Güncelleme Tarihi:
Rol aldığı ‘Seni Çok Bekledim’ dizisinin çekimleri arasında buluşmak için fırsat buluyoruz. Televizyondan gördüğüm kadarıyla, karşıma sert ve konuşmayan birinin çıkmasını bekliyorum. Oysa naif gülümsemesiyle yumuşak huylu bir adam var karşımda... Sohbet ederken kendini frenlemiyor, içinden geçenleri anlatıyor. Bağlama çaldığını öğreniyorum. Mutfakta ‘anne’ yemekleri yapmaya bayılıyor. Bir film izleyecekse kimin çektiğinden çok hikâyesiyle ilgileniyor. Başlıyoruz sohbete...
◊ Profesyonel olarak 37 yıldır sahnedesiniz. Ama aradım taradım, hiç röportajınızı bulamadım. Peki neden konuşmuyorsunuz?
Aslında ‘Ağır Roman’dan sonra bir-iki röportaj verdim. Bir heveslenmiştim, cahil cesaretiyle yaptığım birtakım şeyler vardı.
◊ Sonra ne oldu?
Pişman oldum sonra, gereksiz gördüm. Belki de hesabını veremeyeceğim bir sürü soruyla muhatap olmak zorunda kaldığımı hissettim, belki kaçmak istedim ve “Bizim söz söyleyebileceğimiz yerimiz sahnemizdir” diyerek vazgeçtim.
◊ Çok sert bir mizacınız var gibi duruyor...
(Gülüyor) Arkadaşlarıma sorman lazım ama yumuşak huylu bir insanım diyebilirim.
◊ Bir yandan da sizi seksi bulan kadınlar var...
Kulağıma geliyor bazen, hoşuma gidiyor.
◊ Siz öyle olduğunuzu düşünür müsünüz?
65 yaşında olup kendini sağlıklı hissetmek güzel bir şey.
◊ Çok daha genç, fit ve dinç duruyorsunuz...
Allah razı olsun, o senin güzel gözün (gülüyor). Kendime, beslenmeme dikkat ediyorum. Sporumu yaparım. Âşık olurum.
◊ Şimdi âşık mısınız?
Ben aşk vurgunuyum.
GÖRMEYEYİM, MORALİM BOZULMASIN DİYE...
◊ Nasıl bir vurgun bu?
Bir yıl önce terk edildim. O sebeple de inzivaya çekildim. Artık Gümüşlük’te yaşıyorum. Onu görmeyeyim, moralim bozulmasın diye.
◊ İnzivaya çekilecek kadar seviyorken ne yaptınız da terk edildiniz?
Muhakkak bir hata yapmışımdır ama aşk iki kişiliktir. Biz zannederiz ki birinin yaptığı bir şey. Aslında ikimizin yaptığı hatadır. Ama bir erkek olarak bütün hatayı ben üstlenebilirim.
◊ Bu aşk hikâyesinin bir telafisi, dönüşü olur mu?
Olması için çok çabaladım. Tabii telafisi her zaman vardır ama sonuç olarak yaralanmış kalplerin tekrar birlikte olmasını tavsiye edecek düşünceye sahip değilim. İstek güzel bir istektir ama orada bitmesi daha güzeldir.
◊ Gümüşlük’e giderek uzak kalmayı başardınız mı sizce?
Valla diziye başladık, İstanbul’da işler falan derken burnunun dibine geldim yine. Üstelik onu görüyorum, konuşuyoruz... Çay, kahve içiyoruz. Ama bundan sonra yine Bodrum’a kaçacağım görmemek için.
◊ Umarım yeniden eskiye dönersiniz. Ama hâlâ âşıksanız bu kaçışlar iki tarafa da haksızlık değil mi?
Âşığım ama o yaralanmış demek, beni terk ettiğine göre.
◊ Romantik misiniz?
Zaman zaman... Saati, yeri ve zamanıyla ilgili. Hayat, tıpkı klasik müzik dinleyip türküye geçmek gibi bir şey.
ALDATILDIĞIM OLDU
◊ Çapkın mısınız?
Biriyle birlikteyken hiçbir zaman çapkınlık yapmadım. Hiç aldatmadım. En çok hangi yönümü beğendiğimi sorarsan, sadık bir adam olduğumu söylerim.
◊ Siz bu sadakatiniz karşılığında aynı sadakati gördünüz mü?
Aldatıldığım oldu.
◊ Yakaladınız mı?
Yok, ayrıldıktan sonra aldattığını itiraf etmişti. Duyduğumda çok üzülmüştüm.
