Hırdavat kraliçesi

Güncelleme Tarihi:

Hırdavat kraliçesi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2010 00:00

İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve biraz da Arapça biliyor. Hayatı Libya, Malta, Arabistan, Fransa, ABD, Almanya ve Türkiye’de geçti. Rahibelerle de okudu, okula çarşaf ve peçeyle de gitti. 13 yaşında az daha şeyhe gelin gidiyordu.

Haberin Devamı

Türkiye’de bankacılık, Amerika’da pazarlama ve müzakere teknikleri okudu; Almanya’da staj, Fransa’da pazarlama mastırı yaptı. 36 yaşında, iki çocuk annesi ve Alman hırdavat devi Hafele’nin Türkiye ve bölge sorumlusu. Almanların ona satış sihirbazı demesi boşuna değil, geliştirdiği teknikle üç yılda yüzde 600 büyümeyi başardı. İşte hırdavat kraliçesinin öyküsü...

Eda Başar İstanbul doğumlu. Ailenin tek çocuğu. Babası hep yurtdışı projelerde çalışmış bir inşaat mühendisi. Bu nedenle yaşamı değişik ülkelerde geçmiş. Dünya kültürü almış. Bir anda pek çok işe kontsantre olabilen, global ticareti iyi bilen; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca biraz da Arapça konuşan bir iş kadını. Kendisini “Babam dünya vatandaşı ol dedi. Ben de onun sözünü dinledim” diye anlatıyor:
“Ben doğduktan kısa süre sonra sonra, babamın Libya’daki projede çalışması üstüne Trablus’a gittik. İlkokul çağında annem ‘Kızımı Libya’da okutmam’ diye beni Malta’ya taşıdı. Rahibeler okuluna yazdırdı. Okuma-yazmayı, İtalyanca ve İngilizce’yi rahibelerden öğrendim. Babamın işi bitince İstanbul’a geldik. Ortaokul 1 ve 2’nci sınıfları Nişantaş Anadolu Lisesi’nde okudum. Babamın iş aldığı Suudi Arabistan’a taşınca Mekke’de bir okula yazıldım. Yabancı misyonun çocuklarının geldiği bir okuldu. Çok eğlenirdim. Dansa da merakım vardı. Ama okul dışında çarşaf giymek ve yüzümü de peçeyle örtmek zorunda kaldım.”

Haberin Devamı

13 YAŞIMDA ŞEYHE GELİN OLUYORDUM

Dans merakı Eda Başar’ın başıma iş açmış ama babasının çabuk karar vermesiyle bunu atlatmışlar: “Davet edildiğimiz haremlik selamlık bir düğünde, kıvrak müziği duyunca dayanamayıp göbek attım. Oturduğumda masamıza iki kadın geldi. Şeyh’in eşi ve ablasıymış. Beni Şeyh’in oğluna istediler. Daha 13 yaşımdaydım. Annem çok sinirlendi. Verdiğimiz hayır yanıtı yeterli gelmedi. Durumu babama ilettiklerinde ‘Kızımızın yaşı küçük. Önce eğitimini tamamlasın. Meslek sahibi olsun, kendisi karar verir’ dedi. Onlar da ‘Yaşı küçük değil, tam zamanı. Ayrıca da üniversiteyi bitirdikten sonra yaşı geçmiş olur’ yanıtını verdiler. O günden sonra şeyhin oğlu pembe bir Cadillac otomobille her gün okul çıkışımda beni bekledi, evime kadar takip etti. Haberler gönderdi. Kabus dolu günler başlamıştı. Aile ‘hayır’ dememizi bir türlü anlayamadı. Takipler uzun sürdü. Babam sonunda bir gariplik olabileceğini hissetti ve bizi kaçarcasına İstanbul’a getirdi. Bir dans hayatımı karartıyordu.

Haberin Devamı

FRANSA’DA GARSONLUK YAPTIM

Babam işlerini tasfiye edip İstanbul’a döndüğünde Haydarpaşa Lisesi’ne yazıldım. İlk yıl perişan oldum. Türkçeyi iyi konuşamıyordum. Ayrıca matematik yok denecek kadar azdı. Bu nedenle Türkçe, matematik ve edebiyatım hep zayıftı. İki yıl Türkçe dersi aldım. İlk yıl çok zorlandım ama ikinci yıl teşekkür almaya başladım. Üniversite zamanı annem Türkiye’de, babamsa yurtdışında okumamı istedi. Bilkent’te bankacılık ve finans bölümüne yazıldım. Ancak aklım hep ABD’de okumaktaydı. Yaz tatilinde Fransa’daki yaz okulunda Üç ayda Fransızca öğrendim. Garsonluk yaptım, para kazandım. İstanbul’a geldiğimde kararı vermiştim: ABD’ye gidecektim. Babam bana Missouri eyaletindeki Cape Girardeau’da bir üniversite buldu. Gittim ve şok geçirdim. Bir tek barı bile olmayan garip bir kentti. Tek eğlenceleri rodeo şovlarıydı. Siyah ayrımcılığı had safhadaydı. Hiç Türk görmedim. Türkiye deyince ‘Parfüm markası mı?’ diye soruyorlardı. Pek çok ülkeden dostlarım oldu. Pazarlama okudum ama daha fazla eğitim almak istiyordum. Arizona’ya taşındım. Thunderbird Üniversitesi’ne ‘Uluslararası Müzakere Teknikleri’ konusunda okudum.

