Bir gün o bıçağı aldı ve acılarının kaynağına sapladı. Babasını öldürmekten 20 yıl hapis cezası aldığında çığlık attı. Çünkü hiç beklemiyordu bu cezayı: "Hakimin aferin demesini, beraat etmeyi bekliyordum. Neden bu suç yüzünden bu kadar yatacaktım ki? Yıllarca bunun acısını çeken ben değil miydim? Şimdi üstüne bir de ceza mı alacağım!"
O günün gazetelerinde polislerin kolunda başı önde yürürken fotoğrafı yayımlanan genç kız, beş yıl sonra başarısıyla, dimdik duruşuyla bambaşka bir habere konu oldu. 2006 ÖSS sınavına cezaevinde girip ham puanda Türkiye 33’üncüsüydü.
Çanakkale E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Gönül Işgın’la röportaj yapmak için Adalet Bakanlığı’na başvurdum. İzin yazısındaki koşul dikkat çekiciydi: "Geçmişi ve suçu ile ilgili bilgilerin gizli kalması kaydıyla ve gerekli güvenlik önemleri altında." Yani böylesine akıllı ve başarılı bir genç kızın neden hapse girdiğini öğrenemeyecek, sadece ÖSS ile ilgili sorular sorabilecektim.
Gri ve mavi olmasını beklediğim cezaevi koridorlarından, tam aksine pembeler, turuncular arasından geçip Gönül Işgın ile tanıştım. Bakanlığın dediği gibi röportaj sırasında yanımızda görevliler vardı. Ne olduysa Gönül birden "Ben cinayetten yatıyorum, öz babamı ensest yüzünden öldürdüm" diye anlatmaya başladı. Bir gazetede cinayeti annesiyle işlediği yazılmış, buna korkunç içerlemişti. Sırf annesinin uğradığı haksızlığı anlatabilmek için bakanlığın ikazını biraz ihlal etti.
Işgın’ın cezası 20 yıl hapis. Ama İnfaz Kanunu ve yeni TCK’daki indirimlerle 6 yıla düştü. Koğuşunu üçü cinayet suçundan, biri cinayete yardım, yataklık, gasp suçundan yatan mahkûmlarla paylaşıyor. Cezasının bitimine 1 yıl 5 ay var. ÖSS’deki başarısıyla kadere başkaldırdı. Hukuk okumak istiyor, ama avukat olmak için değil. Hukuk donanımıyla siyasete girip, kendisi gibi ensest kurbanlarının sesi olmak ve haklarını sonuna kadar savunmak için.
Gazetelerdeki "Burs yağıyor" haberlerinin tam aksine, ne devlet üniversitelerinden ne de özel üniversitelerden burs alabildi. Kredi ve Yurtlar Kurumu sabıkalılara burs vermiyor. Henüz özel üniversitelerden de hiçbiri elini taşın altına sokmuyor. O ise bütün bunlara şöyle cevap veriyor: "Vah vah tacize uğramış, babasını da öldürmüş, başarılı ve iyi bir kız, şeklinde olayın dramatize edilmesini istemiyorum. Elimden geleni yaptım, yaşadıklarıma rağmen sapasağlam ayakta durmaya çalıştım. Duygu sömürüsü yapmıyorum. Okuyamazsam yıkılmam ama çok üzülürüm."
Gönül’ün hem hikayesi, hem hayata bakışı, onun cümleleriyle, onun kelimeleriyle o kadar çarpıcıydı ki, röportaj sorularının hepsini attım. Sadece o anlatsın istedim. O size samimiyetiyle her şeyi anlattı. En korktuğu şey, bu röportajdan sonra ailesinin üstüne gidilmesi. Bu yazıyı siz de onu anlamaya çalışarak okuyun lütfen.