◊ Bir oğlunuz var. 31 yaşında. Onunla ilişkiniz nasıl?
Arkadaş gibiyiz. Bir sürü şeyi paylaşma imkânını da şimdilerde buluyoruz. Aslında ortaokul ikinci sınıfa kadar hep benimle birlikteydi. Sonra annesine gitti. Ama hiç kopmadık.
◊ Oyunculuğa ilgisi var mı?
Grafik tasarımcı. Ama hem daha önce çektiğim bir dizide hem de ‘Seni Çok Bekledim’de gençliğimi canlandırdı. Çok heyecanlı. Bu yaşına kadar oyunculuğu düşünmemişken şimdi oyuncu olmaya başladı. Evde çalışıyoruz, fırsat bulursa oynayacak.
ARKADAŞLARIM YANIMDA ÖLDÜRÜLDÜ
◊ Aileniz nasıldı?
Beş kardeşin en küçüğüyüm. Babam sağlık memuruydu. Hepimiz Anadolu’nun bir yerinde doğmuşuz. Ben Karaman’da doğmuşum. Bursa’da, erkek lisesinde okudum. Ardından abimin peşinden tiyatroya girdim.
◊ Hiç acı, dram yok mu sizin hikâyenizde?
Olmaz olur mu... Okul yıllarımda başladı kırılmalarım. En yakın arkadaşlarım yanımda öldürüldü. Sağ-sol olayları vardı. O kâbusları 20 yıl üzerimden atamadım. Sonra büyümeye başlıyorsunuz. Babanızı, annenizi kaybediyorsunuz. Onlar benim kırılma noktalarım oldu.
◊ Abiniz de usta bir oyuncu; Ahmet Uğurlu. O nasıl?
Yedi yıl kanser tedavisi gördü. Atlattı. Biz de rahatladık, o da... Sağlıklı şimdi.
DAHA AÇIK VE DÜRÜST OLURDUM
◊ Yıllar içinde hayattan nasıl bir ders çıkardınız?
Beklemeyi, sabırlı olmayı öğrendim.
◊ Hayatın nasıl bir dönemindesiniz?
Çok iyi. Ama fırsat eşitsizliği olan bir dünyadayız. Benim iyi olmamın artık hiçbir önemi kalmadı. Ben başkaları iyi olduğu zaman, iyi olabilecek bir döneme geçtim.
◊ Geçmişe dair pişmanlıklarınız var mı?
Çoook... Yanıla yanıla büyüyoruz.
◊ Bugün olsa neyi farklı yapardınız?
Daha açık ve daha dürüst olurdum.
◊ Hayatınız bir film olsa türü ne olurdu?
Benim hayatımın film olacak bir şeyi yok. Normal, sıradan bir hayat ama kendi içimde renkli şeyler de yaratmışlığım var.
◊ Adını ne koyardınız?
Seni Çok Bekledim (gülüyor).
HIRSIZLAR BENİ SPREYLE UYUTTU
◊ Reyting ne kadar umurunuzda?
Umurumda değil diyemezsin çünkü işin para boyutu var. Para boyutu olmasa dizide benim ne işim var! O sebeple reytingleri de takip etmeye başlıyorsun.
◊ Ödül almak mı, yoksa yüksek reyting mi sizi daha mutlu eder?
Tabii ilki.
◊ Ama Altın Portakal’ınız çalınmıştı, değil mi?
Evet, 2002 falandı sanırım. Onu da altın zannetmişler herhalde.
◊ Nasıl oldu olay?
Hırsızlar spreyle beni uyuttu. Ben alt katta mışıl mışıl uyurken onlar yukarıda sabaha kadar oturmuşlar, izmaritlerden anladım. O zamanlar evimde, çektiğim filmin afişi vardı, onu da alıp salonun başköşesine koymuşlar. Beni tanıyan, hayran olan birileri. En yandığım, çocuğumun küçüklüğünden beri çektiğim video kasetlerinin çalınması oldu. Bir de rahmetli babamdan kalan çakmağı almışlar.
TİYATRO EĞİTİMİNDEN YOKSUN OYUNCULUK, GÜDÜK OYUNCULUKTUR
◊ Sosyal medya kullanıyor musunuz diye sorayım...
Hayır. Instagram’da benim adıma açılan hesaplar var ama benimle ilgili değiller. Sanki kendine âşık, megaloman bir adammışım, hep kendi fotoğraflarımı koymuşum gibi duruyorlar. Kapatmaya çalıştım, başaramadım. 15 gün önce oğlumun ısrarıyla ‘ugurlumusti’ diye bir hesap açtım. Dolduracağız içini.
