Huri mi, Hürrem Sultan mı?

Güncelleme Tarihi:

Huri mi, Hürrem Sultan mı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 2004 00:00

Basın, bir kadın köşe yazarları fırtınası yaşıyor. Yel olup, sel olup gümbür gümbür geliyorlar. Basında 50 yılını devirmiş biri olarak keyiflenip, şaşırıp, biraz da kalbi kırık haldeyim. Bir erkek olarak değişmez iktidarlığımız azıcık çizildi. Nereden çıktı bu kızlar? Üstelik hepsi birbirinden güzel... Yetmezmiş gibi zekiler bile... Sizlerinki kalleşlik... Bizler saç-sakal ve sap gibi gazete odalarında inilerken 30-40 yıl önce neredeydiniz?3 BUÇUK DİNOZORGeçenlerde aklıma Suat Derviş Hanım düştü. 53 yıl önce Son Telgraf ve Gece Postası gazetelerinde çalışıyordum. Suat Derviş ‘‘Fosforlu Cevriye’’ adlı ünlü romanın yazarıydı, ilk kadın romancımız sayılırdı ve sosyalistti. Bizim gazetede makale yazardı. Tabii, erkek adıyla... Sakala dönmeye başlayan tüylü yanaklarımı mıncıklardı. Müzmin gazetecilik kaşıntım yüzünden kadın köşe yazarlarının tarihini düşünmeye başladım. Ama belleğime güvenmediğim için iyice seyrekleşen bizim kuşağa başvurdum.Hakkı Devrim:‘‘Mümtaz Faik Fenik'in eşi Adviye Fenik Menderes zamanının Zafer Gazetesi'nde yazardı. Sonra Nezihe Araz Yeni Sabah'ta yazmaya başladı. Mübeccel Hekimoğlu'nun da sosyete dedikoduları yazdığı bir köşesi vardı. Ben de politika dedikoduları yazardım. Ama imzamı Sabiha Deren diye atardım. Yani ben de ilk kadın yazarlardan sayılırım.’’‘‘Şimdikileri nasıl buluyorsun?’’‘‘Aynen bizim gibi... Bir kısmı çok iyi, çok yaman... Bir kısmı da çok kötü, kıyıcı ve hatta yılışık... Bir tanesi, 'Bu köşe dinozorları artık çekip gitsinler... Bizim yolumuzu tıkıyorlar!' diye yazdı.’’‘‘Kadıncağız haklı... Bildiğin gibi patronlar, bizim karagözlerimiz için her ay maaş veriyorlar.’’*Üçüncü dinozor da bir zamanlar aynı gazetelerde çalıştığım bir yazar.‘‘Ben sana bilgi vereyim ama Allah rızası için bu yaştan sonra beni bu işe bulaştırma...’’‘‘Benim de ödüm patlıyor ama vazife mukaddestir.’’‘‘Suat Derviş döneminde Neriman Hikmet vardı. O da sosyalistti. Sonra Nilüfer Yalçın Ankara'da yazmaya başladı. Adalet Cimcoz da sanat dedikodusu yazardı.’’‘‘Ya şimdikiler?’’‘‘Yazar olanlar, hangi cinsten olurlarsa olsunlar, yazardır. Ama hop-hop starlığı, bar-disko kanaryaları ile gazetecilik birbirine karıştı.’’‘‘Ama okurlar bayılıyor onlara.’’‘‘Hürriyet'in Kelebek okurları yılın şarkıcılarını seçerdi. Geçmiş yıllardan birinde yılın erkek ve yılın kadın şarkıcıları kimler seçilmişti, hatırlıyor musun?’’‘‘Kimlerdi?’’‘‘Yılın erkek şarkıcısı Zeki Müren, kadın şarkıcısı da Bülent Ersoy'du.’’*3'buçukuncu dinozor hem bizden küçükçe, hem herdem taze kalan Hıncal Uluç'tu.‘‘Bizim Ankara'da tek bildiğimiz kadın yazar Nilüfer Yalçın'dı. Beni Ankara'dan İstanbul'a çağırdı. Amanın, ben herhalde hareme düştüm diye şaşaladım. Sonra Kadınca Dergisi'ni yayınladık. O güne kadar Ev-İşi, El-İşi tipinden yayınlanırdı. Eh biraz da Hayat Dergisi... Kadınca, basında bir devrim oldu. Kadın yazarların içtenliği, ayrıntıcılıkları ve ellenmemiş konulardan söz etmeleri okurları çarptı. Duygu Asena bir öncü oldu. Arkadan Erkekçe'yi yayınladık. Ankara'dan Kurthan Fişek'i çağırdım. Ona derginin tüm yazılarını kadınsı duygu ve üslupla yazmasını istedim. O da döktürdü. 