Güncelleme Tarihi:
Şu an bilemiyoruz ama 19 Mayıs 2016’ya kadar Yunus Durmaz’dı. 2006’da El Kaide çizgisine katılmış, eğitim almak için İran, Pakistan ve Afganistan’a gitmiş, 2009’da Türkiye’ye dönmüş, 2012’den itibaren de Gaziantep’teki El Kaide yapılanmasına dahil olmuş biri. Suriye’de, Konstantin askeri kampını kuruyor. Gaziantepli, Adıyamanlı, Malatyalı ve Bingöllülerin de bulunduğu 150-200 civarında Türk-Kürt IŞİD’ciyi orada eğitiyor ve Türkiye’ye dönüyor. 10 Ekim 2015’teki Ankara Garı saldırısını o yaptırdı. 24 yaşından beri örgütün içindeydi, kendi ailesinden başlayarak tüm çevresini örgütlemişti. O öldükten sonra, Ekim 2016’ya kadar tahminim o ki, Türkiye eylem sorumluluğunu, Mehmet Kadir Cabael aldı.
2- Örgütün Türkiye’de tek bir lideri mi var?
Türkiye’de tek bir lideri olduğunu düşünmüyorum. Her bölgede ayrı bir sorumlu var ama hepsi eylem yapmıyor. Sivil alanda çalışan da var. Bir de İstanbul’da Kafkasya, Türki Cumhuriyetler, Arap ülkeleri ve Kuzey Afrika’dan gelenlerin oluşturduğu bir oluşum var. Üstelik, hemen yakınımızdaki Başakşehir’de, Halkalı’da, Kayaşehir’de, toplu konutların olduğu, göçmenlerin oturduğu yerlerde örgüt evleri var.
3- Türkiye vatandaşı kaç IŞİD militanı var?
Resmi veriler bakımından yetersizlik var ama Eylül 2015 tarihli bir MİT raporuna göre, Türkiye’de IŞİD ve El Kaide’nin toplam tabanı 10 bin ile 20 bin arasında. 2011-2015 yılları arasında Suriye ve Irak’a giden selefi sayısı 2750. En çok, Konya, Ankara, Adana, İstanbul ve Antep’ten katılım var. Gazianteplilerin Suriye’deki kamplarda yetiştirdiği militan sayısı 150 civarında. Bir başka veri de, geçen temmuz ayında İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlar. 2011-2017 yılları arasında 1137’si yabancı olmak üzere, 3069 kişi tutuklanmış. Geçen temmuz ayı itibariyle, Türkiye’de 1700 civarında IŞİD şüphelisi olmaktan tutuklanan insan olduğunu söyleyebiliriz.
4- Devletin IŞİD eylemlerine karşı önemleri ne boyutta?
Türkiye’nin Suriye’yle 911 km’lik sınırı var ve yaklaşık 3.5 milyon kişilik göç akışı gerçekleşiyor. Bu da demektir ki bizim sınır kontrol edilemez hale gelmiş. IŞİD’in sınır görevlisi olan İlhami Balı’nın bir konuşmasından, sadece 2014’ün Ekim-Kasım ayları arasında 1400 kişinin sınırdan geçtiği anlaşılıyor. Bazen gözaltılar oluyor ama kesin bir sınır önlemi alınmış değil. Bombalı saldırıların olması için polisin ve jandarmanın göz yumması gibi bir durum yok. Ama başka bir durum var. Örneğin Suruç vakasında, 100 civarında gencin yardım projesini, devlet “Gelenler aslında teröristtir; terör örgütleriyle bağlantılıdır” diye okuyor, sınırda tatbikat bile yaptırıyor. Ama bu gençlere bir saldırı olabileceğini hiç hesaba katmıyor. Oysa devletin elinde bu yönde istihbarat var. Her yerde bir çevirme noktası oluşturulmasına rağmen, maalesef gençlerin toplandığı kültür merkezinin kapısında arama yapmıyorlar.
