Bolaman’dan sonra bütün yolu, bir kamyonun arkasına takılıp, sıkıntı içinde sollamaya ve bir an önce Ordu’ya varmaya çalışarak geçirmeyi bir kenara bırakın. Engin denizde yol alan yunusları görmek, dalgaların dövdüğü sarı yosun tutmuş kayalıkların üzerinde yürümek, Medreseönü’nde Uzun Saçlı’nın efsanevi çayını içmek, Çaka Tüneli’nde Vonalı Celal’in yüz küsur turşusu arasından
seçim yapmak ya da meşhur Karadeniz pidesinin alasını tatmak için, bu 42 kilometrelik yolu yavaştan almak gerekiyor.Bolaman’dan doğuya doğru, tarihi ve atmosferiyle, Karadeniz kıyılarının en gizemli koylarından Yason Burnu var. Hemen bitişiğinde, Yalancı Yason denilen bir başka koy. Burada yüzmek mümkün. 30 kilometre sonra Ordu...Ordu’nun hayali 2040’ta eski haline dönmekElinde, Ordu’nun 1950’lerde çekilmiş bir fotoğrafı var. Belli ki her görenin ilk anda vurulacağı kadar güzel bir kentmiş. Birbirinin manzarasını kesmeden, teraslar halinde yamaca dizilmiş, denize eğilen konaklar ve geniş bir kumsal... Bugün Karadeniz kıyılarını ve bakir doğasını katleden sahil otoyoluna direnerek, bir ölçüde karakterini korumaya çalışan Ordu’nun bu fotoğrafına bakıp, bir beton yığını haline gelmekten kendini kurtaramamış olduğunu kabullenmek zorunda kalıyor insan. Fotoğrafın ortasında, genç Enis var. O zamanlar, bugünkü hayallerinden birinin bile peşinde değil.Enis Ayar, bugün 60’larında bir delikanlı. Ordulular, biraz uzun beyaz saçlarına, kalın beyaz kaşlarına, biraz da hayalleriyle birlikte yaşattığı bilgeliğine dayanarak, ona Enis Dede diyor. Başkalarının ‘’çılgın’’, ‘’hayalci’’ ya da ‘’aykırı adam’’ yakıştırmalarıysa hep aynı kapıya çıkıyor. O, bir tutku adamı. Gerçekleştireceğine inanarak hayal kuruyor. Fiyakalı bir yer olması beklenirken, sekiz yıl boyunca Ordu’nun yaylalarında Vosvos Şenliği düzenledi, 1600 metre yükseklikteki kayalara nefesli çalgılar orkestrasını yerleştirdi, Ayışığı adlı bir restoran- bar açıp, Orduluları hiç alışık olmadıkları türde bir eğlence hayatıyla tanıştırdı, restoranın altına 60 kişilik bir sinema salonu yaptı, dalgalar restoranını götürünce de, önce yenisini yaptı sonra da deniz tarafındaki camlarına ‘’Deniz giremez’’ yazdı. ORDU 2040Enis Ayar, günün birinde doğduğu yere dönmeye karar verip, bu hayallerine ulaşmadan önce, uzun bir İstanbul macerası yaşamış. Toplum polisliği yapmış. Silah taşımadığı için öyle çok defalar uyarılmış ki sonunda işi bırakmış. Gündüz İETT’de, gece Parisien’de kasiyermiş. Etiler’de iki yıl işportacılık yapmış. İlk defa bu işten kazandığı parayla kızlarını okutmuş. Bir de kendine bir Volkswagen almış. Sonra 70’lerde, İstanbul’un gece hayatına girmiş, Etiler Şamdan ve Ortaköy Memo’s gibi gece kulüplerinin genel koordinatörü olmuş. Bugün, yalnız bir deniz feneri ve bir kiliseyle paylaştığı, Yason Burnu’ndaki kır kafesinde başka bir büyük hayal peşinde. Hayalinin adı, ‘’Ordu 2040’’. Ordu’nun sahil şeridindeki bütün yüksek apartmanları imece usulüyle, gerçek değerinden satın alıp yıkmak, tarihi evleri restore etmek ya da yeniden inşa etmek istiyor. 1950’lerdeki o fotoğrafta, objektife bakarken, arkasını döndüğü ve bir gün kaybedeceğini tahmin edemediği o Ordu’yu, yeniden görmek istiyor. 100 yaşında olsa bile...DAĞI TIRAŞLAMA PROJESİFatsa’dan kıyı boyunca ilerlerken, Bolaman’da karşıma çıkan sıradışı yapı; Haznedaroğlu Konağı. Bir kalenin üzerine oturtulmuş, 18. yüzyıldan kalma metruk konağın hemen bitişiğindeki Abdullah Bey Konağı’nda Rafet Hanım yaşıyor. Haznedaroğlu Konağı, büyük dedesinin eviymiş. Rafet Hanım, yazları, Bolaman plajına bakan konağında yaşıyor, kışa doğru toparlanıp İstanbul’a dönüyor. ‘’Dedem Haznedaroğlu Mehmet bey, ikinci evliliğini yapmıştı. Kadın öyle açgözlüydü ki bütün aileyi batırdı. Kızdım ona, bu yüzden konağa dedemin yerine babam Abdullah beyin ismini verdim’’ diye anlatıyor hikayesini. Konak, bir pasta gibi ikiye bölünmüş, harap haldeki kısmı, diğer mirasçının. Rafet Hanım, Haznedaroğlu Konağı’nın eski fotoğraflarını çıkarıyor ortaya ve hatırlıyor; ‘’Dalgalar vururdu duvarlarına... Ekmek almaya gitmek için, denizin çekilmesini beklerdik...’’