Ayakkabı kutuları arasında büyüdüm

Güncelleme Tarihi:

Ayakkabı kutuları arasında büyüdüm
Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2018 17:05

Sex and the City’den aklımızda ne kaldı: Tabii ki Manolo Blahnik’ler! Kadınların hayallerini süsleyen markanın CEO’su, Manolo Blahnik’in yeğeni Kristina Blahnik’le İstanbul ziyaretinde bir araya geldik: “Giyeni değiştiren ayakkabılar tasarlıyoruz.” ◊ Aslı BARIŞ/abaris@hurriyet.com.tr

Haberin Devamı

Dayınız Manolo Blahnik’ten CEO’luk görevini devraldınız ve ayakkabı imparatorluğunun başındasınız... Bu devir teslim nasıl gerçekleşti?
- Kademeli olarak aslında. Ben mimari alanında eğitim aldım ve bu konuda oldukça başarılı bir kariyerim vardı. Ama sıkılmıştım. Mağaza tasarımıyla başladım, bir süre sonra stratejik planlamayla ilgilendim ve en sonunda da yönetimi devraldım.
◊ Bu yaratıcılık genlerden mi geliyor?
- Genlerimde mi bilemem ama gerçekten ayakkabı kutuları arasında büyüdüm. Altı-yedi yaşındaydım; annem ve dayım Londra’daki mağazamızda bana evcilik oynayabilmem için koliden ev yaparlardı. Mağaza personelini en çok eğlendiren şeylerden biri, benim sekiz yaşında kırmızı stilettoları giyip zombiyi andıran adımlarla yürümeye çalışmamı izlemekti. Annem ve dayım tasarımdan mağaza yerleştirmeye her adımda sürecin içinde yer aldı, ben de hep onların yanındaydım; dolayısıyla genlerden geçmese bile, benim en kuvvetli yanlarımdan biri oldu.

Ayakkabı kutuları arasında büyüdüm

Manolo Blahnik, Harvey Nichols
ve Brandroom’da satışta.
◊ ‘Sex and the City’ yıllarında Manolo Blahnik her kadının en büyük düşüydü. Sonra dijital çağa geçtik, rakipler arttı. Markanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Benim en büyük önceliğim markanın ruhunu korumak. Manolo Blahnik’in çok oturmuş bir tarzı var. Biz trend takip etmiyor, yaratıyoruz.
◊ Evet ama trendler çok hızlı değişiyor. Ve öngörmek de zorlaştı. Mesela bundan beş yıl önce spor ayakkabının ‘şık’ olarak algılanabileceğini tahmin edemezdik. Şimdi tüm lüks markalar üretiyor.
- Ben de sneaker severim ama biz asla üretmeyeceğiz. Çünkü markamızın DNA’sıyla uyuştuğunu düşünmüyorum. Aynı şekilde platform, dolgu topuk da üretmiyoruz. Estetik anlayışımızla uyuşmuyor.
İlk stilettomu harçlıklarımla aldım
◊ Ayakkabıların kraliçesine soruyoruz: Bir kadının dolabında mutlaka olması gereken parçalar neler?
- Ben hayatı kolaylaştıran tasarımlardan yanayım. Bu yüzden bahçeyle uğraşırken ya da yağışlı havalarda giyebileceğiniz Wellington botlar. Benim Londra yakınlarında bahçeli bir evim var, o yüzden ihtiyacım oluyor. Kayak yapmayı da çok severim, o yüzden kayak botları şart. Başkasının botlarını giymek bana çok kötü bir fikir gibi geliyor! Üçüncüsü, parmak arası terlik çünkü havuzda, plajda deri ayakkabılarınız bozulsun istemezsiniz. Ve son olarak da giydiğiniz zaman ruhunuzu değiştiren, sizi daha iyi hissettiren bir ayakkabı. Tarzı fark etmez. Biz de giyeni değiştiren ayakkabılar tasarlıyoruz.
◊ Biraz zor bir seçim olacak ama Manolo Blahnik’ler arasında favorileriniz neler?
- Nasıl seçebilirim, 30 binden fazla model var! Ama anılarımda yer alan iki modelden bahsedeyim. Birincisi ilk âşık olduğum model, kırmızı çok yüksek bir stilettoydu. 13 yaşında olmalıyım, kendi harçlıklarımla almıştım.
◊ Kendi markanızdan mı?
- Evet, annem bana alınterinin önemini öğretti sanırım. Modeli beğendim, o da “Çalışarak alabilirsin” dedi. Ben de para biriktirdim, çalıştım, aldım. Tabii hatrı sayılır bir indirim yaptılar çünkü 13 yaşında birinin harçlılıkla Manolo alması biraz zor. İkinciye gelirsek, zarf şeklinde bej-gri bir el çantasıydı. Görüp büyülenmiştim.
◊ İstanbul ziyaretiniz oldukça kısa ama Türk kadınının tarzı hakkında bir fikir edinebildiniz mi?
- Dediğiniz gibi sadece bir gün kaldım, gördüğüm tek şey otel. Ama 2007’de Harvey Nichols’daki mağazanın açılışı için gelmiştim, o yüzden belli bir fikrim var. Burada yaptığım sohbetler her zaman zihin açıcı ve büyüleyici oldu. Kültürel zenginliğin izleri gerçekten hissediliyor ve bu her konuşmaya yansıyor. İstanbul’un beni çok mutlu ettiğini söyleyebilirim.

 

BAKMADAN GEÇME!