Güncelleme Tarihi:
İkiniz de Ankaralısınız. Ankaralı olmayı nasıl anlatırsınız?
Uğur Güneş: Ankara’da birbirimize temas etmeyi, dinlemeyi, göz göze bakmayı severiz. İstanbul’da bir ortamda biriyle tanıştığınızda o kişi baştan susuyorsa büyük ihtimalle Ankaralıdır. Çünkü ortamı izliyordur. Ben de öyleyimdir. Önce dinlerim. Sonra karar veririm arkadaş olup olmamaya. Bana ilk bakışta soğuk derler. Ama değilim; nötr, ketum bir tipimdir.
Arkadaşlığınız Ankara yıllarına mı dayanıyor?
Ezgi Şenler: Uğur’u biliyordum ama ben bale mezunuyum, o tiyatro. O sebeple Ankara’da çok görüşmüşlüğümüz yok.
Uğur Güneş: Ezgi benim menajerimle çalışmaya başladığı gün İstanbul’da tanıştık ama sekiz yıldır yakın arkadaşız diyebiliriz.
İlk kez bir projede birliktesiniz. Nasılmış birlikte çalışmak?
Uğur Güneş: Nasıl, rahat çalıştın mı benimle canım?
Ezgi Şenler: Çok. Bir de aşırı duygusal sahnelerden sonra bile Uğur beni güldürüyordu. Çekimleri Assos’ta yaptık, çok güzeldi.
Birbirinizi nasıl anlatırsınız?
Uğur Güneş: Ezgi bizim küçüğümüz, ben ona “Minnağımız” ya da “Sincap” derim.
Ezgi Şenler: Benim için de en güvendiğim arkadaşlarımdan biri, her şeyimi anlatır, dertleşirim.
Yıllardır sektördesiniz. Dizi dünyasını nasıl yorumluyorsunuz?
Ezgi Şenler: Ben ‘Bodrum Masalı’ ile başladım işe. Şu an o kadar fazla dizi ve oyuncu var ki, biri başlıyor, biri bitiyor. Sanki bir şeyler basitleşmeye başladı... Herkes kolay bir iş zannedip oyuncu olmak istiyor, oysa biz emek verdik.
Uğur Güneş: Bir şeyin anlamı kalmadı artık çünkü hikâyeler bitti. Senaristlere de hak veriyorum, her hafta 140 dakika iş yazmaya çalışıyorlar ve hep aynı konular dönüyor. Eleştirim şöyle: “İzleyici bunu seviyor” diyorlar, oysa sektör olarak biz empoze ediyoruz onu. Başka bir şey de izletebiliriz. Eskiye dönmek yerine yeni olana alıştırsak izleyiciyi.
Ezgi Şenler: Ve seyirci bunu artık anlıyor, izlemiyor işte.
Uğur Güneş: Evet. Ben bile “Oynamak istiyorsan okumaya ihtiyacın yok” deme noktasına geldim.
Ezgi Şenler: Hızlı tüketiyoruz. Bir de oyuncu mu olmak istiyor şöhret mi? Asıl soru bu.
Uğur Güneş: Çünkü o iş üzerinden para kazanacak bir sürü insan var, “Ben bu çocuğu parlatır, onun üzerinden para kazanırım” diyerek yeterli yeteneği ya da tecrübesi olmayan birini pohpohluyorlar. İlk ismi duyuluyor, sonra hemen yeni biri daha geliyor, fabrika gibi. Ama çocuğa yazık oluyor, 2-3 sene sonra depresyon başlıyor, ondan sonrası boşluk. Başka hiçbir zanaatı olmadığı zaman işsiz kalıyor.
Ezgi Şenler: Bir de oyunculuktan ziyade şan, şöhret, para, güzellik niyetinde çoğu kişi. Çok çabuk ünlü oluyorlar. Biraz pişmek, basamakları yavaş yavaş çıkmak gerekiyor. Her şey çok hızlı olunca düşüş de çok hızlı geliyor.
Sizce gerçek oyuncunun değeri her zaman bilinir mi?
Uğur Güneş: Sektör olarak o kadar da düşmedik. Bir şekilde yolunu bulur gerçek oyuncu.
Ezgi Şenler: Tabii bilinir. Merve Dizdar işte. Tebrikler! Var mı daha büyük gurur? Müthiş bence...
Peki, genç oyuncuların fiziksel olarak bu kadar birbirine benzemesine ne diyorsunuz?
Ezgi Şenler: Çok fazla tektip olmaya başladı oyuncular; tırnağından kaşına, kirpiğine kadar. Oysa yurtdışında kızlar muhteşem güzel değil, bir kadın kilolu bir şekilde başrol alabiliyor.
Uğur Güneş: Esra Dermancıoğlu bir video paylaşmıştı, “35-40 yaş üstü için hikâyeler çekilmiyor” dedi. Başrol karakterler çoğunlukla 25-30 yaş arası yazılıyor. Biz niye mesela 50 yaşlarında bir çiftin hikâyesini izleyemiyoruz? Kız güzel, erkek iyi, buradan yürürüz deniyor. Oysa önemli olan hikâye.
‘Serçenin Gözyaşı’ 20 Ekim’de vizyona girecek ama onun dışında sırada yeni projeleriniz var mı?
