Güncelleme Tarihi:
Helin Avşar fotoğrafları için tıklayın
Ben de ablama veririm
Hülya Avşar, benim ablam. Bana ister para verir, ister vermez. Bugün onun olur, yarın benim olur, ben ona veririm. Batırırım, çıkartırım, bundan kime ne? Ama ben işyeri batırmadım. Tekstil sektörü zorda. Akıllılık edip mağazamı kapattım.
Roberto pişmanlığı
İki yıl önce Mısır'da tanıştığım İtalyan futbolcu Roberto ile biraz yakınlaşmamız oldu. Mısır'dan sonra her gün beni aradı. İtalya'ya davet etti ama gitmedim. İnternette yazıştık. Şimdi pişmanım. Keşke davetlerine karşılık verseydim.
Paris'le ne alakam var
Benim Paris Hilton'la ne alakam var Allah aşkına? O uyuşturucu kullanan, iş yapmayı düşünmeyen, aptal aptal gezen bir kız. Dolayısıyla ona benzetilmekten hiç hoşlanmadım. Benim için gelenek göreneklerimiz çok önemlidir.
Bugüne kadar kimseyle birlikte yaşamadım. Uyuşturucu kullanmadım. Hemen ilişki yaşayamam. Her gece yatmadan önce Kuran okurum. Hafta içi içki içmem. Asla kimsenin evinde kalmam. O yüzden en geç sabah 4.30'da evde olurum.
Kalın kitaptan sıkılıyorum
Kalın kitap okumaktan sıkılıyorum. Şöyle bir sistem olsa; kalın kitapların özetini anlatan kitaplar yapılsa. Böylece o kitabın filminin yapılmasını beklemekten kurtulurdum.
O görünmeyen bir kahraman
Helin Avşar denince akla ilk, Paris Hilton’un yerli versiyonu, ablasının parasını batıran başarısız işkadını imajları geliyor. Ancak o bu yorumlara karşı çıkıyor ve misyonunu şöyle özetliyor: "Hülya Avşar bugün güçlüyse, onun annesi ve kardeşleri var. Görünmeyen kahramanlar vardır, bunu hiç kimse unutmasın."
Hülya Avşar desteğiyle önce White Company by H adlı bir mağaza açtınız, o kapandı. Ardından Hell-in adında bir butik açtınız. Hülya Avşar’ı giydirdiniz ancak kıyafetleriniz rüküş ilan edildi. Bunun size zararı oldu mu? Çünkü yakın zamanda Hell-in’i de kapattınız...
- White Company by H ablamın tişörtlerinin satıldığı bir mağazaydı. Onun benimle hiçbir ilgisi yoktu. Ben sadece tişörtlerin pazarlamasıyla ilgileniyordum, hálá da ilgileniyorum. Hell-in’e gelince; benim hem atölyem hem de mağazam vardı. İkisini bir arada götüremedim. Mağazamı kapatmak zorunda kaldım, çünkü tekstil piyasası şu an çok iyi durumda değil. Maslak’taki atölyem duruyor. Sadece koleksiyon yapıp, satıyorum.
Peki bugüne kadar kaç tane elbise sattınız?
- 50’den fazladır... Üstelik bunlar, sipariş üzerine, yani ücret karşılığında yaptığım işler. Artık kişiye özel dikmiyorum. Benim asıl para kazandığım kendi konfeksiyonum. Ama ben çıkıp, ’Bakın şu kadar elbise sattım, bu kadar kazandım’ demiyorum.
Tamam da ablasının parasıyla yılda birkaç kez iş kurmaya çalışan, sonra da batıran başarısız bir işkadını imajınız var. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?
- Hakkımda böyle şeyler yazmaları gerçekten çok ayıp. Bir kere ben ablamdan hiç para almıyorum.
Peki, sermayeyi nereden buluyorsunuz?
SIRADA TELEVİZYON PROGRAMI VAR
Ne diyorlar mesela?
- Ablama gidip, "Bu kız adam olamayacak" diyorlar, bana da gelip, "Onun altında eziliyorsun" diyorlar. İnşallah hep onun altında ezilirim. Bir de şu unutulmamalı; bir kişi ön planda olur ve arkadakiler onu destekler. Görünmeyen kahramanlar vardır bunu hiç kimse unutmasın. Hülya Avşar bugün güçlüyse, onun annesi, kardeşleri var. O yüzden böyle ağır eleştirileri hak etmiyorum.
Sizden çok şey mi bekleniyor?
- Galiba öyle. Daha 28 yaşındayım ve ilk işimi açtım. Kendi yağıyla kavrulmak isteyen bir kızım. Hülya Avşar ablam olmasa da böyle yaşayacağım.
Avşar Ailesi’nin bir bireyi olarak bir şeyleri başarma hırsınız hiç yok mu?
- Bir aileden bir kişi çok üstündür. Ben bu anlamda kendimi hiç ezik hissetmedim. Ablamın yaptıklarından gurur duyuyorum. İyi ki o var, biz de böyle bir başarılı insanın akrabasıyız. "Hülya Avşar’a ihtiyaç duymadan ben de bir şeyler yapabilirim" demek iğrenç bir duygu. O tür pis duygular bizde olmaz. Biz birbirimize çok bağlı bir aileyiz.
n Bir iş yaptığınız zaman önce kendinizi mi yoksa Hülya Avşar’ı mı düşünürsünüz?
- Önce kendimi düşünürüm.
Alkol bağımlısı mısınız?
