Güncelleme Tarihi:
Ajda Pekkan fotoğrafları için tıklayınız...
Eurovision yenilgisi Sezen Aksu’ya yaradı
Naim Dilmener’in Ajda Pekkan’ın hayatını kaleme aldığı "Hür Doğdum Hür Yaşarım" adlı kitap, önümüzdeki günlerde okurla buluşacak. Süper starın Gönül Yazar’la Maksim çekişmesinden Eurovision yenilgisi ile yaşadığı bozguna kadar birçok anıyı bugüne taşıyan kitap, çok konuşulacak.
Önümüzdeki günlerde Everest Yayınları’ndan çıkacak olan "Hür Doğdum Hür Yaşarım" adlı kitap, Ajda Pekkan’ın 1961-2006 yılları arasındaki 45 yıllık sanat yaşamını ele alıyor. Her fırsatta Pekkan hayranlığını dile getiren yazar Naim Dilmener’in kaleme aldığı kitapta şarkıcının isteği üzerine hiçbir sansasyonel olaya yer verilmemiş. İşte o kitaptan çarpıcı bölümler...
Bu kızdan yıldız olmaz!
20 Temmuz 1963 tarihli Ses dergisinin genç kız birincisidir Ajda Pekkan. Erman Film’in sahibi Hürrem Erman, birincilikle birlikte gelen popülerlik yitip gitmeden Pekkan’la film çekilmesi gerektiğini düşünür. Ağustos ayının ortalarında, Şıpsevdi’de bir genç kızı oynatmak üzere harekete geçer. "Gayet kapalı ve geleneklerine bağlı bir ailenin genç kızı" rolüne uygun görülmüş Ajda Pekkan’a asıl filmden önce bir "tecrübe filmi" çekilir. Sonuç ümitsizdir. Deneme çekimlerini seyredenler, "Bu kızdan yıldız filan değil, ufak bir artist bile olmaz" derler.
Paylaşılamayan sevgililer
Son plak Saklanbaç listelere girince, tekliflerin en parlağı Batı Kulüp’ten gelmiştir. Geçen kış, aynı kadroda birlikte çalışan Pekkan ve Kamu, "mesleki rekabeti gönül rekabetine sürükledikleri için" kavga etmişlerdir. Bu kavga sonrası ipler daha da gerilir. Artık "flört ettikleri erkekleri birbirlerinden kıskanır" olmuş, işi inada bindirerek, "birinin bıraktığına öteki yanaşmaya" başlamıştır.
Gönül Yazar’ın itirazları
1966 yılının ikinci yarısında, sinema yaşamını ardında bırakan Ajda Pekkan, tamamen müziğe dönmeyi ciddi olarak düşünmeye başlar. Bir yıl önce Adana’da çok tatsız bir sahne tecrübesi yaşamıştır. Basının "Çürük domates yağmuruna tutuldu, çürük yumurta atıldı" ve benzeri haberlerinin ardından, "Sinema ve müziği birlikte yürütebilirim" düşüncesinden vazgeçmiştir. Genç yıldızın beklediği teklif ekim ayında, Fahrettin Aslan’dan gelir. Aslan, geçmiş müzik yaşamı hakkında hiçbir şey bilmediği bu sinema yıldızına, assolisti Zeki Müren’in ısrarları sonucu teklifini yapar ve onu Maksim’e transfer eder. Ekimin son haftasında Ajda Pekkan, Gönül Yazar’ın itirazlarına rağmen ’assolist altı’ pozisyonunda sahne alır.
Füsun Önal’a verilip tutulmayan söz
1968 yılının ilk günlerinde yayınlanan Boşvermişim Dünyaya adlı plak tüm beklentileri aşarak hit parça haline gelince, Ajda Pekkan da plakçıların gözdesi olur. Şarkıcıların plaklarını imzalaması modası da Ajda Pekkan’ın öncülüğünde başlamış olur. Boşvermişim Dünyaya plağının en çok sattığı sıralarda, Ajda Pekkan’ın Füsun Önal ile birlikte bir plak yapacağı haberi duyulur. Pekkan ve Önal, Cahit Oben ile birlikte çalışmalara başlamıştır. Ama Ajda Pekkan’ın kendi kendine karar verdiği bu projeyi, şarkıcının bağlı olduğu Regal firması onaylamaz. Pekkan yeni plağını Füsun Önal’la birlikte değil, tek başına yayınlar.
Aksu’ya yaradı
İki kez katıldığımız ve her ikisinde de sonlarda yer aldığımız bu yarışma memleketin "namus" sorunu haline gelmiş, temizlenmesi için de Ajda Pekkan’ın kapısı çalınmıştır. Bu yarışmaya, mesleğinin zirvesindeyken "evet" diyen Pekkan, alınacak başarısız sonuç üzerine aylarca (hatta yıllarca) saklanmak ve kaybolmak zorunda kalacak, ortalıklarda görünmediği dönemde en yakın rakibi Sezen Aksu, (12 Eylül günlerine büyük uyum sağlayabilmesinin de etkisiyle) Pekkan’ın yerine talip olacaktır.
Şarkıcı olduğunu unuttu
TRT’nin eğlence programları da olmasa, Pekkan "şarkıcı" olduğunu bile hatırlamayacaktır neredeyse. Bu durum, 1986 yılının ilk günlerinde yayınlanan listelerle de kendini belli eder. O güne kadar yapılmış bütün "En İyi Kadın Şarkıcı" anketlerinde birinci ya da ikinci olan Pekkan, artık "ilk 10"un içinde bile değildir. Önce Firuze, ardından Sen Ağlama ile büyük çoğunluğu etkisi altına alan Sezen Aksu, Pekkan’ın "evli evli" evinde oturduğu dönemde Git’i hazırlamış ve Pekkan’ı yere seren son vuruşu da yapmıştır.
Şarkıdaki Maymun
Fikret Kızılok’un Pekkan’ı kastederek yaptığı söylenen "Şarkıdaki Maymun" konusu gündeme gelir. Kızılok, Pencere Önü Çiçeği adlı albümünde yer verdiği bu şarkısında Pekkan adını ağzına almış değildir ama şarkıdaki üstü kapalı göndermelerin Pekkan’ı işaret ettiği bellidir. Kızılok’un, hayatı boyunca, en çok şarkı söylemeyi önemsemiş bir meslektaşına reva gördüğü "dize"ler gerçekten ağırdır: "Ne kadar da güzel ve şık tanıtılırsın, oysa gerçekte bir maskarasın, bir maymunsun şarkıların içinde, bir papağan süper renk ve biçimde..."
Şeneş’ten Şehrazat’a
Pekkan, 1991’de yeni albüm üzerinde çalışmaya başladığını duyurur. Bu albümle ilgili ilk bilgileri verirken eski şarkıları konusunda takındığı tavır herkesi şaşırtır: "Bugüne dek başkalarının şarkılarını sırtımda bir kambur gibi taşıdım. Bir ’Hoş Gör Sen,’ bir ’Kimler Geldi Kimler Geçti’ ve diğerleri... Bunlar zaten orijinal olarak onları seslendiren sanatçılara aitti. Gelecekteki çalışmalarımda oryantal motifler olacak. Sentezlere gitmek istiyoruz." Pekkan’ın "çoğul" konuşma sebebi çok değil, bir-iki hafta sonra anlaşılır; sanatçı, yeni albümünün direksiyonuna Şehrazat’ı geçirmiştir. Bu karar, Pekkan-Fikret Şeneş ilişkisini bozacak gibidir.
Seda Sayan taklidi
Yıllarca memleketin "en iyi şarkı söyleyen kadını" unvanını kimseye kaptırmayan Pekkan’ın vokal tekniğinde bariz bir deformasyon vardır. Bol "gırtlak oyunlu" çok nağmeli, gereksiz "vibrasyon"lu vokal, yeni albümün bütün şarkılarına hakim olmuş gibidir. Yeni "metot" aslında Pekkan’ın uzun bir zamandır ders almakta olduğu "şan hocası Erdem Siyavuşgil"in etkisinden başka bir şey değildir. Bu arada, başta Deniz Seki olmak üzere birçok yeni şarkıcı "Ajda Pekkan gibi" şarkı söylemenin peşine düşmüş; ancak onlar çabalarken başka ufuklara yelken açan Pekkan, bu sefer de hiç yapmaması gereken bir işe kalkışarak Ebru Gündeş, Seda Sayan gibi isimlerin şarkı söyleme biçimini ödünç almıştır.