151 bin sattık. Erkekler de o üslubu sevdiler. Ardından da Nokta Dergisi...İşte bugünün ünlü kadın köşe yazarlarının çoğu bu okuldan yetiştiler. Çoğu da gazete yöneticisi oldu. Basına hem taze kan hem heyecan getirdiler. Ben de onlardan çok şey öğrendim.’’PAZARA KUŞ BAKIŞIÖnce, bu hanımların neredeyse hepsi irice bir yüksekokul bitirmişler ve en az bir yabancı dil biliyorlar.Çoğu gazeteciliğin mutfağından yetişmişler. Çoğu yıllarca haber kovalamışlar. Gökten zembille inenler çok ender.Bir bölümü içtenlikli ve yetenekli yazarlar. Ama bir bölümü köşe yazarcılığı oynuyor.Gazetelerdeki adlarını saymaya başlayınca, ‘‘Amanın, medet yaa Hızır!’’ deyince Emel Armutçu hızır gibi yetişti. İki hafta peşlerinden koştu, sordu, yazdı. İşin fiyakası da bana kaldı. Tabii, öyle olmalı zaten... Ben erkek bir yazarım ne de olsa!..Kim nerede yazıyor?HÜRRİYET Ayşe Arman, Pakize Suda, Gila Benmayor, Ebru Çapa, Ayşe Karasu, Ferai Tınç, Güzin Abla, Zeynep GöğüşMİLLİYET Meral Tamer, Tuba Akyol, Ece Temelkuran, Serpil YılmazVATAN Ruhat Mengi, İclal Aydın, Ayşe Özgün, Ebru Drew, Tuğçe BaranSABAH Balçiçek Pamir, Gülse Birsel, Şengül Balıksırtı, Öncel Öziçer, Şelale Kadak, Aslı AydıntaşbaşAKŞAM Zeynep Atikkan, Şule Başaran, Oya Berberoğlu, Ayşe ÖnalRADİKAL Perihan Mağden, Nuray Mert, Funda Özkan, Nur Çintay, Mine G. Kırıkkanat, Donatella PiattiCUMHURİYET Işıl Özgentürk, Şükran SonerYENİ ŞAFAK Özlem AlbayrakVAKİT Sibel Eraslan, Demet Tezcan, Merve KavakçıMİLLİ GAZETE Afet Ilgaz, Mine GünZAMAN Nihal BengisuTERCÜMAN Nazlı Ilıcak, Gülay GöktürkSTAR İlayda Gülbüz, Serda KıvılcımErkek yazarlar hemfikir değilERTUĞRUL ÖZKÖKErkek yazarlarda hakaret azalırken kadınlarda artıyorTürkiye'de kadın yazar saltanatı olduğunu sanmıyorum. Ama kadın yazarların yükselişi diye bir şey var mı derseniz, var. Türkiye'de son 10 yılda çok başarılı kadın yazarlar çıktı. Ben bu gelişmeyi Türk basının son 30 yıldaki en önemli olayı olarak görüyorum. Ayrıca şunu iddia ediyorum. Önümüzdeki 20 yıl, Türk medyasında kadın yöneticiler ve gazeteciler dönemi olacak. Kadın yazarlar basına çok büyük bir renklilik ve daha da önemlisi ‘‘sahicilik’’getirdiler. Bir de cesaret. Cesaret derken ‘‘Siyasi iktidarlara karşı şanlı direniş’’ falan gibi şeyler kastetmiyorum. Bana göre o tür cesaret, bir gazeteci için en kolay şeydir. Asıl cesaret insanın kendine ait şeyleri korkusuzca yazabilmesidir. kadIn yazarlarIn cesaretİne renklİlİĞİne ve sahİcİlİĞİne İhtİyacImIz varKadın yazarlar bunu yaptılar ve Türk ailesinin zihniyet gelişimine büyük katkıda bulundular. Bakın bugün artık özel gün ürünlerinin reklamlarını liseli kızlar yapıyor. Bundan 10 yıl öcesine kadar bırakın reklamını, sözünü telaffuz etmek, ‘‘Kürt’’ kelimesini telaffuz etmekten daha fazla yürek isterdi. Birçok kadın yazar kadın yazar-erkek yazar ayrımına karşı. Ama bana göre kesinlikle doğru. Çünkü söylediğim gibi kadın yazarların cesaretine, renkliliğine ve sahiciliğine ihtiyacımız var. Onları, siyaset yazmaktan başka bir şey bilmeyen sıradan birer erkek yazar haline getirecek olan cinsiyet değiştirme ameliyatına kesinlikle karşıyım. Çünkü bu ülkede o türden 650 tane yazar var. Bir noktada beni çok üzen bir gözlemim var. Erkek yazarlar giderek köşelerinde hakaretten uzaklaşırken, bazı kadın yazarlarda hakaret etme eğiliminin arttığını görüyorum. Onları okurken üzülerek, bir zamanların erkeklerin geçtiği taş devrinden geçtikleri izlenimine kapılıyorum. Ama itiraf edeyim, bunların çoğu kadın yazar değil, erkekleşmiş yazar kategorisine giriyor.OKTAY EKŞİSayelerinde sayfalarımız kazık gibi olmaktan kurtulduKadın yazarlar gazete yayın politikasına bir yumuşama, konu çeşitliliği, estetik ve renk getirdiler. Onlar sayesinde sayfalarımız kazık gibi olmaktan kurtuldu. Ama kadın yazarlar maalesef kadın sorunlarının dışına çıkma açısından yeterince başarılı olamadılar. FATİH ALTAYLIKalıpları Duygu Asena kırdıKadın yazar tanımına kim girer? Ayşe Arman mı, Ferai Tınç mı? İkisi de kadın ama birbirlerinden çok farklılar. Ferai Tınç, Zeynep Atikkan gibi yazarlarla, Ayşe Arman, Tuğçe Baran gibi isimleri aynı kefeye koyamazsınız. Ben Ferai'nin veya Zeynep'in iç çamaşırının rengini yazdığını ya da alakalı alakasız her yazısında sevgilisini iki satırda bir zikrettiğini, adet günlerindeki dengesizliklerini kaleme aldıklarını hiç okumadım. Ayşe Arman tarzı yazarların farklılık getirdiğini düşünüyorum. Bu tip yazarların ilk örneği bence Duygu Asena. Kalıpları o kırdı. Ardından kırılan kalıplardan dışarı daha edepsizce yazanlar fırladı. Bir renk getirdikleri kuşkusuz. Ama benzer renkleri Ahmet Altan da getiriyor. Kadın olmak şart değil.METİN MÜNİRErkeklere fark atıyorlarBirçok kadın yazarın birçok erkek yazara fark attığını düşünüyorum. Nuriye Akman, Ayşe Arman, Neşe Düzel, Nevval Sevindi, Ece Temelkuran, striptizcilikten başarıyla köşe yazarlığına geçen Tuğçe Baran'ı örnek verebilirim. Bunlar kadın oldukları için değil iyi oldukları için gazetelerde yazıyorlar. Bunun yanında lüzumundan fazla erkek yazar olduğunu düşünüyorum. Ve çoğu çok, çok, çok sıkıcı. Bence hiçbir konuda kadın-erkek ayrımı yapmak doğru değildir. Önemli olan yazar değil yazıdır.EMİN ÇÖLAŞANKöşe yazarlığı kavramı ucuzladıKadın yazarlar saltanatı diye bir şey olduğunu sanmıyorum. Yazarlık erkeklere özgü bir şey değil. Kadınların varlığı, erkek köşe yazarlarının en azından bazılarına gösterilen ilgiyi azaltmaz. Herkesin kendine göre işlevi vardır. Önemli olan bu ayırım değil, kadın ve erkek bir sürü anlamsız, ilgisiz, hiç okunmayan, herhangi bir mesajı olmayan, Türkçe bile yazamayan bazı tiplerin paraşütle indirilerek, torpille ve ahbap çavuş ilişkileriyle köşe yazarı yapılmış olmasıdır. Bu bizim utancımızdır ve konuya genel anlamda bakmak gerekir. Medya