. Bolaman’dan itibaren meşhur virajlar başlıyor. Ve Karadeniz’in en güzel koyları, ilginç karakterleri, kendine özgü tatları... Küçük balıkçı köyü Yalıköy’ün halkı, kafayı bir şeye takmasıyla ünlü. Güneşe... Bundan birkaç yıl önce, vadiye kurulu olan köyün güneşini engelleyen 175 metre yüksekliğindeki Deli’nin Dağı’nın seviyesi 30 metre tıraşlanarak, halkın güneşten bir saat daha fazla yararlanması sağlanmış. Sonra bir 10 metre daha... Yalıköylüler, romatizmal hastalıklardan yakındıklarından, ‘’dağı tıraşlama projesi’’ni başlatan belediye başkanının ardından göreve gelen bir sonraki başkan da bu misyondan vazgeçmemiş.UZUN SAÇLI EFSANESİKaradeniz insanı, sinirli olur... Ama Uzun Saçlı’nın umurunda değil. Onun çayını içecekseniz, sabretmeyi bileceksiniz. Medreseönü’nde Uzun Saçlı’nın Yeri’ndeki çayı hak etmek için, sadece çaydan zevk almak değil, her şeyden önce onun sanatına kattığı inceliklere saygı duymak gerekir. Uzun Saçlı, bir nevi efsanedir buralarda, bilen müşterinin dizleri titrer, kaşını gözünü gereksiz yere oynatmadan, ne kadar zaman alırsa alsın, önüne konulacak çayı bekler. Bilmeyenin vay haline, ‘’abi bizim çaylar nerede kaldı?’’ sözlerinden sonra, muhtemelen, çayın tadını uzun bir süre daha merak etmek zorunda kalacaktır. 35 yılın ardından, Nusret Doğan, araya kimseyi sokmadan, her müşterisine taze çay demler ve kendisi servis yapar. ‘’Gerçek çay, közde olan çaydır. Bakır kazan, kül ocak, dağ suyu, meşe- gürgen odunu, fındık kabuğu... Çaykur’un çayını elekte elerim, dağdan sular getirtirim, doğru tat için ince hesaplar yaparım, sadece sert kesme, Erzurum şekeri veririm, çay bardaklarını külle yıkarım... Tek istediğim, 15- 20 dakika sabır... Ayrıca, buraya gelen kişi espriye dayanıklı olmalı. Bu arada, yüzü gülmeyene de çay yok...’’Bir zamanlar hamsi o kadar bolmuş ki, fındık bahçelerinde gübre olarak kullanılırmış. Şimdi balık da yok, bu yıl fındık da ‘’yanık’’ çıkmış. ‘’Yine yeşillendi fındık dalları...’’ türküsünü söyleyene de pek rastlanmıyor. Öyle ya da böyle, yine de fındık zamanı. Fındıklar, bahçelere, sahil boyunca kaldırımlara, balkonlara, güneş gören her yere yayılmış. Ünye’nin Güzelkale köyünde Durdane hanım bir taraftan kötü fındıkları ayıklarken, bir taraftan da, ‘’Fındık olmasa açız’’ diye konuşuyor. Perşembe’nin sahilinde, kaldırımda bir kadın kocasıyla birlikte fındık ayıklıyor. Bir yandan da, bir atma türkü tutturmuş: ‘’Fındık dalda tekleme/ Kız saçların ekleme/ Gidiyorum Ordu’dan/ Gelir diye bekleme...’DENİZ GİREMEZ!Enis Ayar, bir tutku adamı. Ordu’nun yaylalarında Vosvos Şenliği düzenledi, 1600 metre yükseklikteki kayalara nefesli çalgılar orkestrasını yerleştirdi, Orduluları hiç alışık olmadıkları türde bir eğlence hayatıyla tanıştırdı. Dalgalar restoranını götürünce de yenisini yaptı ve camlarına ‘’Deniz giremez’’ yazdı.BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMYason burnunda, klasik müzik dinlerken günbatımını seyretmekMersin köyü balıkçı barınağı kıraathanesinde Aznif öğrenmekFındıkla ve fındık yağıyla yapılan yemekleri tatmakÜnye Çarşamba pazarındaki kadınlardan, hiç duymadığınız ot yemeklerinin tarifini almakYalancı Yason’daki balık havuzlarının üzerinde yüzmekKızılırmak Deltası’ndaki doğal yaşamı gözlemekFındık bahçeleri arasında gezinti, yunuslarla yolculuk dalgaların dövdüğü kayalıklarda yürüyüşBir zamanlar bu bölgede, uzun sarı saçlı Amazonlar yaşarmış. Savaştıklarında, düşmanları bu cesur kadınları saçlarından çekip atlarından düşürdüğü için, saçlarını kesip toprağa gömmüşler. Zamanla, bu topraktan tütün filizlenmiş... Bafra’ya yaklaştıkça, yol boyunca, evlerin önünde çarşaf çarşaf, tütünler kurutuluyor. Kadınlar iplere geçiriyor, erkekler asıyor. Çetinkaya Köprüsü’nün yanından, Kızılırmak Deltası boyunca devam eden 13 kilometrelik toprak bir yol uzanıyor. Kızılırmak, Türkiye’de doğup Türkiye’de denize dökülen, en uzun nehir. 