ÖNCEKİ gün 80 yaşında yaşamını yitiren ünlü aktör Marlon Brando, 2002 yılında zaatürreeye yakalanmıştı. Brando, birkaç ay önce de tekerlekli sandalyede ve nefes almasına yardımcı olan oksijen maskesi ile görülmüştü. Avukatı David Seeley, ‘O çok özel bir adamdı. Cenazesi de çok özel olacak. Vasiyetine göre düzenlemeleri yapmak üzere ailesi dünyanın dört bir yanından toplanıyor’ dedi. Marlon Brando, birkaç ay önce, öldükten sonra yakılarak küllerinin sahibi olduğu Tahiti’deki adasının çevresine serpilmesini, cenazesinde ise yakın arkadaşı aktör Jack Nicholson’ın kendisini anlatmasını vasiyet etmişti.
AKTÖRLERE İLHAM VERDİ
Brando, bir nesile aktörlüğü öğretti. Brando, bugün hepsi sinemanın en büyük oyuncuları olan ünlü aktörlere rolünü yaptıkları karakterleri yaratmak için, kendi içselliklerini kullanmayı öneriyordu. Brando, yaşıtları ve eleştirmenler tarafından ‘modern çağın en etkileyici aktörü’ olarak gösteriliyor. İlham verdiği ünlüler arasında Robert de Niro, Jack Nicholson ve Sean Penn bulunuyor.
Ancak Brando’nun özel yaşamı, sanat hayatı kadar parlak olmadı. Yaşamı karışıklıklar ve trajedilerle dolu geçti. Üç kez evlenip boşandı. Evlilik harici ilişkilerinden olanlar da dahil olmak üzere 11 çocuğu oldu. Bu çocuklarından Christian, kızkardeşi Cheyenne’in nişanlısını öldürdüğü için hapse girdi. Cheyenne, daha sonra intihar etti.
SOL DAVAYA DESTEK
Christian’ın mahkemesi sırasında Brando, ‘Her zaman iyi bir baba olmaya çalıştım. Yapabildiğimin en iyisini yaptım’ dedi. Ancak daha sonraki yaşamı Amerikan tabloid gazetelerine ve TV’deki talkşovculara malzeme olmaktan kurtulamadı.
Yakışıklı, karizmatik ve olağanüstü yetenekli olan marlon Brando, 1950’li ve 70’li yıllarda sinemadaki egemenliğini sürdürdü, yıldız olmaktan gelen ününü solcu siyasi davaları desteklemekte kullandı. Nebraska’da 1924’te doğan Brando, ilk kez 1940’ların sonunda, Broadway’de sahnelenen Tennessee Williams’ın ‘A Streetcar Named Desire’ (Arzu Tramvayı) oyunundaki vahşi fakat utangaç Stanley Kowalski rolüyle ünlendi. 1951’de bu oyunun
film versiyonunda aynı rolü oynayarak Hollywood kariyerini başlattı. Sonraki 6 yıl boyunca en iyi aktör Oscarı’na 5 kez aday gösterildi ve ‘On The Waterfront’ (Rıhtımlar Üzerinde) filmindeki rolüyle bu ödülü aldı.
PARAYI SEVMEM
Hollywood’a taşınmış olmasına karşın bu dünyanın kendisini baştan çıkarmasına izin vermedi. Bir gazeteciye ‘Burasını korku ve para sevgisi yönetiyor. Fakat beni yönetemez çünkü ben hiçbir şeyden korkmam ve parayı da sevmem’ demişti.
1960’lardan sonra ‘Baba’ filmiyle yeniden doğdu. Mafya babası Don Corleone’yi oynadığı bu filmden ikinci Oscar’ını kazandı. Hollywood’un Kızılderilileri lanse etme biçimini protesto etmek için ödülü almaya gitmedi, yerine kızılderili arkadaşı Sacheen Littlefeather’i gönderdi. Brando’nun yazdığı bildiriyi okuyan Littlefeather yuhlanarak sahneden indirildi.
