40’lı yaşlarında, dikiş tutturamayan iki insan üzerine mizah yapıyoruz

Güncelleme Tarihi:

40’lı yaşlarında, dikiş tutturamayan iki insan üzerine mizah yapıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Kasım 16, 2019 08:00

Modern şehir insanının aşktan korkması, kalbinde açılan yaraları sarmaya çalışması, değişen romantizm anlayışı... Şebnem Bozoklu ve Rıza Kocaoğlu’nun rol aldığı ‘Aşk Geçmişim’ oyunu işte bütün bunları konu ediyor. İkiliyle buluştuk; günümüz ilişkilerine bakışlarını ve dostluklarını konuştuk.

Haberin Devamı

* Oyununuz tanıtım metinlerinde ‘anti-romantik’ olarak tanımlanıyor. Ne demek bu?

Şebnem Bozoklu: Hiçbir şeyin yolunda gitmediği romantik komediye ‘anti-romantik’ deniyor. Mesela şu an 30 ve 40’lı yaşlarını süren jenerasyon kendiyle bu oyun arasında parallelikler hissedecek. Hayatın kadından da erkekten de beklentileri var. Oyunda bununla karşı karşıya kalmış karakterler var.

* Nedir o beklentiler?

Şebnem Bozoklu: Okulunu bitir, düzgün bir iş bul, o işte kariyer yap, düzgün biriyle tanış, onunla hayatını birleştir, evlen, çocuk yap... Özellikle teknolojinin hayatımıza çılgın gibi girmesiyle bu akışta bir ritm bozukluğu oldu. Bizim bu oyunda canlandırdığımız karakterler de bu görev listesine bir yerinden girememiş insanlar. Bu sebeple seyirci kendinden çok şey buluyor.

Haberin Devamı

Rıza Kocaoğlu: Evet, aslında biz 40’lı yaşlarında, dikiş tutturamayan iki insan üzerine mizah yapıyoruz.

* Siz aşk geçmişinizde dikiş tutturdunuz mu?

Rıza Kocaoğlu: Masum masum karakterlerimizi falan sormanı bekliyordum, bu çok sert oldu. Bir anda yüzümü yıkayıp ayılmış gibi oldum. ‘Benim dikişli yerlerim var’ diyebilirim.

Şebnem Bozoklu: Ben hayatın kendimi çok iyi hissettiğim bir dönemindeyim.

Mutluluğu yüksek dağların tepesinde aramıyorum

* Biraz kaçamak olmadı mı?

Rıza Kocaoğlu: Ben de kendimi iyi hissettiğim bir dönemdeyim ama bekârım. Hayat hepimizde bazı yaralar açıyor. Onları dikmeyi zaman içinde öğreniyoruz. Bunun da birçok yolu var. Kendi yalnızlığınla barışık yaşamayı öğrendiğin zaman dikiş tutturuyorsun.

* Peki sizler ne kadar romantik, ne kadar anti-romantiksiniz?

Rıza Kocaoğlu: Tipimden hiç belli olmuyor ama ben bayağı romantiğim.

Şebnem Bozoklu: Bense hiç romantik değilim.

* Oysa Rıza daha asi, siz daha duygusal görünüyorsunuz...

Rıza Kocaoğlu: Belki romantik halimi saklamak için böyle görünüyorumdur, nereden biliyorsun?

Şebnem Bozoklu: Ay ben çok sıkılırım romantizm falan. Birçok kadını mutlu edecek çiçekler dünyası falan da benim canımı sıkıyor.

* Çiçek sevmez, romantizmden sıkılır... Eşinizin (Kanat Atkaya) işi zor o halde...

Haberin Devamı

Şebnem Bozoklu: Mutluluğu yüksek dağların tepesinde arayan biri değilim. Eğer romantizm duyguyla hareket etmekse o noktada romantiğim diyebilirim.

40’lı yaşlarında, dikiş tutturamayan iki insan üzerine mizah yapıyoruz

Saçlarım olsun ya da 10 santim boy atayım

* Birbirinizi ne zamandır tanıyorsunuz?

Şebnem Bozoklu: 16 yaşından beri çok iyi arkadaşız. Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda sınıf arkadaşıydık. Daha önce de DOT’un bir oyununda birlikte rol almıştık.

* Peki yıllar sonra bir araya geldiğinizde birbirinizde neleri değişmiş buldunuz?

Rıza Kocaoğlu: Olgunlukla birlikte hayatı yönetiş şekillerimiz değişmiş. Şebnem hep coşkulu, renkli, rock’n roll bir tipti. Şimdi hem bu yanını koruyup hem de akıl ve mantıkla hayatını idare eden bir dengede yaşıyor. Bu yüzden Şebnem ve Kanat’la vakit geçirmek bana iyi geliyor.

Haberin Devamı

Şebnem Bozoklu: Biz okuldayken de sahne dersinde hep partner olurduk. O yüzden bir tık daha yakın arkadaşlardık. Rıza’nın hayata karşı çok sağlam ve yıllardır değişmeyen bir tutkusu var. Kendine özgüdür, güzel akıllar verir, çok güldürür.