1182 kilometre boyunca akıyor ve 56 bin hektar genişliğinde bir delta ovası oluşturarak, burada denize ulaşıyor. 60 kilometrelik bir sahil şeridi var. Sulak alanları, sazlıkları, gölleri, bataklıkları, ormanları ve kıyı kumulları, doğal yaşam kaynıyor. Türkiye’de toplam 420 kuş türü olduğu biliniyor, deltada ise bugüne dek 316 kuş türü belirlenmiş. Deltanın her iki yakasında, deniz kıyısına paralel uzanan sulak alanlar içinde doğuda olanı Bafra Balık Gölleri. Hiçbir tabela olmadığından, bu sayısı oldukça fazla gölleri gezmek kolay değil. Bafra’dan yedi kilometre mesafede İkiztepe kazı alanı var, buradan çıkarılanlar, Samsun Arkeoloji Müzesi’nde. Bafra’ya 50 kilometre mesafedeki kent, Samsun... Önce sayfiyeler, ardından da kıyıda sıralanmış, kentin denizle bütün ilişkisini kesen büyük resmi binalar var. Deniz kıyısında bir kent olduğunu söyleyebilmek zor. Arka sokaklardaki camiler ve tek tük Rum evleri dışında, fazla eski yapı görmeyi beklememek gerekiyor. Samsun, kalabalık ve canlı bir kent.
Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da buraya gelişinin anısına isimlendirilen bazı sokak ve binalardan başka, kentin önemli geçmişinden pek iz yok. Birçok komşusu gibi, Samsun da, M.Ö. 7. yüzyılda, Miletlilerin bir kolonisi olarak kuruluyor. Stratejik konumundan dolayı, Pontos kralları, Bizanslılar ve çeşitli Türk boyları arasında el değiştiriyor. 1425’te, burada önemli bir ticaret üssü kurmuş olan Cenevizliler, Osmanlılara teslim olmaktansa, kenti ateşe veriyorlar. Demiryolunun gelişmesiyle, tütün artık Ankara ve daha da uzaklara gönderilmeye başlanıyor. 1910 yılında, Samsun gelişiyor ve önem kazanıyor. Cumhuriyet Caddesi’ndeki parkın ortasındaki Atatürk heykeli, 1932’de Avusturyalı Heinrich Krippel tarafından yapılmış. Kentte, arabayla gezmek zor. Merkezdeki, birbirine yakın müzelere yürünebilir. Atatürk’ün Samsun’a geldiğinde uğradığı ilk otel olan Mıntıka Palas, bugün Gazi Müzesi (Pazartesi hariç, her gün 08:00- 12:00 ve 13:00- 17:00 arası açık, merkezden tabelası var, 0362 435 35 75). Atatürk Müzesi’ne (Pazartesi hariç, her gün, 08:30- 12:00 ve 13:00- 17:00 arası açık, 0362 431 68 28) merkezden Müzeler tabelası izlenerek varılıyor. Hemen yanındaki Arkeoloji Müzesi’nde (Pazartesi hariç, her gün, 08:30- 12:00 ve 13:00- 17:00 arası açık, 0362 431 68 28), ilk dikkat çeken Amisos Hazinesi. Samsun’un antik adı Amisos. Kentin merkezinde yapılan bir yol genişletme çalışması sırasında, ortaya çıkarılan beş mezarlı bir mezar odasında, som altın bir hazine bulundu. ÇARŞAMBA’YI SEL ALMIYORSamsun’un batısında Bafra yani Kızılırmak Deltası, doğusunda ise Çarşamba yani Yeşilırmak Deltası var. 35 kilometre doğuda, ortasından Yeşilırmak’ın geçtiği Çarşamba’nın, ‘’Çarşamba’yı sel aldı, bir yar sevdim el aldı’’ türküsü tarih olmuş artık. Hasan Uğurlu ve Suat Uğurlu barajları yapıldığından beri, Çarşamba’yı sel almıyor. Yeşilırmak’ın taşıdığı alüvyonlarla oluşan, sazlıkların, bataklıkların ve kanalların bulunduğu Çarşamba Ovası, bereketli topraklara sahip. Bu delta, Kızılırmak Deltası kadar kolay gezilemiyor. Yeşilırmak’ın denize döküldüğü yere gitmek için, Hürriyet mahallesine doğru, köylerden geçmek gerekiyor. Ya da kuzeye doğru, Yeşilırmak izlenerek, baraj göllerini görmek mümkün. Delta, bir tekne ve hatta kanoyla daha iyi gezilebilir. En doğrusu balıkçılara danışmak. Çarşamba’nın, tek bir çivi kullanılmadan, birbirine geçmeli olarak yapılmış, ahşap 800 yıllık, görmeye değer bir camisi var. Yeşilırmak’ın altından aktığı köprünün üzerinden geçerek Göğçeli Mezarlığı’na varılıyor. Dışı