Aramızda ekoanksiyete yaşamayan var mı?

Güncelleme Tarihi:

Aramızda ekoanksiyete yaşamayan var mı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 08, 2022 07:00

Melis ve Gizem bu hafta ekoanksiyetenin ne olduğunu öğrendiler ve farkına varmadan çocuklarında doğayla alakalı yarattıkları endişelerle yüzleştiler. Şimdi endişeleri olumlu enerjiye dönüştürerek doğayı çocuklarla birlikte koruma zamanı...

Haberin Devamı

Gizem: Melis, hiç ekoanksiyete diye bir laf duydun mu?

Melis: Duydum, bizim eklerden aşinayım ama tam olarak ne bilmiyorum.

Gizem: Aslında hepimizin son dönemde karşılaştığı bir kavram. Ben çocuklardaki etkisiyle ilgileniyorum. Özetle şu; bazılarımız doğaya duyarlı çocuk yetiştirmeyi amaçlarken onlara istemeden fazla yüklenip endişe yaratıyoruz. Ya da bazılarımız yanlarında “Doğa bitti, dünyanın sonu geliyor, mevsimler kaydı, buzullar eridi, vah vah” diyoruz ve bu sohbette onları kendi dünyalarında bir felaket senaryosuyla baş başa bırakıyoruz.

Melis: Vay anam, çocuklarımıza bir bunu yapmadığımız kalmıştı! Ekoanksiyete, anlıyorum ki bende de var. Çocuklarımızda olduğunu nasıl anlarız ki?

Gizem: Aslında anlatmak, konuşmak önemli ama deneyimlemelerini sağlamak en önemlisi.

‘Biraz kaygı sağlıklıdır’

Gizem: Ben bir aydınlanma yaşadım aslında. Lorin’e devamlı “Suları fazla harcamayalım, sularımız önemli, bitmesin, tükenmesin” diyordum. O da ara ara bana konudan bağımsız “Denizler nasıl doluyor anne” diye soruyor ama verdiğim cevaplardan pek tatmin olmuyordu. Sonra yazın “Bir daha yüzemez miyiz yani” diye sormaya başladı. Ben de yazın bitmesinden dolayı böyle düşünüyor sanmıştım. Meğer suları harcarsak denizlerde su biter zannediyormuş, konuşunca anladım. Tabii yaşı itibariyle onun anksiyetesi bir daha yüzememek. Bir de denizkızına üzülüyor anladığım…

Melis: Sen yine iyisin. Ben bayağı “Sizin çocuklarınıza su kalmaz” diyorum ya!

Gizem: Ay deme, direkt anksiyete sebebi seninki (gülüyor).

Melis: Nasıl anlatacağız peki biz bu çocuklara kaynakların sınırlı olduğunu?

Gizem: Aslında anlatmak, konuşmak önemli ama deneyimlemelerini sağlamak en önemlisi. Klinik psikolog Melek Saltıkalp, ebeveynlerin öncelikle hissettikleri duygularla ilgili kendi farkındalıklarının olması ve sonra çocuklarında da bunu anlamlandırmaları gerektiğini söylüyor.

Melis: İş dönüp dolaşıp yine kendi duygularımıza bakmaya ve çocuğun duygusunu anlamaya çalışmaya geliyor yani.

Gizem: Aynen öyle. Melek Saltıkalp “Çocuğun hissettiği kaygıyla ilgili olarak konuşulması faydalı olur. Konuşurken hissettiği duygunun gayet normal olduğunu ve ebeveyn kendi de bunu hissediyorsa çocuğa söylemeli ve bunun da normal olduğunu belirtmeli. Bu sayede çocuk, hissettiği duyguyu anlamlandırıp belirsizliğin vereceği kaygıdan kurtulmuş olur” diyor. Lorin gibi küçük yaş gruplarında bu durumu oyuna döküp çocuğun duygusunu dışa vurmasını sağlayabilirmişiz. Melek Hanım ayrıca “Çocuğunuzu travmatik haberlerden uzak tutmaya çalışın. Siz de olayları felaketleştirmeyin” diyor.

Melis: İşte burada benden bahsediyor sanırım.

Gizem: Ama şunu da ekliyor: “Biraz kaygı hiç olmamasından daha sağlıklıdır. Kaygı olacak ki harekete geçilebilsin. Bir köşede durup olanları izlemeyin! Doğa sporları, yürüyüşler yapın; etkinliklere katılın.” Mesela bu yıl Alarko Carrier ‘Doğaya İyi Bak, Geleceğe Gülümse’ adlı bir proje yapıyor.
Ceyda Düvenci’nin kurucularından olduğu Taş Kâğıt Makas Atölyesi işbirliğinde çocuklara yönelik atölyeler ve ebeveynler için uzman buluşmaları düzenleyecekler.

Melis: Ana başlıkları ne olacakmış?

Gizem: Sürdürülebilirlik, doğayı daha iyi anlamak, iyi ve sağlıklı yaşam önerileri, atık malzemelerden geri dönüşüm, kaygıyla başa çıkmak için atölyeler ve fazlası var. Çevrimiçi ve fiziksel olarak da düzenlenecek, katılım ücretsiz. Ben de takip edeceğim.

Melis: Ben de katılırım elbette. Bizde atıklar ayrılır hep. Ben deterjan olarak Deniz Temiz Derneği’nin deterjanını alırım mesela. Ya da yüzey temizleyici olarak sadece arapsabunu kullanırım. Çocuklar ebeveynleri seyrederek öğreniyor her şeyi, biraz da deneyimlemeleri gerekiyormuş demek ki… Temizliği onlara yaptırırsam daha iyi içselleştirebilirler belki (gülüyor).

Gizem: Hep bir kendine çıkar araman yakışıyor mu sana hiç ama (gülüyor)? Belki biz de onların kaygı duymak yerine bazı küçük katkılarla çözüm üretebileceklerini göstermek için örnek olabiliriz. Yani bayat ekmekleri kruton yaparak, sebzelerin saplarını da kullanarak... Hatta yapacağımız domates sosları, turşu, reçel gibi yiyecekler bile onları heveslendirebilir. Böylece kaygı duymaktan öte çevreyi korumak için yapabilecekleri şeyler olduğunu görmüş olurlar belki.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!