Haberin Devamı

SONRA DURU VE DOĞA DOĞDU

Bu arada üniversite staj için beni Almanya’ya gönderecekti. Babam Hafele’nin temsilciliğini yaptığı için oraya istedim ve üç ay kaldım. Beni çok tuttular “Okulun bitince gel. Tayland’daki ofise göndereceğiz” dediler. Diplomamı alınca Fransa’da pazarlama iletişimi mastırı yaptım. Tatil için Türkiye’ye geldiğimde eşim Hilmi’yle tanıştım. Babamla çalışıyordu. Yeniden ABD’de gittim ama aşkım üstün gelince her şeyi bıraktım, İstanbul’da evlendik. İlaç, halkla ilişkiler ve reklam sektörlerinde çalıştım. Türkiye’deki iş hayatını öğrendikten sonra aile şirketinde başladım.”
Eda Başar koşuşturmasına sadece çocukları Duru ve Doğa’nın doğumlarıyla kısa molalar vermiş. Biri 8, diğeri 6 buçuk yaşındaki çocuklarına bakarken, uluslararası pazarlarda iş yapmayı da sürdürmüş. Bu arada sonradan Hafele’nin irtibat ofisi olan babası da kızını yanında istemiş. Böylece 2004’ten itibaren faaliyetlerini genişletmiş, Türkiye pazarında büyümeye ve yeni yatırımlara başlamışlar.

Haberin Devamı

ALMANLAR ONA SATIŞ SİHİRBAZI DİYOR

Eda Başar babasının şirketinde reformlar yapmak istediğinde karşısında Alman şirketin katı kurallarını bulmuş. “Türkiye’de franchise sistemi ve perakende mağazalar aracılığıyla daha çok noktada tüketiciyle buluşuruz” dedim. “Asla olmaz. Biz dev bir şirketiz ve kurallarımız var” dediler. Çok zorlandım ama değişimi kabul ettirdim. Türkiye’yi pilot bölge olarak planladık. Dudullu’daki merkezimiz dışında birçok kent ve Kıbrıs’ta mağazalar açtık. Alanımızda geniş bir perakende zinciri olduk. Şimdi her toplantıda Almanlar “Sen satış sihirbazı oldun” diye iltifat ediyor. Hesap ortada. Son üç yılda ciromuz Euro bazında yüzde 600 büyüdü. Markanın uluslararası ölçekteki ilk örneği olan perakende girişimi başarıya ulaştı. Merkez, raporlara şok oluyor. Bu başarıyı kutlamak için İran, Irak, Gürcistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’ı bize bağladılar. Bu ülkelerdeki yapılanmalar benim projelerim üzerine gerçekleşti. Uzman ihracat ekibimizle bölgesel bir dağıtım merkezi konumuna geldik. İtalya, Hindistan ve Brezilya’da şirketin merkezleri var. Oralara da gidip, pazarlama sistemimiz üzerine eğitimler veriyorum. Şirketimizin tüm dünyaki bayilerine gönderdiği Gateway adında bir dergisi var. Mimari tasarımları anlatan derginin içereğini burada hazırlıyoruz. Merkezimiz de basıp, dağıtımını yapıyor” diyor. Başarısının sırrınıysa ‘yenilikçi ve cesur olmak’ diye özetliyor.

Haberin Devamı

SEN NE ANLARSIN BACIM

Eda Başar şirketin Türkiye’de bölümünde başlattığı yeni yapılanma öncesi biraz zorluk çektiğini gülerek anlatıyor. “İşimiz hırdavat olduğu için erkek egemen bir piyasa. Ben doğrudan sahaya indim. Ürünlerimizi anlatmaya başladım. Bazı müşteriler ‘Sen vidadan, civatadan. menteşeden ne anlarsın bacım?’ dedi. Sahaya çıkmadan önce dersimi iyi çalışmıştım. Sordukları sorulara beklemediği yanıtlar verince çok şaşırdılar. Ve beni tabii ki kısa sürede kabul ettiler.”

ÖNCE ANNE SONRA İŞ KADINIYIM

İşimi çok seviyorum. Ama hiçbir iş evlat sevgisinin önüne geçemez. Kızlarım benim hayatım, enerji kaynağım. Çocuklarımın kariyerimi kesinlikle etkilemediğini düşünüyorum. Babamın beni yetiştirdiği gibi uluslararası eğitimler almalarını isterim. Çünkü şirketin gelecekteki patronu onlar olacak.

HAFELE NEDİR

Şirket, 1923’te Adolf Häfele ve Hermann Funk tarafından Almanya’nın Württemberg bölgesinde, marangoz atölyelerine hizmet veren küçük bir mağaza olarak kuruldu. Mobilya, kapı donanım ve aksesuarları alanında faaliyet gösteren Hafele 5 bin çalışanıyla 150’yi aşkın ülkeye yayılmış bir şirket. Dünyada toplam satış cirosu yıllık 900 milyon Euro. Şirketin AR-GE harcamaları yatırımıysa yaklaşık 2 milyon Euro.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!