yeterince etkileyici olan Göğçeli Mezarlıkiçi Camii’nin içini görmek isterseniz, İmam Hatip Hüseyin Bey (0362 833 56 37) yardımcı olacaktır. Caminin etrafındaki mezarlık üç asırlık. Pelit, karaağaç, meşe, gürgenden yapılan caminin içi kalem işleriyle süslü. Dışında bir tur atmak sizi daha da şaşırtacaktır. Caminin ahşap minaresi, 85’e kadar duruyormuş, yıkılmış. Yeşilırmak’ın deltasında oluşturduğu Simenlik Gölü, 20 kilometre mesafedeki Terme’deki Gölyazı köyünde. Merkezden 10 kilometre mesafedeki göle gitmek için, yol tarifini Emek Fırın’dan alabilir ya da yanından sapıp, köprüden geçerek, soldan devam edebilirsiniz. Sazlıklar içindeki göl, çok etkileyici olmasa da yol üzerinde yeşillikler içinde köyler var. ÜNYE TURİZMDE İDDİALITerme’yle birlikte, Ordu sınırı başlıyor. 33 kilometre mesafedeki Ünye, güzel plajlarıyla turizmde iddialı. Uzunkum en gözde olanı. Batıdan yaklaşırken, oteller ve pansiyonlar sıralanıyor. 19. yüzyılda, Ünye Sancak Beyi Süleyman Paşa’nın yaptırmış olduğu, yanmış sarayın denize bakan surlarının dibinden Çakırtepe iki kilometre mesafede. Dolmuş da çıkıyor. Ünye manzarası ve çam ağaçlarının altında, Karadeniz’in en iyilerinden olduğu söylenen Ünye pidesini denemek için buradaki Çakırtepe Sami Soysal Parkı (0452 323 25 68, geceyarısına kadar açık) kır lokantasında mola verebilirsiniz. Ünye’nin, Bizans döneminden ve bölgenin limanı olduğu 18. yüzyıldan kalma eski yapıları arasında, bugün hamam olarak kullanılan Bizans kilisesini, hemen hamamın arkasından yukarıya doğru, Kadılar Yokuşu’nda ise, Ünye’nin en güzel evlerini görmek mümkün. Ünye’nin, Osmanlı döneminde çok kadı yetiştirdiği ve kadıların buradan bütün Osmanlı İmparatorluğu’na dağıldığı biliniyor. 1830’da bir yangın geçiren Haznedaroğlu Süleyman Paşa’nın görkemli konağından bugün eser yok. Merkezden yedi kilometre mesafede, belli belirsiz tabelalandırılmış, Ünye Kalesi’ne (Çaleoğlu Kalesi), fındık bahçeleri arasından geçerek varılıyor. Oldukça yıkık haldeki kalenin girişinde, M.Ö. 3. yüzyıl ile 1. yüzyıl arasında hüküm süren Pontos Krallığı’na ait bir kaya mezarı var. Tepede, bir tarafta Ünye kıyıları, bir tarafta olağanüstü bereketli bir vadi göreceksiniz. Merkezin altı kilometre doğusundaki Asarkaya Milli Parkı yürüyüş için uygun. Ünye, en canlı haline, Çarşamba pazarıyla bürünüyor. Sur dibine tezgah kuran kadınlar, sattıkları, belki de daha önce hiç duymadığınız otların, nasıl pişirileceğini uzun uzun anlatıyorlar. Hemen Ünye çıkışında, Fatsa yönünde, iki kilometre içeride, özel bir fındık bahçesinde bulunan Tozkoparan Kaya Mezarı’nın kendisi çok etkileyici olmasa da meraklıları ilgilendirebilir. Bu bölgede çadırcılar için hoş yerler var. YOLU YAVAŞTAN ALMALIAlevi nüfusun yoğunlukta olduğu Fatsa, 20 kilometre mesafede. Adının, Pontos Kralı Farnakes’in kızı Fadisanen’den geldiği tahmin ediliyor. Bu sakin kasaba, 1979’da, solun bağımsız adayı olarak Terzi Fikri Sönmez’i belediye başkanı seçmiş ve 1980’deki ordu müdahalesinin ardından, zor günler yaşanmıştı. Başkan Terzi Fikri, tutuklu olduğu askeri hapishanede öldü. Fatsa’dan 10 kilometre devam edince, 19. yüzyıla ait taş, Gölbaşı Yenipazar Camii ve bahçeli pembe ev dikkatinizi çekecektir. Yol üzerinde, Bolaman Deresi’nde serpme ağla balık avlayanlar var. Burada durmak için en geçerli neden, Bolaman’daki 18. yüzyıldan kalma ahşap Haznedaroğlu Konağı. Aslında Bolaman, Fatsa’nın eski adı. Burada bulunan, Bizans ya da Cenevizliler’den kalma kale kalıntısı üzerine kurulan konak, Bolaman Kalesi olarak anılırmış. Kentin ismi değişmiş ancak kalenin etrafındaki küçük yerleşim, Bolaman olarak kalmış. Bolaman Balıkçı Barınağı’na doğru sapınca, önce Haznedaroğlu Konağı, denize doğru devam edince de içinde oturulan, restorasyon görmüş konaklar var. Bunlar da eskiden buraların beyi olan Haznedaroğlu’nun ailesine ait. Konakların hemen önünde, Bolaman plajı ve deniz kenarında, her zaman balıkçılardan aldığı taze balığı pişiren, salaş, sevimli Rıhtım Piknik (0452 441 32 62) var. Bolaman adının kaynağı, Denizli yakınındaki Laodikea kentinde yaşamış olan Polemon adlı bir aristokrat. M.