yöneticileri, köşe yazarlığı kavramını ucuzlattılar. Ancak bazı kadın yazarların o köşelere başka türde ilişkilerle getirildiğini de biliyoruz. Bunun önlenmesi gerekir diyemiyorum çünkü zaman geçti. Olmaması gerekirdi diyorum.Dİkkat edİnİz, çİrkİn kadIn köŞe yazarI sayIsI çok az, Acaba nİçİn!Sevgilisiyle nasıl seviştiğini, kedisiyle nasıl masturbasyon yaptığını anlatanlar, uçuk olmayı marifet zannedenler falan türedi. Eğer buna renk derseniz, bazıları böyle bir renk getirmiş oldular! Ayrıca onların gelmesiyle köşelerdeki sakallı bıyıklı fotoğraflar biraz değişti! Fakat bazıları da o köşelere sadece güzellikleri, beden ölçüleri, isimleri ve çeşitli türde ilişkilerdeki ‘‘başarıları’’ nedeniyle getirildi. Dikkat ediniz, çirkin kadın köşe yazarı sayısı çok az. Acaba niçin!Ama bazı kadın yazarlar, birçok konuda tartışma yarattı. En az erkekler kadar. Çünkü içlerinde çok saygın, nitelikli, birikimli olanlar da var.Ben kadın yazar-erkek yazar ayrımı yapmam. Düzgün kadın yazara sapkın erkek yazarlardan çok daha büyük saygı duyarım. Herkes kendi saygınlığını kendisi yaratır. Örneğin köşe yazarı avantadan hediyeler alıyorsa, gittiği yerlerde beleş ağırlanıp bunları yazıyorsa, yazmakla da kalmayıp o firmaların adresini telefonunu yazısında vererek kendisine sunulan mal ve hizmetlerin reklamını yapıyorsa, zırvalıyor, ilgi çekmek için belden aşağılara giriyor, iş bitiriyor, kalemini satıyor ve küçüldükçe küçülüyorsa, bu kişinin kadın veya erkek olması hiç fark etmez.Kadın yazar, kadın yazara benzemezAYŞE ARMANBıkmışlar artık ahkam kesen, sopa sallayan yazarlardanAyşe Arman, hiç kuşkusuz Türk basınının en tartışılan, eleştirilen ‘‘kadın yazarı.’’ Ama yine hiç kuşku yok ki en çok okunanı ve taklit edileni... Peki ne diyor hemcinslerinin basındaki yeri konusunda? ‘‘Evet, bu meslek eskisi kadar erkek mesleği değil, kadınlar da aradan sızabiliyorlar. Hatta bazıları, izin verildiği ölçüde, yükseklere kadar tırmanabiliyorlar. Ama hálá Türk basınında, gazetecilikte de, yöneticilikte de, yazarlıkta da iktidar erkeklerin. Beğenmedikleri bir şey olduğu zaman hemen azarlamaya, parçalamaya, küçümsemeye, yok saymaya yöneliyorlar. Hele hele, onların ciddi olarak değerlendirdikleri konulara dalacaksanız, sıkı bir sınav sistemine tabi tutuluyorsunuz.’’ Peki kadın ya da erkek olmanın, gazete yazarlığında bir farkı var mıdır? ‘‘Bence yoktur. Tamam, ‘kadın gözü' diye bir şey var ama bu da ‘dana gözü' değil! Kadınlar, her zaman daha duyarlıdır, palavralarına da inanmıyorum. Ama kadın ve erkeğin yaradılış olarak farkı var, haliyle bu, yazılana yansıyabilir. Ama yansımayabilir de. Kendi deneyimime göre; ne kadar bilgili, ne kadar zeki, ne kadar deneyimli olduğunu göstermek için YAZMAZSAN insanların o kadar hoşuna gidiyor! Bıkmışlar artık ahkam kesen, sopa sallayan yazarlardan. Onların çoğu da, itiraf etmem gerekiyor ki, erkek. Beni Türk basınına köşe yazarı olarak armağan eden Ertuğrul Özkök'tür. Sadece bana değil, pek çok kadın gazeteciye destek verdi. Şu