Hoca, kavgada bile söylenmez bu laf!

Güncelleme Tarihi:

Hoca, kavgada bile söylenmez bu laf
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2003 19:32

Koskoca hoca, ilmine bilmine saygımız var ama... sen git “Evlilik erkekleri kadınlara benzetiyor” de. Hocam bu bize yapılır mı yahu! Biz mesai bitince eve gideceğiz. Bu haberi kadın da okuyacak... Neresini düzelteyim ben bu “sözde bilimsel araştırma”nın!

Haberin Devamı

Ba ba ba ba !..

Hocam, bence sen kendi adına konuş! Böyle ağır ithamlar delikanlıyı bozar. Duymamış olalım, a’nadın mı!

*

Konya Anadolu Ajansı da utanmadan bu menfur iddiaları haber yapmış iyi mi!

“Sözde” bilimsel araştırmaya, “sözde” haber işte!

Ne diyormuş Prof.Dr.Ömer Üre?

Evli çiftler giderek (üzüm şeklinde) birbirine benziyormuş. Kardeş gibi.

Buraya kadar mutabıkız hocayla. Ama sonra şeyini çıkarıyor işin.

Çünkü ... ERKEK KADINA BENZİYORMUŞ gide gide.

*

Bak Hoca, seni tanımam, ilmine saygımız sonsuz evelallah, ama böyle yamuk yapmayacaksın. Herhalde terso bir gününe geldi, yenge sabah çok dırdır etti... kendine olan güvenin resetlendi, anladık.

Olur böyle şeyler. 8-10 sene aynı kadınla evli kaldın mı, insan kendinden şüphe etmeye başlar.

Ama bunu böyle BİLCÜMLE ERKEK MİLLETİNE TEŞMİL ETMEK... yakışmaz!

*

Diyor ki Sayın Hocam:

* Evlilikte 8-10 yılı birlikte geçiren çiftler birbirlerine daha yakın olur, ortak özelliklere sahip olmaya başlarlar. Peki.

* Eşler birlikte yaşarken (çatışmadan ve uyumsuzluktan kaçarak, toplumun beklentilerine uygun yaşama isteğiyle) davranışlarını karşılıklı olarak dengelemeye çalışırlar. Buna da peki.

* Bu zamanla kaçınılmaz olarak çiftlerin kardeş gibi birbirlerine benzemesi ve benzer olaylara benzer tepkiler göstermesi sonucunu doğurur. Anlamadım ama olsun...

İşe burada dur be Hocam, dur ki saygıda kusur etmeyelim. Ama nerde?

* Bu noktada (Ulan elim gitmiyor yazmaya be!) kadınların, erkeklere oranla daha baskın çıkması nedeniyle, kendi şart ve özelliklerini erkeklere kabul ettirmede daha başarılı oldukları görülüyor.

Erkekler işin sonunda laytlaşıyor, diyeceksin de dilin varmıyor!

* Burada en azından Türk toplumunda gizli bir anaerkilliğin varlığından söz edebiliriz. Erkekler her ne kadar iplerin ellerinde olduğunu düşünseler de, kadınla çok fazla çatışmaya girmek istemiyor ve belli etmeden onun isteklerine uyum sağlamaya yöneliyor.

Buyur, önünden ye!

* Bu durum kırsal kesimdeki köylü ile kentte yaşayan eğitimli kadında da aynı.

* Ve ilerleyen yaşlarla birlikte bu gerçek daha açık bir şekilde gözlemlenebiliyor.

Hoca duuur, felakete doğru gidiyorsun!

*  “Biz erkekler, (Artık burayı tırmak içinde yazdım, beni bağlamasın diye) yaşlandıkça daha feminist oluyoruz. (Allaaaaaaah!) Kadınsı bazı özellikler kendini göstermeye başlıyor.”

Yok artık, bu kadar da değil, tutmayın beni...

*

Serdar’ın gerçek fikrini ve zikrini bilmek istiyor musunuz, yoksa yukarıdaki maço Türk erkeği tepkisi yeterli mi sizin için?

Ben (karışık olarak) diyorum ki, NORMAL evliliklerde:

(1) Anadolu’da, özellikle de Türk ailelerinde (çünkü Güneydoğu’da, Arap veya Kürt örf ve adetleri biraz farklı) dominant olan kadındır. Köylü kadın cin gibi uyanıktır, kocasını burnundan tutmuş, oynatır. Haa, asla üstünlüğün kendinde olduğunu göstermeyecek kadar da akıllıdır üstelik. Erine “hindi” muamelesi yapar. Onu “Evin erkeği Bey’dir, bey şöyle akıllıdır, böyle kuvvetlidir, her dediği olur, Bey her şeyi bilir...” diye diye hindi gibi kabartır, herif kasıldıkça kasılır ve kadın bu numarayla her dediğini yaptırır enayiye...

(2) Erkeğin “yumuşamasında” kadının en öldürücü silahının da büyük etkisi vardır tabii ki. Erkeğin fizik gücü (maçolar için), sesinin daha yüksek çıkması, şiddet eğilimleri, kadının genlerine işlemiş “erkeğin üstünlüğünü kabullenme” duyguları... bütün bunlar güçlü ama etkisi kısa süren silahlardır. Kadının silahı ise radyasyon gibidir. Gözle görülmez, ama insanı ağır ağır kemiriri, etkisi azalmaz, giderek artar. Bu korkunç NBC silahı tabii ki... DIRDIR’dır. Adam, evliliği ilerledikçe yılar, yumuşar ve sonunda...

(3) Erkek, yaşı ilerleyip sağlık sorunları ortaya çıktıkça, horozlanma huyundan ağır ağır vazgeçer. Kadınlaştığından değil, sonunda elden ayaktan düşüp, kadının insafına kalacağını bildiği için.

(4) Ayrıca, Türk erkeğinin övünç ve üstünlük kaynağı olan “kadınlara olan fazlalığı” da giderek gerçekten “fazlalık” olmaya başladığı için, karizma ağır ağır ricat halindedir zaten. Evliliğin ilk günlerinde kadının sık sık migren ağrıları tutarken, ilerleyen yaşla ve evlilik cüzdanında meydana gelen eskime neticesinde, erkekte bel, sırt, fıtık ağrıları tezahür ve temayüz etmeye başlar. “Kocalık vazifesini” (yerim bu lafı) yerine getirme frekansındaki düşüşe ters orantılı olarak da, kadının başı dikleşmeye başlar.

Bir kırılma noktası gelir ki, ne sırtına sopa indirebilir, ne karnına sıpa yerleştirebilirsin... iş bitmiştir artık!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!