Ö. 30 yılında, Roma İmparatoru Augustus’un, Polemon’u, Pontos Kralı olarak atamasıyla, bölgeye Pontus Polemoniacus yani Polemon Pontosu adı verilmiş.Bolaman’dan sonra bölgenin pek sevilmeyen virajları başlıyor. Bütün yolu, bir kamyonun arkasına takılıp, sıkıntı içinde sollamaya ve bir an önce Ordu’ya varmaya çalışarak geçirmeyi bir kenara bırakın. Engin denizde yol alan yunusları görmek, dalgaların dövdüğü sarı yosun tutmuş kayalıkların üzerinde yürümek, Medreseönü’nde Uzun Saçlı’nın efsanevi çayını içmek, Çaka Tüneli’nde Vonalı Celal’in yüz küsur turşusu arasından seçim yapmak ya da meşhur Karadeniz pidesinin alasını tatmak için, bu 42 kilometrelik yolu yavaştan almak gerekiyor. Bolaman’dan itibaren, sahil koy ve yerleşimleri, Yalıköy- Belicesu- Medreseönü- Çaka Tüneli- Yason Burnu- Mersin köyü- Çam Burnu- Perşembe- Ordu olarak devam ediyor. GİZEMLİ YASON BURNUBolaman’dan doğuya 12 kilometre mesafede, kaçırılmaması gereken Yason Burnu var. Tarihi ve atmosferiyle, Karadeniz kıyılarının en gizemli koylarından. Burun adını, antik mitolojide, Altın Post’un peşine düşmek için, Argo adlı gemiyle Karadeniz’e açılan kahramanların efsanevi lideri Iason’dan alıyor. Xenophon da, ‘’Anabasis’’te (Onbinlerin Dönüşü) burayı, Iason Burnu olarak adlandırıyor. Iason’a adanan ve denizcilerin denize çıkmadan önce adak adadıkları tapınaktan geriye hiçbir kalıntı yok. Yerindeki ortaçağ kilisesi, Karadeniz kıyılarında kalmış tek tük kiliselerden biri. 1924’e kadar çevrede olduğu söylenen 11 kiliseden tek ayakta kalabilmiş olanı. Hatta tam burundaki fenerin önündeki kalıntıların, halk arasında Korsan kilisesi olarak bilinen 1358’den kalma bir kilisenin temelleri olduğu söyleniyor. Yıllardır çatısız ve harap halde duran Yason kilisesinin restorasyonu, Ordu Valisi Kemal Yazıcıoğlu’nun girişimiyle, beş ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirildi. Yazın, haftada en az iki otobüs dolusu Yunanlı turist kiliseyi ziyarete geliyor. Yason Burnu’nun tepeden görüntüsü, Çaytepe köyünden. Denize uzanan burun burada oldukça belirgin. Ayrıca hemen bitişiğinde batıda, Yalancı Yason denilen bir başka koy var. Burada yüzmek mümkün. 30 kilometre sonra Ordu... KAÇINBolaman- Perşembe arasındaki virajları mola vermeden, bir an önce geçmeye çalışmakUzun Saçlı’nın Yeri’nde, çay içmek için sabırsız davranmakYAKALAYINSamsun Arkeoloji Müzesi’ndeki Amisos hazinesini görmekYayladan deri peyniri ve havuç almakEnis Ayar’ın Ordu yaylalarında düzenlediği bir konseri dinlemekORDUOtoyolu kabul etmeyen kent 1994 yılının 25 Eylül günü, Karadeniz sahil otoyolunu protesto etmek için, 10 bin Ordulu, kentin sahilinde yürüyüş yapmıştı. Ordulular, otoyolu kentlerinin içinden geçirmediler, Karadeniz’de bunu sadece onlar başarabildi. 1950’lerde doldurulan bu yol daha yokken, konaklar deniz kıyısındaydı. Şimdi bu konaklardan tek tük kaldı, bazı restorasyon çalışmaları da var ama eski Ordu’yu hayal edebilmek için yeterli değil. Geriye kalan konakların içinde, en görkemli olanlarından biri, bugün Etnografya Müzesi olarak kullanılan Paşaoğlu Konağı. (Pazartesi hariç, her gün 09:00- 12:00 ve 13:30- 17:00 arası açık, 0452 23 25 96) Selimiye Mahallesi’ndeki konak, 1896 yılında Paşaoğlu Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmış. Taşları Ünye’den, ahşap malzemesi Romanya’dan getirilmiş ve İstanbullu bir usta tarafından yapılmış. İçeride sergilenenlerden çok, binanın balkonu, merdivenleri, taş süslemeleri, sütunları ve bahçesi dikkat çekici. Bahçede fıskiyeli bir havuz ve orijinal bir taş ocak var. Ordu’nun merkezinde sivrilen bir başka yapı da 1853’ten kalma bir Rum kilisesi. 