Güncelleme Tarihi:
Malum kadının kocası, malum çocuğun babası KAYA ÇİLİNGİRLOĞLU
Talimatlar patronu
Biz Kaya Çilingiroğlu'nu çok merak ediyorduk. Malum kadının kocası olmak nasıl bir şeydi? Kıskanır mı, sinirlenir mi, ne yer, ne içer, ne iş yapar, geçimini nasıl sağlar, komik mi, saldırgan mı hepsini ama hepsini merak eder dururduk. Bunların üstüne Hülya Avşar'ın son ropörtajını da okuyunca, Kaya Bey'e de bir cevap hakkı doğduğunu düşündük. Kaya Bey'in sahibi olduğu Levent'teki Radyo 2019'a elimizde olmayan nedenlerle bir saat rötarlı vardığımızda, kendimizi Nazi kampında gibi hissettik. Kaya Çilingiroğlu'nun çalışanlarına yazdığı talimatlara göre herkes sabah 8:30'dan akşam 19:00'a kadar radyoda bulunmalı, işe gelmeyenler rapor getirmeli, erkekler traşlı olmalı, program yapanlar programdan bir saat önce gelmeli... Bunlara benzer bir sürü madde akıp gidiyordu.. Her neyse, tabii onun işyeriydi, kuralları o belirlerdi. Kaya Bey'in kendi deyimiyle bir kulübe olan arka bahçedeki odası radyo atmosferinden çok farklıydı. Her taraf çeşitli spor otomobil maketleriyle doluydu. Geç kaldığımız için bizi biraz sitemkar karşıladıysa da sonradan çok güldürdü. Üstelik fotoğraflarından çok daha yakışıklıydı. Parası ve karizması da olduğuna göre Hülya Avşar bu hayattan daha fazla ne isteyebilirdi?
BAŞINA VURDU HERHALDE
Tabii ki sekiz aylık hamile bir kadının cinsel hayatı biraz lüzumsuz gibi. Olmamalı. Onu da kalkıp orada (röportajında) söylemesi anlamsız. Yok canım biraz fazla abartmış o konuları. (İlişkide eski heyecan yok demişti Hülya Avşar) Belki şimdi tam kelimeyle başına vurdu herhalde. O kadar da değil. Keşke herkes bizim gibi altı sene sonra heyecan duyabilse birbirine karşı. Hiçbir zaman seks hayatımızda monotonluk da olmadı yani. Şimdi belki unuttu ondandır.
Herkes merak ediyor. Hülya Avşar'ın kocası olmak dışında siz ne iş yaparsınız?
- Biliyorsunuz ben tıp fakültesi dördüncü sınıftan ayrıldım, daha sonra ticarete atıldım. Benim asıl işim sigortacılık. Avusturya'dan enerji içeceği getiriyoruz. Bir de borsa oynuyorum. Daha önce çok işler yaptım. Ama hepsinde battım.
Kazanıyor musunuz borsada?
- Bu ara hiç sormayın tuş vaziyetteyim.
Neden işte ilerlemeyi düşünüyorsunuz? Bir gün Hülya hanım işleri güçleri bırakır, yük benim sırtıma biner, garantiye alayım mı diyorsunuz?
- Tabii dünyanın bin türlü hali var. Gerçi öyle bir korkumuz yok ama insanlar niye çalışır, hep büyümek için, hep daha iyiyi bulabilmek için anlatabiliyor muyum?
Evdeki harcamaları nasıl paylaşıyorsunuz?
- Evin genel giderlerini ben yapıyorum. Aidat, su, elektrik gibi. Yemeğe gittiğimizde de ben öderim, seyahate gittiğimizde de ben öderim.
Mülk işleri?
- Herkes kendine alır. O alırsa onun, ben alırsam benim. Ama her şey çocuğumuzun. Ama ben Hülya'yı yönlendiririm. Ev alacaksa pazarlığı ben yaparım. Pahalıysa aldırmam, ucuzsa tavsiye ederim. Borsada kağıdı varsa şunu al, bunu al derim.
Siz dünyalığınızı yapabiliyor musunuz radyodan, ithalat, ihracat işlerinden?
- Şu anda bir ihtiyacım yok. Kendime yetecek kadar mülküm var. Şu standardımı, çalışmasam zor sağlarım gerçi ya...
Radyoculuk para getiriyor mu bari?
- Şimdi iyi. Bu hale getirinceye kadar hem param hem vaktim çok gitti.
Arabanız ne marka?
- BMW 540. Bundan evvel 600 Mercedes vardı o daha hızlı gidiyordu.
Bu arabaları kendi paranızla mı alıyorsunuz?
- Yok Hülya Hanım veriyor ben alıyorum! (Hafifçe sinirleniyor) Yani bu kadar para kazanamayacağımı mı düşünüyorsunuz? Kendi paramla alıyorum. Ne babamın ne de Hülya Hanım'ın parasıyla. (Ertesi gün Kaya bey bizi tekrar arıyor ve ‘‘benim Hülya ile beraber olmadan önce de Porsche'um vardı. Yazın lütfen’’ diyor. Bütün gece kafasını bu soruya takmış)
Gözümüz yok. Allah arttırsın. Bizimki sadece merak.
- Bizim ödediğimiz senelik vergi tüm olarak 100 milyarın üstünde. Ben 100 milyar vergi verirken 20 milyarlık bir arabaya da bineyim yani. Kendi paramla. Başka aldıklarımı da söylemeyeceğim, tuhaf sorular geliyor.
Evde kim daha baskındır? Bize Hülya hanım sözünden çıkanı öldürür gibi bir etki veriyor da?
- Tam tersi. Hiç öyle değildir. İşte öyledir ama evde değil. 600 kere yemeğe gittiysek 599 kere ben karar vermişimdir. Bizim ilişkimizde ben baskınımdır. Benim istediğim, benim programlarım yapılır. O daha evinde otursun ister. Miskinlik yapmak ister. Ben duramam, programı yaparım.
Dergiler peşinize düştü mü Demi Moore pozları için?
- Evet ama bence gereksiz. Birincisi herşeyi reklam aracı yapmamak lazım. İkincisi daha önce yapılmış bir olay, yeniliği yok. Demi Moore'dan sonra Hülya yapsaydı tamam~.
Bu yüzden mi, yoksa soyunmasını mı istemiyorsunuz?
- Karımın soyunmasını da istemem.
ANNELİK YAKIŞTI ONA
Peki eşinizin televizyonda giydiği kıyafetlere ne diyorsunuz?
- Yok hiç karışmam. O görüntü beni rahatsız etmiyor. Ama çıplak göbeği olay yaratabilir. Bunu istemiyorum. Estetik de bulmuyorum.
Görüntüsü sizi nasıl etkiledi?
- Çok yakıştı annelik. Benim gözüme güzel görünüyor. Sempatik yani. Yanlız kilolardan biraz horluyor şimdi o problemimiz var.
Siz kendiniz özel hamilelik fotoğrafları çektiniz mi?
- Tabii canım korkudan bastıramıyoruz birinin eline geçer diye. Kutu halinde duruyor.
Başka hiçbir şeyine karışmadınız mı şimdiye kadar?
- İşiyle ilgili kesinlikle hiçbir şeye karışmam. Yalnız flört ederken bir ara bırak şu gazino işini demiştim. Bir film çevirse de sevişme sahnesi olmasını kabul etmem.
Bir Berlin in Berlin daha olmaz mı ?
- O filmde sevişme sahnesi yok, masturbasyon sahnesi var. O sahne yüzünden kavga etmiştik. Aslında mevzu Sinan Çetin'in fotoğrafları basına dağıtmasıydı. O da her filmcinin yaptığı bir üçkağıt.
Arıza çıkarttınız mı bu yüzden?
- Evet. O gün Zonguldak'a gidiyorduk, korkutmak için gazlıyordum habire, bembeyaz oturuyordu yanımda. Başka türlü bir şey de yapamazdım. Dövmek gibi bir şey yapamayacağımıza göre...
HAZIRLANIN DAYAĞA!
Aslında siz dövme olayının pek yabancısı değilsiniz.
- Gazeteciydi ama o. Siz hazırlanın yani, böyle sorulara devam ederseniz. Şaka şaka ha ha ha. 17 yaşındaydım. Küçüklük bir mazaret değil ama insanlar hata yapabiliyor.
Eşinizin gölgesi altında yaşadığınızı düşünüyor musunuz?
- Rahasız etmiyor bu. İnsanların Hülya Avşar'ı görüp de aa bak bu Kaya Çilingiroğlu'nun sevgilisi demeleri kadar abes bir şey olamaz. Sokakta hep aa Hülya Avşar'ınki lafları oluyor. Rahatsız olsam 6 yıl dayanamazdım.
Hülya hanım son röportajında cinsel hayatınızın bittiğinden bahsediyor.
- Tabii ki sekiz aylık hamile bir kadının cinsel hayatı biraz lüzumsuz gibi. Olmamalı. Onu da kalkıp orada söylemesi anlamsız. Veya Kaya beni aldattı, ben bunu biliyorum. Eee bunu halk neden bilsin? Patavatsız, patır kütür söylüyor herşeyi. Söyleme işte bunu biliyorsan da. Ben seni aldattım da sana ne yaptım yani?
Aldatmadınız mı peki?
- Hayır efendim. Beni yatakta mı basmış? Hayır. Bir şey duymuş inanmış, öyle gitmiş, kavga etmişiz, üç gün sonra barışmışız. Benimle evlendiysen bunu kabul etmişindir. Bunu anlatmanın ne anlamı var? Benim yapmayacağımı Hülya anlamıyor. Böyle çok yakışıklı, peşinden koşulan bir tip olsam anlarım. Zaten 20 dakikada bir arıyor. O aradığında, alelacele pat küt bir yerden bir şey yapmam lazım. Hangi kadın öyle bir erkekle beraber olur yani.
O kadar da becerikli değilsiniz!
- Zaten o işin bir keyfi de yok.
Çapkınlık için Londra'ya gidiyormuşsunuz sık sık.
- İş seyahatleri için gidiyorum. Hemen benim bir şeyler çevirdiğimi sanıyor. Nasıl istiyorsan öyle düşün diyorum artık. Oralarda bütün gün iş konuşuyorsun. Zaten akşam gidip üç içki içtin mi sarhoş oluyorsun, yapacak halin kalmıyor. Buradan kalk, oraya git filan. Biraz da pahalı bir zamparalık yani. Kendime bir metres tutsam daha ucuza gelirdi.
Altı sene içinde hiç mi istemediniz başka bir kadınla beraber olmayı?
- Çok zor bir soru. Nefsine hakim olmak zorundasın. İstesen bile yapmamalısın.
Hülya Hanım'a göre ilk heyecanınız kalmamış...
- Yok canım biraz fazla abartmış o konuları. Belki şimdi tam kelimeyle başına vurdu herhalde. O kadar da değil. Keşke herkes bizim gibi altı sene sonra heyecan duyabilse birbirine karşı. Tabii ki Hülya arayınca veya onu görünce kalbim titremiyor ama hiçbir zaman seks hayatımızda monotonluk da olmadı yani. Şimdi belki unuttu ondandır.
Bebeği aldırmayı düşündüğünü de açıkladı.
- Valla onu bana açıklamadı ama eğer aldırsaydı aynen babasının evine yollardım onu.
Size anlatmadığı şeyleri gazetelerde okuyunca deliriyor musunuz?
- Artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Yarın da yine abuk subuk bir cümleyle karşılaşabilirim. Ama güzel bir şey sürpriz bir insanla beraber olmak.
Peki böyle konuşmasını onaylıyor musunuz?
- Tasvip etmediğim şeyleri oluyor. Ama birşey demiyorum artık. Dediğim zaman kavga ediyoruz çünkü. Zaten yaptığı hatayı hiç kabul etmez. Ben en iyisi konuşup yorulacağıma, kavga edeceğimize susayım diyorum. Pek didişmemeye özen gösteriyorum.
Tolk şov'a katılan nerdeyse her erkek konuğuna penisinin boyunu sormaya başladı. Siz ne oluyorsunuz o anda?
- Programını seyretmiyorum.
Sinirlenmemek için mi?
- Yoo alakası yok. Film ve maç dışında bir şey seyretmem. Beni dediğim gibi hiç şaşırtmıyor artık. Mesela bu soruda kötü bir şey yok ki. Boyu uzunsa insan merak ediyor gerçekten.
Burnu uzun olana da sordu.
- O öyle her burnu uzunu öyle sanıyor herhalde ha ha ha... O onun işi. Ne reyting alıyorsa onu yapıyor. Çok zeki o konuda. Bir puan alır. Sonra patronu ile pazarlık yaparken o puanları kullanır. Siz bu konuları düşünmüyorsunuz.
Yani aslında o kadar terbiyesiz değil sadece profesyonel diyorsunuz.
- Evet.
Onun güzelliğine hayran mısınız?
- Bazen kendimle gurur duyarım en güzel kadın benim kadınım gibi.
Uyurken seyrediyor musunuz mesela?
- Hayır ben erken uyuduğum için o beni seyrediyor.
Bu güzel kadının benim gibi karga burunlu bir adamla ne işi var diye düşündünüz mü hiç?
- Karakter. Bazı vasıflar var yani. Bir insanda sadece güzellik olmuyor. Demek ki çok enteresan bir taraflarım var. Hiçbir kadını tavlamadım zaten, hep onlar beni buldular.
Bu işin sırrı ne?
- Bir kere ben çok tabii bir adamımdır tamam mı? Sonra övünmek gibi olmasın genel kültürüm çok fazla yani. Çok sosyalim, spor tarafım olsun, sinema, tiyatro... Mesela yurtdışında müze gezerim. Müzikale götürürüm insanları. İyisini bilirim herşeyin, ne yapılması gerektiğini. Kadın da senden aşama görüyor yani. Hem çok kültürlü, hem çok güzel bir kadın zannetmiyorum olsun.
Yani Hülya Avşar güzel ama cahil mi demek istiyorsunuz?
- Yani ben kültürlü derken allame-i cihandan bahsediyorum. Herkes Hülya'yı cahil mahil diye düşünüyor ama hiç öyle bir kadın değil, bana göre hiç değil. Hülya'nın hiç vakti olmamış. Beni babam 12 yaşında Paris'e okumaya göndermiş. Çocukluğumdan beri dünyayı dolaşıyorum. Hülya Hanım hep çalışmış. Ailesine bakmak zorunda kalmış. Merakı olmamış değil yani. Şimdi beraber gidiyoruz. Müzikale gidelim deyince eskiden burun kıvırırdı. Sinemaya gidelim derdim gündüz gitmeyi sevmiyorum derdi. Şimdi o da seviyor.
Onu hiç operaya götürdünüz mü?
- Tabii Londra'da ‘‘Phantom Of The Opera’’ya götürdüm, Japonlarla beraber uyudu! Ha ha ha...