Alladı pulladı, ‘Elma’ ile geri döndü

Güncelleme Tarihi:

Alladı pulladı, ‘Elma’ ile geri döndü
Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 2023 07:00

Birkaç neslin birden bildiği, sevdiği nadir sanatçılardan Seyyal Taner. Müziği, kıyafetleri ve danslarıyla hep kendine özgü bir tarzı oldu. Müzik üretmekten hiç vazgeçmedi. Son olarak ‘Elma’ teklisini çıkardı. Yeni parçaların da yolda olduğunu söylediği, 70 yıllık yaşamından ilginç kesitler paylaştığı bir söyleşi yaptık kendisiyle...

Haberin Devamı

Tek kanallı yıllarda tüplü televizyonlarımızın ekranlarını kıpır kıpır hali, enerjik şarkılarıyla doldururdu Seyyal Taner. İnternette arattığınızda ilk çıkan linkte onun için ‘Türk pop-rock müziğinin yerinde duramayan, asi, sıra dışı ve cesur şarkıcısı, oyuncu’ deniyor. Şimdi 70 yaşında. ‘Elma’ adlı teklisiyle yeniden aramızda... Röportaja giderken nasıl bir kadınla karşılaşacağımı tahayyül edemedim. Çocukluğumun, gençliğimin asi şarkıcısı nasıl bir 70’lik olmuştu acaba? Gri saçlı, pamuk gibi bir kadın çıktı karşıma. “Çocukluğumdan itibaren bizim evde hep özel bir yeriniz vardı” diye anlatınca duygulandı ve uzun sohbetimizde kendisinden pek çok ilginç şey öğrendim.

Çocukluğumdan hayal meyal hatırlıyorum... Siz hep orijinaldiniz Seyyal Hanım. Gençliğimdeyse çok vizyoner bir sanatçı olduğunuzu düşünürdüm. Buraya gelmeden önce yeni çıkardığınız ‘Elma’ şarkısının klibini şaşkınlıkla izledim, bembeyaz saçlarla gördüm sizi ama yaşlı bir kadın görmedim aslında ekranda. Nasıl bir şey bu, tamamen yaradılış meselesi mi?

Haberin Devamı

Hiç bilmiyorum. İçimdeki çocuk hep duruyor bir kere. Her an, her abukluğu yapabilirim seninle. Takla atabilirim burada durup dururken.
O çocuk içinde yaşayınca sen de büyümüyorsun. Zaman geçiyor... Eee, ne yapayım, geçiyorsa geçiyor. Çocuk kaldığım için de o enerjiyi tutamıyorum. Vücudumun elverdiği kadar... Tabii ki yaşıma başıma uygun hareket etmeye çalışıyorum ben de... Yoksa beni bıraksan ne abukluklar yapacağım.

Alladı pulladı, ‘Elma’ ile geri döndü

Peki, sizce ne oluyor da insanların içindeki çocuk yok oluyor?

Kayıpla alakası yok. Bakışla açısıyla, algılamayla alakası var. Hayatı nasıl algılıyorsun? Hayat sana bir hediye. Onu değerlendirmek veya değerlendirmemek, onu sevmek senin elinde. Tabii ki Allah sana bazı yetenekler verdiyse ve bazı imkânlar, şans kapıları önünde açıldıysa onların kıymetini bilip enerjini bir şekilde şarj ediyorsun. O da sana yapacakların için bir güç kaynağı oluyor.

Haberin Devamı

Hâlâ sahnede bir yandan dans ederken şarkı söyleyebilir misiniz?

Sahnede, eskisi kadar olmasa da ona yakın bir performansım var. İki sene öncesine kadar Kurtalan Ekspres’le konserler veriyorduk. Orada herkes şaşırıyordu “Bu kadın nasıl hâlâ dans edip şarkı söylüyor” diye. “Bu Allah vergisi” diyorum. Diyafram da çalıştıkça... Yani dans edip şarkı söyledikçe diyafram seni onurlandırıyor.

Gördüğüm kadarıyla sıfır kompleksli bir insansınız... Saçlarınızı boyamayı da bırakmışsınız, güzel beyazlamış ama...

Pandemi benim ufkumu açtı. Resmen bir tokat gibi geldi. Ben zaten çok doğal bir kadınım, hayatımda estetik, bakım bilmem. Her zaman sahne için gereken boyayı kullanmışımdır, sonra hepsini sabunla akıtmışımdır. Yüzümde makyaj tutmam. Saçımdaki boya da
hep kendi renginde olmuştur. Pandemiyle beraber saçlarımı boyamadım. Kendi kendine uzadı, çok da güzel oldu. Herkes diyor ki “Nerede boyattın”, gülüyorum.

Haberin Devamı

Alladı pulladı, ‘Elma’ ile geri döndü

Seyyal Taner, yeni şarkısıyla ilgili olarak “Başımıza çok işler geliyor. İnsanlık kendisini sorgulasın istedik” diyor.

Keçiyi hediye getirmiş

Urfalısınız... Anne-babanız da sizin gibi doğal insanlar mıydı?

Evet, doğal, hep sıcak, samimi, çok düzgün insanlardı. Antep, Urfa, Erzincan karışımı bir çocuğum ben. Daha gerilere baktığında baba tarafından Kafkasya’ya kadar giden bir soy var. Diğer taraftan da Rumeli’ye... Karmayım. Türkiye’nin ta kendisiyim. Rumeli kültürü, Kafkas kültürü, Güneydoğu Anadolu kültürü, İstanbul kültürü yığılmış bir çocuk olarak hayata başladım. Bu, benim fiziksel özelliklerime de, ruh halime de etki etmiş. O sıcaklık, o doğallık... Herkesle 40 yıllık arkadaş gibi yakınlık kurabilirim. Konserlerimde çok tuhaf hediyeler de almışımdır mesela.

Haberin Devamı

Ne gibi?

Konserlerde anons edilip sahneye çıkmazdım. Spor salonundaysak yukarıdan koşarak ya da seyircinin arasından koşarak çıkardım. Bir gün hiç unutmuyorum, Manisa’daydık, mikrofonu kaptım, yine koşuyorum. Biri beni kovalıyormuş arkamdan. Döndüm bir baktım, onu da 3-4 kişi kovalıyor. 14-15 yaşlarında bir çocuk, kucağında bir keçi yavrusu, “Seni çok seviyorum Seyyal Abla, sana hediye getirdim” diyor. Çobanmış. Hiç unutmuyorum onu. O keçi yavrusu turne boyunca benimle kaldı. 3 ay sürdü turnemiz. Keçi beni annesi belledi. Otellere girerken köpek zannediyorlardı. Kayseri’de konser sırasında  içeride tutamamışlar bunu, kaçmış, yanıma geldi. Keçiyle konser verdim. 

Haberin Devamı

Şarkılarınız da tarzınız da çok orijinaldi her zaman...

Kostümlerle, teatral koreografiyi de içine alıp dansçılarla, müzikal yapar gibi çıkıyorduk sahneye. Her şarkıda bir müzikal oynuyorduk yani. O zamanlar çok ünlü olan Sanremo Müzik Festivali’nde ne kazanmışsa, ertesi gün o şarkıyı sahneye koyuyorduk. Çocuklar 24 saat çalışıp koreografiyi ezberlerdi. Kıyafetler ona göre dikilirdi. O gün kim meşhur olmuşsa, hangi şarkı varsa dünyada, onu alıp bir benzerini sahneye koymak için deliler gibi uğraşırdık.

Rock sound’unu gazinolara sokmuşsunuz, bunun ilk örneğisiniz...

Türkiye’de rock yapanlar Anadolu rock diye bir şey yapıyorlardı. Ama ben Batı’dan gelen o vizyonla Türkiye’nin kendi melodilerini, kendine has enstrümanlarını o müziğin içine katarak harmanladım. Benim albümlerimde söylediğim şarkıların sahnedeki halleri de çok başkaydı. Albümlerde aranje eden, atıyorum, Garo Mafyan, Fahir Atakoğlu falan ama sahneye koyduğumda kendi grubumla yeniden aranje edip rock vizyonuyla kullanıyorduk.