1960’larda bir süreliğine hapishane olarak kullanılmış olan kilise, kentte hiç Rum kalmayınca, kendi haline bırakılmış. Daha sonraları restore edilen kilise, bugün Taşbaşı Kültür Merkezi (09:00- 17:00 arası açık) olarak kullanılıyor. Ancak içeride pek bir canlılık yok. Kenti kuşbakışı seyredebilmek için, 485 metre yükseklikteki Boztepe’ye çıkmak gerekiyor. Minibüsler de tepeye çıkıyorlar. Boztepe’den inerken, Taşbaşı, Zaferi Milli ve Düz Mahalle’deki eski konakları görmek mümkün. 1883 yılında büyük bir yangın geçiren kentte, Rumlar, Ermeniler ve Türkler, birarada yaşıyorlardı.Kotyora, kentin antik çağdaki ilk yerleşim yeri. Bugünkü adı Eskipazar. Ordu’ya altı kilometre mesafede. Bilge Umar’a göre, burada Asduadz Orti adlı bir Ermeni kilisesi varmış. Umar, Ordu isminin, Ermenice Tanrının oğlu anlamına gelen bu kelimeden türediğini öne sürüyor. Kent, 19. yüzyılda bugün bulunduğu yere taşınmış. Kurul Kalesi ya da Kurul Kayaları olarak bilinen antik yerleşim, merkeze 10 kilometre mesafede. Ordu çıkışından Ulubey- Sivas tabelasından saptıktan dört kilometre sonra Eskipazar’a dönülüyor. Bu asfalt yol, direkt Kurul Kalesi’ne çıkıyor. Tepede, granit kayaya oyulmuş, aşağıya inen 420 doğal basamağın bulunduğu içkalenin girişi var. Burası, Karadeniz’de Pontos krallarından Mithridates döneminden kalma, ortaya çıkarılmamış 75 içkaleden biri. Pontos Krallığı’nın tehlike anında korunmak için yeraltı şehirleri ve tüneller yaptıkları biliniyor. Bunların arasında, Kurul, bugün gün ışığına çıkarılmak için çalışmaların yapıldığı tek kale. Basamakların sonunda düzlük bir alana ve havalandırma boşluklarına rastlandı. Piknik masalarının bulunduğu tepeden yayla ve Ordu görülüyor. Kurul’dan Ordu’nun yaylalarına gitmek mümkün. Buradan dönüşte, ilk camiden sola sapıp, Kuşgediği’ne inilir. Tekrar sola dönülür ve Melet çayı geçilir. Köprünün üzerinden, yukarıdaki Kurul Kalesi’ni görebilirsiniz. 35 kilometre sonra, Kabadüz’desiniz. Biraz sonra, buz gibi suyu olan Çekiçoğlu Çeşmesi ve gözleme yapan hanımların çardağı var. Yokuşdibi Beldesi’nin ardından, 50. kilometrede Turnalık’a varılır. Artık manzara ve temiz hava, yaylada olduğunuzu doğrular. Aracınızı burada bırakıp, orman içinden, 4-5 saatlik bir trekking yapabilirsiniz. Turnalık’a gelince, Turna Dağevi Pansiyon’da (0536 325 44 87) Turgay beyi bulun. Zamanınıza göre, size yürüyüş parkurlarıyla ilgili bilgi verir. Ablak Taşı, Geçilmez ve Vosvos kampından geçebilirsiniz. Yol üzerinde, alabalık yiyebileceğiniz, Geçilmez Alabalık Çiftliği (0452 846 21 22) var. Yine aynı güzergah üzerinde, 10 kilometre sonra, 1850 metre yükseklikteki Çambaşı Yaylası’na varılır. Burası, görüntüsüyle bir yayladan çok bir kasabayı andırıyor. Tüm ihtiyaçların giderilebileceği bir alışveriş noktası. Ayrıca konaklama yapmak isteyenler için, temiz ahşap bungalovları ve restoranı olan Şener Dinlenme ve Konaklama Tesisleri (0452 844 23 53) var. Yaylaya özgü deri peyniri, fırından alınan pideyle leziz. Bu yayla, yolu asfalt olduğundan ve minibüslerle çıkılabildiğinden, özellikle haftasonları kalabalıklaşıyor. Çambaşı’ndan, 3107 metre yükseklikteki krater gölü Karagöl istikametinde, Altaş Balık Çiftliği’ni gezip, kamp kurabilir ve Semen’deki kiliseyi görebilirsiniz. Yaprakbaşı’ndan sonra Bozattaşı yaylası var. Buradan, aracınızın performansı elverdiği ölçüde, Karagöl’ün eteğine gidebilir ve 45 dakikada da göle tırmanabilirsiniz. 2700 metreden de yükseğe tırmanmak için, daha donanımlı ve profesyonel olmak gerekiyor. Yolculuğunuz boyunca rastlayacağınız yayla insanlarının kurduğu tezgahlardan, taptaze ürünler alın ve mutlaka şeker gibi, küçük yayla havucunu deneyin. Konak atmosferi yüzme havuzu, KaradenizNerede kalınırKarlıbel İkizevler Hotel Kentin ancak bu noktasında, eski Ordu’dan bazı tadlar bulabilmek mümkün. Görkemli bir kilise, birkaç eski konak ve Karadeniz... Kentin en güzel sokağında, yıkılıp aslına uygun olarak yeniden inşa edilen bu iki konağın, deniz gören odaları, suitleri, gül dolu bir bahçesi, harika manzaralı bir teras restoranı, içtenlikle profesyonellik arasındaki dengeyi iyi koruyan bir personeli var. Arka odalar biraz gürültülü olduğundan, deniz tarafında kalmak için önceden rezervasyon yaptırın. Ordu, 0452 225 00 81 Belde Otel *** Deniz kıyısında çarpıcı bir konum, içten personel, deniz manzaralı klimalı odalar, yarı olimpik yüzme havuzu, yöresel yemekler, yayla turları ve Yason Burnu’na tekne turları... Kirazlimanı Mevkii, Ordu, 0452 214 39 87 Hotel Balıktaşı *** Deniz kıyısında, plajı olan, şık bir tesis. Ordu, 0452 223 06 11 Otel Royal 52 ** Geniş, konforlu odalar ve canayakın personel. İki klimalı, suit odası var. Ordu, 0452 234 72 81, www.otelroyal52.com Hotel Turist ** Sahilde, deniz gören odalar ve teras restoran. Ordu, 0452 225 31 40 Ordu Öğretmen Evi Anadolu’daki en iyi öğretmen evlerinden. Ordu, 0452 225 43 58, www.orduogretmenevi.com Aterina Otel Bir yarımada üzerinde, deniz gören, klimalı, ofisli dokuz oda... Balık lokantası, toplantı salonları, plaj ve bar... Ekim sonunda açılıyor. Ordu, 0452 223 17 15Yalçın Hotel & Resort Karadeniz’in, 20 dönüm bahçe içinde, yarı olimpik yüzme havuzlu, tek resort oteli. İşletme profesyonel ve turizm konusunda bilinçli. Kumru- Korgan yolu üzeri 1. km, Fatsa, 0452 423 14 78, www.hotelyalcin.com.trDolunay Otel Restaurant Fatsa’nın 2 km. batısında, 21 yıllık, denize sıfır, sempatik bir işletme. Ünlü restoranında, taze balık ve yöresel yemekler bulabilirsiniz. Dolunay Mah. No: 6, Fatsa, 0452 433 72 00 Kumsal Otel Güzel bahçesi, kumsalı, deniz gören balkonlu odaları ve herşeyin ötesindesizi rahat ettirmek için çırpınan personeliyle, Ünye’deki ilk seçeneğiniz olabilir. Restoranı dışarıya açık. Gölevi Mah., Ünye, 0452 323 16 02 Ada Piknik Cafe & Restaurant Belicesu köyünde, deniz kıyısında, sevimli ve mütevazı bir kamping. Ahşap platformlar üzerinde, şilteli çadırlar ve yöresel
yemek... Belice Sahil Yolu, Yalıköy, 0452 445 27 69Nasıl gidilir? Ä°stanbul- Kocaeli- Sakarya- Düzce- Bolu- Gerede- Çerkez- Ilgaz- Tosya- Osmancık- Merzifon- Samsun 737 km, Bafra 787 km, ÇarÅŸamba 770 km, Terme 790 km, Ãœnye 820 km, Fatsa 840 km, PerÅŸembe 878 km, Ordu 893 km. Ankara- Kırıkkale- Çorum- Merzifon- Samsun 420 km, Bafra 470 km, ÇarÅŸamba 453 km, Terme 473 km, Ãœnye 506 km, Fatsa 526 km, PerÅŸembe 564 km, Ordu 580 km. Ä°zmir- UÅŸak- Afyon- Ankara- Kırıkkale- Çorum- Merzifon- Samsun 1000 km, Bafra 1050 km, ÇarÅŸamba 1033 km, Terme 1053 km, Ãœnye 1086 km, Fatsa 1106 km, PerÅŸembe 1144 km, Ordu 1160 km Uçak; Ordu’ya en yakın havalimanı, 185 km mesafedeki Samsun Havalimanı (0362 844 88 30). Samsun merkeze 20 km uzaklıkta. THY 444 0 849, Atlas Jet 444 0 387, Onur Air 0362 435 72 85 (Samsun)Otobüs; Metro Turizm (0452 233 16 87), Ulusoy Seyahat (0452 233 25 10), Fındıkkale Turizm (0452 233 16 82), Genç Turizm (0452 233 22 23), Sema Turizm (0452 233 17 81), Tren; Samsun ile Amasya, Sivas, Ankara, Elazığ, Erzurum, Erzincan, Konya, Malatya, Zonguldak, Denizli ve Diyarbakır arasından karşılıklı tren seferleri var. Demiryolları (Samsun, 0362 233 22 93)Minibüs; Ordu yaylalarına merkezden, Åžarkiye mahallesinden dolmuÅŸlar kalkıyor. Güzergahta, Kabadüz, Bakacak, YokuÅŸdibi, Turnalık ve Çambaşı yaylası var. Buradan yine araçlar, isteyenleri obalara ve yaylalara götürüyor. Karagöl, ErtaÅŸ Balık ÇiftliÄŸi, Turnalık’ta Ä°kidere Balık ÇiftliÄŸi ve yaylalara gitmek mümkün. Durak, 0452 214 49 42. Otogar, 0452 233 17 98 Feribot; Bazı yıllar, yaz aylarında, Ä°stanbul- Sinop, Samsun- Rize- Trabzon feribot seferleri (Samsun denizyolları, 0362 445 16 05) yapılıyor.Araba kiralamaHilal Rent A Car Ordu, 0452 212 45 65 Özgür Rent A Car Ordu, 0452 225 36 22 Avis Samsun, 0362 231 67 50 Budget Samsun, 0362 231 53 00, 0542 892 07 12 Mert Rent A Car Samsun, 0362 234 31 83, 0532 401 09 08 Gerekli telefonlarOrdu Belediyesi 0452 225 01 04 Ordu Emniyet Müdürlüğü 0452 234 15 20 Ordu Ä°l Turizm Müdürlüğü 0452 223 16 07 Ordu 2040 Projesi www.ordu-2040.orgOrdu Devlet Hastanesi 0452 234 32 32Samsun Ä°l Kültür ve Turizm Müdürlüğü 0362 431 00 14AktiviteEda Yacht Tours Sahildeki iskelede bulunan tekne, ÇeÅŸmeönü plajı, Hoynat Kalesi, Çaka plajı ve Yason Burnu’na uÄŸruyor. Tur yemekli ve olta avcılığı yapmak mümkün. AkÅŸamsa Kordon boyu turları var. HoÅŸ bir sürpriz; teknenin adı Eda olduÄŸundan, Eda ismindekilere gezi bedava. 0533 514 03 52Burada bütün otlar soÄŸanla kavrulur, mısır ununa bulanırNerede yenirKaradeniz’de bütün doÄŸal otlar, çiÄŸ ya da turÅŸu olarak soÄŸanla kavrulur ya da mısır ununa bulanarak tavada kaygana yapılır. Kaldirik, hoÅŸgüren, yöresel matar (tirimit), sakarca, dikenucu (melocan), kazayağı, fasulye, yeÅŸil domates sık kullanılan ot ve sebzeler. Pancar çorbası ve yoÄŸurtlu mısır ekmeÄŸi ise sofralardan hiç eksik olmaz.Ayışığı Restaurant Cafe- Bar Kolay kolay rastlamayacağınız tadlar, deniz kıyısında, çakıltaÅŸlarının üzerindeki masalarda servis ediliyor. Fındık çorbası, sebze mıhlaması, vejetaryen çiÄŸ köfte, soya soslu fındıklı tavuk... Restoran da barı da, kentin en gözde yeri. Sahil Cad., Ordu, 0452 223 28 70Çotanak Restaurant Bölgenin baÅŸtacı fındıktan elde edilen her türlü ürünün ve yemeÄŸin bulunduÄŸu bir restoran/ satış yeri. Fındık yağı, fındık ezmesi, Sagra ürünleri... Deniz manzaralı restoranda, fındıklı çorba, vejetaryen çiÄŸ köfte, fındık köfte denemeye deÄŸer. Kumbaşı Mah. Sahil Cad. No: 2, Ordu, 0452 212 00 65Yason Kır Kafesi MuhteÅŸem bir koyda, bir deniz feneri, bir kilise, bir de Enis Ayar. 30 km mesafede belki ama, burası Ordu’nun turizm danışma bürosu. Enis, herkese Ordu ve yaylaları hakkında yön tarifi ve bilgi vermeye hazır. Özellikle günbatımında olaÄŸanüstü bir atmosferi olan burundaki bu kır kafesinde, Enis’in denizde yaktığı ‘’şömine’’nin yanıbaşında klasik müzik dinleyip, Karadeniz’e özgü tadları deneyebilirsiniz. Limonatası ve fındıklı tatlısı ünlü. Kamp yeri var. Yason Burnu, 0535 413 53 30Grand Mıdı Balıkta ve yöresel yemeklerde iddialı. Daima pancar çorbası var. Sahil Cad. Ä°skele üstü No:55, Ordu, 0452 214 03 40 Sohbet Bar Kentin en popüler buluÅŸma mekanlarından. TaÅŸbaşı Mah., Atatürk Bulv. No: 28, Ordu, 0452 255 65 95Öykü Çay ve Kahve Evi EkmeÄŸi, Ordu fırınlarında çıkan, özel, kocaman bir tost, filtre kahveler, çaylar ve ev yapımı kurabiyeler... Düz Mah. Becelgen Sok. No:8, Fidangör, Ordu, 0536 469 20 07 Denizciler Dondurma Salonu Tamamıyla doÄŸal, leziz, sütlü dondurma. S. Felek Cad., No:9, Ordu, 0452 214 68 08 Çaytepe Aile Bahçesi Muhtemelen, Anadolu’nun en güzel manzaralı pidecisi. Harika bir bahçe içinde, denize karşı, yöresel otlar, kavrulmuÅŸ turÅŸular... Mantarı, et lezzetinde. Sarayburnu Mevkii, Çaytepe, 0452 527 53 15 Çamburnu Restaurant Denize inen sarp kayalıkların tepesinde, Rabia Hanım ile oÄŸlu Ä°brahim Kurt’un, 27 yıl önce açtığı gerçek bir Karadeniz lokantası. Otlar, reçeller, turÅŸular ve her zaman taze balık. Mersin köyü, 0452 517 04 97 Serende Kafe Hiç ummadığınız bir yerde, deniz kenarında, bahçe içinde, dünya ÅŸirini bir kafe. Sandal kiralanıyor. Ayrıca, cumbalı, ahÅŸap bir ev/ pansiyonu var. ÇeÅŸmeönü Mevkii, PerÅŸembe, 0452 517 04 25 Vonalı Celal TurÅŸunun binbir çeÅŸidi ve deniz manzaralı, kaliteli bir balık lokantası. Çaka Tünel Mevkii, PerÅŸembe, 0452 587 21 37 Uzun Saçlı’nın Yeri Hırçın dalgalarla oynaÅŸan yunusları seyrederek sabredin. Medreseönü, 0452 537 60 29 6. Durak Restaurant & Cafe Ãœnyeli hanımlardan, pancar çorbası, gürcü kavurması ve birçok yöresel tad. Döner ÇeÅŸme Meydanı Kat:2, Ãœnye, 0452 324 50 13Â
button