Güncelleme Tarihi:
Neredeyse 19 yaşından beri ekrandasınız. Yıllar içinde evin masum çocuğundan bıçkın delikanlıya evrildiniz...
- Dur dur... Büyüdüm değil mi Hakan ya? E yaş oldu 30.
Yok canım o kadar değildir...
- 27.
GİR ABİ, O KONULARA DA GİR!
Soruya dönersek; son dönemlerde canlandırdığınız bıçkın delikanlıların ne kadar sizsiniz?
- Tabii oynadığım her karakterde benden bir parça oluyor ama bıçkın değilim, Beşiktaşlıyım abi ben (gülüyor)! Beşiktaş’ta, mahalle kültürüyle büyüdüm. Beşiktaş Anadolu Lisesi’nden mezun oldum. Benden 11 yaş büyük bir abim var, babamdan ve ondan çok şey öğrendim; ona atar, buna gider yapmam, kavga etmeyi sevmem.
‘Çarşı her şeye karşı’ derler... Peki o asi ruh damarlarınızda yok mu?
- O her zaman var!
Anlatsanıza Çarşı ruhunu...
- İşte o zor. Benim için Beşiktaş’ın ruhu ayrı. Onu anlatamam, yaşaman lazım. Ama eskiye göre spora daha farklı bakıyorum.
Ne gibi?
- E şimdi iyi ki Fenerbahçe, Galatasaray, Göztepe ya da diğer takımlar var diyorum. Çünkü bizi biz yapan şey çeşitlilik.
Bu hoşgörü meslektaşlarınız söz konusu olduğunda da geçerli mi? Mesela iyi ki Kıvanç Tatlıtuğ, Çağatay Ulusoy var diyor musunuz?
- Gir abi, o konulara da gir (gülüyor)! Tabii diyorum. İyi ki herkes var. Hayatın doğal akışı bu zaten. Artık başka takımdan bir taraftarın diğer takımı alkışlaması bile beni çok duygulandırıyor.
Yaş ilerledikçe başka neler oldu size?
- Olgunlaştım, sakinleştim. Mesela son üç-dört sene içinde kabul etmeyi öğrendim. Bir şeyi kendi bildiğin gibi okumak yerine kişileri, insanları ve durumları olduğu gibi kabul eder oldum. Kimse kimseyi yüzde yüz anlamak zorunda değil, “Bu öyle biri, ben de böyleyim” diyerek devam ediyorum yola, bu da bana iyi geliyor. Hata yapmayı ve ondan ders çıkarmayı da değerli buluyorum.
ALLAH TARAFINDAN BÖYLE BİR YOL AÇILDI
Genelde hayat mücadelesi olan karakterleri canlandırdınız. Sizin hayatınızda ne kadar mücadele var?
- Hepimizin hayatında olduğu kadar. Ama benim için önemli olan; umut... Umut her zaman var, her zaman da olmalı çünkü o bizi ayakta tutan en değerli şey. Annem hep “Bir şey hayalinse, git onu al, umut her zaman vardır, engeller her zaman olmalıdır” derdi. Kısaca ‘never give up’ (asla vazgeçme)...
Ağabeyiniz oyuncu, ablanız TV programı sunucusu ve ses sanatçısı... Yeteneğiniz genlerden mi geliyor?
- Dayım da Devlet Tiyatroları oyuncusu, annemin amcası da oyuncu... Abim ve ablamın durumu bana göre daha doğuştandı sanırım. Benimki biraz sonradan gelişti.
Beren Saat’le oynadığınız reklam filmiyle tanıdık sizi. O reklamdaki çekingen çocuk bugünleri hayal eder miydi?
- Aslında ondan önce de bir telekomünikasyon firmasına reklam çektim. O reklamın yönetmeni Zeynep Günay Tan’dı. Beni ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ için seçmelere çağırdı. O sırada Beren’le reklam filmi geldi. Sorunun cevabına gelirsek; seçmelerde Zeynep Abla’ya, “Yapabilir miyim bilmiyorum ama denemek ve kendimi göstermek istiyorum” demiştim. Sonra denemeyi çektik, o da “Hayırlı olsun” dedi. Ama bu kadarını tahmin ediyor muydum? Bilmiyorum. Bir yandan uçak mühendisliğinde okuyordum. Kafamda başka şeyler varken böyle bir yolum oldu. Gerçi işimde okuduklarımı ve matematiği kullanıyorum.
Adınızı ‘Devler Ligi’ne yazdırmak biraz da endişe yaratıyor mu?
- Hiç böyle bir tanımlama yapmadım. Yaptığımız iş başarılı olup sevilince diyelim istersen... Sorumluluklar artıyor. Endişelendiren yanları da, pozitif tarafları da var. Ben bunlara takılmamayı tercih ediyorum. Allah tarafından bir yol açıldı, ben de bu yolda elimden geleni en iyi şekilde yapmaya çalışarak ilerliyorum. Tabii her zaman da daha iyisi olduğunu biliyor ve bunu yapabilmek için uğraşıyorum.
SEKSİLİK; LİBİDO, AURA VE ENERJİYLE ALAKALI
Bir dönem ”Her gece barda gönlüm hovarda” bir hayatınız vardı...
- Yooo, hiç hatırlamıyorum (gülüyor). Dışarı çıktığımız zamanlar oldu tabii. Ah gençlik!
