Güncelleme Tarihi:
Müziğe ilgisi çocukken başlamış. Bunu fark eden annesi onu altı yaşında Yurdaer Doğulu Sanat Merkez’ine yazdırmış. İlk profesyonel çalışmasıysa 1996’da Gökhan Tepe albümüyle... Onun da çok tatlı bir hikâyesi var. Erdem Kınay “Şarkıcılığa hiç özenmedim. İlgimi çeken şeyler elektronik aletler, piyanolar ve synthesizer’lar olmuştu” diyor.
Müzik hayatınızda var mıydı, nasıl profesyonel müzisyen olmaya karar verdiniz?
Küçükken evdeki objelere vurarak müzik sesi çıkartıyormuşum. Annem bunu fark etmiş ve beni Yurdaer Doğulu Sanat Merkezi’ne yazdırmış. Orada belli bir süre eğitim aldım. Rahmetli Yurdaer Bey’le ‘küçük müzisyen maskot’ gibi birçok etkinlikte sahne aldım. ‘Küçük dev adam’, ‘Küçük müzisyen’ başlıklarıyla birkaç gazeteye bile çıktım. Devamında annem beni konservatuvar sınavlarına soktu ve altı sene konservatuvar eğitimi aldım.
Stüdyoda gizli gizli kayıtlar yaptık
Profesyonelliğinizin başlangıcı nasıl oldu?
Mahalle ve konservatuvar arkadaşım Gökhan Tepe’yle beraber 18 yaşından itibaren geceleri kafelerde, müzik yapılan mekânlarda sahne alıp para kazanıyorduk. Benim hayalim her zaman mutfaktaki adam olmaktı... Şarkıcılığa hiç özenmedim. İlgimi çeken şeyler elektronik aletler, piyanolar ve synthesizer’lardı. O dönem meşhur isimler İstanbul Gelişim Orkestrası’nın başındaki Selçuk Başar’ın kardeşinin stüdyosunda kayıtlar yapıyorlardı. Mustafa Sandal ve Ajda Pekkan gibi isimler... Orada stajyer gibi büyüklerimi seyrettim. 1996’da da Gökhan Tepe’nin ilk albümünü yaptım.
Albüm yapmaya nasıl karar verdiniz?
Ona dedim ki “Senin sesin güzel, yakışıklısın da, Tarkan’a benziyorsun. Ben de aranjörüm. Gel seninle albüm yapalım”. Nasıl yapacağız, imkânımız yok derken biz herkes gittikten sonra stüdyoda gizli gizli şarkılar besteledik, kayıtlarını yaptık ve albümü çıkardık. Bu albüm sayesinde ikimiz de isim yapmış olduk.
Şimdi Türkiye’nin en önde gelen aranjörleri arasındasınız. Bu kadarını bekliyor muydunuz?
Her müzisyenin kendisine ait bir tınısı ve müziğe bakış açısı var, bunu müziğinize yansıttığınız zaman belirgin bir kimya ortaya çıkıyor. Yaptığınız işler altında isminiz yazmasa bile insanlar “Bunu İskender Paydaş yapmış, bunu Erdem Kınay yapmış” diyor. Yorucu bir serüven, engebeli bir yoldu. Şimdiki genç arkadaşlarım çok şanslı, internet büyük kolaylık... Müzikte dünyaya açılmak bile artık çok kolay. Bizim öyle imkânlarımız yoktu. Yeri geldi, bir arkadaşımın orgunu çalabilmek için üç vesaitle saatlerce yol yaptım. Bu bir aşk... Bir çocuğun oyuncağa olan aşkı gibi.
‘Proje 1’ ve ‘Proje 2’ albümlerinde birbirinden ünlü isimlerle çalıştınız... Çıkış noktaları ne oldu?
