Hipertansiyon tedavisinde büyük geliÅŸme

Güncelleme Tarihi:

Hipertansiyon tedavisinde büyük gelişme
OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 22, 2002 00:00

Enseden sıcak sıcak yükselir, başı kopartacak gibi olur, o kadar sersemletir ki hasta hiç bir söyleneni anlayamaz. Bunların hepsi yüksek tansiyonu tarif ederken ‘çeken’ tarafından kullanılan ifadeler. Peki ya bunların benzeri hiç bir ÅŸikayet yoksa ? Bu tansiyon normal, hiç bir sorun yok anlamına mı geliyor? Malesef deÄŸil. Hipertansiyonun bir çok tıp kitabında ‘sessiz katil’ olarak tanımlanmasının nedeni de çoÄŸu zaman hiç bir belirti vermeden vücutta hasar yapması. Belki de sadece bu yüzden bir çok hipertansiyon hastası rahatsızlıklarının farkında olmadan hayatlarını hiç bir tedavi altında olmadan sürdürüyorlar. Bu süre içinde ise damarların içindeki kanın damar duvarına uyguladığı yüksek basınç, damarların ulaÅŸtığı her bölgede kiÅŸiye hissettirmeden çok ağır zararlar verebiliyor. BaÅŸta kalp, böbrek ve beyin olmak üzere bir çok organ hipertansiyondan çok ciddi ÅŸekilde etkileniyor.Hipertansiyonu vücudun bir çok organında neden olduÄŸu hasarlar bu derece açıkken hipertansiyona neyin sebep olduÄŸu ne yazık ki aynı derecede anlaşılabilir deÄŸildir. Hastaların yaklaşık %90’ında yüksek kan basıncı herhangi tesbit edilebilir bir sebebe baÄŸlı olmadan ortaya çıkar. Yarılar kuralıHipertansiyon bu kadar zararlı bir hastalıklar topluluÄŸu oluÅŸtururken ne yazık ki dünyanın hiç bir ülkesinde tam olarak kontrol altına alınamamıştır. Hipertansiyon tedavisindeki baÅŸarısızlık ‘yarılar kuralı’ olarak adlandırılan bir örnekle de açıklanabilir. Bu örneÄŸe göre yüksek tansiyonu olan 100 hastadan sadece yarısı yüksek tansiyonu olduÄŸunu bilmektedir. Hastalığı olduÄŸunu bilen 50 hastanınsa sadece yine yarısı, yani 25 kiÅŸi, gerekli tedaviyi almak üzere doktora baÅŸvurmuÅŸ ve tedavi altındadır. Yine ne yazık ki geri kalan 25 hastanın da yaklaşık yarısı yüksek tansiyonu kontrol altına alabilecek bir tedavi altındadır. Bu rakamlar yaklaşık olarak dünyanın her yerinde benzer oranlardadır. ÖrneÄŸin A.B.D’nde hipertansiyonlu hastaların kontrol oranı %30’u geçmemekte, ülkemizde ise yakın zamanda yayınlanmış olan TEKHARF çalışmasında hipertansiyon kontrol oranının ülkemizde %8 civarında olduÄŸu düşünülmektedir.Hipertansiyonun bu kadar hayati zarar veren bir rahatsızlık olmasına ve tedavisinin nispeten basit olmasına raÄŸmen bu kadar yüksek oranda baÅŸarısızlığın en önemli sebeplerinden biri de hastaların tedaviye olan uyumsuzluklarıdır. Hastalar kendilerini çoÄŸu zaman rahatsız hissetmediklerinden dolayı hastalıklarını ciddiye almamakta ve bu yüzden de ilaçlarını düzensiz olarak kullanmaktadırlar.Hasta uyumsuzluÄŸunu doÄŸuran diÄŸer sebeplerin arasında ise baÅŸlıca olarak ilaçların günde birden fazla kullanılmalarının gerekliliÄŸi ve ilaçların kullanan hastalarda oluÅŸturdukları yan etkiler gelmektedir. Belli ilaç gruplarından ilaçları tercih eden hastaların baÅŸaÄŸrısı, baÅŸta yüzde olmak üzere sıcak ve kızarıklık basması, kuru