basında bir de Ercan Arıklı'yı bilirim, ‘Ne varsa kadınlarda var' diyen.’’DUYGU ASENABizden hafiflik bekliyorlar neden popstar bir erkek köşe yazarı çıkartmıyorlar?Duygu Asena, ilk köşe yazısını 1972 yılında Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinde ‘‘Şirin'den Sevgilerle’’ başlığıyla yazmaya başladığında, etrafta pek kadın yazar yoktu... Köşesi fotoğraflıydı ve kendi deyişiyle, o da zaten ‘‘fotomodel gibi’’ başlamıştı yazarlığa. Çünkü anlaşması öyleydi; fotoğrafları çıkacak ama yazıları başkası yazacaktı. Ancak birkaç hafta sonra Nezih Demirkent, ‘‘Bu kız yazabiliyor, bırakın artık o yazsın’’ dedi! Böylece 3.5 yıl ara vermeden yazdı, taa ki, ‘‘bir aşk macerası’’ nedeniyle 17. maddeyle, yani tazminatsız kovulana kadar... O zaman başına gelenleri, ‘‘Aslında şimdi bile kadına bakış, erkekler cemaatinde pek farklı değil, bakınız Pınar Altuğ olayı’’ diye yorumluyor.Daha sonra Kadınca (1978), Onyedi, Ev Kadını, Bella, Kim, Negatif dergilerini yöneten, Milliyet, Cumhuriyet ve Yarın gazetelerinde köşe yazarlığı yapan Asena, bol bol da kitap yazdı. Adını en çok, filmi de yapılan ilk kitabı Kadının Adı Yok'la duyurdu. Köşe yazarlığıyla birlikte, feministliğiyle öne çıkarken, hem feministlerin, hem karşıtlarının eleştirilerine maruz kaldı. Şimdi evinde ‘‘bir erkek üzerine’’ bir roman daha yazmakla meşgul olan Asena, basında bugünkü durumu şöyle değerlendiriyor: ‘‘Durum daha iyi ama yine çok parlak değil. Kadınlardan beklenen genellikle ‘hafif' olmaları. Erkek yöneticiler ‘Senden Kıbrıs sorununu yazmanı istemiyorum ben kızım' havasındalar sanki. Kadın köşe yazarlarından bir popstar havası bekliyorlar ama popstar bir erkek köşe yazarı çıkartmak için uğraşmıyorlar.’’FERAİ TINÇKeşke kadın yazar saltanatı olsaBoğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okumuş, biraz da solculuk yapmıştı. Hürriyet'in Dış Haberler servisinde çalışmaya başladığında tutkusu ‘‘dünyada olup bitenleri anlamak, onu avuçlarında hissetmek’’ti. Dile kolay, on yılı yöneticilik olmak üzere, 22 yıl dış habercilik yaptı ve hiç sıkılmadı. Ama 1990 yılında Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün ‘‘Sen dış politika yaz’’ teklifi, korkutucu geldi ona. Mutfakta dış politikayı izlemek, habercilik yapmak başkaydı, sahne önüne çıkıp erkeklere özgü bir konuda söz söylemek başka... 14 yıldır yazılarında dünyayı, Türkiye'yi, biraz da kadınların sorunlarını ele alıyor. Ama yazısını sayfaya her yolladığında ‘‘sıkıldı, utandı.’’ Erkek meslektaşları gibi, ‘‘Ben demiştim, öyle oldu’’ demedi. Bunun kadınca bir tavır olduğuna inanıyor. Kadın bakış açısının buralardan yazılara sızdığını, olaylara bakışı etkilediğini düşünüyor. Basında kadın yazar saltanatı olmasını çok istiyor. Ama sorularımıza cevap verdiği gün gazeteye baktığını ve 14 erkeğe karşılık iki kadın köşe yazarı gördüğünü söylüyor: ‘‘Şu güce bakın!’’ Ona göre Türk basınında kadın çalışan sayısının çok olmasının nedenleri belli: Kadınlar fedakarca ve iyi çalışıyor, iyi iş çıkartıyorlar. Üstelik de az paraya çalışıyorlar. Bunu anlamak için, en üst düzey görevlerde, eşit işi yapan kadınlar ve erkeklerin aldıkları paralara bakmak yeterli.NUR ÇİNTAYYayın yönetmeniyle yakın olmak sanıldığının tersine, ağırdırNur Çintay, Boğaziçi mezunu, gazeteciliğe Cosmopolitan dergisinde çeviriler yaparak başlıyor. Sonra ‘‘komşu dergi’’ Esquire'a geçiyor. Daha doğrusu, derginin o zamanki Genel Yayın Yönetmeni Emre Aköz ‘‘Bizimle çalışır mısın?’’ diye sorunca, hayatı değişiyor. Her manada. (Şu anda kocası.) Yazı pratiğini ise Milliyet'in eklerinde öğreniyor! Şöyle: ‘‘Vitrin Ajanı yazılarıma, bilenler 'Amaaan Emre sevgilisine yazdırıyor' der, içeriğe bakmazdı. Yayın yönetmeniyle yakın olmak, bazen sanıldığının tersine, son derece ağırdır.’’ Çintay'ın köşe yazarlığı İsmet Berkan'ın telefonuyla gerçekleşiyor ama, ‘‘Bu hafif şeylerden bahseden bu kadın da neyin nesi?’’ gibi tepkiler alıyor. Üstelik sarışın! ‘‘Hálá beni oraya yakıştırmayan birçok Radikal okuru, dahası yazarı, çalışanı var ama kalan sağlar bizimdir!’’ Çintay, içinde yer aldığı fotoğrafı şöyle değerlendiriyor: ‘‘Kadın yazar saltanatı denir mi bilmem ama 'Hafiften life style'a giren otuzlarında kadın' kotası diye bir şeyden bahsedilebilir herhalde.’’DONATELLA PIATTIKadınlar yıkıcı değil yapıcıDonatella Piatti, 22 yıldır Türkiye'de yaşayan bir Neo-Levanten. Mehmet Yılmaz'ın teklifiyle beş yıl kadar önce Radikal'de yazmaya başladı. Tabii tartışmalarla: ‘‘Eskiden yazdığım şeylere erkekler saldırıyordu. Mesela Türk erkekleriyle ilgili bir şey yazdıysam hakaretler gelirdi. Fakat son iki senedir; erkekler tarafından da çok iyi takip ediliyorum, artık erkekler kendileriyle dalga geçmeyi öğrendiler. Özeleştiri yapabiliyorlar. Yani biz kadın yazarlar erkekleri alıştırdık, değiştirdik. Biz her zaman güzel yazdık, duygusalız, iyi analizler yapıyoruz. Hem kadınlar yıkıcı değil, yapıcı. Erkekler tam tersine. O yüzden kadınların sayısının çoğalmasıyla güzel bir kokteyl oldu.’’OYA BERBEROĞLUErkek yöneticiler kadın rakiplerinden köşe vererek kurtuldularOya Berberoğlu 20 yılı aşkın bir süredir gazeteci. 10 yılı Ankara'da olmak üzere 15 yıl muhabirlik ve editörlük yaptı. Kadın yazarları daha meraklı, detaycı, araştırıcı, hassas, rafine, zarif, donanımlı, vicdanlı ve doğrucu buluyor. Erkeklerin çoğunun işin kolayına kaçtığını düşünüyor. Kadın köşe yazarlarının sayısının son yıllarda artmasını ise şuna bağlıyor: ‘‘Belki de erkek yöneticiler, iyi yetişmiş, kendilerine rakip olabilecek arkadaşlarımızı köşe vererek kendilerine rakip yaratmaktan kurtarmış olabilirler!’’Berberoğlu, hiç gazetecilik yapmadan gazetelerde köşe sahibi olmuş yazarları meslektaş olarak görmüyor.SİBEL ERASLANPopülerliğin dışında da var olmalıHukuk Fakültesi mezunu Sibel Eraslan, uzun süre Refah Partisi'nin İstanbul İl Hanımlar Komisyonu Başkanlığı'nı yapmıştı. Yazarlığa, çeşitli İslamcı dergilerde yazarak başladı. Bir gazetede (Akit) köşe yazarı olması ise bir erkek yazardan boşalan yeri doldurmasıyla gerçekleşebildi. Ona göre yazıyla uğraşan kadınların, magazine yatkınlıkları ve düşkünlükleri siyasi işlerden anlamayacakları yönündeki fikri besliyor:‘‘Kadın karton bir kimlikle satıcı konumuna dönüşüyor, yazdıkları ve iç anlamlar kayboluyor. Ben, kadın kadına bir iç eleştiri de yapılmasından yanayım. Pek çok kadın yazıcı popüler olmak kaygısının dışında da var edebilmeli kendini.’’