Yeni şarkınız ‘Elma’ ne anlatıyor?

Sözleri Sadettin Dayıoğlu yazdı. Endirekt mesajlar var içinde. İnsanlık kendisini biraz sorgulasın istedik. Başımıza çok işler geliyor. Şarkının ritmi güzel, dans da ettirir, renkli... Ama dinleyenin beynine de bir şey sokmaya çalışıyoruz ‘elma’ derken. Adaleti sokuyoruz, savaşları sokuyoruz, acıları sokuyoruz...

Sizi sahnede izleme şansımız olacak mı tekrar?

Yeniden geliyorum, hem de çok fena geliyorum. “Durdum durdum, patladım” diyeceğim. ‘Elma’dan sonra ondan daha güçlü bir parça için stüdyodayız, şu an onu hazırlıyoruz. Hemen arkasından bir şey daha var. Durmak yok...

Alladı pulladı, ‘Elma’ ile geri döndü

Seyyal Taner’in Kahramanmaraş depremleri öncesi Ossi Müzik’ten yayımlanan son şarkısı ‘Elma’nın sözleri Sadettin Dayıoğlu imzalı.

 ‘Leoparı artık herkes kullanıyor’

İnternette okudum, doğduğunuzda altı ay isimsiz mi kaldınız?

Evet. Babam subay olduğu için adını babası koysun diye bekletmişler.

Küçük yaşta aileniz sizi yurtdışına götürmüş. Var mı hâlâ bağlantılarınız?

Sık sık gidip geliyorum. Kızım yurtdışında yaşıyor, Almanya’da. Babasıyla İspanya’da tanışmıştım. İspanya, Almanya, Türkiye arasında bir bağım oluştu. Şimdi de Kanada’yla çok sıkı bir bağım var. Hayatımın bir kısmı İstanbul’da, bir kısmı Bodrum’da, bir kısmı Almanya’da ve bir kısmı da Kanada’da geçiyor.

Kızınız neler yapıyor?

Kızım okudu. Çok başarılı oldu. Büyük bir bankanın reklam, tanıtım ve etkinlikler bölümünün başında. Artı politikayla da ilgili. Bulunduğu yerin meclis üyesi. Çok şeker bir kız torunum da var.

Leopar desen sizinle özdeşleşmişti bir dönem. Leopardan vaz mı geçtiniz artık?

Leoparı artık herkes kullanıyor. Onu çok güzel kullandık, bitti, dönemini tamamladı.

Çok dinç kalmışsınız, vücudunuz da güzel. Belli ki sağlıklısınız. Neye borçlusunuz bunu, ne yapıyorsunuz?

Genetik. Özel bir şey yapmıyorum çünkü. Yürümeyi severim, stretching yaparım. Gerisi Allah vergisi. Yüzüme de herkesin bildiği bir krem sürerim en fazla. Doğallığın getirdiği güzelliğin ötesinde güzellik tanımam.

‘Omuz omuza durmalıyız’

Bir süredir büyük bir acıyla sınanıyoruz toplum olarak. Bu konuda söylemek istedikleriniz var mı?

Büyük felaket, sınırsız acı, bilinmezlik, dehşet, şiddet... Tarifsiz duygular içindeyiz. Fakat yaşıyoruz, görüyoruz, duyuyoruz... Dünyaya almak değil, vermek için geldiğimizi anlamaya başladık. Şimdi yaraları sarma, hoşgörülü olma, birlik olma, idrak etme zamanı. Biz millet olarak kenetlenip ayrım yapmadan, omuz omuza durmalıyız. Yeniden kaleler inşa etmeliyiz... Hep beraber şarkılar söyleyeceğiz; çünkü müzik şifadır. İyiliğe, güzel düşünmeye yöneltir...

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!