Şaşırıp kalıyorsunuz karşısında. ‘Hadi ya, hadi ya’ deyip duruyorsunuz. Ama ben size gerçeği söyleyeyim mi, ilgilenmeden, merak etmeden de duramıyorsunuz! Ondan öğrendiğiniz her lafı, rahatlıkla bir başkasına satabilirsiniz. Sağda solda ‘Sen o işin aslını biliyor musun?’ diye hava atabilirsiniz. Adam konuşturmayı çok iyi biliyor. Kendi söyledikleri de işte burada. Buyrun buradan okuyun.
Hülya Avşar-Kaya Çilingiroğlu olayını, bir uzman olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bence o evlilikte başarısız olan Hülya’dır.
Adam bu kadar aldatıyor, siz de çapkınlık yapan arkadaşınızı savunuyorsunuz. Bu da iyiymiş!
- Mesele o kadar basit değil. Hülya Avşar’ı kocasıyla bir yerde eğlenirken gördünüz mü hiç? Zihninizde o ikisine dair, herhangi bir yerde çekilmiş eğlenirken görüldükleri bir kare, bir fotoğraf var mı?
Bunun konumuzla ne alakası var?
- Var var. Bunlar babaannem gibi kadınlar. Benim Petek de farklı değil. Petek bir doğurursa, Hülya’dan beter olacak. Bak, suçlamak için söylemiyorum, bir tespit yapıyorum. Dışarıdan bakanlar için Hülya Avşar ya da Petek Dinçöz gibi kadınlarla beraber olmak hoş görünebilir. Ama ikisi de evde oturmayı seviyorlar. Bir otur, iki otur, üç otur. Sonunda şişersin abi! Dördümüz üç kere çıkmışızdır mesela, 12 olunca gözümüzün içine bakıyor: ‘Hadi eve gidelim!’ Oysa, biz geceye yeni başlıyoruz o saatte. Anlatabiliyor muyum?
Hayır.
- ‘Bir yere gidelim’ dersin, ‘Yok, yarın bilmem kaçta uçağım var, bilmem nereye gideceğim’ der, gelmez. Hep işi vardır, hep şovu vardır, hep yorgundur, hep yoğundur. Kardeşim, bizim de işimiz var! Eğlenemiyorsun bunlarla. Onlar sakin kadınlar, biz hareketli erkekleriz. Gezmek isteyen erkek, evde oturmak isteyen kadın sendromu bu. Petek’e desem ki ‘Sortie’ye gidelim’, ‘Ben öyle kapılarda görünmek istemiyorum’ der. ‘Sen kamera da yollamışsındır’ der. Der de, der. Kadın çıkmıyor geceleri. Ben çıkıyorum. Böyle yaşanır mı? Zaten Kaya, ‘Senin de sonun benim gibi olacak. Hatta senin sonunu da ben hazırlayacağım’ diyor. Siz Hülya ve Kaya’yı en son eğlenirken ne zaman gördünüz? Bu önemli bir soru. Kim bilir belki de bu boşanma Hülya’ya yarayabilir, hayatında ilk defa şunu düşünebilir: ‘Bende de hata vardı’. Yani işler, ‘Ben Türkiye’nin en güzel kadınıyım’ demekle bitmiyor. Güzellik, iki sevgili için 24 saatte 5 dakika, seks de 2 saat -kimsenin bu kadar vakit ayırdığını sanmıyorum ama neyse- ya sonrası... Birlikte bir şey yapmak, paylaşmak, oraya buraya gitmek, bakmak, görmek, eğlenmek....
n Vay sosyo-psikolojik tahlillere girdiniz...
- Ben Hülya’yı suçlamıyorum. Öyle bir misyon yüklendi ki ya da biz ona yükledik, gündemi yaratma misyonu. Kadın artık kitaplardan cümleler alıp söylemeye başladı. Tabii bütün bu harala gürele içinde unutulan biri vardı: Koca.
n Öyle bir konuşuyorsunuz ki, adam da sütten çıkmış ak kaşık sanki!
