Güncelleme Tarihi:
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kamil Dilek, yapılan sağlık taramalarında hipertansiyonun görülme sıklığının 25-35 yaş gurubunda yüzde 10, 55-65 yaş gurubunda ise yüzde 60 gibi çok yüksek oranda tespit edildiğini belirterek, Türkiye'de 13 milyon hipertansiyon hastası olduğuna dikkati çekti.
Dilek, yüksek tansiyon hastaların ancak yüzde 30-35'inin hastalıklarının farkında olduğunu belirterek, “Daha vahim olan durum ise toplumumuzdaki hastaların büyük bölümü “hipertansif” olduğunun farkında değildir” dedi.
HİPERTANSİYONUN BÖBREKLERE ETKİSİ
Hipertansiyonun toplum sağlığı açısından ikinci önemli özelliğinin de birçok organın fonksiyonunu bozabilmesi ve yaşam kalitesi ve süresini kısaltabilmesi olduğunu anlatan Dilek, hipertansiyonun damar sertliği ve kalp hastalıklarının yanı sıra, böbrekleri de etkilediğini söyledi.
Tansiyonun başlangıçta idrarda albümin ve kanama, daha sonra da fonksiyon kaybı ve üre yüksekliğine neden olabildiğine işaret eden Dilek, “Ülkemizdeki yaklaşık 23 bin civarındaki ileri evre böbrek yetmezlikli ve bu nedenle diyaliz tedavisi almakta olan hastaların yaklaşık yüzde 20'sinde böbrek yetmezliğinin nedeni hipertansiyondur. Tansiyon hastalığı genellikle önemsenmiyor. Ancak bu hastalığın etkisi öyle 3-5 günde çıkmıyor. Uzun vadede önemli sağlık problemlerine neden oluyor” diye konuştu.
SICAKLARA DİKKAT
Dilek, bu hastalığın ilaçsız tedavisinde öncelikle tuz alımının kısıtlanması gerektiğini belirterek, “Tuz kısıtlamasına ek olarak sebze ve meyve ağırlıklı beslenme de kan basıncının düşmesinde ciddi yararlar sağlamaktadır. Ayrıca hipertansif olan kişilerin ideal kilolarına inmeleri de önemlidir” dedi.
Yine hipertansiyonla mücadelede düzenli fiziksel egzersizin kan basıncını düşürdüğünü ve kalp fonksiyonlarını olumlu etkilediğini kaydeden Dilek, şunları söyledi:
“Sıcaklığın çok arttığı bugünlerde egzersizler sabah erken saatlerde veya akşam saatlerinde yapılmalıdır. Hipertansif hastaların özellikle günün sıcak saatlerinde dikkatli olmaları gerekir. Yüksek tansiyon hastaları kesinlikle sigara içmemelidir. Sonuç olarak hipertansiyon gibi sessiz katil olarak adlandırılan bu hastalıktan korkmamak gerekir. Tüm bu ilaçsız tedavi ögeleri en güçlü tansiyon düşürücü ilaçtan çok daha fazla kan basıncını düşürebilir.”
TANSİYON HASTALARI ARTIYOR
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevres Koylan, Türk toplumunda, hareketsiz yaşam, obezite ve beslenme alışkanlıklarının değişmesine bağlı olarak hipertansiyon sıklığının giderek arttığını bildirdi.
Prof. Dr. Koylan, yüksek tansiyonun, nedeni kesin bilinmemekle birlikte kişinin yaşadığı çevre, yaşam tarzı ve genetik özelliklerle yakın ilgisi bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'de tüm erişkin toplum göz önüne alındığında her 5 kişiden 1'i, 40 yaş üzerindeki nüfusun ise 3'te 1'inde hipertansiyon bulunduğunu belirten Prof. Dr. Koylan, şöyle dedi:
“65 yaş üzerinde ise her 3 kişiden 2'si hipertansiyonludur. Türk toplumunda giderek hipertansiyon sıklığı artıyor. Bu durum, ciddi bir toplumsal sağlık tehdidini gündeme getirmektedir. Artışın nedeni, hareketsiz yaşam tarzı, kırsal yaşamdan şehir yaşamına geçiş, beslenme alışkanlıklarında değişme ve obezitenin artmasıdır.”
Hipertansiyonun inme, beyin kanaması, kalp krizi, kalp ve böbrek yetersizlikleri ile bacak-damar hastalıklarına yol açtığını dile getiren Prof. Dr. Koylan, şeker hastalığına işaret etti.
Prof. Dr. Nevres Koylan, “Genelde her 10 şeker hastasından 8 tanesinde hipertansiyon vardır ve her 3 hipertansiyonludan da 1'i şeker hastasıdır” dedi.
Hipertansiyonun her yaşta ve cinsiyette görülebilen bir hastalık olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Koylan, ancak görülme riskinin yaşla birlikte arttığını söyledi.
TEDAVİ VE VALUE ÇALIŞMASI...
Yüksek tansiyon tedavisinin, yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç olmak üzere 2 şekilde yapıldığını ve her 2 yöntemin birlikte uygulandığını ifade eden Prof. Dr. Koylan, “Yaşam tarzı değişiklikleri arasında, tuz ve alkol kısıtlaması, diyetin düzenlenmesi, düzenli egzersiz, sigaranın bırakılması ve şişmanlıkla mücadele bulunur. Ancak, hipertansiyon tedavisinin ömür boyu sürmesi gerekir” diye konuştu.
Geçen haziran ayında Paris'te yapılan Avrupa Hipertansiyon Topluluğu Kongresi'nde (ESH) açıklanan VALUE (Valsartan Uzun Süreli Antihipertansif Kullanım Değerlendirmesi) çalışması hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Koylan, bunun 137'si Türkiye'den olmak üzere tüm dünyada 15 bini aşkın hastayla gerçekleştirildiğini anlattı.
Bu çalışmayla etken maddeleri valsartan ve amlodipin olan ve en sık kullanılan 2 hipertansiyon ilacının karşılaştırıldığını bildiren Prof. Dr. Nevres Koylan, çıkan bazı sonuçları şöyle sıraladı:
“Hipertansiyon tedavisinde kan basıncının ne kadar düşürüldüğü, hangi ilaçla düşürüldüğünden çok daha önemlidir. Kan basıncını ne kadar fazla düşürürseniz elde ettiğiniz yarar da o kadar fazla olmaktadır. Kan basıncının eşit ölçüde düşürülmesi durumunda her 2 ilaç arasında riskleri azaltmak açısından bir fark yoktur, ancak valsartan grubunda gözlenen yan etkiler daha azdır.”