Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2007 00:00
Turizm ve otelcilik bölümünden mezun olduktan sonra iletişim master’ına başlayan Ebru Güzel, şimdi de Mimar Sinan Üniversitesi’nde moda tarihi dersleri alıyor. Moda akımlarının nedenlerini anlamaya başladığını belirten ünlü manken "Hülya Avşar’ın beyaz tişörtleri, cinsiyetsizlik göstergesi" diyor.
Öğrenmenin sonu yok misali, bir okuldan diğerine koşuyorsunuz. Mimar Sinan kaçıncı durak oldu?
- Evet, akademik anlamda yol almaya, kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Turizm ve otelcilik bölümü mezunuyum. Marmara Üniversitesi’nde iletişim master’ı yapıyorum. Bu sene tez hazırlamam gerekiyordu ve hocam bana moda üzerine tez yazmamı tavsiye etti. Ben de "Modada iletişim nasıl bir etkidir" konusunu incelemeye başladım. Bu yüzden moda tarihi dersi almaya karar verdim. Master öğrencisi olduğum için, başka bir üniversitede ders alma hakkım vardı. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni tercih ettim. Halen burada moda tarihi dersi almaya devam ediyorum.
n Derslerde neler öğreniyorsunuz?
- Modanın 1900’lü yıllardan bugüne kadarki gelişimini ve değişimini ele aldık. Farklı akımları inceledik. Örneğin; Haute Couture’ü ilk kez Charles Frederic Worth diye bir adam çıkarmış. Sanayi devriminin ardından zengin ailelerin eşlerini giydirme gerekliliği doğmuş. Kabarık etekler moda olunca maliyetler de artmış. Bunu değerlendirmek gerekiyormuş. Sonuçta ortaya görsel bir şölen çıkmış.
n Peki Türkiye’de hangi tasarımcılar Haute Couture çalışıyor?
- Türkiye’de çok az couture yapan terzi ve sanatçı var. Hatta 2-3’tür sayısı, daha fazla değil. Herkes couture yapamaz. Vural Gökçaylı, Yıldırım Mayruk öyle mesela... Vural Bey, benim bildiğim kadarıyla Pierre Cardin’e asistanlık yapmış bir isim zaten...
n Modanın tarihini öğrendikçe, moda olan tasarımlara bakış açınız da değişiyordur sanırım...
- Evet bir görüş oluştukça, sorgulamaya başladıkça kendimi tanıyorum. Modaya ait olup olmamamın çizgisini bu belirliyor. Bundan sonra nerede olacağıma bir karar vermem anlamına geliyor bu... Mesela beyaz tişörtle ilgili bir fikrim oluştu. Hülya Avşar’ın tişörtleri var hani... Kendisi de çok giyiyor, çünkü rahat giyimi savunuyor. Ben bunun altında yatanın ne olduğunu geçmiş tarihe bakarak öğrendim; cinsiyetsizlik! Bir kadının, sırf kadınlığıyla bir yerde durmak istememesi yatıyor altında... Bunun psikolojik açılımı da var: Umursamazlık! Bu tarz giyinmek, makyaj yapmamak, saçları kısa kullanmak bunu gösterir.
n Yani bir bakıma kadında maskülen tarzın başlangıcı...
- Evet, ama bu şimdi olan bir durum değil. İkinci Dünya Savaşı 1945 yılında bitiyor ve onunla birlikte erkekle birlikte kadın da çalışmaya başlıyor. Modada da kadınsı çizgiler bastırılıyor haliyle... Mesela günümüzde çok moda olan göğüs altından kıyafetler öne çıkıyor. Göğüsler bastırılıyor, kalça kaybediliyor. Kadın iş hayatında erkeklerle yarışmak zorunda çünkü... Etek boyları kısalır, çünkü kadının boyu uzun gözükmek zorundadır erkeğin yanında. Her akımın bir anlamı var özetle...
n Ayakkabılar her kadının vazgeçilmezidir. Bunlarla ilgili neler söyleyeceksiniz peki?
- Elbette... Sivri topuk, kadının kışkırtıcı cinselliği simgelemesidir. Açık ayakkabılar her zaman iç çamaşır kullanmamayı temsil eder. Parmakları dışarıda bırakan ayakkabıların anlamı "Ben iç çamaşır kullanmıyorum" ya da "Kullanmak istemiyorum"dur.
Bana artık Ebru Cemal deyin
Bana artık Ebru Güzel değil, Ebru Cemal denmesini istiyorum. Cemal, kadının yüz güzelliğidir. Bu iman ve düzgün karakterin dışa yansımasıyla oluşan güzelliktir. O yüzden bu şekilde anılmak isterim. Yaşadığım her şeyin beni bugüne hazırladığını biliyor ve şükrediyorum. Ben bir trafikteydim, ufak tefek kazalarım da olmuştur. Kırdığım herkesten binlerce kez özür dilerim. Bir aile kurma hayalim var ve içten içe beni eriten adamla bunu kuracağım. Eski alışkanlıklarımı tamamen terk ettim çünkü farkındalığım arttı.