- Neden aldatır bir adam? Hayat tarzında bir yanlışlık vardır değil mi? Yoksa, deli mi niye aldatsın? Şöyle deniyor: ‘Bu kadar güzel bir kadın nasıl aldatılır?’ Mesele güzellik değil ki. Erkeklerin kadınları hep yatağa atmak istediği söylenir. Ama şu unutulur: Erkek, kadını eğlenmeden yatağa götürmek istemez. Eğlenmek, bir erkeğin ön sevişmesidir. Bütün dünyada bu böyledir. Mesela erkek kadını dansa kaldırır...
n İyi de Hülya ve Kaya ya da siz ve Petek nerede dans edeceksiniz?
- Her zaman ortam bulunur. İstedikten sonra.
n Siz istiyorsunuz, Petek Dinçöz ‘hayır’ mı diyor?
- Gelmez, o kliplerde dans eden kız, benimle hiçbir yerde dans etmez. Bana diyorlar ki, ‘Senin yanında acayip dans eden bir kız var!’ Dans mı? Dans eden benim ya! Petek’i yerinden kaldıramazsın. Oturur. Anca klibinde, şovunda dans eder. Her şeyi geçtim, Petek’e bir gün ‘Evde dans edelim’ dedim. Tuhaf tuhaf suratıma baktı. Birlikte oldukları adamlarla eğlenmek bunların kitabında yazmaz. Bunlar, işleri için yaşayan kadınlar...
n İnsan Hülya Avşar’la evli olup da nasıl sıkılabilir, bırakın şimdi...
- Sıkılıyor işte. Son günlerde Kaya’yla sürekli beraberiz. Sadece kadınlar mı dedikodu yapacak? Biz de yapıyoruz...
MAGAZİN DİLİNDE BİKİNİ VE SEKS KASEDİ NE ANLAMA GELİYOR?Hülya Avşar’ın bikinili fotoğrafları magazin dilinde ne anlama geliyor?
- ‘Ben hálá varım! 43 yaşındayım ama hálá seksiyim, güzelim, dimdik ve sımsıkıyım!’ Kadınları anlamak zor, kadınlar bu güzellik hadisesine fena halde kafayı takmış vaziyetteler. Hülya’nın çıkıp, ‘Benim popom böyle, bilmem nerem şöyle’ demesi gerekmiyor ki, o zaten Hülya Avşar. Güzelliğinden çok beyniyle ayakta duran bir kadın. Bu tür numaraları bırakması lazım. Hayat boyu güzelliğiyle var olmak zorunda değil. O bu piyasadaki en zeki kadınlardan biri. Fiziği kötüleyebilir de. Ama insanlar onu arzulamaya devam eder... Gel de anlat...
Peki Gamze Özçelik kasedini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Tanımam etmem. Bence bu olay ortaya çıktığında hemen ‘O benim’ demeliydi. Direkt savcılığa verip, işin üzerine gitmeliydi. Olayın ayrıntılarını bilmiyorum. Bu kriz iyi yönetilemedi. İyi yönetilen örneği de vardı biliyorsunuz...
Bilmiyorum.
- Önemli değil. Ünlü biri, ünlü bir işadamıyla bir one-night stand (bir gecelik ilişki) yaşadı. Adam, başka bir ünlüyle evliydi. Karısı da acayip dişli. İki kadın arasında da rekabet var. Kadın milleti işte. One night stand yaşayan ünlü, diğer kadının kuaförüne gidip, ‘Saçımı şöyle tara, bilmem kim öyle seviyor’ diyor. Yani adamın karısının bu ilişkiden haberdar olmasını sağlıyor. Çünkü kafaya takmış, o aileye gelin olacak. Ama işler sarpa sarıyor. Ünlü işadamının karısı, kocasının kaçamağını duyunca deliye dönüyor. Adamı kapıya koyuyor ve anında boşanıyor. Ünlü işadamı da sevdiği karısından ayrılmasına sebep olan bu ünlüye diş biliyor, intikam almak için piyasaya
haber salıyor, ‘Parası önemli değil onunla ilgili ne varsa getirin!’ diyor ve o kaset geliyor. Kasedi tam sahip oldukları televizyon kanalında yayınlayacaklardı ki -45 gün kapatılma verilmesini de göze almışlardı- ünlü bana geldi, yardım istedi. Araya girdim. Polis buluncaya kadar da kaset kasaya kaldırıldı. Ama sonra öyle şeyler oldu ki, ben bir daha o kadınla görüşmedim.
