Güncelleme Tarihi:
Bursa’nın Kamberler Mahallesi’nde 1976’da doğdu Aytaç Doğan. Babası annesini ilk gördüğü anda âşık olmuş, ne yapıp edip evlenmişti onunla... Annesinin babası darbuka üstadıydı. Müzikle iç içe bir ailede büyüdü Doğan. “Daha 5-6 yaşlarımdaydım. Mahalledeki düğünlere, kına gecelerine giderdik. Annem ufaktan keman çalardı. Benim de önüme örtü sererlerdi, paraları ben toplardım” diye anlatıyor o yılları. 13 yaşındayken bir gün dedesi eve, elinde bir kanunla geliyor, “Hadi bakalım bunu çalmaya başlayacaksın” diyor torununa. Saygıyla andığı hocası Kemal Taşçeşme’yle öyle tanışıyor. Aldığı derslerle kısa sürede öğreniyor kanun çalmayı.
Derken bir gün İbrahim Tatlıses Bursa’da film çekimine gidiyor. Doğan’ın büyük dayısının evinde çekiliyor bazı sahneler. Tatlıses’in o sıra ‘Kara Zindan’ albümü yeni çıkmış. Doğan çekimler sırasında bu albümden parçalar çalıyor. Tatlıses onu dinler dinlemez “Hemen buna bir takım elbise ayarlayın, bu akşam benimle Taylan Açık Hava Gazinosu’nda çalmaya başlasın” diyor. Böylece 14 yaşında sahneye çıkıyor Aytaç Doğan.
Tatlıses’in orkestrasında birkaç yıl çalıyor. Sonra rahmetli müzik direktörü İskender Şencemal’le kesişiyor yolu. Şencemal o günlerde Kibariye, Seda Sayan, Güllü gibi sanatçıların albüm çalışmalarını yürütüyor. Onu İstanbul’a çağırıp bu isimlerin albümlerinde çalmasını istiyor.
Mısır’ın yolunu tutuyor...
İstanbul’dan sonra dünyaya açılma yolculuğuysa Mısırlı Ahmet vesilesiyle olmuş. Mısırlı Ahmet’in bir Almanya seyahati sırasında eline, Doğan’ın kaseti geçmiş. Dinleyip çok beğenmiş.
Aytaç Doğan’ı, Mısır’ın en ünlü kanuncusu Emir Abdülmecid’e dinletiyor. Farklı tınıları hoşuna gidiyor usta kanuncunun. Ve Doğan, Mısır’ın yolunu tutuyor... “Emir Abdülmecid ustayla tanıştım ve oradaki birçok ünlü, hayalini kurduğum müzisyenle çalışma imkânım oldu. Ardından aramıza İsmail Tunçbilek katıldı ve sonrasında müzik hayatımızın 40 yılı İsmail Tunçbilek kardeşimle beraber geçti zaten. Kaderimiz aynı çizgide devam etti hep” diyor Aytaç Doğan.
Uzun yıllar Ortadoğu projelerinde Tunçbilek’le birlikte çalmışlar. Bu arada Hüsnü Şenlendirici de onlara katılmış: “Seyahatler sırasında otel odalarında, kulislerde birlikte müzik yaparken Taksim Trio’nun temelleri oluşmaya başladı. Eş dost bize ‘Siz artık bu üçlüyü bir projeye çevirsenize’ diyordu. Sonunda 2007’de bir albüme giriştik. İlk Taksim Trio albümü de böyle doğmuş oldu. Hâlâ da birlikte çalmaya devam ediyoruz...”
Kanun dünyada çok seviliyor
Hem Taksim Trio ile hem de solo olarak dünyanın pek çok yerinde sahneye çıkmış Aytaç Doğan. “Avustralya’dan Amerika’ya, İsviçre’den Kazakistan’a kadar pek çok ülkede, dünyanın en önemli salonlarında müzik yaptık. Gözlemlediğim şu ki bizim müziğimiz dünyanın her yerinde ilgiyle dinleniyor” diyor.
Pandemi döneminde konser trafiği azalınca vaktini kayıt sürecine ayırmış usta kanuncu. ‘Kanun Resitali 2’yi nisanda çıkarmış. Kasımda da Sezen Aksu şarkılarını yorumladığı ‘Kanun Resitali 3’ çıkmış. “Sezen Aksu dinledi mi albümü?” diye soruyoruz, şöyle yanıtlıyor: “Birkaç sene öncesine kadar Sezen Hanım’la evde beraber müzik çalışmalarımız oluyordu. Eş dost arasında bir şeyler çalar söylerdik. Sezen Hanım eserlerine değer veren bir müzik insanıdır, dinlemeden teslim etmez, elbette dinledi. Onun şarkılarını çalmak benim için büyük keyifti. Şükür ki çok güzel geri dönüşler aldık.”
“Kanunun alametifarikası nedir?” sorusunaysa şunları diyor: “Kanun piyano gibi, tek başına uzun süre dinlenebilen bir enstrüman. İnsanları sıkmıyor. Hem dünyada hem ülkemizde çok seviliyor. Dinleyenler genelde ‘Kendimizi kaptırıyoruz, başka bir yere gidiyoruz’ diyorlar...”
44 yaşında üç çocuğu, dört torunu var...
Aytaç Doğan 13 yaşında kanuna başlamış, 14 yaşında evlenmiş, 15 yaşında baba, 33 yaşında da dede olmuş. İlk eşinden bir kızı ve bir oğlu, şu anki eşinden bir kızı var. Dört torunundan en büyüğü 12 yaşında. “2002’de gerçek aşkı buldum” diyor. Hâlâ da çok âşık. Eğer uzun bir seyahate çıkıyorsa eşi de mutlaka onunla gidiyor. Bir diğer aşkı da Fenerbahçe. Dededen müzisyen olduğu gibi ayrıca “Dededen Fenerliyim” diyor...