ÖZLEM ALBAYRAKÇamursu bir samimiyetÖzlem Albayrak, beş yıldır köşe yazarı. Gazeteciliğe muhabirlikle başlamış. Basının ‘‘life style’’ yazarlığından mustarip olduğunu düşünüyor: ‘‘Şık, modern, özgür, uçuk kadından müthiş bir hezeyanla döke saça önünüze seriliveren bir mahrem. Şık restoranlarda yenecek Fransız yemeklerinden, sevgiliyi idare etme yollarına, ne ararsanız var. Çamursu bir samimiyetle hayat tefrikası diyeceğim bu tür yazıların neredeyse tamamının kadın kaleminden çıkıyor olması, hem genel anlamda basın etiği, hem de kadın yazarlara haksızlık bağlamında müthiş bir tehlike içeriyor.’’ Albayrak, İslami ya da muhafazakar basın camiasında ‘‘life style’’ denebilecek bir gazetecilik ya da yazarlık türü olmamasından memnun. Ama basının genel probleminin burada da hükmünün sürdüğünü görüyor: Kadın yazar sayısı az! PAKİZE SUDAErkek yazarları ağır ol molla'lıktan kurtardıkUzun yıllar sonra, bir zamanlar sık sık magazin sayfalarında haber olduğu gazetenin yazarı oldu. Hayatı zaten, gazeteci babası nedeniyle, İzmir'de matbaada geçmiş, yine babası sayesinde Türkçe'ye hakim, iyi bir okuyucu olmuştu. 17 yaşından itibaren dönemin ünlü gazinolarında, ünlü sanatçıların kadrolarında üvertürlük yapan, on kadar da film çeviren Pakize Suda, en son Ece'nin Aynalı Meyhanesi'nde program yapmaya devam ederken, en yakın dostları da yine gazeteciler, yazarlardı. Onlardan birinin teklifiyle yazarlığa başladı. Tabii başlangıçta çok kolay olmadı; ‘‘Şarkıcıdan gazeteci mi olur?’’, ‘‘Zaten yazıları o yazmıyor ki’’ tartışmaları aldı yürüdü. Peki bu toprakların kadın köşe yazarı konusundaki mümbitliğinin sebebi ne? ‘‘Şimdi şöyle... Genel yayın yönetmenleri açıyorlar rakip gazeteyi, bakıyorlar kaç kadın yazar var... Eğer kendi gazetelerinde sayı olarak eksik varsa derhal eş, ahbap, dost, yazı işlerinden bir fıstık, reklam servisinden bir çıtır, vs. birini arıyorlar ve diyorlar ki, ‘Gel sana bi köşe verelim; çok kolay, falanca gibi yazılar yazacaksın.' E, bizim memlekette kimsenin ağzından ‘Beceremem' lafının çıktığı duyulmadığından, millet bir kadın yazarı daha bağrına basmak durumunda kalıyor!‘‘‘‘Şaka’’ deyip şu gerçeğin altını çizmeden de geçemiyor Suda: Kadınlar erkeklerden daha cesur ve renkli. ‘‘Erkekler ağlamaz’’, ‘‘Erkekler gülmez’’, ‘‘Erkek adam renkli giymez’’ derken ‘‘Erkek ekonomi ve politika dışında yazmaz’’a kadar varmış iş. Neyse ki son zamanlarda ‘‘pazar rehaveti’’, ‘‘tatil yazısı’’ derken erkek yazarlar da ‘‘Ağır ol molla desinler’’ tavrından vazgeçtiler. Kadın yazarların hiçbir faydası olmasa bu faydası oldu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!