* Bunlar iyi hoş ama bir şansınız olsa birbirinizde neleri değiştirmek istersiniz?

Rıza Kocaoğlu: İkimiz de kontrol delisi tipleriz. Bunu değiştirmek isterdim ama şimdi bakıyorum da ikimiz de bir noktada durup denge sağlamayı öğrenmişiz.

Şebnem Bozoklu: Ben ne değiştirirdim?

Rıza Kocaoğlu: Saçlarım olsun işte (gülüyor). Ya da 10 santim daha boy atayım.

Şebnem Bozoklu: Ben senin hislerinle daha az canını yakmanı isterdim, çok duygusalsın.

Haberin Devamı

* Bu kadar duygusallığa rağmen neden yalnızsınız?

Şebnem Bozoklu: Ben hep, “Hadi oğlum” diyorum.

Rıza Kocaoğlu: Hep yalnız değilim ki... İlişkilerim oluyor; kimi uzun, kimi kısa sürüyor. O işler de öyle hızla arka arkaya olmuyor. Bir nadas dönemi geçiriyorsun. Kendini sarıp düzeltiyorsun. En uzun sürecek olan ilişki de gelecek bir gün herhalde.

40’lı yaşlarında, dikiş tutturamayan iki insan üzerine mizah yapıyoruz

Şebnem Bozoklu, Rıza Kocaoğlu ve Melisa Doğu’nun rol aldığı, Pangea ve Tatlı Ekşi Tiyatro’nun ortak yapımı ‘Aşk Geçmişim’, 19-23 Kasım ve 12 Aralık’ta UNIQ Hall’da, 13 Aralık’ta Merinos AKKM Osmangazi Salonu Bursa’da.

Güzel hatırladığım ilişkilerimden biri sosyal medyada başlamıştı

Haberin Devamı

* Oyunda “Bu kadar insan nereden birini buluyor? Barlarda mı? Spor salonunda mı” deniyor. Sizce nereden buluyoruz birbirimizi?

Rıza Kocaoğlu: Instagram, Twitter, Facebook... Valla şu an hayatımda biri olmadığına göre bu sorunun net bir cevabı bende yok (gülüyor). Nereden buluyoruz Şebnem Hanım?

Şebnem Bozoklu: DM’den (Direct message) Rıza. Eşimle nerede tanıştığımı soruyorsan bir arkadaş toplantısında (gülüyor)...

* Peki sosyal medyadan gerçek aşk bulunur mu?

Rıza Kocaoğlu: Sosyal medyadan tanışanların aşk hikâyelerini okuyoruz. Gayet iyi olanları var. Evlenip çocuk yapıyorlar. Bu aslında sosyal medyayı nasıl kullandığınla ilgili. Eskiden mektup aşkları varmış değil mi? Şimdi de ulaşmak istediğin ya da beğendiğin kişiye oradan ulaşıp mektup derinliğinde derdini anlatabilirsin.

* Oradan gelen derin mesajları ciddiye alır mısınız?

Şebnem Bozoklu: Tabii, neden alınmasın?

Rıza Kocaoğlu: 10 yıl önce falan güzel hatırladığım ilişkilerimden biri sosyal medyada uzun uzun, derinlikli mesajlaşmalarla başlamıştı.

* Sosyal medya bir yandan da taciz alanı. Siz bunlara maruz kalıyor musunuz?

Rıza Kocaoğlu: IBAN’lara maruz kalıyoruz.

* Nasıl yani?

Rıza Kocaoğlu: Ekonomik sıkıntılarına çözüm arayanlar, IBAN numaralarını gönderiyor.

Şebnem Bozoklu: “Kredi kartı borcum var, nasıl çözeriz” diyen de var, kıyafet talep eden de... Ama hepsine bakamıyoruz, yoksa boğuluruz.

Armudun sapı üzümün çöpü diye diye kimseyi beğenmedin be oğlum!

* Oyunun ana teması aşk. Siz aşkı nasıl anlatırsınız?

Şebnem Bozoklu: İnsanın kendini doğru yerde hissetmesi, olmayı sevdiği bir ruh halinin hep içinde olması. 

Rıza Kocaoğlu: Aşk bana çocuksu yaşam sevinci ve enerjisi katan bir durum. Kendimi öyle gördüğüm zaman adını koyarak, “Ben âşık oldum” diyebiliyorum.

* Karakterleriniz aşktan, âşık olmaktan korkuyor. Sizce artık aşktan korkuyor muyuz?

Rıza Kocaoğlu: Sebep günümüz mü yoksa yaşlarımız mı bilmiyorum ama zamanla bir kabuk gelişiyor. Aklın ve mantığın devreye girdiği bir tutum oluşuyor.

Şebnem Bozoklu: Eskiler buna armudun sapı üzümün çöpü dermiş. Sen de böyle diye diye kimseyi beğenmedin be oğlum (gülüyor)!

* Peki aşk şekil değiştirdi mi? Eski romantizmin yerini daha hızlı ilişkiler mi aldı?

Rıza Kocaoğlu: Aşk hep var ve var olacak. Onu yaşamak isteyen de peşinden gitmeye devam edecek. Ama diğer taraftan sosyal medya gibi faktörler cesur ilişki tarzlarını da doğuruyor.