ÖZ BABAMI BENİ 11 YIL TACİZ ETTİĞİ İÇİN ÖLDÜRDÜMCinayetten yatıyorum, öz babamı ensest yüzünden öldürdüm. Ortaokuldan beri tacize uğruyordum. Mahkûmiyetimle ilgili hiçbir şey söylemeyecektim ama bir gazetede annemi çok zor durumda bırakan bir
haber yayınlandı. Cinayeti işlediğim sırada annem yanımdaydı, ama sonra uzaklaştı. Annem o sırada uzaklaşmasa ona da zarar gelecekti. Üniversite kazanmamla ilgili haber yapan gazetelerden biri, annemle bir olup babamı öldürdüğümü yazmış. Annem
kendi halinde biridir, kendini savunamaz. Eminim haberi okuyanlar üstüne çok fazla geliyordur. Evet benimle birlikte cezaevine girdi ama iki ay sonra olaya karışmadığı kanıtlanıp beraat etti. 4 yıl 7 aydır cezaevindeyim, o kadar olay gördüm ama hálá ne kadar safım ki, sınavda böyle bir başarı kazandığımda, geçmişimin gündeme geleceğini hiç tahmin etmedim. Sadece başarımın konuşulacağını düşünüyordum.
HAKİM BANA AFERİN DİYECEK SANDIM 20 YIL CEZA ALDIMOrtaokuldan sonra yavaş yavaş bana yapılanın ne olduğunu anlamaya başladım. Psikolojik problemlerim arttı. Çare olacağını düşünerek alkolle tanıştım, durum daha da kötüye gitti. Babamı öldürdüğümde ceza alacağım aklıma bile gelmemişti. 20 yıl cezayı duyduğumda çığlık attım. Kan bağı olmasından dolayı bu kadar yüksek ceza almıştım. Halbuki kan bağım olan kişinin bunu yapması indirim sebebi olmalı, diye düşünüyordum. Tebrik alacağımı, hakimin aferin diyerek beraat ettirmesini bekliyordum. İnanın bu saflıktaydım. Neden bu suç yüzünden bu kadar yatacaktım? Yıllarca bunun acısını çeken ben değil miydim? Şimdi üstüne bir de ceza mı alacaktım? Çok büyük bir haksızlığa uğradığımı düşündüm. Bana bunu yapan babam değil de bir başkası olsaydı aklım erer, başkalarıyla paylaşır çareler arardım. Ama kimseyle paylaşamıyordum, tek başımaydım. İki erkek kardeşim var, bu olayların tekrar gündeme gelmesine üzülüyorlar. Biz bugüne kadar bir aile olmayı başaramadık. En büyük idealim tekrar bir arada olmak. Ben buradan çıktığım gün tekrar aile olmaya çalışacağız.
CEZA ALDIĞIM GÜN SINAVA GİRMEYE KARAR VERDİMCezamı aldığım gün şok geçirdim ama hemen kendimi toparladım. Olan oldu, bu süreyi en iyi şekilde değerlendireceğim, elimden gelenin en iyisini yapacağım, dedim. Üniversite sınavlarına girmeye o gün karar verdim.
Ortaokulda beş takdir, bir teşekkürüm vardı ama yaşadıklarım yüzünden liseyi zor bitirmiştim. İlk sınavıma ancak iki yıl sonra girebildim. İstanbul Üniversitesi Turizm İşletmeciliği’ni kazandım. Kaydımı yaptırdım ama problemlerimin artık dayanılmaz noktaya geldiği bir dönemdi.
Bir yıl sonra kaydım silindi. Af çıktı tekrar kaydımı yaptırdım ama 2001’de yine kaydım silindi.
2002’de kararlıydım, bu kez kazanacaktım. Dershaneye kaydımı yaptırdım, hatta şubeler arasındaki yarışmada ikinci oldum. Ama sınava birkaç ay kala artık cezaevindeydim.
BURASI CEZAEVİ BURADA BU KADAR, DEDİLERİlk sınava İnebolu Cezaevi’nde girdim. Fakat 1 saat geç alındım. Sebebini sorduğumda, "Merak etme bu süre eklenecek" dediler. Süre dolduğunda kağıtlarımızı toplayıp, "Burası cezaevi, burada bu kadar" dediler. Bu söz kulaklarımda hep yankılandı. Hırslandım. Oldukça hırslıyımdır zaten. Bir şeyi çok istediğimde, büyük bir performans yakalayabileceğimi, neler yapabileceğimi biliyorum. Potansiyelimin farkındayım. Hak ettiğim yerde olmak istiyorum. Cezaevinden çıktığımda hayatından vazgeçmiş, kaybetmiş bir insan olmak istemiyorum.