- Asla. Ben eğlenmeyi, içki içmeyi seviyorum. Ama sadece haftada bir gün içiyorum. O da herkes gibi. Bu zevkimden de asla vazgeçmeyeceğim. Bunu da kimse için bırakmayacağım.
Biraz yeni projelerinizden bahseder misiniz?
Nasıl bir şey yapacaksınız?
- Birkaç tane proje var. Birinin formatını ben hazırlıyorum. Diğeri ise yurtdışı formatlı, talk-şov gibi bir şey olacak.
Zeytinyağı işiniz ne oldu?
- Devam ediyor. Şişelerini bekliyorum. İtalya’ya tanesi 3 Euro’ya kadın vücuduna benzeyen şişe siparişi verdim. Ayvalık’taki Altınova Belediyesi ile ortak yapıyoruz bu işi. İnanılmaz lezzetli bir zeytinyağı hazırladık. Çok çok kaliteli bir ürün oldu. Kısmetse yaza doğru "Zeyzi" adını verdiğimiz yağımız, marketlerde satışa sunulacak.
Bir de misafirperverliğiniz var. Türkiye’ye konser vermeye gelen dünya starlarıyla bu yaz hep siz ilgilendiniz.
- Ben yabancıları çok seviyorum. Onlar beni çok iyi anlıyor çünkü. Önyargısızlar. Tanımadıkları için bana sadece "Helin" olarak yaklaşıyorlar. Gazeteciler çekmeye başladığında ise şaşırıyorlar. Ben de onlara, ya başbakan yardımcısı olduğumu söylüyorum ya da Meclis’te çalıştığımı. İnanıyorlar da, çok komik! Zaten benim kocam bir yabancı olacak. Bunu hissediyorum.
Bu kadar geniş çevreniz var. Organizatörlük yapmayı deneyebilirsiniz?
- Duydunuz mu yoksa? Çok yakında bir organizasyon şirketi kuruyorum da. Ablamın menajeri Uğur ile birlikte kuracağız bu şirketi. Önce Türkiye içi çalışmalar yapacağız. Sonra yurtdışından sanatçılar getirip, konserler düzenleyeceğim. Çevremi, bağlantılarımı bu işte kullanabilirim. Ayrıca bu işi yapabilecek genel kültüre de sahip olduğumu düşünüyorum.
Şu an sevgiliniz var mı?
- Bir buçuk yıldır hayatımda kimse yok. Çünkü çevremde maalesef bana yakışan birini göremiyorum. Aslında ben de zor birisiyim.
Kocam yabancı olacak hissediyorum
Asla kimsenin evinde kalmam. En geç sabah 04.30’da evde olurum.
Kalın kitap okumaktan sıkılıyorum. Keşke kalın kitapların özetini anlatan kitaplar yapılsa, şahane olurdu. Böylece o kitabın filminin yapılmasını beklemekten kurtulurdum.
Paris Hilton’la ne alakam var, Allah aşkına? O uyuşturucu kullanan, iş yapmayı düşünmeyen, aptal aptal gezen bir kız.
Yabancı konuklarım Türkiye’ye geldiklerinde gazeteciler tarafından fotoğrafları çekilince şaşırıyorlar. Ben de onlara, ya başbakan yardımcısı olduğumu söylüyorum ya da Meclis’te çalıştığımı. İnanıyorlar da, çok komik!
Kocam bir yabancı olacak. Bunu hissediyorum.
Roberto Stellone’yle yakınlaşmamız oldu
Sizi Paris Hilton’a benzetiyorlar...
- Benim Paris Hilton’la ne alakam var, Allah aşkına? Benim çılgın hayatım mı var? O uyuşturucu kullanan, iş yapmayı düşünmeyen, aptal aptal gezen bir kız. Dolayısıyla ona benzetilmekten hiç hoşlanmadım. Benim için gelenekler çok önemli.
Bir örnek verin mesela...
- Ben uçuk yaşamıyorum. Bugüne kadar kimsenin evinde kalmadım, kimseyle birlikte yaşamadım. Uyuşturucu kullanmadım. Hemen ilişki yaşayamam. Her gece yatmadan önce Kuran okurum. Evlilik önemlidir benim için. Ama artık korkmaya başladım. Çünkü çevremdeki bütün evli erkekler eşlerini aldatıyor. Bir tek çocukları çok seviyorum. Buna nasıl çözüm bulacağımı bilmiyorum.
Amerika’daki sperm bankasına gidebilirsiniz.
- Hayatta yapmam öyle bir şey. Bir çocuğun yetişmesi için aile olmalı. Benim dost diyebileceğim bir sürü erkek arkadaşım var. Hepsi de tanınmış, iyi aile çocukları. Nerede görünsek, bizim bir ilişki yaşadığımız düşünülüyor. Mesela Emre Bahçıvan’la bir ilişkim yok. O benim gerçekten arkadaşım.
Bundan birkaç yıl önce Mısır’da tatil yaparken İtalyan futbolcu Roberto Stellone’yle tanışmıştınız. Görüşüyor musunuz?
- Evet. Bu yaz kendisini Türkiye’ye davet ettim. Yunanistan’da tatil yapacağını, oradan da güney sahillerimize gelebileceğini söyledi. Ben de onun yanına gideceğim.
- Roberto ile biraz yakınlaşmamız oldu. Mısır’dan sonra her gün beni aradı. İtalya’ya davet etti ama gitmedim. Çoğu zaman internette yazıştık. Onun sayesinde İtalyanca öğrendim. Dediğim gibi çok çağırdı beni ama gitmedim. Şimdi çok pişmanım. Keşke davetlerine karşılık verseydim.
Röportaj: Sema DENKER Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN