Güncelleme Tarihi:
Sera ile Boğaz’a karşı, yazdan kalma bir günde buluşuyoruz. Cıvıl cıvıl, bir yandan da heyecanlı. Konuşurken arada frene basıyor, yanlış bir şey söylemekten çekiniyor, bazen de rahatlayıp uzun uzun anlatıyor...
◊ İsminde tek ‘r’ harfi mi var?
Evet, tek.
◊ Nereden geliyor bu isim?
Ailem yurtdışında rahat kullanabileceğim bir isim olsun, bütün dünyada rahat gezeyim diye tercih etmiş. Anlamı da eski Türkçede ‘gece’.
◊ “İnsanlar ismiyle yaşar” derler. Gece gibi senin karanlık yanların neler? Daha önceki işlerinde kötücül karakterleri de canlandırdın.
Herkesin karanlık tarafları vardır. Aslında canlandırdığım karakterler hırslılardı ve durduk yere kötülük yapmıyorlardı.
◊ Her kötüyü canlandıran oyuncu o karakterin asla kötü olduğuna inanmıyor nedense...
E, insanın o karakteri oynaması için ona inanması lazım diyelim (gülüyor).
◊ Sana dönersek. Ankaralısın. Biraz o günlere gidelim...
Dediğin gibi Ankaralıyım, orada doğdum. 8 yaşıma kadar orada yaşadık, sonra İstanbul’a geldik. Tek çocuğum. Babam içmimar. Annem bir dönem gazetecilik yaptı, televizyonculukla ilgilendi. Şimdi de büyük bir eğitim kurumunun genel koordinatörlüğünde çalışıyor. Ankara’da çok anılarım var. Bütün sevdiklerim orada. Şimdilerde ailece Bodrum tarafına doğru kaydık. Eskiden yaz aylarında süren Bodrum muhabbetimiz yavaş yavaş uzadı. Artık oradayız. İş yapmadığım zamanlar ben de Bodrum’dayım.
◊ Seni İstanbul’dan uzaklaştıran ne oldu?
Hem ailemi özlüyorum hem de Akdeniz ruhunu seviyorum. İstanbul’da yaşadığım zamanda burayı en iyi şekilde değerlendirmek istiyorum.
◊ Ailende bu meslekle ilgilenen yokken sen oyuncu olmayı neden seçtin?
Küçük yaşlarda çok hevesleniyordum, evde küçük kameramız vardı, ben kendi kendime siyaset programı sunuyordum. Annemin tiyatrocu çevresi vardı. Aynı zamanda tiyatrocu Yeşim Gül de çok sevdiğim bir teyzem. O da beni çok şevklendirdi. Üniversite sınavlarına onunla hazırlandım.
Lisede okulu kırardım. Beni tiyatro kulübüne yazdırdılar ve okulu kırmamaya başladım. Haliç Konservatuvarı’nda oyunculuk okudum. Şimdi buradayım.
◊ Kim seni
keşfetti?
Yeşim Teyzem vesilesiyle ajansa yazıldım, ondan sonrası kendiliğinden gelişti.
18 yaşında mesleğe başladım, 8 yıldır da yapıyorum. Ve bu iş bana çok şey öğretti.
◊ Ne gibi?
Sabrı öğretti. Psikolojik olarak kendimi iyi eğitmemi sağladı. Mesela düşün, bir önceki işimde canlandırdığım Damla karakteri 7/24 olumsuz düşünüp konuşan, sonra da delirip kendini duvardan duvara vuran bir kadındı. Hep sözlerimize dikkat edelim, sözler insanın hayatını değiştirir diyoruz ya... Böyle bir rolden etkilenmemek mümkün mü?
◊ Daha çok gençsin. Bu kadar yeni isim varken neden seni izleyelim?
Ben elimden geldiğince işimi iyi bir şekilde yapmaya çalışıyorum, onun dışında seyircinin takdirine kalmış, zevkler ve renkler tartışılmaz. Ben kendi adıma hep canlandırdığım karakterleri farklılaştırmaya çalışıyorum. Tipolojik olarak değişmeyi seviyorum. 26 yaşımdayım kendimi kısa, küt, siyah saçlı, sarışın, kâküllü, uzun, kısa, her türlü halimle gördüm. Bunlar ruhuma da yansıyor.
◊ Sence bu işin en zor yanı ne? a) Şöhret b) Reyting c) Sonraki işimde ne yapacağım korkusu...
Bence hiçbiri... Şöyle, bu iş aslında bir ekip işi, bazı şeyler sadece bizim elimizde değil. Sen istediğin kadar çalış, kendini yıprat, olmuyorsa olmaz... Tamam, kendi ışığını ve pırıltını gösterebilirsin ama bir yerde gerçekten bu şans işi. Bizim işin çok denklemi var, en zor yanı bunu.
‘KİME, NEYİN HESABINI VERECEĞİM!’
◊ Sosyal medyana bakıyorum, çok seksi pozlar da var, sevimli de... Sen hangisine daha yakınsın?
Ben seksi değil, sevimliyim. Dışarıdan “Seksisin” diyenler oluyor, şaşırıyorum ben de. Sanırım poz verirken işin içine biraz ciddiyet girdiğinde öyle durduğu olabiliyor ama seksapalite kasmıyorum.
◊ Estetik yaptırdığına dair sosyal medyada çok yorum yapılmış. Neler yaptırdın?
Estetiğim yok ama karşı da değilim. Ufak dokunuşlar oluyor tabii, bunu da niye saklayayım? Kime, neyin hesabını vereceğim! Bir ara denedim, mutlu olmadım, vazgeçtim, yani geri dönülebilir, ufak şeylerdi.
◊ Özellikle kadın oyuncular üzerinde daha çok hissedilen bu güzellik baskısı hakkında ne düşünüyorsun?
