3 yaşında bebe otoyol geçerek markete gider mi?

Güncelleme Tarihi:

3 yaşında bebe otoyol geçerek markete gider mi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 23, 2022 07:00

‘Büyüdüm Artık!’ adlı Japonya yapımı belgesel dizinin her bölümünde 3-5 yaşlarındaki bir çocuk markete gitme, portakal suyu sıkıp tarladaki ailesine götürme gibi görevleri yerine getiriyor. Konu bu denli ciddi (!) olunca Melis’le Gizem bu hafta köşeye ekip arkadaşları Gülay Barbaros Altan’ı konuk etti ve üçü, 3 yaşında bir bebenin 1 kilometre uzaktaki bir markete alışverişe gitmesini tartıştılar...

Haberin Devamı

Melis: Kızlar, çok merak ediyorum, Netflix’teki ‘Büyüdüm Artık!’ belgeselini izleyince ne düşündünüz? 3 yaşındaki bebe otoyoldan geçip de markete giderken benim aklım çıktı resmen. Ne geniş yürekli anaymış o arkadaş!

Gülay: Arka arkaya dört bölüm birden izledim, ağzım bir karış açık!

Gizem: Benim hâlâ ağzım açık ama pek içime sinmedi. Burnunu çeke çeke kendinden büyük poşeti taşımaya çalışan çocuk daha 2 yaş 9 aylıktı! Bu kadar küçük bir çocuğun, 1 kilometre uzaktaki markete otoyol geçerek gidip, üç farklı şey alıp eve dönmesi başarı mı sizce?

Melis: Ben en çok otoyol sahnelerinde endişelendim zaten. Hadi orada kameramanlar vs. var. Ya çocuk bunun her zaman yapabileceği bir şey olduğunu düşünüp de annesi fark etmeden evden çıkıp markete gitmeye kalksa sonradan... Bence çok küçük bunun için. Beni bozar. Türk annesi kaldıramaz bunu. Başarı mı bilmiyorum ama benim ruhum çekildi izlerken.

Gülay: İzlerken aklıma bizdeki çocuk programları geldi. Bizde çocuğun daha çok büyümüş de küçülmüş laflar etmesi takdir görür. Buradaysa çocuğa birey olma duygusu ve sorumluluk vermesi açısından evet, başarı bence.
Ama gerekli mi? Hayır!

Gizem: 3 yaşında bile olmayan bir çocuğa böyle sorumluluk yüklenmesi ileride problem olur gibi geldi bana ama bunlar benim öğrenilmiş çaresizliklerim de olabilir.

Gülay: Toplumsal farklılıklar var bence kızlar. O çocuk yeniden sokağa çıksa birileri onu koruyup kollayacak, buna güveniyor belli ki o sistem. Benim kızım 12 oldu, okul-ev arası 800 metre, yürümesine izin vermiyorum. Nedenini tahmin edersiniz!

Haberin Devamı

Gülay: Denge şart ama çok küçük yaşta sorumluluklarını bilmezlerse içine kapanık bireyler oluyorlar.


Gizem: Elbette toplumdaki güven ortamıyla alakalı. Ama belgeselde bazıları doğal olarak çekingen ve korkaktı. Ülke güvenli, huzurlu diye 3 yaşındaki çocuk evin market alışverişini mi yapacak? Benim gözlemim, çocuklar mutsuzdu.

Gülay: Bundan emin olamadım. 20 dakika boyunca lahanayı koparmak için bir yol arayıp bulan ve annesine götürüp “Bensiz yalnız hissettin mi” diyen küçük kız bence ileride tuttuğu her işi koparır.

Melis: Ama Gülay, bir bölümde çocuk ağlıyordu “Ben sensiz gidemem ki oraya” diye. Anne de ağlıyordu. Belli ki arada bunları toparlayıp motive ediyor yapım ekibi. Sonra çocuk güle oynaya gidiyor, yersen! Ben bunun doğru bir şey olduğunu düşünmüyorum.

Gizem: Tam da orada çok etkilendim ben. Gülay’ın dediği gibi, bizdeki TV programlarının bir değişik versiyonu. Her türlü çocuklarını kullanan ailelere gıcık oluyorum.

Gülay: Ama bazı çocuklar da okula gidemiyor bu yüzden. Sonra anneler sınıfta oturuyor. Hay Allah, ben de gestapo subayı gibi kaldım aranızda (gülüyor).

Melis: Ya yok, bir açıdan katılıyorum ben sana. Ben de çocuk psikoloğuna danışıp ikizleri 8 yaşından beri okula yürüyerek gönderiyorum, kendi başlarına. Özgüven kazanmaları konusunda hemfikirim yani ama 3 de çok küçük arkadaşım.

Gizem: Ayrıca birinde onun gelişimine katkı sağlamak amacıyla, güvenli bir ortama alışması için uğraşıyorsun, diğerinde manasız, boyundan büyük bir iş için otoyola salıyorsun evladını. Ben Lorin’i çok serbest büyütüyorum. 3 yaşında ama evimizin 250 metre ilerisindeki markete gidebileceğinden adım gibi eminim, birkaç parça da alıp gelir ama neden bizim market alışverişimizi yapsın canım, daha neler! Her şeyin bir yaşı var bence.

Gülay: Her şeyde olduğu gibi denge şart ama çok küçük yaşta sorumluluklarını bilmezlerse içine kapanık, kendini müdafaa edemeyen bireyler oluyorlar. Sosyalleşemiyor ve dijital dünyada ‘cesur’ bir yaşam kuruyorlar. O nedenle dengeli şekilde sorumluluk vermeli. Yani Lorin’i o markete tek göndermek yerine birlikte markete gidip dışarıda beklemek, parayı verip “Ben buradayım” demek mümkün sanki... Tabii ki her annenin hissettikleri farklı, tek bir reçete yok.

Gizem: Doğru söylüyorsun. Dondurmacıya gittiğimizde parasını veriyorum, Lorin gidip dondurmasını alıyor. 3 yaşında bir çocuk için bence bu kadarı yeterli.
Bir de kaybolursa diye adresi ezberlettim.

Gülay: Evet. Ben bir de yalnız kalırsa kimden yardım isteyebileceğini öğretmiştim. Bu kadarı Türkiye için dozunda bir özgüven birikimi.

Melis: Bir şeyi itiraf edeceğim. Ben hâlâ ara sıra 9 yaşındaki çocuğa “Oğlum şu çoraplarını kirliye aaat” diye ciyaklarken o el kadar bebenin tatlı köri almayı unuttuğu için markete geri döndüğünü izleyince kıskançlıktan çatladım!

Gizem: Giyecek çorabı kalmayana kadar yıkama sen de. Bir sabah çorap bulamazsa, kirlileri kirli sepetine atmayı öğrenir bence.

Gülay: Bizde de yerde kalan her şey çöpe gider (gülüyor)!

Melis: O halde ben bir salona ve odalarına uğrayayım. Sonra da alışverişe çıkarım artık, zira giyecek bir şeyleri kalmayabilir! Japon analarına buradan selam olsun...

BAKMADAN GEÇME!