Güncelleme Tarihi:
Çünkü kan şekerinin sık sık düşmesi kilo kontrolünü zorlaştırır. Bunun nedeni, hipogliseminin açlık ataklarına yol açması, daha da önemlisi açlık kontrolü ile yeme denetimini bozmasıdır.
Hipogliseminiz varsa, beyninizin yeme davranışlarınız, iştah kontrolünüz ve doyma noktanız üzerindeki kontrolüne sakın güvenmeyin! Hipogliseminizi tedavi ettirmeyi, mümkün değilse kontrol altında tutabilmeyi mutlaka öğrenin.
Hipogliseminin her türlüsü can sıkıcıdır, “reaktif hipoglisemi” ise en zor dayanılanıdır. Bu tür hipoglisemiler kanda insülin fazlalığıyla birliktedir. Reaktif hipoglisemisi olanlarda tipik hikaye çoğu zaman şöyledir:
Bu insanlar genellikle kahvaltı yapmayı bile istemezler. Öğle yemeğini geçiştirdiklerinin farkına varmazlar. Ama akşam eve dönüp de aç biilaç buzdolabını açtıklarında freni patlamış bir tıra dönüşürler! Önlerine ne gelse silip süpürürler. Bunu yaparken de bazen lokmaları çiğnemeden yuttuklarını fark etmezler.
Sonrası tam bir mutfak aşkıdır! Neredeyse yarım saat aralarla yapılan mutfak ziyaretleri, yatana kadar meyveydi, tatlıydı, kuruyemişti, dondurmaydı, cipsti, çikolataydı derken sürüp gider. Ayrıca bu şanssız insanlar sık sık kolay sinirlenme, aniden öfkelenme, yemeklerden sonra uyuklama, bitkinlik, çarpıntı gibi sorunlar yaşar.
REAKTİF HİPOGLİSEMİNİN NEDENİ İNSÜLİN CEVAPSIZLIĞIDIR
Bu kişilerin çoğunda insülinin hücreye şekeri sokmakta güçlük çekmesi ve kanda aşırı birikmesi sorunu vardır. Bu şanssız insanlarda özellikle şeker, beyaz un ve nişastadan zengin yiyecekler, tatlılar, çok şekerli meyveler pankreastan aşırı bir insülin salgılanmasına yol açar. Kanları neredeyse “insülin kaynar” ama hücreleri açlık içinde kıvranır!
ışte bu nedenle reaktif hipoglisemi nedeniyle kilo alanların her şeyden önce insülin direnci testinden geçmeleri, insülin seviyelerini ölçtürmeden hiçbir diyeti uygulamaya başlamamaları gerekiyor.
Çünkü insülin salgılanması ve kandaki insülin seviyesi kontrol altına alınmadığı sürece yapılan her diyet başarısızlık ve mutsuzlukla sonuçlanıyor. Birkaç kilo verilse bile, verilen kilolar kısa süre sonra ve fazlasıyla geri alınıyor.
Aslında diğer nedenle ortaya çıkan hipoglisemilerde de durum farklı değil. Bu kişiler hipoglisemilerinin doğal bir sonucu olarak sık ve az yemek zorunda. Eğer dikkat etmezlerse, bu durum aşırı kalori kazanımına, kilo artışına, özellikle de göbek ve gıdıktan yağlanmaya yol açar.
NE YAPMALI?
Sonuç olarak hipoglisemi sorunu olan biriyseniz, kilolu olmanızın nedeninin yalnızca oburluğunuz, dikkatsizliğiniz, bir türlü önleyemediğiniz iştahınız, yönetemediğiniz duygu kontrolünüz, kısacası kişisel başarısızlığınız olduğunu zannetmeyin.
Fazla kilolu birini gördüğünüzde de hemen önyargılı olmayın. Onun işi ciddiye almayan, kontrolsüz biri olduğunu sanmayın. Sorunun arkasında gizli, gözden kaçmış bir hipoglisemi varsa kilonuzu yönetmeniz doğal olarak güçleşecektir.
ıyi yönetilemeyen hipoglisemi daha fazla şeker, un, nişasta ve tatlı aşkı demektir. Hipoglisemi sorununun çözümü için yapılması gerekenleri yarın anlatacağız...
Alzheimer-depresyon ilişkisine dikkat
Alzheimer’li hastalarda depresyon sıklığı daha yüksek olabiliyor. Ayrıca yaşlı kişilerde depresyon Alzheimer’in seyrini hızlandırabiliyor.
Önemli bir nokta daha var. Erken dönemde Alzheimer hastalığı ile depresyon bazen birbirine de karıştırılabiliyor. Bu nedenle bellek problemi yaşayanlarda depresyon sorununun bulunup bulunmadığı, depresyon teşhisi konulan yaşlılarda arka planda bir Alzheimer hastalığı olup olmadığını araştırmakta fayda var.
Kısacası depresyon özellikle yaşlılıkta bunama veya Alzheimer ile karıştırılabiliyor. Depresyona bağlı unutkanlık ve konsantrasyon bozukluğu bunama ya da Alzheimer teşhisi koydurabiliyor.
DR. EVREN ALTINEL
Kanser ve kozmetik girişimler
Özellikle ailesinde meme kanseri sıklığı yüksek olanlar, yani genetik açıdan yüksek riskli grupta bulunan kadınlar meme estetiği yaptırma konusunda kararsız. Aynı kararsızlık plastik cerrahlarda da var. Yüksek riskli kişilerde ciddi bir ön denetim ve meme incelemesi yapmadan, klinik ve radyolojik olarak kesin bir güvence sağlanmadan estetik girişimler yapılması tavsiye edilmiyor.
Çok ciddi kanser taramaları yapıldıktan ve durum garantiye alındıktan sonra estetik girişimler yapılabilir mi? Bana sorarsanız yapmama seçeneğini kullanmak daha akılcı bir karar. Meme kanseri geçirenlerde ameliyat sonrası rekonsüktif onarımların yapılması ise öneriliyor. Çünkü burada kozmetik bir kazanç değil, bir onarım hedefleniyor.
Akşamları atıştırmayı sever misiniz?
Akşam saat 20.00’den sonra sürekli abur cubur yeme alışkanlığı olanlara öneriler...
Akşam atıştırmaları çok sevilen bir ara öğündür. Kahvaltı ile öğle yemeği arasında pek açlık hissetmeyiz. Öğleden sonra vazgeçilmez beş çayımız vardır. Bir de akşam yemeğini yedikten sonra yine çayın veya kahvenin yanına eklenen abur cuburlar...
Televizyonda sevdiğimiz diziye kendimizi kaptırmışken, çok heyecanlı bir film izlerken, ders çalışırken, sohbet ederken bir yandan bir şeyler atıştırarak keyif aldığımız anlar ne kadar çoğalırsa işler de o kadar zor demektir! Sevdiğiniz aktiviteleri özellikle azaltmadan devam etmeniz fakat bunların yanındaki abur cubur miktarını da özellikle azaltmanız gerekiyor. Akşam atıştırmalarını önlemek için bu tavsiyelere kulak verin:
* Asla ara öğünleri atlamayın.
* Aralarda meyve, kuru yemiş (önerilen miktarda), yağsız tost veya sandviçler, süt-yoğurt tüketin.
* Kahvaltı ve öğle yemeğinde mutlaka tahıl, et, sebze tüketin.
* Akşam sebze-salata, yoğurt yiyin.
* Akşamüzeri (yemekten 2 saat önce) mutlaka ara öğün tüketin.
* Akşam yemeğinden 1-2 saat sonra meyve yiyin.
* Akşam bol bol açık çay, bitki çayı ve su için.
* Bol bol sohbet edin!
İdrarın renk değiştirmesi
Bol su içen bir insanda idrar rengi açık sarı olur, az su içildiğinde de koyulaşabilir. ıdrar rengindeki değişikliklerin çoğu zararsız ve geçicidir. Bunlar bazı besin maddeleri (havuç gibi), boyalar ve bazı ilaçlarla (B vitamini gibi) oluşur. ıdrarın rengini veren ürokrom maddesi kandaki alyuvarların normal yıkımları süresince oluşur. Anormal renkteki idrarın muhtemel sebeplerinden bazıları şunlardır:
* Kırmızı ve pembe idrar: Kan, idrarın kırmızıya dönmesinin baş nedenidir. Ayrıca bazı besinler (pancar, böğürtlen), ilaçlar (propofol, klorpromazin, tioridazin), kronik cıva veya kurşun zehirlenmeleri kırmızı-pembe idrara yol açabilir.
* Turuncu idrar: Aşırı C vitamini ve havuç, bazı ilaçlar (rifampin, warfarin, bazı laksatif ve kemoterapi ilaçları), ayrıca aşırı susuzluk idrarın rengini turuncuya çevirebilir.
* Yeşil veya mavi idrar: Kuşkonmaz gibi besinler yeşilimsi idrar yapabilirler. Bazı ilaçlar (amitriptilin, indometazin, simetidin ve bazı multivitaminler), ayrıca ailevi hiperkalsemi yani kanda yüksek kalsiyum seviyesi yapan bir hastalık da idrarı mavi yapabilir.
* Koyu kahve veya çay rengi idrar: Çok fazla baklagil yemek, bazı ilaçlar (sıtma ilaçları, antibiyotiklerden metronidazol veya nitrofurantoin, senna içeren kabızlık ilaçları), bazı karaciğer hastalıkları özellikle hepatit ve siroz, böbrekleri tutan glomerulonefritlerde idrar rengi kahverengi veya çay gibi olabilir.
* Bulanık idrar: Bazı böbrek taşları ve idrar yolu enfeksiyonları idrarın rengini bulanık yapabilir.
DR. ERHAN CANKAT