İki yıl önce “Utangacım. Karşımdakine uzun süre bakamıyorum bile” demiştiniz. Şimdi kadın-erkek ilişkileriyle de ilgili bir şeyler değişmeye başladı mı?
- Tabii. Yine utangacım ama zamanla daha iyi iletişim kurmayı ve ilişkiyi öğreniyorum.
Aşkı anlatsanıza...
- Aşk insanın kendini keşfetme süreci. Her ilişkimizde kendi fedakârlığımızla, kendi sınırlarımızla, kendi zaaflarımızla yüzleşiyoruz. Aşkın varlığı bizi sarıp sarmalayıp tedavi ediyor. Bana kendimi keşfettiren, olgunlaştıran, geliştiren bir duygu aşk.
Bir röportajınızda “Bence seksilik tamamen libidoyla alakalı” demişsiniz. Hâlâ aynı fikirde misiniz?
- Evet. Seksilik; libido, aura ve enerjiyle alakalı. Bana işini iyi yapıyor olmakla da alakalı gibi geliyor.
Konusu açılmışken sizin libidonuz yüksek mi?
- Sence? İdare ediyoruz (gülüyor).
İNSAN BAZEN KENDİNİ BATAKLIKTA GİBİ HİSSEDER...
Yeni dizinin fragmanları, günü, kamera arkası ekibi hatta oyuncu kadrosu bile ‘İçerde’yi anımsatıyor...
- Aslolan hikâye. Ben senaryoyu okuduğumda nasıl farkı anladıysam izleyici de ilk bölümden itibaren başka bir hikâye olduğunu görecek.
Neydi bu kadar farklı olan?
- ‘Çukur’, dağılmış bir ailenin yeniden bir araya gelme sürecini anlatıyor. İçinde çok güçlü bir aşk hikâyesi de var. Sevgili olmak, oğul olmak nedir, baba olmak, anne olmak, kardeş olmak, abi olmak nedir? Özgürleşmek için her şeyi ardında bırakıp başardığını sandığın an, terk ettiklerine geri dönmek... Tüm bu çatışmaları güçlü karakterlerle anlatan bir senaryo. Bir yanıyla da umut dolu. ‘Çukur’ dizide mahallenin adı, bu mahallede iyilikseverlik ve birbirini kollama var. Benim karakterim Yamaç, babası tarafından kabul görmemiş biri, o da kendi biricikliğini göstermek, fark edilmek istiyor.
Sizin ‘çukur’dan çıkma hikâyeniz var mı?
- Çukur dediğin şey ne? Çukur bir dağın zirvesi de olabilir. İnsan bazen kendini bataklıkta gibi hisseder ama aslında orası onun zirvesidir. Orada kendine dair bir şey bulur ve öğrenir. Ya da bazen dağın zirvesinde zanneder kendini ama bambaşka bir yerdedir. İçine girdiğinizde ne gördüğünüzdür önemli olan.
ELİMİN ÜSTÜNE DÜŞTÜM, ‘ÇATIRT’ DİYE BİR SES GELDİ
Fragmanlarda sürekli çatılardan atlıyor, zıplıyorsunuz. Dövüş sahneleri yine var. Dublör mü kullanıyorsunuz?
- Kendim oynamayı tercih ediyorum. Aksiyon yönetmeni ve koreografla çalışıyoruz.
Hiç başınıza bir kaza geldi mi?
- Tabii. Mesela geçen sene bir dövüş sahnesini çalışırken havada takla atmam gerekiyordu. Elimin üstüne düştüm; ‘çatırt’ diye bir ses geldi. Elimi kırdım. Üç hafta öyle oynadım.
Canlandırdığınız karaktere kendinizi kaptırdığınız oluyor mu?
- Ders aldığım hocalarımla karakterden çıkmayla ilgili çalışmaları da yapıyoruz.
Ama geçen yaz eski karakteriniz gibi; ayağınızda kışlık botlar, üzerinizde deri montlarla dolaşıyordunuz...
- Bazen karakterlerin montlarını falan görünce dayanamıyorum, güzel diye giyiyorum.
Bir de saçlarınızla ilgili ‘Yağlı mı’ yorumlarını okudum... Bunlara bozuluyor musunuz?
- Öyle yorumlar mı var? ‘İçerde’ de Mert sokaktan gelen bir çocuktu, sette onu bilerek yapıyorduk. Yoksa her gün spor yapıyorum, duş alıyorum Hakan. Ama sakın şimdi böyle başlık atma!
HEP MATEMATİK VE FİZİKLE İLGİLİYDİM
- Şu an İngilizcemi geliştirmeye çalışıyorum. 15-16 yaşımdan beri hayalim uluslararası bir projede yer almak.
- İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği’nde okumaya devam ediyorum. Ve bitirmek istiyorum. Hayatta hep matematik ve fizikle ilgiliydim. Uçak ve mühendislik bana cazip geliyordu. Ama yolum böyleymiş.
- ‘Çukur’da canlandırdığım Yamaç geceleri rock şarkıcılığı yapıyor. Müzik benim için çok önemli. Ben de rock ağırlıklı müzikleri dinlemeyi seviyorum. Bu role hazırlanırken uzun aradan sonra yeniden Guns N’ Roses, Led Zepplin, Aerosmith dinlemeye başladım.