Diyarbakır HDP mitingi bombacısı otele yerleştiğinde emniyete veri düşüyor ama terör nitelikli aranan kişi olduğu kaydı düşmüyor. Çünkü emniyetin bilgisayarında iki sistem birden işliyor ve sistemde sorun var. 10 Ekim Ankara saldırganı Yunus Emre Alagöz’ün adı, Suruç saldırısından hemen sonra bütün Türkiye’deki emniyetlere gidiyor ancak Ankara’ya kadar gitmeyi başarıyor... Bunların sistematik yapıldığını düşünmüyorum ama polisin görevini yaparken hangi boşlukları bıraktığını anlamak bakımından önemli. Özellikle 2015’in ikinci yarısından sonra, emniyet, IŞİD’e karşı etkin mücadele yürüttü. Bu arada çok şehit verdiler.
5- IŞİD, Türkiye için hâlâ bir tehdit mi?
Evet, çünkü şu an Türkiye’de IŞİD’in 2015 yılı öncesinden biriktirdiği ideolojik, sempatizan bir taban var. Bu taban şimdi susmuş olabilir ama mutlaka bir kıvılcım bekliyor. Türkiye’den gitmiş bir sürü IŞİD’ci kadın ve çocukları var. Onlar bizim vatandaşlarımız ve geri dönecekler. Döndüklerinde nasıl bir güvenlik süzgecinden geçerek gelecekler, onları ve bizi nasıl bir hayat bekliyor, muamma.
6- IŞİD, Rakka’dan tamamen çıkarıldığında, akıbeti ne olur?
- Gene bölgede kalır çünkü kendini bölgedeki aşiret bağları ve feodal bağların üzerine inşa etti. Eski Saddam ordusunun kalıntıları üzerinde asker gücünü geliştirdi. Bu sadece bir örgüt değil, bir yönetim. Devleti, hilafeti yıkılabilir ama mutlaka çölde, vahada, kasabada, kırda kalacaklardır. Bir tür kır militanına dönebilirler.
7- IŞİD, Erdoğan’a ve Türkiye’ye nasıl bakıyor?
Konstantiniye isimli dergilerinde, Erdoğan’a tağut diyorlar. Yani toplumu, dine aykırı siyasetle yöneten kişi. Türkiye’yi bir küfür devleti olarak görüyor, Türkiye toplumunu da şirke bulaşmış yani İslami değerlerden sapmış bir nüfus olarak kabul ediyorlar.
8- IŞİD, Türkiye’de kimi tehdit olarak görüyor?
Örgüt, ideolojisi gereği demokrasiyi, Allah’ın yetkilerini paylaşmak olarak görüyor. Bunu da şirk kabul ediyor ve küfür sayıyor. Dolayısıyla seçimleri de lanetliyor.Saldırılara Mayıs 2015’ten sonra, seçimlerden önce başladılar. HDP binalarına bomba bıraktılar, Diyarbakır’daki HDP mitingine bomba koydular, Suruç’ta bomba patlatıldı, Ankara’da gar saldırısı yapıldı. Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-antilaik fay hatlarına oynayıp, sempatizan devşirmek istiyordu. Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyona destek vermesi veya olası bir Fırat Kalkanı benzeri bir operasyona karşılık Türk devleti de onun hedefiydi. Tam da bu yüzden, 1 Mayıs 2016’da Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne canlı bomba saldırısı düzenlediler. IŞİD, iki aşamalı bir strateji izledi. Önce Türkiye’deki fay hatlarına oynadı, sonra devleti ve yurttaşları hedef alan bir eylem yöntemi benimsedi.
9- IŞİD, hangi kesimden militan devşiriyor?
Belirli bir sosyolojik, etnik veya dinsel gruplardan insan devşirmiyor. Dayandığı taban, eski El Kaide ve eski İslami gruplar ama çok geniş ölçekte insan örgütleme kapasitesine sahip. Diyarbakır bombasını koyan Orhan Gönder, Alevi ve solcu bir ailenin çocuğuydu. Adıyaman’da Türkiye’nin mavi bültenle aradığı iki kardeş, Mahmut Gazi ve Ömer Deniz Dündar, Adıyamanlı Kürt bir ailenin çocukları. Bu kişiler, IŞİD’e katıldığında aileleri, kapı kapı gezdi. O dönem Başbakan Davutoğlu’na bile gittiler ama kimse yardım etmedi.