öksürük, ayaklarda ÅŸiÅŸme gibi bir çok yan etkiler yaÅŸamaları hipertansiyon hastalarının ilaçlarını düzenli ve etkili olarak kullanımınlarını kısıtlamaktadır.Kısaca ifade etmek gerekirse en etkili tansiyon ilacı sürekli kullanılÅŸan tansiyon ilacıdır. Yan etkilerinden dolayı hastaların kullanmaktan çekindikleri ilaçların hastalara saÄŸlayacağı fayda ya hiç olmayacaktır ya da sınırlı kalacaktır. Antihipertansif ilaçlar yan etki profillerine göre deÄŸerlendirildiÄŸinde ise losartan adlı molekülün içinde bulunduÄŸu antihipertansif ilaç grubu diÄŸerleri ile karşılaÅŸtırıldığında neredeyse hiç yan etki ile karşılaşılmaması ile farklı ve avantajlı bir özellik ortaya koymaktadır.Hipertansiyon ve hedef organ hasarıDamarların içindeki kanın damar duvarına içeriden basınç uygulaması anlamına gelen hipertansiyon sonucunda atardamarların kanı ilettikleri her organda farklı düzeyde hasarlar oluÅŸmaktadır. ÖrneÄŸin teÅŸhis edilmeyen veya kontrol altına alınamayan hipertansiyon sonucunda kalpte enfarktüs, böbreklerde diyaliz ihtiyacı oluÅŸturabilecek hasarlar ve gözde görme kaybına kadar varabilen hedef organ hasarları meydana gelebilmektedir. Bunların içinde şüphesiz en dramatik olanı ise beyine ulaÅŸan damarlarda yırtılma veya beyin atardamarların hipertansiyon sonucu tıkanması ile ortaya çıkan inmedir.Ä°nmenin önlenmesinde yeni umutlarHayatmız boyunca hepimizin çevresinde en az bir felçli tanıdığımız olmuÅŸtur. Bazen sadece hareket etmekte sorun yaÅŸayan bu hastalar çoÄŸu zaman da kendi düşüncelerini bile ifade edemeyebilecek, konuÅŸamayacak bir durumda da olabilirler. Böyle bir hastayı gördüğümüzde ise üzüntümüz çoÄŸu zaman sadece hastanın kendisine deÄŸil hastadan çok daha yoÄŸun olarak hastanın yakınlarına yönlenmektedir. Her gün hastanın hareket etmesine yardımcı olmaya çalışan, hastanın vücudunun daha fazla hasar görmesini engellemek için çaba gösteren, hayatının neredeyse tamamını yakınındaki hastaya göre belirleyen bir ‘yakın’.Tıp bugün kanserden, kalp hastalıklarına kadar neredeyse her alanda doktorlara ve hastalara bir çok yenilik vadederken inme’nin (felç) tedavisi konusunda ne yazık ki yakın zamana kadar çok anlamlı sonuçlar bulunmamaktaydı.Ä°nme gerçekleÅŸtikten sonra ortaya çıkan hasarın geri döndürülmesi neredeyse imkansızdır. Çünkü hasar görmüş olan beyin hücreleri vücudun bir çok hücresinden farklı olarak kendilerini yenileyemezler ve eski fonksiyonlarına yeniden sahip olamazlar. Oysa inme gerçekleÅŸmeden önce alınacak tedbirler inmenin yanında belki en az hastalık kadar önemli sosyal problemleri de azaltacaktır. Bunun için alınacak tedbirlerin en başında şüphesiz inmeye neden olan sebeplerin ortadan kaldırılması olacaktır. Sebepleri genel olarak incelediÄŸimizde en baÅŸta gelen inme nedeninin hipertansiyon olduÄŸu görülecektir. Hipertansiyon gerek kendisi gerekse neden olduÄŸu damar sertliÄŸi (ateroskleroz) nedeniyle inmenin en önde gelen nedenidir.Hipertansiyon ilaçları ve inmeGünümüzde hipertansiyon tedavisinde birbirlerinden farklı etki mekanizmalarına sahip 6 farklı ilaç grubunun etkinliÄŸi Dünya SaÄŸlık TeÅŸkilatı (WHO) tarafından kabul edilmiÅŸtir. Bu ilaçlar kendi aralarında yalnızca etki mekanizmaları ile deÄŸil bir çok baÅŸka özellikleri ile de farklılaÅŸmaktadırlar. Bunlardan biri olan beta bloker grubu ilaç kullanan hastaların hiçbir antihipertansif ilaç kullanmayan hasta grubuyla karşılaÅŸtırıldığında inmede yaklaşık %42’lik bir azalma saÄŸladığı belirlenmiÅŸtir. Bu sonuç bize antihipertansif tedavi altında bulunmanın ne derece faydası olduÄŸunu göstermektedir. Ancak bahsedilen ilaç grupları birbirleri ile karşılaÅŸtırıldıkları zaman bu grupların birbirlerine olan üstünlükleri yakın zamana kadar gösterilememiÅŸtir. ÖrneÄŸin bir diüretik (idrar söktürücü) kullanan hipertansiyon hastası ile bir ACE inhibitörü kullanan hipertansiyon hastasının karşılaÅŸtırıldıklarında benzer oranlarda inme yaÅŸama ihtimallerinin bulunduÄŸu yıllarca devam eden çok büyük ilaç araÅŸtırmalarında gösterilmiÅŸtir.6 temel antihipertansif ilaç grubu içinde en son hasta kullanımına sunulan angiotensin 2 reseptör antagonistleri grubunun bir üyesi olan losartan ile yapılan ve çok yakın zamanda yayınlanan LIFE adlı çalışmaya göre ise losartan ilk defa faydası kanıtlanmış baÅŸka bir antihipertansif ilaca (bir betabloker olan atenolol) göre inme riskini %25 azaltmıştır. Bu risk azaltımı ÅŸeker hastalığı bulunan hipertansif hasta grubunda %40’a kadar çıkmaktadır. 5 yıldan fazla devam eden ve 10.000’e yakın hipertansiyon hastasının deÄŸerlendirildiÄŸi bu çalışma sonucunda hipertansif hastaların inme riskinin azaltılmasında hekimlere daha önceden bilinmeyen özellikte çok farklı bir alternatif çıkmış gibi gözükmektedir.Bu büyük çalışmanın bir baÅŸka anlamı da ilaç kullanmayan hastalara kıyasla %42 gibi bir risk azaltımı baÅŸarısı saÄŸlayan bir ilaçla saÄŸlanan baÅŸarıya ek olarak ilk defa gösterilen %25 risk azaltımının ispatlanmış olmasıdır. Hatta eÄŸer söz konusu hipertansiyon hastası aynı zamanda diyabetikse %42’lik bir risk azaltımına ek fayda %40’a kadar çıkmaktadır. Bu baÅŸarı hasta yararına dönüştüğünde elbetteki sosyal anlamı çok daha fazla olacaktır. Hayat boyu yataÄŸa bağımlı hastaların ve bu hastalara bağımlı ‘yakınların’ sayısında azalma ile saÄŸlanacak fayda belki de her ÅŸeyin üzerinde bir kazanç anlamına gelecektir.Kaynak:Onat A., ve ark. (1996), Türk EriÅŸkinlerinde Kalp SaÄŸlığının Dünü ve Bugünü: Tekharf Çalışmasının SaÄŸladığı Üç Boyutlu Harita, Ä°stanbul : Kibele Tanıtım WHO-ISH hypertension guidelines, Journal of Hypertension (1999; 17: 151-83). Cardiovascular morbidity and mortality in the Losartan Intervention For Endpoint reduction in hypertension study (LIFE):A randomised trial against atenolol Dahlöf B ve ark., Lancet 2002;359:995-1003.Tipik bir tedavisiz hipertansiyon vakasıFranklin Delano Roosevelt1935 - Hipertansiyon teÅŸhisi (162/95 mmHg)1941 - Kalp büyümesi (188/105 mmHg)1944 - Kalp ve böbrek yetersizliÄŸi (186/108 mmHg)1945 - Ä°nme (beyin kanaması) sonucunda ölümÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!