Artık İstanbul’da bir arkeoloji müzesi daha var

Güncelleme Tarihi:

Artık İstanbul’da bir arkeoloji müzesi daha var
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2019 08:00

İstanbul Üniversitesi’nin Laleli kampüsünde, uzun yıllardır planları yapılan Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi açıldı. Okulun avlusuna kurulan, içinde 500’den fazla arkeolojik buluntu ve esere yer verilen müzeyle ülkemizde bu alanda pek çok ilki gerçekleştiren Prof. Halet Çambel’in de bir hayali gerçek oldu.

Haberin Devamı

Geçmişten başlayalım: İstanbul Üniversitesi (İÜ) Arkeoloji Bölümü 1937’de kuruldu. O yıllarda kazılardan çıkan önemli eserler müzelere gönderilirken, sergilenmeyen arkeolojik buluntular ve kazılarda kullanılan diğer malzemeler, bölümde saklandı.

Türkiye arkeoloji tarihine adını altın harflerle yazdıran ve birçok alanda ilkleri gerçekleştiren Prof. Halet Çambel, daha o yıllarda arkeolojinin toplumla buluşması hayallerini kuruyordu. İlk kez 1956’da, bugün Osmaniye’ye bağlı olan Kadirli’deki Karatepe Aslantaş Açık Hava Müzesi’ni kurdu. Burası Türkiye’nin ilk açık hava müzesi oldu.

Halet Hoca’nın o yıllarda başlayan, bu malzemeleri biriktirme ve bir gün toplumla buluşturma geleneğine, zamanla bölümün diğer kademisyenleri de dahil oldu.

Artık İstanbul’da bir arkeoloji müzesi daha var

Yıl sonuna kadar mesai saatlerinde açık olacak müzeyi gezmek ücretsiz. İlerleyen zamanda her perşembe arkeoloji turları yapılacak. Üniversite öğrencilerinin yanı sıra dışarıdan gelenler de bu turlara katılabilecek.

Haberin Devamı

Kazı malzemelerine de yer veriyor

Prof. Mehmet Özdoğan, yıllarca okula bir müze kurmak için girişimlerde bulundu. İlk kez yer tahsisini aldı. 2013’te İÜ Edebiyat Fakültesi’nin bodrum katında müzenin ilk adımları atıldı. Ancak teknik talihsizlikler yaşandı ve proje hayata geçirilemedi. Fakat eldeki eser ve malzemeler özenle okulun depolarında saklandı.

Özdoğan’ın başlattığı girişimleri ise Prof. Necmi Karul devraldı ve sonunda müze açıldı.

İÜ Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi, okulun Laleli’deki yerleşkesinin avlusuna kuruldu. Çelik konstrüksiyon üzerine inşa edilen modern müzede uygarlık tarihinin tüm devirleri yer alıyor. Dünyanın oluşumunun anlatıldığı ilk bölümde fosil örnekleri, Paleolitik Çağ’da ilk insanların kullandığı malzemeler sergileniyor. Müzenin en eski eserleri de burada yer alıyor. Örneğin çakmaktaşından yapılan el baltaları tam 1.3 milyon yıl öncesine ait.

Günümüze kadar tüm çağların anlatıldığı müzede, Anadolu’da hangi şehirlerde hangi döneme ait kazıların yapıldığı da harita üzerinde gösteriliyor. İlkçağlardaki evlerin ve Göbeklitepe maketlerinin yer aldığı bu alanda çok sayıda çanak-çömlek parçası, mühür, sikke, çivi yazısı gibi eşya ve malzemeler bulunuyor.

Haberin Devamı

Bu müzeyi benzerlerinden ayıran özelliği ise yıllardır arkeolojik kazılarda kullanılan malzemelerin de sergileniyor olması. Bir bölüm sadece buna ayrılmış durumda. Dürbünlerden ahşap metrelere, fotoğraf makinelerinden pusulalara kadar pek çok arkeolojide kullanılan eşya var. Ayrıca müzenin bir başka bölümü de öğrencilerin uygulamalı ders yapabilmesi için dizayn edilmiş.

Eser değil, bilgi odaklı

Müzenin proje koordinatörü Prof. Necmi Karul, “Burayı diğer müzelerden ayıran en büyük özellik eser değil, bilgi odaklı olması. Müzenin oluşumunda kullanılan koleksiyon, bir üniversitede bulunabilecek en iyi koleksiyon. 1.3 milyon yıl öncesinden Osmanlı çinilerine kadar, her devrin eserlerini barındırıyor. Sadece Anadolu’dan değil, Suriye’den, Ürdün’den, Mezopotamya’dan da nesneler var. Kolektif bir çalışmanın ürünü. Üniversite kendi koleksiyonunu da ilk kez halkla buluşturmuş oldu” diyor.

Haberin Devamı

Prof. Mehmet Özdoğan ise bölümün kurucusu Halet Çambel’in bir nevi vasiyetini nasıl yerine getirdiklerini şöyle anlatıyor: “Arkeoloji bölümünün iki temel prensibi var. Biri ‘uygulamalı eğitim’. Eser olmayan arkeolojik malzemelerle çalıştık, dolayısıyla uygulamalı eğitimin bir yansıması bu müze. Diğer prensibimiz de ‘toplumla paylaşma’. Halet Çambel, arkeolojiye halkın katılmasını isterdi. İlk açık hava müzesini açarken de ‘Bu bizim topluma olan borcumuz’ demişti. Bize verdiği bir ödevdi, bunu yerine getirmiş olduk.”

 

BAKMADAN GEÇME!