◊ Peki takipçi sayıları yüksek olduğu için iş alan oyuncular hakkında ne düşünüyorsunuz?
Herkes kendi fırsatlarını yaratamıyor. Ailesi, etrafı, arkadaşları bir şeylere karar veriyor. Bence kaç yaşında olursanız olun oyunculuğa başlama özgürlüğü, hürriyeti vardır. Ama bizler televizyon dünyasıyla oyunculuğu karıştırıyoruz.
◊ Nasıl yani?
Televizyon dünyası, bir şov dünyası. Şov dünyasında herkes gelip geçer. Ama aslolan kalıcı olmaktır. Gençlere şunu söyleyebilirim; bir yeteneğiniz varsa, yanınızdaki insanlar sizi destekliyorsa, sanattan uzak kalmamak adına kurslara katılın, maddi durumlarınız yerindeyse okullara gidin. Çünkü bir altyapıya ve tiyatro eğitimine ihtiyacınız var. Tiyatro eğitiminden yoksun oyunculuk vasat ve güdük bir oyunculuktur.
◊ Güzellik ve oyunculuk arasındaki ilişkiye ne diyorsunuz?
Güzellik bir avantajdır. Bu kadar çirkin bir dünyada güzelleri seyretmek daha ön planda. Ama eğitimden yoksun, sadece güzellikle var olmak çok geçici olabilir. Onun için altyapıyla birlikte kalıcı olmak gerekir. Mesela Kıvanç Tatlıtuğ, Aras Bulut İynemli, Çağatay Ulusoy gibi isimlerle çalıştım. Bu genç yetenekler sadece yakışıklı olmanın ötesinde, okullarına gittiler. Hepsi fiziklerinin ötesinde altyapılarını tamamlayarak ve hâlâ çalışarak beyazperdede kendilerini başarıyla gösteriyorlar.
Yapımcılığını Skala Yapım’ın üstlendiği ‘Seni Çok Bekledim’de Özcan Deniz, İrem Helvacıoğlu ve Mustafa Uğurlu başrollerde.
HERKESİN İÇİNDE BİR KÖTÜLÜK VAR
◊ ‘Seni Çok Bekledim’ dizisinde (Star) canlandırdığınız karakter kötülüğe doymuyor. Ve aşkı için her türlü şeyi yapıyor. İnsan âşıkken bu kadar uç kararlar verir mi?
Bu öfke kontrolüyle ilgili, aşkınızı nasıl yaşadığınıza bağlı bir tasarruf. Eğer insan bir eş olarak değil de karşısındakini kendi malı gibi hissediyorsa öfke kontrol edilemez hale geliyor. Bu bizim egoyu, süperegoya taşıdığımız zamanki evrimleşme düzeyimize bağlı bir şey. Egomuzu süperegoyla desteklemek ve dengelemek zorundayız.
◊ Sizce, ekranda kötü karakterleri neden seviyoruz?
Herkesin içinde bir kötülük var, ondan. Aslında yaşama ve sisteme karşı bir dirence paralellikte sanırım. İnsanoğlunun halledemediği bir şeyler var.
◊ Ne gibi?
Çifte standart var. Herkes dünyada karşılığını alamadığı bir sistemle karşı karşıya. Fırsat eşitliği yok. Bu yüzden de herhalde kötü karakterlerle özdeşleşiyorlar. Çünkü senin yerine o, intikamını alıyor. İzleyen de tatmin oluyor.
DİZİLER SANATIN DEĞİL ŞOV DÜNYASININ BİR PARÇASI
◊ Yıllardır içinde bulunduğunuz dizi sektörünü nasıl anlatırsınız?
Tek kelimeyle, acımasız. Var olmak bu sektörde zor.
◊ Kimileri diziler sanattır, kimi değildir diyor. Sizce?
Dizi, sanat olur mu? Öyle bir şey dünya literatüründe yok. Şov dünyasının bir parçası.
◊ Sadece dizilerde oynayanlar sanatçı değil mi o zaman?
Hayır, değiller. Sanat eğitimi almak zorundalar. Okuluna gidemeseler de usta-çırak ilişkisinden geçmeli ve sahneye çıkmalılar. Bunu çıkmayanları aşağılamak, küçümsemek adına söylemiyorum. Ama bu bir yolculuk; kendi içsel yolculuğunu tamamlamadan sanatçı olunmaz.
◊ Ne demek içsel yolculuk?
İyi insan olma özelliğini taşımayan birinden sanatçı olmaz. Ama bunu sağlarsanız ve üzerine bir de yetenek eklenirse tam teşkilatlı ilerleme olanağını
bulabilirsiniz.