Ortak projelere ret
Ossi ve SONY’nin birlikte çıkaracağı, Çiğdem Talu’nun kızı Zeynep Talu’nun da özel bir dikkat ve şefkatle hazırlamakta olduğu albüme, Çiğdem Talu’nun birlikte çalıştığı bütün önemli isimler destek vermiş ve her türlü talebi "Evet!" diye onaylamışken, Pekkan, "Sen Mutlu Ol" albümünde seslendirdiği "Gerçek ve Düş"ün albümde yer alabilmesi için gereken "imza"yı bir türlü vermemiş ya da verememiştir. Zeynep Talu ve firma yetkilileri, sonuçta Nükhet Duru’nun da desteği ile bu sorunu aşacaktır.
Kimdi o tiyatrocu
Arda Uskan’ın 12 Nisan 1999 tarihli Radikal gazetesinden: "Phillips şirketi Ajda’ya bir aranjör vermiş. Mort Shuman. Adam aşık Ajda’ya. Bir gece Pariscope’a gidiyoruz. Ajda, Shuman, ben ve şimdi ismini burada yazmak istemediğim bir türk tiyatro adamı. Shuman Ajda’ya öylesine tutkun ki... Ajda, tiyatrocu dostumuzu elinden tutup kulağıma fısıldıyor; ’Biz kaçıyoruz. Sen bu adamı idare et."
Tarkan geçici bir moda
Yeni çağın simgesidir Tarkan. Ancak Pekkan ve etrafındakiler, yeni bir çağ başladığını idrak etmek şöyle dursun Tarkan ve arkadaşlarını "geçici bir moda" olarak görmekte direnirler. Pekkan ve ekibine göre bu isimler "bugün var, yarın yok"tur, dolayısıyla telaşlanmaya da gerek yoktur.
Zeki Müren’le aşk
Zeki Müren’in, Ajda Pekkan’a Maksim kapılarını açan isim olması üzerine basın, işin içinde herhangi bir mantık ya da tutarlılık aramadan, durumdan hemen bir Pekkan-Müren aşkı ya da ilişkisi yaratır. Bu söylentilerden, Pekkan’dan çok Zeki Müren rahatsız olur. İzmir Fuarı çalışmasını bitirip dönmek üzereyken, etrafını çevirerek bu konuda kendisini sıkıştırmaya kalkan gazetecilere son derece net açıklamalarda bulunan Müren, onlara, böyle bir ilişkinin mümkün olmadığını anlatır.
Son filmi
Basının Ajda Pekkan’a duyduğu ilgi, yıldızın son filmi Harun Reşid’in Gözdesi ile doruğa çıkar. Atıf Yılmaz’ın yönetiminde "Horasan valisinin kızı rolünde oynayan" Pekkan’ın neredeyse tüm film boyunca yarı çıplak bir halde göründüğünün öğrenilmesi üzerine, filmin seti iyice kalabalıklaşır. Filmde ağırlıklı bir yere sahip olan "hamam" sahneleri çekilirken Yılmaz-Pekkan arasındaki ilişki kopma noktasına gelir. Bu sahneler sırasında, Pekkan, kimseye görünmeden setten kaçar. Bu kaçış sonrasında yapılan açıklama ise şöyledir: "Çalıştığım gazinonun patronu bana hamama sakın girme dedi, rutubetten sesim kısılırmış, öyle olursa da sahneye çıkamam." Ama bu hareket Pekkan’a pahalıya patlayacaktır. Film şirketi, "Hamam sahnelerinin çekimi engellenmiş ve zarara uğramış bulunmaktayız" diyerek, 2 bin 500 lirayı Pekkan’ın alacağı ücretten düşecek; faturanın geri kalanını ise daha uzun vadede kesecektir. Yeşilçam, artık Ajda Pekkan’ı "bir sinema artisti olarak" tamamen unutmak gerektiğine karar verecek ve kapısını bir daha pek çalmayacaktır.
Orta halli güzelden çok güzele
1964 yılı bitmek üzereyken, Ajda Pekkan’ın bir başka özelliği daha öne çıkmaya başlar. Sinemaya giriş yaptığı bir yıl öncesine göre epeyce farklılaşmıştır. Dikkati çeken en büyük değişiklik Ajda Pekkan’ın "yüz"ü ile ilgilidir. Yakın bir zamana kadar Ajda Pekkan’ın diğer kadın oyuncularla arasındaki en belirgin fark olarak görülen özelliğinin, "Grek burnun" yerinde yeller esmektedir artık. "Dudaklar" da eskisi gibi değildir. O güne dek "orta halli bir güzel" olarak kabul edilen Ajda Pekkan, birkaç ay gibi kısa bir sürede "çok güzel" bir kadına dönüşmüştür.