belediye ve kaymakamlığın hazırladığı bu proje, adaya gelen konuklara üzümleri tanıtmak ve üzüm kesmek için yapıldı. Ama bağcıya da çok büyük desteği var. Gelen konuklarımız hem kendi yiyeceği üzümü alıyor hem de tarımda nasıl çalışıldığını görüyor. Geçen yıl başladı ama bu yıl katılım epey yüksek.”
Talay, adanın meşhur üzümü çavuş hakkında da bilgi veriyor: “Artık çavuşüzümünün yenisi ekilmiyor. İnsanlar yeni bağ ekmeyi bıraktı. Olanlar da kaderine terk edilmeye başladı. Bunun önüne geçmemiz gerekiyor...”
Tura katılanlar ne diyor?
◊ Zeynep Yaşar: “Sıcakta bu işin yapılması zormuş ancak dalından kesmek ve hemen yemek harikaymış.”
◊ Fazıl Köprü: “Aslen Karadenizliyim. Bu işlere yatkınım. Ancak kolay bir iş değilmiş. Büyük emek istiyor.”
◊ Ayşe Yüksel: “Bu turun yapılmasını çok sevdim. Çünkü şehirlilerin bu kadar emek verilen üzümü çürür çürümez çöpe atmalarının önüne geçecek bir proje. İnsanların tarıma önem vermesini istiyorum.”