Dünyada müzik prodüktörleri, ünlü isimlerle ‘featuring’ adı altında albümler hazırlıyordu. Türkiye’de yapılmamıştı. İlk önce Ozan Doğulu’yla paylaştım. Bu fikir ona çok parlak gelmedi ama bir baktım benden önce yaptı (gülüyor). Ozan, kardeşi Kenan (Doğulu) gibi isimlere yer verdi. Ben de Demet Akalın, Serdar Ortaç, Merve Özbey gibi isimlerle çalıştım ‘Proje 1’de. Çok beğenildi. Bir sanatçı gibi radyo, televizyon programlarına katıldım, sahne almaya başladım. Hemen arkasından ‘Proje 2’ geldi. Şimdi ‘Proje 3’ albümüm bitmiş vaziyette, yakın zamanda yayımlayacağım.
‘Proje 3’te tanınmamış isimlerle çalışıyorsunuz.
Evet, bu albümde daha ünlenmemiş isimlere yer verdim. Ama hepsi donanımlı, çoğu konservatuvarda okuyan arkadaşlardan oluşuyor. Onları çoğunlukla Instagram ve sosyal medyadaki amatör müzik sayfalarında keşfettim. Onlarla iletişime geçince piyango çıkmış gibi heyecanlanıyorlar. Ama bu şarkıları okumak her baba yiğidin harcı değil, zor vokal performans isteyen parçalar. Solistler kadın ağırlıklı.
Şarkıları hazırlarken en çok nelere dikkat edersiniz?
Sanatçının kimyasına uygun, daha önce yaptığı şarkıları baz alarak, o tınılarda bir şeyler yapmaya özen gösteriyorum. Bu albümde zaten ünlü olmayan isimlerle çalıştığım için önce besteleri yaptım. Halk en çok hangi tınıları beğeniyor, hangi müziğe ve ritme reaksiyon gösteriyorsa onları dikkate alarak hazırladım. Bu tarz şeyleri önemsiyorum.
Sırada hangi projeler var?
3.5 senedir konser temposu nedeniyle oturup bir türlü albümümü hazırlayamamıştım. Biraz da tembellik sanırım. Pandemi döneminde albümü bitirmek için fırsat buldum. Ama bu sefer de suratlar asık, mutlu olmaya engel bir ortam var. Albüm hazır, bekletiyorum, biraz daha huzura kavuştuğumuz bir döneme denk getirmek için...
En çok Serdar Ortaç’la zorlandım
Her şarkı değerlidir ama yaptığınız işlerdeki en favori şarkınız hangisi?
Hepsi benim çocuğum gibi... Ama dinleyici tarafından da çok beğenilmiş birkaç kilit eser var. Murat Boz ‘Geri Dönüş Olsa’, Kral TV müzik ödüllerinde bir ödül almıştı. Ayşe Hatun Önal’ın ‘Çeksene Elini’ parçası benim için dönüm noktası. Demet Akalın ‘Olacak Olacak’, Hande Yener ‘Apayrı’ albümündeki ‘Aşkın Ateşi’ ve ‘Yola Devam’ özel çalışmalarım arasında yer aldı.
Beraber çalışmaktan en keyif aldığınız isimler kimler?
Sanatçı arkadaşlarımla en çok okuma zamanı geldiğinde vakit geçiriyoruz, o yüzden çok fazla mesaimiz olmuyor. Bir-bir buçuk saate bitiyor bir şarkının kaydı. Ama “Kiminle çalışırken çok zorlandınız?” diye sorarsanız, Serdar Ortaç... “Süper oldu bu Erdem” der, sabah kalkar fikrini değiştirir. Kenan Doğulu’yla çalışmak çok keyiflidir. Demet Akalın’la da öyle, hiç yormaz. Yarım saatte şarkıyı okur. Bazen sanatçılar müziğe karışabiliyorlar. Buraya darbuka çalalım, buraya keman çalalım... Halbuki o uçağın pilotu benim ve uçağı nasıl kullanacağıma kimsenin karışmaması lazım.
Siz besteyi nasıl ortaya çıkarıyorsunuz? Söz ve müzik beraber mi yoksa ayrı ayrı mı?
Kimi müzisyenler vardır, sözle müziği aynı anda çıkarırlar. Bazı çalışmalar vardır, ekip olarak yapılır; sözü, müziği ayrı kişi hazırlar. Benim çalışma sitilim başka. İlk önce müziği yapıyorum, daha sonra sözü yazdırıyorum. Söze müzik yapmak konusunda çok tecrübe sahibi değilim.