n
Olmaz da, bir gün sizin sevgilinizin kasedi çıkarsa ne olur?
- O da benimle çıkar herhalde. 19 yaşından beri beraberiz. Gerçi hayatta olmayacak şey yok. Böyle bir şey olursa, mertçe çıksın söylesin.
n Şöyle bir komplo teorisi var: Kaya Çilingiroğlu aslında ayrılmak istiyordu. Siz ikiniz bu işi birlikte planladınız...
- Daha neler. Ferrari ve Feraye gibi inanılmaz espriler var, onları da mı biz planladık? Biz Kaya’yla iyi arkadaştık, Hülya ve Petek didişmesi yüzünden birbirimizden uzak duruyorduk, şimdi yine görüşmeye başladık.
PROGRAMA KAYA’YI ÇIKARMAM, HAZIR DEĞİL HAYATINI MAHVEDERİMn Bir ekiple birlikte çalışırken, birdenbire goller atmak üzere öne çıkmaya karar verdiniz. Ne değişti?
- Ben sunmayı düşünmüyordum, aklımdan da kim sunabilir diye geçiriyordum. ‘Karşımızda sen olursan çıkarız’ dediler. İnsanlar benim adımı biliyordu ama yüzümü bilmiyorlardı...
n Şu anda tanıyorlar mı sokakta?
- Evet. Taksiye bindiğimde ‘Abi Canlı Hayat’ta bu hafta kim var?’ diye soruyorlar.
n Arkadaşınız Kaya’yı çıkarın mesela...
- Yok. O hazır değil. Ne yapacağını bilmiyor ki. Ona zaman lazım. Hayatını mahvederim. Böyle bir şey istemem. O günden beri her akşam Kaya’yla beraberim. İkimizi görenler, ‘Çok komiksiniz’ diyorlar. Yakalayan ve yakalanan bir arada içki içiyorlar,
yemek yiyorlar.
n Sizi arasaydı ve o haberi yayınlamamanızı isteseydi, yayınlamayacaktınız öyle mi? Sarhoş olduğu için sizi aramayı unuttu...
- Aynen. Daha önce yayınlamadığım pek çok şey oldu.
n İnsan ne kadar sarhoş olursa olsun ertesi gün bir şeyler hatırlar...
- Bir şeyler hatırlıyor da... Ne olduğunu çıkaramıyor. Hatta avukatı Osman Bey’e ertesi gün diyor ki, ‘Dün rüya gibi bir şey gördüm, bir gazeteciyle mi televizyoncuyla mı ne konuşuyordum. Ama gazetelere baktım bir şey yok, demek ki yanılıyorum. Komik bir durum var tabii, Hülya’nın, Kaya’nın, Petek’in ve benim avukatım aynı... O da gereksiz bir şekilde suçlandı. ‘Sen her şeyi biliyordun, durdurmadın’ diye. Halbuki alakası yok.
YAPARIM YAKALANMAMBen de kaçamak yapıyorum. Yakalanmadığım sürece de böyle konuşma hakkını kendimde buluyorum. Zaten herkesi yakalayan adam, yakalanmışsa bu işler bitmiştir! Ama ben yakalanmam. Yaparım, yakalanmam. Çapkınlık böyle olur.
