Güncelleme Tarihi:
Çok yoğun çalışıyorlar. Ortak boş günlerinde buluşuyoruz. Bu birlikte ilk işleri ama uzun zamandır tanışıyor gibiler.
İkisi de çok güzel ve seksi görünüyor. Murat Şeker’in yönettiği yeni filmlerinin teması aşk olunca sohbetimiz de aşk konuşarak geçiyor. Başlıyoruz...
- Hadi önce filmi sizin gözünüzden dinleyelim...
Dilan Çiçek Deniz: Bir yaz aşkı, yazlıkta herkesin böyle bir hikâyesi olmuştur. Sonra araya uzun bir zaman giriyor, görüşemiyoruz. Ardından yeniden karşılaşıyoruz ve kafalar karışıyor.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Nahif bir aşk hikâyesi. Beraber büyümüşüz, ailelerimiz ve biz birbirimizi tanıyoruz. Çocukluktan başlayan hem bir dostluk hem bir aşk. Ve hikâye sekiz yıllık bir sürece yayılıyor.
- Aşkın mevsimi olur mu?
Dilan Çiçek Deniz: Aşkın mevsimi olur. Olmaz mı!
Cem Yiğit Üzümoğlu: Filmde şöyle ifade ediliyor: Aşk bir zamanlama işidir, doğru zamanda, doğru insanla, doğru yerde olmak önemli. O yüzden bir mevsimi de oluyor.
- İnsan filmdeki gibi arkadaşına âşık olur mu?
Dilan Çiçek Deniz: Olabilir, hayatta ne olacağı belli olmuyor. Ama ben böyle bir şey yaşamadım.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Hayat bu... Ama bana olmazmış gibi geliyor. Bir arkadaşlık doğuyor, sonra farklı bir alana kayıyor, oradan tekrar tutup arkadaşlığa dönmek falan... Ne bileyim, çok zor, uğraşmam gibi herhalde.
- Filmdeki karakterler birbirine geç kalıyor. Siz birine geç kaldınız ya da erken adım attınız mı?
Dilan Çiçek Deniz: Evet, bunu yaşadım, hissettim. Benim geç kaldığım ya da erken gittiğim oldu. Bana geç kalanlar da oldu.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Erken gelenler de oluyor. Ben de yaşadım.
- Yıllara yayılan bir aşk oldu mu hayatınızda?
Dilan Çiçek Deniz: Henüz olmadı.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Benim oldu, filmle de bir paralelliği vardı. Üzerinden 15 yıldan fazla geçti, filmdeki gibi çok sevdiğini zannedip, peşinden koşup, sonra ayrılıp, sonra bir yerde sözüm ona tesadüflerle karşılaşmalar... En sonunda
onun öyle olmadığını anlıyorsun ve bir şeyler kapanıp gidiyor.
- Sizce aşk tesadüfleri sever mi?
Cem Yiğit Üzümoğlu: Tesadüfler sanki aşkı aslında öyle olmasa bile daha değerliymiş gibi gösteriyor, büyütüyor.
Cem Yiğit Üzümoğlu: “Aşk bir zamanlama işi. Doğru zamanda, doğru insanla, doğru yerde olmak önemli.”
- Şimdilerde sizin için aşk mevsimi mi?
Dilan Çiçek Deniz: Keyfim çok yerinde ve henüz aşk için -benim için- doğru mevsim değil. Biraz daha kendi içime döndüm, daha çok kendimle zaman geçirmek inanılmaz keyif veriyor, kendimi keşfediyorum, o yüzden birinin varlığına ihtiyaç duymuyorum.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Ben âşığım, keyfim yerinde, mutluyum. Her halükârda da Dilan’ın söylediğine katılıyorum, gerçekten insan yalnızken kendini çok keşfediyor ama bazen de yalnız değilken yalnızken keşfedemediğin şeyleri başkasıyla keşfediyorsun. Doğrudur, yanlıştır diye demiyorum ama kendi başımayken aklıma gelmeyecek şeyler birden karşıma çıkıyor. İnsanın sevdiği insanla bunları yaşaması hoş oluyor.
- Siz aşkı nasıl yaşarsınız?
Dilan Çiçek Deniz: Benim için aşkın kelime anlamı sürekli değişiyor. Şu an güven alanı demek; o kişiyle birlikteyken kendimi güvende hissetmem lazım.
- Güvenli aşkı bulmak da zor değil mi?
Dilan Çiçek Deniz: O yüzden yalnızım.
- Senin için Cem?
Cem Yiğit Üzümoğlu: Güvenli güzel bir kelime, ben kendimi öyle bir yerde görüyorum ve aşkıma devam ediyorum. Filmin sözlerinden biri şu: “Hayat arkadaşı mı yoksa hayatının aşkı mı?” Sizce?
Dilan Çiçek Deniz: Yani keşke ikisi bir arada olsa. Ne güzel olur. Ama ben hayat arkadaşını tercih ederim. Hayat arkadaşı yoldaşlık aslında. Aynı yolda yürürken birbirine güvenmen, inanman lazım.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Ben hayatımın aşkını seçerim, bu hayat arkadaşına evrildiği sürece onun bir devamlılığı var. Çünkü hayatının aşkı her zaman hayatının aşkı olarak kalmıyor, değişiyor, başka birine dönüşüyor. O yüzden hayat arkadaşı oldu mu biraz daha güvenli bir yer oluyor.
SEKSÜEL BİR ŞEYDİ, ÇOK UTANMADIM
- Nasıl tavlarsınız, sizi ne tavlar?
Cem Yiğit Üzümoğlu: Öyle sağ gösterip sol vurmak gibi taktiğim yok. Güzel bir gülüş, seksilik beni tavlar. Başta akıllı ve esprili olması ilgimi çeker.
Dilan Çiçek Deniz: İnce ruhlu, düşünceli insanlar beni tavlıyor. Bir de tabii zekâ ve espri.
- Aşk için mücadele eder misiniz?
Dilan Çiçek Deniz: Aşk o kadar zor olmamalı, tabii çaba gösteririm ama o kadar mücadele edeceğim biriyse neden
onunlayım?
Cem Yiğit Üzümoğlu: Karşındakine karşı bir sevgi, beklenti, arzu varsa mücadele edilir.
- Sosyal medyadan ahlaksız teklif alıyor musunuz?
Cem Yiğit Üzümoğlu: Evet. Dünyaca tanınan biriymiş, Romanya’da şarkıcıymış. Çok acayip bir mesajdı, sadece üstten baktım.
Dilan Çiçek Deniz: Maalesef. Fotoğraflar falan geliyor, oraya da bakmıyorum artık.
- Yapmaya başlayınca duramadığınız bir şey söyleyin...
Dilan Çiçek Deniz: Çekirdek çitlemek.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Tadilat işleri.
- Yaparken yakalanıp en utandığınız şey...
Dilan Çiçek Deniz: Ben buna cevap vermeyeceğim.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Seksüel bir şeydi, denizde, çok utanmadım.
İLK ZAMANLAR ZORDU, SONRA DERİN KALINLAŞIYOR
- Oyunculukta görsellik de çok önemli. Hiç görünüşünüzle sınandığınız oluyor mu?
Dilan Çiçek Deniz: Sadece beklentilere değil, fiziksel özelliklerine göre de etiketleniyorsun. Görüntünün hem avantajı hem dezavantajı oluyor.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Bence kadınlar bu açıdan sektörde çok büyük baskıya maruz kalıyor.
Dilan Çiçek Deniz: ‘Amadeus’u izleyen bir seyirci çirkin bir yorum yazmıştı, “Manken gitsin, podyumda yürüsün” falan diye. Oysa o oyunda ben değil, dönüşümlü oynadığımız diğer meslektaşım vardı. Bu tip yorumlardan etkileniyorum, o yüzden uzun zamandır okumuyorum yazılanları. İnanılmaz bir linç kültürü var, bazı insanların nefret kusmak için sosyal medyayı kullandığını düşünüyorum.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Çok iğrenç, ben iyi şeyi de kötü şeyi de okumuyorum. Çok söylemek isteyen varsa tiyatro çıkışında oturur bir kahve içeriz, orada fikrini söyler.
- Uzun zamandır sektördesiniz, mobbing’e maruz kaldınız mı?
Dilan Çiçek Deniz: İlk zamanlar çok zordu benim için, sonra tabii derin kalınlaşıyor. Mesela hatırladığım şeyi anlatayım, ilk set günüydü. Çok beğendiğim, tanışmak için çok heyecanlandığım bir oyuncunun yanına gittim. Beni görür görmez “Ne kadar zayıfsın, muhtemelen yediğini kusuyorsundur” dedi. O an “Bağırsak enfeksiyonum var, 4-5 kilo versem bile hemen fark ediyor” diyemedim. Kendimi insanların içinde çok kötü hissettim.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Bayağı işi bırakma baskısını yaşamıştım. O zaman da cevabını vermiştim.
- Dilan son dönemde estetik yaptırdığına dair haberler çıktı. İşin aslını anlatır mısın?
Dilan Çiçek Deniz: İşin aslı, niyetim küçük bir müdahale, geçici bir şey yaptırmaktı. Ancak vücudum farklı bir reaksiyon verdi. Doktorumla da iletişim problemi yaşadık. Geçti şu an. Başkasına zararı olmayan, sadece kendine yaptığın bir şey bile linçlenmek için yeterliymiş. Tekrar hatırlamış oldum. Beni sevenlerin sarıp sarmaladığı, gerçekten yanımda olanları gördüğüm öğretici bir süreçti.
HİKÂYELERİ BİRİKTİRİYORUM, BELKİ BİR GÜN KİTAPLAŞIR
- Ne zamandır tanışıyorsunuz?
Cem Yiğit Üzümoğlu: 2018 gibi bir proje için tanışmıştık. Sonra gerçekleşmedi. Gerçekten çok sevmiştim Dilan’ı.
Dilan Çiçek Deniz: Güzel bir ikili olduk.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Bence de. Gerçekten keyifle, güle oynaya çektik.
- Her şey çok güzel, iyi ama biraz da dedikodu yapsak. Birbirinizle ilgili keşifleriniz oldu mu?
Cem Yiğit Üzümoğlu: Onun şairane yönünü öğrendiğimde çok hoşuma gitmişti. Edebiyata bu kadar ilgili olduğunu bilmiyordum.
Dilan Çiçek Deniz: Beni şaşırtmadı, tam hayal ettiğim gibi Cem’le ilgili her şey; arkadaşlığı, partnerliği, her şeyiyle dört dörtlük ve beyefendi.
- Dilan senin 15 yaşındayken kitabın çıkmıştı. Hâlâ yazıyor musun?
Dilan Çiçek Deniz: Evet, yazmak bana iyi geliyor. 1,5 senedir de ‘Kafkaokur dergisinde yazıyorum. O hikâyeleri biriktiriyorum, belki bir gün kitaplaşır.
SEYİRCİYİ SELAMLARKEN İYİLEŞTİĞİMİ FARK EDİYORUM
- Hayatlarınızın nasıl dönemlerindesiniz?
Dilan Çiçek Deniz: Ben en verimli hissettiğim dönemdeyim.
- Bir senedir ekranda yoksun...
Dilan Çiçek Deniz: Okuduğum projeler var ama biraz ara vermek istedim. Aceleye getirmek istemedim ekranda yapacağım işi. ‘Amadeus’la tiyatro sahnesindeyim iki sezondur. Orası beni oyunculuk anlamında mutlu ve motive ediyor. Bu süreçte çok fazla seyahat etmeye başladım, bu da beni farklı açılardan besledi.
- Tiyatroyu soracaktım ben de. Neler hissediyorsun sahnedeyken, neleri değiştirdi sende?
Dilan Çiçek Deniz: Sahneye her çıktığımda açık bir yaram var gibi hissediyorum ve oyun bitip seyirciye selam verirken iyileştiğimi fark ediyorum. Sahne tozunu yuttuğum için bundan sonra bırakacağımı düşünmüyorum. Selçuk Yöntem ve Tansu Biçer’le çalışmak inanılmaz keyif verici. Kerem Alışık’a da buradan çok teşekkür ediyorum, tiyatroya başlamam konusunda beni epey yüreklendirdi.
Cem Yiğit Üzümoğlu: Hayatımda en yoğun olduğum dönem. Bir yandan diziyi yaparken bir yandan tiyatro provaları vardı. Emin Alper’in yönettiği ‘Öteki’ oyunu başladı. İyi ve güzel insanlarla çalışınca bir şeyi yapma zorunluluğu olmadan aktörlük yapıyorum, bu da iyi hissettiriyor.
ÇOK FAZLA İŞ YAPILDIĞINDA KALİTE DÜŞMEYE BAŞLIYOR
- 90 kuşağısınız. Dilan sen 29 yaşındasın, Cem 30 yaşında. Alttan gelen nesil sizi korkutuyor mu?
Dilan Çiçek Deniz: Hayır, benim mücadelem hep kendimle. Bir de pasta çok büyük ve herkes bir dilim alabilir, hepimizin yolu ayrı...
Cem Yiğit Üzümoğlu: Korkutucu değil, güzel bir şey. İyi oyuncular geldiğinde sektörün kalitesi artıyor. Yaptığımız işe daha fazla asılmamız gerektiğini öğreniyoruz. 60 yaşında bir aktör 17 yaşındaki aktörden hem daha iyi hem tecrübeli ama 17 yaşındakinin de 60 yaşındakine öğretebileceği şeyler var. Sadece işe kalitesiz ya da sıradan yaklaşmanın sakat bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu genç olmakla ilgili değil, çoklukla ilgili. Çok fazla dizi çekildiğinde ya da çok fazla iş yapıldığında kalite yavaş yavaş düşmeye başlıyor. Bu noktada yeni gelen jenerasyonun meseleye bakışı ve mesleği yapış şekli önemli.