Şebnem Bozoklu: Biz jenerasyon olarak ilişkilerin form değiştirdiği bir döneme denk geldik. Çok zor bir kuşağız. İletişim kurabileceğin alanlar çoğaldı ama iletişim zorlaştı. Anlaşmak çok kolayken tam tersi oldu, artık anlaşamıyoruz. Sadece ilişkiler değil, arkadaşlıkların da formu değişti. Gerçeğin uzağında yaşayan insanlar olduk.

40’lı yaşlarında, dikiş tutturamayan iki insan üzerine mizah yapıyoruz

Tiyatro eskisinden daha çok kazandırıyor 

* Bir süredir ekrandan da tanıdığımız birçok ünlü oyuncu tiyatro sahnesinde. Neden?

Şebnem Bozoklu: Önce bu olay dünyada başladı. 10 senedir her mayıs bir aylığına Broadway’e gidip oyunları ve müzikalleri izlerim. Bilet almak için internete girdiğinizde oyunları türlerine ayırdıkları gibi bir de sahnedeki starların isimlerine göre ayırdıklarını görüyoruz. Al Pacino gibi isimler sahnede. Buna çok şaşırmıştım. Bu dönüşümün bize de geleceğini hissediyordum ama bu kadar hızlı ve sert beklemiyordum. Bu durum beni heyecanlandırıyor.

* Peki seyirci sahnedeki isme mi yoksa oyuna mı geliyor?

Şebnem Bozoklu: Nitelik önemli. Tamam starlar sahnedeler ama ne yapıyorlar? Biz zaten tiyatrodan tanındık ve hep tiyatro yapmaya devam ettik. Bizi yıllardır sahnede takip eden bir kitle var. Bunun yanında televizyondan görüp sahnede izlemek isteyenler de oluyor. Bu da yeni jenerasyonlar için harika. Çünkü bir kısmı bir ay sonra başka bir oyuna gidecektir.

* Peki tiyatro para kazandırıyor mu?

Şebnem Bozoklu: Eskisinden daha çok kazandırıyor.

Rıza Kocaoğlu: Tiyatrodan kazandığın para da aslında sadece oradan aldığın para demek değil. Paranın ya da şöhretin peşinden koşarsın ama bir noktada bunları bulamazsın. Ama tiyatroda kalırsan ve bir kalite yakarlarsan televizyon, sinema ve dublaj yolu açılıyor. Para da şöhrette sana daha kaliteli halde gelir. 

* Ekranda olduğunda milyonlara ulaşıyorsun. Sahnedeyken sadece o salondaki izleyiciye... Hangisi sanatçı egosunu daha çok tatmin ediyor?

Rıza Kocaoğlu: Televizyondan aldığınız tepki zamana yayılıyor. Ama sahnedeyken oyunda bir anda ve yoğun şekilde alıyorsun. Tiyatrocular için zaten o adrenalini yönetmesi epey zor oluyor. Düşünsene, bir anda 1200 kişi seni alkışlıyor. Sonra eve gidiyorsun, yalnızsın... Bu yüzden bu işte bir de bunu yönetebilme sanatı var. Ciddi yaralar açabilecek bir şey, bu yüzden oyuncunun psikolojisi sağlam olmalı.

Ara ara mutsuz olabilirsin ama hiçbir zaman umutsuz olamazsın

* Dünya ve ülke sorunlarına kafa yorar mısınız?

Şebnem Bozoklu: Tabii.

* Neleri dert edersiniz?

Rıza Kocaoğlu: İnsanların genel bir mutsuzluk haline sürüklenişi ve bunun sonuçları, yaşamı yönetemeyişleri beni çok etkiliyor. O sonuca giden yol, dünyadaki sosyal eşitsizlik durumunun artık cinnet boyutuna gelmesi ve insanların bununla baş edemeyişi çok dramatik, beni çok üzüyor.

Şebnem Bozoklu: Merhametten, vicdandan, karşıdaki insanı anlamaktan ne ara bu kadar uzaklaştığımızın hesabıyla meşgulüm. Çok ciddi bir uzaklaşma, yalnızlaşma, kendine benzemeyeni yargılama, canını yakma isteği içinde insanlar. Bunları gördükçe çok üzülüyorum.

* Oyunununuz, bahsettiğiniz yalnızlaşma halini de anlatıyor...

Şebnem Bozoklu: Yalnızlaştık ve bu gitgide artıyor. Ben çocukken annemler, babamlar arkadaşlarıyla buluşup sohbet ediyorlardı. Şimdi kendi arkadaşlarımla buluşuyorum, herkes bir noktada sessizleşiyor, ellerine telefonu alıp sosyal medyada dolaşıyor. Artık daha da az konuşuyoruz. Telefon uygulamaları içinde küçücük dünyalarımız var.

* Umutlu musunuz?

Rıza Kocaoğlu: Umutsuz olursan hayat ilerlemez. Ara ara mutsuz olabilirsin ama hiçbir zaman umutsuz olamazsın.

 

 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME!