Güncelleme Tarihi:
Yangınlarla birçok ülkenin başı dertte. Yanan ağaçlar ve kaybettiğimiz canlar hepimizi derinden üzüyor. O canlardan biri de arılar. Haber kanalı BBC’nin ‘Çam ağaçlarının çoğu yandı, arıcılık zor durumda’ başlığıyla yayımladığı bir videoda Marmaris, Osmaniye’de arıcılık yapan Yaşar Karayiğit “Maalesef Osmaniye’de çamlar yandığı için çam balı tamamen bitti. Arıcılık tamamen bitti. Bu çamları tekrar dikmek istesek en az 50-60 yıl gerekir. Belki torunlarımız tekrar arıcılık yapabilir ama çocuklarımızın yapması imkânsız” diyor.
‘Arıcılık bitti’, bal bitti demek pek doğru değil belki ama bu cümleler yine de çok acı! Çünkü arılar yok olunca, onlardan gelen şifayı da kaybediyoruz. Bal, arı poleni, arı sütü, propolis gibi ürünlerin sağlığımızın korunmasında ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığına dair en eski bilgilere Sümer ve Hititlerin kil tabletlerinde rastlıyoruz. Ünlü biliminsanı Albert Einstein da “Arı olmazsa tozlanma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz” diyerek arıların kritik rolüne dikkat çekiyor.
KRALİÇELERE LAYIK BİR BESİN
Biliyorsunuz, arılar çiçeklerdeki nektarı (bal özü) toplamak için çiçek çiçek geziyor. Bu sırada bitkilerden vücuduna bulaşan polenleri de diğer bitkilere taşıyarak tozlaşmayı sağlıyor. Nektarları toplayıp kovana geldiğinde, kovanların önüne yerleştirilen tel kafeslerden geçerken vücuda yapışan polen kütleleri dökülüyor. Bunlar arıcılar tarafından toplanarak ‘arı poleni’ olarak kullanılıyor. Bu ürün bir insanın sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için gereken çoğu elementi içeriyor. Ayrıca arı poleninin protein, vitamin ve demir bakımından diğer besin ve vücut geliştirici ürünlerden daha zengin olduğu bildiriliyor. Bilimsel çalışmalar da arı poleninin yaşlanma sürecini yavaşlatabildiğini, kalp-damar hastalıkları ve kanserin gelişimini önlemeye yardımcı olduğunu, yaralanmalarda iyileşme süresini hızlandırdığını ve libido artışı sağlayabildiğini gösteriyor.
Arılar âleminde kast sistemi hüküm sürüyor. Kovandaki binlerce arı, kraliçe için çalışıyor. Ürettikleri balı petekler içerisine koyuyorlar ama daha yüksek besleyici niteliklere sahip bal yani ‘arı sütü’ sadece kraliçe için hazırlanıyor. Zaten kraliçe arının diğerlerinden tek farkı, larva döneminde arı sütüyle beslenmiş olması. 4-7 hafta gibi kısa yaşam süresine sahip işçi arılarla kıyaslandığında kraliçe arılar 2-7 yıl gibi uzun bir süre yaşayabiliyor. Ayrıca gelişmiş cinsel salgı bezlerine ve bedene sahip olması da arı sütüyle beslenmesine bağlanıyor. Arı sütünün kolajen onarımını sağlayarak cilt yaşlanmasını önlemekten kadınlarda hormon seviyesini düzenleyerek hamile kalmayı kolaylaştırmaya kadar geniş yelpazedeki faydaları bilimsel literatürde yer alıyor. Arı sütünün güçlü bir antioksidan etkisinin olduğu, depresyon ve anksiyete tedavisinde bu üründen yararlanılabileceği bildiriliyor.
DOĞAL ANTİBİYOTİK
Arılar petekleri mikroorganizmalar veya yağmur gibi dış etkenlerden korumak için, üzerini reçine-mum karışımı bir maddeyle kaplıyor. ‘Propolis’ olarak adlandırılan bu ürünün bakterilerin, virüslerin, mantarların çoğalmasını durdurduğunu, bakteri hücre duvarını parçaladığını ve bağışıklık sistemini uyararak vücutta mikroorganizmalara karşı savaştığını gösteren çalışmalar var. Ayrıca kanser gibi istenmeyen hastalıklara yol açan serbest radikalleri süpürücü bir etkiye de sahip.
ALERJİYE DİKKAT!
Kalitesine güvendiğiniz bir eczaneden temin ettiğiniz arı ürünlerini, doktorunuza ve eczacınıza danışarak tüketin. Zira şifa deposu bu ürünler alerjik bir reaksiyonla hayatınıza bile mal olabilir. Arı ürünlerinde, özellikle de balda sahtecilik çok yaygın. Gerçeği kanserden koruyabilen balın sahtesinin kanser yaptığını akılda tutmakta fayda var.