Çanakkale Cezaevi’ne nakledildiğimde, geçen yıl ikinci kez sınava girdim. Ama sınavda çok gerildim, 28. Matematik sorusunda kilitlendim, heyecanlandım, panik yaptım. Sınavdan çıkmamak için çok direndim ama çıktım. İnebolu Cezaevi’nin aksine, Çanakkale Cezaevi yönetimi çalışmam için çok yardımcı oldu. Benden bir başarı bekliyorlardı. Sınavı terk ettikten sonra müdür beyle konuşmak istediğimde, "Gönül şimdi çok kızgınım sonra konuşalım" dedi. 91 soru yapmıştım. 90’ı doğruydu. Bu kadar doğru cevap, cezaevi yönetiminden ikinci şans istememi sağladı.
DÖRT AY KARANTİNA KOĞUŞUNDA ÇALIŞTIMKaldığım altı üstlü koğuşlarda ders çalışmama imkán yoktu. Orada kimse sizin üniversiteye girip girmemenizle ilgilenmez, umurlarında değildir. Herkesle bir aradasınız. Tek başına onlarla mücadele etmeye kalksanız bütün gününüz gider zaten. Her an kavga, televizyon bangır bangır.
Cezaevi müdürü çalışamadığımı görünce, sınava dört ay kala beni dört kişilik karantina koğuşuna aldı. Orada tek
başıma kaldım. Ne çalıştıysam orada çalıştım.
Cezaevi öğretmenim Ünsal Ünal beni çok iyi çalıştırdı. İki haftada bir deneme sınavı yaptı. Soruları birlikte inceledik. Ama her şeyden önce beni hep dinledi, inandı, heyecanımı paylaştı.
Sporu hiç aksatmadım.
Yemek yiyor, banyo yapıyor, sadece ders çalışıyordum. Televizyonu hiç açmadım. Kenan (Işık) Bey’i de yarışmanın içeriğini de çok sevdiğim için sadece Kim Beş Yüz Milyar İster yarışmasını izledim.
SINAV SONUCUNU VOLTA ATARAK BEKLEDİMSonuçlar saat 10.00’da CNN Türk’te açıklanacaktı. Volta atarak sonuçları bekledim. İlk yüzde kendimi görmeyi umuyordum ama ilk yüzde değildim. Çok üzüldüm. Sonuçlar yerleştirme puanına göre açıklanmıştı ve 672. sıradaydım.
Lisedeki problemlerim yüzünden liseyi 2.09 puanla bitirdiğim için yerleştirme puanım çok düşüktü. Düşük olmasaydı ilk 15’te olabilirdim. Ama ham puanlar açıklanınca Türkiye 33’üncüsü olduğumu gördüm.
Koğuştakilere ukalalık olur diye beklediğim sonuçtan fazla bahsetmemiştim. Dalga geçilmesinden ve aksi sonuçta rezil olmaktan korkuyordum. Sonucu açıklayınca onlar da çok mutlu oldu. "Koğuş hazırola geç, aramızda 33. var" diye eğlenceli anonslar yaptılar. Telefonla ailelerine anlattılar. Gururlandım. Sonucu anneme telefonla söylediğimde mutluluktan delirdi.
PUANIMIN GEREKTİRDİĞİ HAKKIM OLAN BURSU İSTİYORUMHukuk okumak istiyorum. Avukat olmak için değil, hukuk bilgisine ihtiyacım olduğu için. Aslında siyaset bilimi okumak istiyordum. Siyasete atılmak istiyorum. Biliyorum, yaşadıklarım ayağıma dolanacak. O yüzden de hukuktan sonuna kadar faydalanmak istiyorum. Burslu olmadığım sürece hukuk okuma şansım yok. Yine aynı gazetede benim ağzımdan "Ekonomik yardım yapıldığı takdirde avukat olacağım, bu benim en büyük idealim" gibi laflar yazılmış. Hayır. Ben hiç kimseden ekonomik yardım istemiyorum. Annem işçi emeklisi, o bana bakar. Sadece puanımın gerektirdiği, hakkım olan bursun verilmesini istiyorum. Ama sabıkalı olanlara burs verilmediğini öğrendim.