Uğur Güneş: ‘Selahaddin Eyyubi’ dizisi gelecek. Çekimleri başladı. İkonik bir karakter, hata yapma lüksüm yok ve bu yüzden çok korkuyorum açıkçası. Hem Batı’nın hem Doğu’nun sevdiği ve saydığı bir komutan, bir lider. Bir de ‘Günbatımına Birkaç Gün Kala’ diye bir filmim var, onun yapımcılığını da yaptım.
Ezgi Şenler: Dizim yeni bitti. Ben senaryo okuyorum, sinema filmlerime kanalize olmuş durumdayım.
Psikolojik şiddete maruz kaldım
Filminiz ‘Serçenin Gözyaşı’ ne anlatıyor?
Ezgi Şenler: Kadına şiddete “Dur” dediğimiz, farkındalık kazandırmak istediğimiz bir film oldu. Senaryoyu ilk okuduğumda çok duygulandım. Hikâyesi 70’lerde başlıyor ve günümüze geliyor. Ve 70’lerde olan kadına şiddet ne yazık ki günümüzde hâlâ devam ediyor. Nilüfer, hayalleri olan, küçücük bir köyde okuyan ve aslında üniversite okuyup bir hayat kurmak isteyen bir kız. Sevdiği biri var, her şey yolunda giderken, bir gecede hayatı mahvoluyor ve film orada başlıyor.
Uğur Güneş: Benim karakterim illegal olarak para kazanmak zorunda kalmasına rağmen kalbi temiz bir karakter. Çok spoiler veremem çünkü çok kilit bir yerde.
Ezgi bir kadın olarak sence şiddeti ne durdurur?
Ezgi Şenler: Temele inmemiz gerekiyor, iyi bireyler yetiştirmek aileden başlıyor. 2- 3 yaşında bir çocuk, annesinin şiddete maruz kaldığını görüp ileride travma olarak kendi eşine, kızına taşıyor. Yani çocuklara sevmeyi öğretmeliyiz...
Filmler bir şeyleri değiştirir mi?
Uğur Güneş: Aile içinde başlayan, yavaş yavaş evrilen, sonra bir şiddete, tramvaya dönüşen bu duyguyu ilk olarak aile içinde çözmemiz lazım. Aile içi eğitimiyle, önce aile bireylerini, ebeveynleri eğitmek lazım. Bu tarz filmler de tabii etki eder ama tamamen ortadan kaldırır mı bilemiyorum.
Ezgi Şenler: Şiddet gören kadınların, çocukların, susmaması lazım! Amaç ses çıkarabilmelerini sağlamak.
Ezgi Şenler: Evet, psikolojik şiddete maruz kaldım. Ama bununla baş etme yöntemi olarak susmuyorum.
Bir erkek mi yaşattı sana bunu?
Ezgi Şenler: Yok, bir kadın. Sadece ilişkilerde değil, hayat içinde de şiddet yaşanabiliyor. Instagram’dan gelen düşüncesizce bir yorum, “Burnunu yaptır” gibi.... Bu tip psikolojik şiddetlere çok fazla maruz kalıyoruz.
Sen bu tip şeylere ses çıkaranlardan mısın?
Ezgi Şenler: Evet, ben ses çıkaranlardanım.
Uğur Güneş: Fiziksel bir şiddet yaşamadım ama işe ilk başladığım zamanlarda ufak çaplı mobbing’ler yaşadım.
Televizyon işlerinde kadının maruz kaldığı şiddeti görüyoruz. Kimileri bu sahnelerin şiddeti normalleştirdiğini, kimi farkındalık yarattığını düşünüyor.
Ezgi Şenler: Bence yazılmamalı.
Uğur Güneş: Yazılmamalı ama sinema daha farklı, şiddeti göstermek zorundasın ki sonucunu göresin. Ama televizyonda aşırı tehlikeli.Mantığınla hareket edemediğin bir durum...
İkiniz de ekranda farklı âşık karakterleri canlandırdınız. Aşkı nasıl anlatırsınız?
Ezgi Şenler: Benim en iyi versiyonum diyebilirim, her şey tozpembe, ben âşıkken iyi bir insan oluyorum.
Uğur Güneş: Aşk, delice bir tutku. O tutku, beynine hükmedemediğin, kendine hâkim olamadığın, mantığınla hareket edemediğin bir durum.
Sizler nasıl âşıklarsınızdır?
Uğur Güneş: Ben aşırı tutkuluyum, bu da bana zarar veren bir şey.
Ezgi Şenler: En iyi cevabı Buray verebilir. Kendimi tanımlayamadım şu an.
Uğur Güneş: Çok benlik değil.
Ezgi Şenler: Hayır, ben yaşamadım.
E, siz erkek arkadaşın Buray’la nasıl tanışmıştınız?
Ezgi Şenler: Sosyal medya üzerinden.
Demek yaşamışsın!
Ezgi Şenler: (Gülüyor) Alakası yok konuyla Hakan, ben onun Buray olduğunu biliyordum. Hiç görmediğim, tanımadığım bir kişiyle buluşmaya cesaret edemem ben.
O anlamda “Hayır” dedim.
Ne yaptın, mesaj falan mı attın?
Ezgi Şenler: ‘Beni Affet’ diye bir şarkısı çıkmıştı Buray’ın, Ceren Gündoğdu’yla düet. Ceren benim arkadaşım. Ceren’i etiketlerken Buray’ı da etiketleyip paylaşım yaptım, Buray teşekkür mesajı attı, ben de “Çok güzel şarkı olmuş” dedim, öyle konuşmaya başladık.