YAKALAYAN VE YAKALANANGeçen akşam Kaya dedi ki, ‘Öyle bir yere gidelim ki, bizi kimse bulamasın!’ Çünkü herkes peşinde. Benim çocuklar dahil. Biz de o meşum olaydan beri ayrılmıyor, geceleri birlikte çıkıyoruz. Tabii yakalayan ve yakalananın birlikte gezip tozması insanları şaşırtmıyor değil. Tuhaf tuhaf bakıyorlar. Biraz düşündüm ve ‘Tamam’ dedim, ‘Öyle bir yere gideceğiz ki, bizi kimse bulamayacak!’ Nereye gittik biliyor musun? Yakalandığı yere! Polis ve katil en çok cinayet mahallini sever. Biz de cinayet mahalline geri döndük. Herkes bizi arıyor, ama kimse bu kadar aptal olacağımızı tahmin etmiyor. Kaya, ‘Bak seninkiler beni burada şöyle çekti’ diye anlatıyor. İnanılmaz eğleniyoruz çünkü ikimiz de heyecanı seviyoruz. Yalnız olup olmadığımız bana kalsın. Tek söyleyebileceğim o gece bizi kimse görmedi. Ve yaşadıklarımız müthiş bir adrenalindi!
İTİBARSIZ OLDUĞUMU KABUL ETMİYORUMn Çok gündemdeyim ama itibarım yok diye düşündüğünüz oluyor mu?
- Hayır.
n Yoksa itibarınızın olup olmaması umurunuzda mı değil?
- Umurumda. Ama o konularda en ufak bir sıkıntı yaşamam. Bakmayın yaptığım işi saygın görmediklerini söyleyenlere, karşı karşıya geldiğimizde, ‘Senin programda gördüm bilmem kimi’ diyor, ‘Bilmem kimle berabermiş!’ Ben hatırlamıyorum bile, gündemi benden daha iyi biliyor, hazırladığımız programı pür dikkat izliyor, sonra da aklınca beni küçümsüyor...
n İnsan bazen yaptığı işten utanır. Sizin utandığınız oluyor mu?
- Asla. Git-kovala-yakala-yayınla gibi basit bir iş yapmıyoruz ki. Üstelik ben mesleğimin olgunluk döneminde olduğumu düşünüyorum.
n O zaman şu soruyu sormayayım...
- Sor, sor...
n Tam da diyecektim ki, hakkınızda şöyle suçlamalar var: ‘Pespaye programlar yapan, kendi sevgilisi dahil herkesi kendi reytingi uğruna kullanabilen, insan onurunu hiçe sayan, iğrenç adamın teki...’
- Kızmıyorum bunlara. Çok normal böyle suçlamaların olması.
n Sizi üzer mi?
- Yok. Bana mektup attıklarını düşünüyorum.
n Nasıl yani?
- Onlara ilgi göstermemi istiyorlar. Onlarla muhatap olmamı istiyorlar. Bunlar bana ulaşamayan insanlar. Benimle bir yemek yemek isteyen insanlar. Bu mektupların bir kısmını aldım ben. Eskiden kendimle ilgili değil de programlarımla ilgili agresif bir adamdım. Biri laf etti mi sinirlenirdim. Artık değilim. En son mesela, Fatih Altaylı kalktı, Bülent Ersoy olayından yola çıkarak benim için, ‘Bu adam benim yanımda çalışsaydı onu kovardım’ dedi. Bunu da ana haber bülteninde magazin yapmış adam söylüyor. Adam benden ufak, ben gazetecilik yaparken, o yoktu, ben spor programı yaparken yanımızda dolaşan bir çömezdi. Niye yazıyor böyle? Kızdırmak, tahrik etmek için. Niye? Çünkü yeni gittiği yerde eski havasını bulamamış, canı sıkılıyor ona buna saldırıyor. Ben ona bulaşmıyorum. Şimdilik. Eğer ileride eski etkin haline gelirse, eski gücünü bulursa düşünürüm.