Godfather’ın başarısı Paris’te Son Tango, Apocalypse Now ve 1978’de çevrilen Superman filmiyle devam etti. Bu filmde Süpermen’in babasını oynadığı kısa bir sahne için 3 milyon dolar aldı. Son yıllarda aşırı derecede şişmanladı. 150 kiloya kadar çıktı. Sadece paraya ihtiyacı olduğu için 1996’da çevrilen ‘Doktor Moro’nun Adası’ gibi filmlerde sevmediği roller üstlenmek zorunda kaldı.
Başlıca filmleri Arzu Tramvayı (1951) Viva Zapata (1952)
Jül Sezar (1953) Rıhtımlar Üzerinde (1954)
Desire (1954) Vahşi Hücum (1954)
Çayhane (1956) Sayonara (1957)
Denizde İsyan (1962), Kaçaklar (1966)
Batıda Vuruşanlar (1966) Hong Konglu Kontes (1967) İsyan (1969) Baba (1972)
Paris’te Son Tango (1973) Kıyamet (1979)
Fresman (1990) Don Juan DeMarco (1995)
Doktor Moreau’nun Adası (1996)
NE DEDİLERGenç aktörlerin hocası ve babası
‘Baba’ filminde oğlu Sonny’yi canlandıran James Caan, ‘Benim neslimdeki genç aktörleri herkesten çok etkiledi. Bunu inkar eden, hiçbir şey anlamamıştır’ dedi.
Arkadaşı olmakla övünen James Garner, ‘O en iyi olandı. Dünya onu özleyecek’ diye konuştu.
Baba’da birlikte oynadığı Robert Duvall ise, Brando’nun dünyadaki bütün genç aktörlerin babası olduğunu söyledi.
Gene Hackman, yıllar önce, bir TV programında Marlon Brando’dan sonra konuk olduğunu öğrenince, ‘O hangi bardaktan su içtiyse, ben de ondan içmek isterim’ demişti.
İtalyan oyuncu Sophia Loren, ‘Hong Konglu Kontes’ filmindeki rol arkadaşı Brando’nun harika bir çalışma arkadaşı, iyi eğitim almış büyük bir profesyonel olduğunu söyledi.
‘Rıhtımlar Üzerinde’ filminde birlikte rol aldığı Eva Marie Saint ‘Marlon ile film çevirmenin kazandırdığı olağanüstü deneyimi asla unutmayacağım’ dedi.
İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci, Brando’nun ‘ölümsüz hale geldiğini’ belirterek, ‘Paris’te Son Tango çevrilirken onun varlığından büyülenmiştik. Hiçbirimiz daha önce yaşayan bir efsaneyle karşılaşmamıştı’ diye konuştu.
Superman filmindeki rol arkadaşlarından Terence Stamp, ‘Brando, nadir bulunan bir elmastı. Fakat kendini ve hayatını fazla ciddiye almıyordu’ dedi.
BORÇ BATAĞINDA MIYDI?Marlon Brando efsanesini kısa bir süre önce yayınlanan ‘Brando in Twilight’ adlı kitabında anlatan Patricia Ruiz, aktörle ilgili birçok iddiada bulunuyor. Kitaba göre, tek odalı bir bungalovda devlet yardımıyla geçinen Brando, ‘Rıhtımlar Üzerinde’ (On the Waterfront) filmiyle kazandığı Oscar ödülünü haczedilmemesi için saklıyordu. Brando, son günlerinde de eski hizmetçisi Christina Ruiz’in tehditleriyle bunaldı. Brando’nun 10 yaşındaki otistik çocuğu Timothy’ye bakması için aralarında anlaşma olduğunu savunan Ruiz, 100 milyon dolar tazminat istemiyle mahkemeye başvuracağını belirtiyordu. Ancak, Brando’nun beş parası yoktu.