Benim kilo aldığım bir dönem vardı. Ama aynaya baktığımda mutluydum. Çevremdekiler bana “Kilo aldın” diyorlardı. E, ben mutluysam seni ne ilgilendiriyor? Ardından bir dönem rahatsızlandım, o sebeple spor yaptım, kilo verdim. Ben takılmıyorum. İnsanların da bence önce kendisiyle barışması lazım ki karşı tarafla da barışabilsin. Gerçekten sağlıklı değil. Bunları yazmak için mesai harcamak da bana akıl kârı gelmiyor.
‘Bana aleni şekilde yazılmasından hoşlanmam’
◊ Yıllar önce röportaj yapmıştık, kalbin boştu. Şimdi?
Yine hayatımda kimse yok.
◊ Neden? Kriterler mi yüksek?
Bir süredir daha kendime döndüğüm bir dönemdeyim. Ben sadece duygusal bir ilişki değil, arkadaşlık ilişkilerinde de çok vericiyimdir ve enerjimi karşı tarafa çok harcarım. Şu an da enerjimi kendimde toplamaya çalışıyorum. Ne kadar makul konuştum, demek öyle bir dönemdeyim (gülüyor).
◊ Peki, aşkı nasıl anlatırsın?
Öncelikle aşk hiç makul bir şey değil, deli işi, yer yer toksik. Sevgi daha okey.
◊ Seni ne tavlar?
Bana aleni şekilde yazılmasından kesinlikle hoşlanmam. Bir de o beni tavladığını sanır ama ben istemezsem yanıma bile yaklaşamaz.
‘ENERJİMİ TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYORUM’
◊ 1,5 sene önce ‘Plüton’un Düşüşü’ diye bir roman yazdın. Yazmaya nasıl başladın?
Okumayı erken söktüm ve kitap okumayı hep sevdim. Kitaplarla çık haşır neşir olduğum için küçükken çocuk dergilerine şiir yazıyordum. Sonra o hikâye yazmaya evrildi. Bir gün anneme okuttum, “Hemen bunu bir yere, bir yayınevine yolla” dedi. Biraz annemin zoruyla çıktı yani kitap.
◊ Ne anlatıyorsun kitabında?
Bir aşk hikâyesi var ama aslında bir kızın psikolojik olarak yaşadığı dram. Oyunculuk yaparken zor oluyor ama yazmaya devam ediyorum.
◊ Bir röportajında hayatında yolunda gitmeyen bazı şeylerin aslında dönüm noktan olduğunu söylemişsin. Neydi onlar?
Gerçekten ilahi olarak korunduğuma inanıyorum. En son bir işle telefonlaştık, anlaşmış gibi bir durumdaydım. Yapımcı da iş yazılırken beni hayal ettiklerini söyledi. Ama olmadı. Daha doğrusu benim karakterim olmadı, bir anda iptal oldu. Ve o sırada ‘İnci Taneleri’ geldi. Şimdi her gün o işin olmadığına bin şükrediyorum.
◊ O iş bitti mi peki?
Evet, çok kısa sürdü.
◊ Senin garip inanışların da varmış. Telefon ekranında yıllardır ‘777’ yazıyormuş. Köprüden her geçerken dilek tutarmışsın...
Bunlar yaptığım işler popüler olmadan önceydi. O takıntılarımı artık yendim, şimdi sadece dua ediyorum. Hâlâ da iyi düşünmenin, iyi ve güzel şeyler söylemenin bir manası olduğunu düşünüyorum.
◊ Spiritüel şeylere inanır mısın?
Ne gibi...
◊ Enerjiler ya da karma falan gibi...
Bu dediklerine inanıyorum, mesela son bir senedir bu konuda kendimi de enerjimi de temizlemeye çalışıyorum. İnsanın kendisini ve geçmişte yaşadığı toksiklikleri arındırmadan sağlam bir gelecek kurabileceğine de inanmıyorum.
◊ Arındın mı?
Arınmak mümkün değil ama kendimi iyi eğittim. Şu an olduğum nokta geçmişten daha iyi. Eskiden çok daha takıntılıydım. Daha depresif müzikler dinlemeye çok alışıktım. Arkadaşlarımla dedikodulara katılırdım. Şimdi iyi şeyler konuşmaya çok okey’im, çünkü onun enerjisi bana da bulaşır diye düşünüyorum.
‘KIYMETİNİ BİLİYORUM VE HER SAHNEDE ÇOK ŞEY ÖĞRENİYORUM’
◊ Kanal D’de yayımlanan ‘İnci Taneleri’ndeki karakterini nasıl anlatırsın?
Çok kilit bir karakter, Azem’in kızı,
Cihan’ın ablası. Uyuşturucu tedavisi görmüş, çıkmış. Şimdi evleniyor, yeni bir hayata atılma derdinde. Ama babasıyla karşılaşıp yüzleşiyor ve babasından kaçtığı bir noktada.
◊ Yılmaz Erdoğan’la çalışmak nasıl?
Çok büyük bir şans. Hocaların hocası olmuş biri yıllar sonra bir televizyona dizi yapıyor ve biz baba-kızı oynuyoruz. Bunun kıymetini biliyorum ve her sahnede çok şey öğreniyorum. Normal bir set gibi değil, daha önce de okul gibi dediğim setlerim vardı ama gerçek okul buymuş, üniversitesiymiş.
◊ Bu bir aile hikâyesi. Aile sana ne ifade ediyor?
Mutluluk ve sevgi.
◊ ‘İnci Taneleri’nden ne öğrendin?
Ailen için her zaman savaşman gerektiğini. Azem onca şeye rağmen hâlâ ailesi için savaşıyor ve her zaman önceliği aile. Bunları bilsem de bir kez daha anladım.