ÇANAKKALE CEZAEVİ KAZANMAM İÇİN HER ŞEYİNİ ORTAYA KOYDUDevletin bir kuruluşu olan cezaevi, üniversiteyi kazanmam için her şeyini ortaya koydu. Devletin diğer kuruluşu, Kredi ve Yurtlar Kurumu okumam için burs vermiyor. Birkaç üniversite cezaevini arayıp burs vermek isteğini söylemiş. Daha sonra arayıp "veremeyeceğiz" demişler. Kişisel yardım talepleri, prosedür gereği, cezaevi yönetimince Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi’ne yönlendirilmiş. Ama cezaevini arayanlar nedense oraya başvurmamış. Eğitim bursu veren vakıflar destek sağladığı takdirde, üniversiteyi bitirdikten sonra verdikleri bursu çalışarak geri ödeyebilirim. Olayın "Vah vah tacize uğramış, babasını da öldürmüş, başarılı, iyi bir kız" şeklinde dramatize edilmesini istemiyorum. Elimden geleni yaptım, yaşadıklarıma rağmen sapasağlam ayakta durmaya çalıştım. Duygu sömürüsü yapmıyorum.
BÜTÜN BU ACI VE SIKINTILARI BOŞUNA YAŞAMIŞ OLMAK İSTEMİYORUMÇok sıkıntı yaşadım, kimseye sesimi duyuramadım. Cezaevindeyken kadın hakları kuruluşlarından yardım istedim, ilgilenen olmadı. Anladım ki bu konuda kimse bir şey yapmıyor. Sivil toplum örgütlerine katılıp mücadele etmek yerine, siyaset kanalıyla daha yetkili bir ağız olabilmek istiyorum. Cezaevinde beş yıl geçirdim. Benzer durumda çok kişiyle tanıştım, dertlerimizi paylaştık. İçimdeki birikimi dönüştürüp, bir şeyler yapmak istiyorum. Bütün bu acı, sıkıntıları boşuna yaşamış olmak istemiyorum. Bir sonucu olmalı. Bunu yapabileceğime eminim.
BU RÖPORTAJI OKUYAN KARDEŞLERİMİN UZUN UZUN DÜŞÜNMESİNİ İSTERİMCezaevinde değişmedim, dönüştüm. Bambaşka bir insan oldum. Kendimle ilgili yanlış bildiğim ne varsa sıyrıldım, önyargılarımdan kurtuldum. Kendimi ortaya koyabiliyor, özüme inebiliyorum artık. Önceleri doğrunun ne olduğunu göremiyordum ama en azından hatalarımın neler olduğunu biliyordum. Doğruyu bulmak için gayret ettim. Egomdan kurtulmaya çalışıyorum, artık insanlardan özür bile dileyebiliyorum. Saldırgandım, koğuşta kavgalar ederdim. Şimdi daha yumuşak oldum. Artık o kavgaları uzaktan izleyebiliyorum. Olgunlaştığımı hissediyorum ve bu çok hoşuma gidiyor. İnançlı biriyim, çok dua ederim. Şu aralar Kuran-ı Kerim mealleri okuyorum. Tasavvuf felsefesine meraklı olduğum için annem Mesnevi’yi hediye etti. Ben cezaevinde başarılı olmuş bir mahkûmum. Dışarıda rahat şartlar altında üniversiteye hazırlananlara, "Çok çalışın, azmedin" gibi mesajlar veremem. Sadece bu röportajı okuyan arkadaşlarımın, kardeşlerimin uzun uzun düşünmesini ve daha derine bakmasını isterim.